Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortak canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevapladı Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortak canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevapladı için yorumlar kapalı 586

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Star TV ve NTV ortak yayınında “Seçim Özel” programında Nazlı Çelik’in sorularını yanıtladı.

Twitter’dan gelen bir mesaj üzerine öğrencilerle sahur yaptığı hatırlatılan Erdoğan, “Bu akşam da sahurda bir sürpriz bekleyelim mi?” sorusuna, “Bekleyin. Onu şimdi açıklamayayım.” yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Erken seçime karşı olduğunuzu da biliyoruz. Biz bu seçime neden gidiyoruz?” sorusu üzerine, ana muhalefetin sürekli erken seçim talebinin bulunduğunu, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de böyle bir talebinin olduğunu dile getirdi.

Bahçeli’nin grup toplantısındaki teklifinden haberinin olmadığını ifade eden Erdoğan, “Grup toplantısı yaptığı günün ertesinde benim Sayın Bahçeli ile bir randevum vardı, bize gelecekti, ziyaret edecekti. Bu açıklama da yapılınca, hemen gerek Sayın Başbakan gerek icradan arkadaşlarımla kısa bir görüşme yaptık. Bu görüşmeyle birlikte grup konuşmamda buna değinmememe rağmen, ‘Bu adımı artık atalım.’ dedik. Hemen arkadaşlarla görüşmeyi yapıp, daha sonra da bu adımı atma kararı verdik.” diye konuştu.

Erdoğan, kararda en etkili nedenin ne olduğu konusunda şunları söyledi:

“Türkiye’yi erken seçim kargaşası, erken seçim dedikodusu içinde tutmanın piyasalarda meydana getirdiği olumsuzluklar söz konusu. Aslında ekonomik olarak Türkiye’nin durumunda herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil. Ama bu tabii uluslararası piyasalara pek de olumlu bir yansıma yapmıyordu. Uluslararası piyasa da hep böyle günleri sever, puslu havaları sever. Onlar yine burada böyle bir puslu havayı sevdi. Bizim tabii 2019 için hedefimiz vardı. Biz 2019’da zaten başkanlık sistemine geçiyoruz. 16 Nisan’da da zaten ilk adımını attık. Ama asıl adım, büyük adım 2019’da olacaktı. Baktık ki bunlar bu işte hevesliler, kararlılar, o zaman böyle bir Cumhur İttifakı da oluşunca biz ‘Bu adımı atalım dedik.’ ve kararı bu şekilde verdik. Arkadaşlarımın, MHP’nin kararlılığı, BBP’nin ‘Bu sürece katılıyoruz.’ demesiyle de adımı atmış olduk.”

“OY ORANINDAN ÖTE SANDALYE SAYISI ÖNEMLİ”

Son anketleri değerlendiren Erdoğan, hayatının meydanlarda geçtiğini ve meydanların dilini iyi bildiğini, Türkiye’nin 81 ilini sürekli tarayan biri olduğunu ifade ederek, “Kamuoyu araştırmalarında herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Birinci turda biteceği burada çok açık, net görünüyor. Şahsım üzerinde halkımın ciddi bir ittifakı var ve parlamentonun oluşumunda da hamdolsun diğer partilere mukayese edilemeyecek derecede orada da önemli bir fark söz konusu.” dedi.

Erdoğan, bugün Adıyaman’da devasa bir miting yaptıklarını kaydederek, yarın Konya ve Aksaray’da olacağını bildirdi.

Gösterilen ilginin milletvekili sayılarına da olumlu yansıması halinde güçlü bir parlamentonun oluşabileceğine işaret eden Erdoğan, “Eğer cumhurbaşkanının arkasında güçlü bir meclis olursa, cumhurbaşkanının şu andaki hükümet sisteminde çok daha süratle, çok daha hızlı karar alma süreci doğacaktır. Oy oranından öte sandalye sayısı önemli. Bu, birçok yerde olayı farklı etkileyecektir. Bazı yerde oy oranı yüksek olmayabilir ama aldığınız sandalye yüksek olur. Şunu hedefliyoruz demem doğru olmaz, ama kesinlikle 300’ün üzerinde ciddi bir rakam olması lazım. Burada öncelikle ittifak olarak konuşmak durumundayım, çünkü bir ittifakla biz birbirimize saygı duymuşuz, bir sadakatimiz var. Bu sadakatimizi bundan sonraki süreçte de devam ettirmemiz çok çok önemli. Bu sadakate değer veriyorum. Bu sadakati de koruyacağımıza inanıyorum.” diye konuştu.

Erdoğan, “Ben inanıyorum ki bu 50+1 konusu bundan sonraki süreçlerde Türkiye’de birçok siyasi partiyi de bu seçimlerden sonra bir kenara koyacaktır.” ifadesini kullandı.

Siyaset anlayışlarında güven ve istikrarın olduğunu dile getiren Erdoğan, “Biz, bu iki sihirli kavramı çok kullandık ve hala kullanıyoruz. Bizim siyaset anlayışımız, güven ve istikrarın üzerine dayalıdır. Güven ve istikrarın olmadığı ülkede siz başarı bekleyemezsiniz.” dedi.

“BİZİ ÖZELLİKLE CUMHURBAŞKANLIĞINDA ZAYIF BIRAKMAMANIZ GEREKİR”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sizin cumhurbaşkanı seçileceğiniz, ancak partinizin mecliste yeterli çoğunluğu alamayacağı senaryosu dillendiriliyor. Buna ne diyorsunuz?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

“Ben milletime ciddi manada inanıyorum. Milletime inandığım için de ihtimaller üzerinde siyaset yapmam. Milletime olan inancımı meydanlarda da görüyorum. Milletim ‘Yürü’ dediği için de zaten yürüdük, yürüyoruz. Kongreler yaptık. Hemen hemen Türkiye’nin genelinde bütün illere kongre için gittim ve kongrelerde hem salonda konuşma hem salon dışında miting yaptık. Arkasından da bu geldi. Oralarda yaptığım toplantılarda da nabzı yokladım. Zaten halkımın, milletimin bize ilgisi ve alakası bambaşkaydı. Bu kongrelerde salonların dışı, salon içi gayet iyiydi. Şimdi kampanyaya başladık. Bugün 6. ilimizi yaptık. Bakıyorum, maşallah gene iyi. Meydanların dili yalan söylemez. Bu, parlamentoya yansıyacağı gibi… Milletimden bir şeyi özellikle rica ediyorum, eğer ülkemin geleceği için hakikaten bir güçlü meclis, güçlü bir hükümet istiyorsak bizi özellikle Cumhurbaşkanlığında zayıf bırakmamanız gerekir. Çünkü cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisi yok, sadece kararname çıkarma yetkisi var. Kanun yapma yetkisi Parlamento’da. Biz o zaman güçlü bir meclis, güçlü bir başkan, bu işi süratle yürütelim ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne de ülkemizi çıkaralım.”

“16 YILLIK SÜRE İÇERİSİNDE TÜRKİYE SINIF ATLADI”

Erdoğan, seçim beyannamesindeki paketlere ilişkin bir soru üzerine, “Hesabını yapmadan hiçbir şeyin sözünü vermem. Muhalefetin bundan önceki seçimlerde de halini gördük. Yani hiçbir yerde esamesi yok. Yani bekara karı boşamak kolaydır. Kalkıyorlar bakıyorsun bol keseden dağıtıyorlar. Sen dur bakalım, bir yetkin yok, neye göre bunları veriyorsun? ‘Ben bir vereyim de ondan sonra önümde bulduğum kasayı da rahatlıkla boşaltırım.’ diyor. Çünkü bunların hayatı hep böyle geçmiş. Geçmişine bakın bunların. En basitinden ana muhalefetin başındaki zat SSK’nın başında olduğu zaman Türkiye’de hastanelerin durumu ortadaydı. Bir de şimdi hastanelere bakın, böyle bir anlayış var mı? Bizim hastanelerimiz şu anda hepsi pırıl pırıl.” diye konuştu.

Sağlıkta ciddi reform yapıldığını, özellikle şehir hastanelerinde Türkiye’nin dünyayla yarışır hale geldiğini anlatan Erdoğan, 5 şehir hastanesinin açıldığını, Bilkent, Elazığ ve Eskişehir’deki hastanelerin de açılacağını söyledi.

Erdoğan, 16 yıldır boş durmadıklarını ifade ederek, “Devraldığımız andan itibaren verilen ücretlerin çok çok üstünde ücretler verdik. 45 lira öğrencilere burs veriliyordu, bunu şu anda 500 liraya yakın bir rakama ulaştırdık. Öğretmenlerin, doktorların, hemşirelerin aldığı ücretler belliydi. Biz ciddi manada artırdık. Öğretmen sayısı neydi, şu anda ne? Türkiye’de 300 bine yakın yeni öğretmen aldık. Bunların ücretleri de ne yazık ki bin liranın altındayken, 3 bin liraya yakın rakamlar haline geldi. 16 yıllık süre içerisinde Türkiye sınıf atladı.” ifadelerini kullandı.

“GELDİKLERİ YERDEN BİZ ZATEN HEPSİNİN NE OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yola çıkarken, “Türkiye’yi 4 sütun üzerinde yükselteceğiz” dediklerini aktararak, bunları “eğitim”, “sağlık”, “adalet” ve “emniyet” şeklinde sıraladı.

Yerli otomobile değinen Erdoğan, “CEO’su belli oldu mu?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Şu anda ana muhalefetin adayı şahsımla alakalı ’20 yıl geriden geliyor.’ diyor. Bizim şu anda nasıl bir otomobil yaptığımızdan haberi yok. Önce bunu öğrenmesi lazım. Bunu söyleyen adam önce geçmişine bir baksın. Bunlar geçmişte Nuri Demirağ’ları gömen, yok eden insanlar. Kimdi Nuri Demirağ? Türkiye’ye ilk uçağı kazandıran insan. Onun uçak fabrikasını CHP zihniyeti gaz ocağı fabrikasına çeviren zihniyettir. Kime, ne anlatıyor ya? Bu daha çırak. Geçmişte neler olmuş haberi yok. Açsın da şöyle biraz okusun bakalım Nuri Demirağ’ın bu ülkede CHP zihniyeti tarafından nasıl yok edildiğini, nasıl onların önünün kesildiğini. Bunlar daha bunu bilmiyor. Önce bunu öğrenmesi lazım. Neyin beyniyle uğraşıyor? Beyniyle uğraşabilmesi için önce kendisinde o havsalanın olması lazım. O yok. Geldikleri yerden biz zaten hepsinin ne olduğunu biliyoruz. Geçmişlerinde ne yaptıkları ortada, dolayısıyla ne yapacakları da ortada. Şu anda AK Parti zihniyeti bu adımı atarken, onlar ‘Bunu bırakın.’ diyor. Neyi bırakıyorsun? Biz 2021’de elektrikli ve akıllı sürüşü olan bu otomobili üreteceğiz. Ne yaptık? Ben ‘5 tane babayiğit’ dedim, 5 tane babayiğit çıktı ve bir konsorsiyum oluşturdular. Oluşturdukları bu konsorsiyumla beraber adımı attık. Şimdi başına da Mehmet Gürcan Karakaş diye bir arkadaşımızı Bosch’tan transfer ettik. Bu arkadaşımızla beraber inşallah bu süreci başlatacağız. Sayın İnce bunları konuşurken, biz yol alıyoruz. Biz icraatçıyız, lafçı değiliz.”

Çelik’in “Başbakan Binali Yıldırım seçimden sonra ne yapacak” sorusu üzerine Erdoğan, “Bunların hepsini 24 Haziran sonrası belirleyecek. 24 Haziran’dan sonra nasıl bir meclis oluşacak? Onu görmemiz lazım. Onu gördükten sonra değerlendirmemizi de ona göre yapacağız. Bakanlık sayısı kesinlikle azalacak. Şu anda biz dersimizi çok iyi çalıştık, çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Her akşam ekibiyle birlikte sahura kadar çalıştığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Burada ben sadece basit bir ipucu vereyim. Bakanlar konusu. Kaç bakan olacak? Biz de bir de ofisler olacak. Kaç ofis olacak? Bu ofislerin işlevi ne olacak? Bir de kurullar olacak. Ve kurullar kaç tane olacak? Bu kurullar nereyle bağlantılı çalışacak. Bunların icra görevi olacak mı? Olmayacak mı? Bu ofisler direk cumhurbaşkanlığı makamına bağlı çalışacaklar. Ve ofisler cumhurbaşkanlığı makamının yükünü ciddi manada azaltacaklar. Ama ben bunları inşallah son hafta bütünüyle şematik olarak bütün bunları kamuoyuna açıklayacağım. (Başkan yardımcıları) Bunlar tamamen sivil dışardan olacak. Deneyiminin olması bizim için önemli, deneyimli olacak. Teori-pratik noktasında teoriyi ve pratiği iyi buluşturan, neticeye koşan ve kalkıp da bizi bürokraside engellemeyen. Yani bürokratik bir oligarşiyi biz ortada görmeyeceğiz. Böyle bir yapı olacak. Kurullar çok daha üretken olacak. Çok daha hızlı neticeye ulaşabilelim.”

Dünyadaki bütün sistemleri bu konuda gözden geçirdiklerini aktaran Erdoğan, “Amerika’sını, Rusya’sını, Avrupa’daki ülkeleri gözden geçirdik. Arkadaşlarımız çalıştılar. Ve bunlardan bu çalışmaları yaparak adımlarımızı attık. Bu çalışmalarla birlikte ‘mevcut yapıyı tamamıyla adeta bir kenara koyan’ bir çalışma yaptılar. Burada 7-8 tane bakanlık durumunu koruyacak. Ama bunun dışındakiler ya birleştirilecek, ya onlarda bir değişime gidilecek. Bakanlar durumunu, gücünü koruyacak. Ama ofisler cumhurbaşkanının yükünü alacak. Kurullar bakanlıklara feedback sağlayacak. Ve onlar bakanlıklara bu konuda destek olacak, çalışmasını rahatlatacak. Ama bakanlar da o kurulda böyle rastgele değil, oradan gelenleri saygın olarak karşılayacak. Başkan yardımcısı 2, 3, 4, 5 olabilir. Mevcuda ve ihtiyaca göre o sayıları değerlendireceğiz.” dedi.

TÜRK TİPİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçime bir hafta kala kabineyi açıklamayı düşünür müsünüz?” sorusunu, “Yok olmaz. Bizim bir hafta kala yapacağımız iş bizim şu anda yapacağımız çalışmayla birlikte bizim hükümet yapısını, yeni yapıyı açıklayacağım. Ama burada kimler rol alacak? Onların üzerinde duracak halimiz yok.” diye yanıtladı.

Şu anda üzerinde çalıştıkları en önemli konuyu seçime bir hafta kala kamuoyuna açıklayacaklarını anlatan Erdoğan, “Bunu açıklayacağı ve milletimiz ‘Türkiye Cumhuriyeti bundan sonra nasıl yönetilecek? AK Parti nasıl yönetecek? Bunu görecek ve oyunu da verirken, buna göre verecek. ‘Ben artık böyle bir hükümet sistemine oy veriyorum?’ diyecek. Rastgele bir sistem değil bu. Ve bu sistem ne Amerika birebir taklididir, ne Avrupa ülkelerinin taklididir. Türkiye’ye has. Daha önce diyordum ya ‘Türk tipi.’ Şimdi bu bize has olacak. Ona göre de uygulamasını yapacağız. Bu da sistemin elastikiyetini getiriyor. Ve sistemin elastikiyetini getirmesi sebebiyle tıkanma olmayacak.” diye konuştu.

Çelik’in, “Milletvekillerinden istifa ettirilip bakan olacak isimler olabilir mi?” sorusunu Erdoğan, “Olmaması için bir sebep yok. Tüm mesele aritmetik. Meclisteki sayı nedir? Eğer meclisteki sayı gerçekten sıkıntılıysa o zaman zaten oradan alamazsınız. Ama meclisteki sayı sıkıntı vermeyecek durumdaysa o zaman oradan da istifade edilebilir. Mümkün olduğunca daha çok dışarıdan. Ama parlamentoda sıkıntı verecek bir durum yoksa deneyimi olan bazı arkadaşlarımızı değerlendirebiliriz.” diye yanıtladı.

Çelik’in, Muharrem İnce’nin, “AK Parti kurulmadan önce Pensilvanya’ya gittiğine” yönelik iddiasına değinmesi üzerine Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde Gülen ile görüştüğünü belirterek, “Onların kendilerine has ihtiyaç talepleri falan bunlara yönelik şeyler. Benim Gülen ile başbakanlığım döneminde, zaten cumhurbaşkanlığı döneminde hiç söz konusu değil veya partimizi kurarken, böyle bir adım atmam söz konusu değil. Tamamen yalan. Bir insan dürüst olacak. Kılıçdaroğlu dürüst değil. Ama bu da dürüst değil. Dava üzerine dava açıyorum bunlara. Ve o davaları da kazanıyorum. Bu gidişle buna da çok dava açacağım.” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’na açtığı davaların sürdüğünü hatırlatan Erdoğan, “Çok açtığımız davalar var, devam ediyor. Çünkü Yargıtay kararları verilmedikten sonra bunları açıklamıyoruz. Ben diyorum ki; ‘Dürüstsen, o zaman ben kiminle gittim? Ne zaman gittim? Bunu açıkla.’ Açıklayamıyor.” dedi.

Çelik’in, “İnce bunları seçimden sonra açıklayacağını söylüyor” cümlesi üzerine Erdoğan, “Ben böyle birşey istemiyorum. O şimdi buradan rant elde etmek istiyor. Siyasi rant elde etmek istiyor. Yalan söylüyorsun, dürüst ol, namuslu ol. ‘Eğer bunu ispat etmezsen namertsin’ dedim. Yani bu kadar büyük bir darbe, vurgun yiyeceksin. Hala ‘özür dilerim’ demeyeceksin. Özür dileyeceksin arkadaş. Yalan üzerine yalan. Tuttu en sonunda ‘İşte falanca yazdığı kitabında’ dedi. Nasuhi ile alakalı. E ne dedi Nasuhi? ‘Benimki somut bir ifade değil, soyut bir ifadedir. Bunun tutarlılığı yoktur’ dedi. ‘Dolayısıyla bunun tutarlılığı yoktur’ dedi. Ne yapacaksın şimdi?” ifadelerini kullandı.

Çelik’in, “Siz belediye başkanlığı döneminde 2-3 kez görüştünüz. Ondan sonrasında görüşmediniz mi?” sorusunu da Erdoğan şöyle yanıtladı:

“Zannediyorum onların yemek davetleri. Sayın Demirel’in de Ecevit’in de katıldığı bir Ramazan iftarıydı. Böyle bir şeylerine de katılmıştım. Bunun dışında benim hiçbir görüşmem, partimi kurarken, oradan böyle bir icazet almam, böyle bir şey asla. Biz siyaset ile ilgili icazeti kimden alacağımızı çok iyi biliriz. Bu icazeti verecek tek yetkili millettir. Onun için cezaevinden çıktıktan sonra ben 40 bin denekle kamuoyu araştırması yaptık. Tam bilimsel bir kamuoyu araştırması. Ve bu kamuoyu araştırması. Türkiye’nin yeni bir siyasi partiye ihtiyacı var mı? Varsa nasıl bir siyasi parti? Amblemi ne olmalı? Hangi ilkeler üzerine kurulmalı? Kimleri bu partinin kurucuları arasında görmek istiyorsunuz? Bunları kapsayan bir kamuoyu araştırması yaptık. Ve sonunda AK Parti’yi kurduk. Ve bunun kararını kim verdi? Millet verdi. Milletim verdi. Milletimin verdiği kararladır ki 16 ayda biz ne olduk Türkiye’de? Yüzde 34,3 oy oranıyla parlamentonun yüzde 63’ünü alarak, o zaman 2 parti parlamentoya girdik, CHP ile beraber. Parlamentoda bulunduk. Yani biz böyle bir partiyiz.”

FETÖ ELEBAŞI GÜLEN’İN USULÜNE UYGUN İSTENMEDİĞİ İDDİASI

İnce’nin, “FETÖ elebaşı Gülen’in usulüne uygun istenmediği” yönündeki iddialarına ilişkin Çelik’in “İnce’yi arayan ABD’linin kim olduğunu öğrenebildiniz mi?” sorusu üzerine Erdoğan, “İddia sahibi ben değilim ki. İddia sahibi İnce. İnce dürüstse bunu nereye vermesi lazım? Bunu MİT’e versin, Adalet Bakanlığı’na versin. En sonunda söyledi bir şeyler. Ben Adalet Bakanımıza dedim ki; ‘Sana kimi gönderiyor?’ İki tane milletvekili ve avukatını göndereceğini söylemiş. ‘Göndersin, kabul et’ dedim. Ve ‘Sen de görevlendir bir kaç arkadaşımızı. Beraberce bunlara bu dosyaları, iddianameleri incelesinler’ dedim. Geldiler veya gelecekler. Ben böyle yaparım siyaseti. Kalkıp da ön kesmem. Biz 85 koliyi ABD’nin Adalet Bakanlığı’na teslim ettik. Bunların içinde iddianameler var, verilmiş kararlar var, tabii ki gazete kupürleri de var. Hepsi orada. Ama sen CHP’nin bir milletvekili olarak işin gücün zaman zaman parlamentodaki kürsüden gazete kupürlerini veya gazeteleri sallamaktı.” dedi.

Çelik’in, İnce’nin ziyareti hakkındaki sorusuna da Erdoğan, “Partide ziyaretimize geldiği zaman yani böyle bir meydan süreci işleyeceğine ihtimal vermiyordum. Ama şimdi baktım, şirazesinden çıktı. Bay Kemal, onunla ilgili biliyorsunuz ‘bizim cumhurbaşkanı adayımız şöyle yumuşak olacak, böyle kibar olacak’ diyordu. Ama daha baştan ne kibarlık kaldı, ne bir şey kaldı. Biz siyasetin bu ülkede nasıl yapıldığını bilenlerdeniz. Biz de karşımızdakilerin anladığı dilden konuşuruz.” diye yanıt verdi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile AK Parti’nin yaptığı Cumhur İttifakında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin oynadığı role ilişkin soruya Erdoğan, bu ittifakın daha uzun bir yolculuk olmasını dilediklerini belirterek, daha işin başında olduklarını ve güzel bir sürecin işlediğini söyledi.

24 Haziran sonrasında da bunun devam etmesi temennisinde bulunan Erdoğan, “Çok iyi kenetlenmemiz lazım. MHP’nin bize, bizim MHP’ye ihtiyacımız var ve buradaki dayanışmamızın getirisi Türkiye Cumhuriyetine’dir, Türk milletinedir. Bunu bizim başarıyla sürdürmemiz lazım. Eğer basit bir kırılma noktasında Allah göstermesin bir yanlış olursa, burada ülkemiz kaybeder, milletimiz kaybeder. Dolayısıyla bizim buradaki bu ittifakın içerisinde malum AK Parti, MHP ve BBP olarak üç parti varız. Biz tabi olayı bir ‘cumhur’ mantığında tekil hale getirdik. Adını da ‘Cumhur İttifakı’ koyduk. Şimdi bu Cumhur İttifakını bizim güçlü bir şekilde güçlendirerek sürdürmemiz lazım.” diye konuştu.

MHP’li milletvekillerinin bakanlar kurulunda ve başkan yardımcılığında yer almasına ilişkin soruya Erdoğan, bunu meclis aritmetiğinin belirleyeceğini şu anda böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ifade etti.

“Belki tamamı dışarıdan oluşabilecek bir kabine olabilir.” diyen Erdoğan, “Ama sayı buna elveriyorsa o zaman parlamento içinden de buraya bazı arkadaşları bakan olarak almak mümkün olacaktır. Bütün mesele şimdi bizim parlamentoyu güçlü kılmamız, orada iyi bir sayıya ulaşmamız halinde oradan AK Partili arkadaşlarımız da MHP’li arkadaşlarımız da böyle bir kabinenin içerisinde yer alabilirler.” değerlendirmesini yaptı.

MHP ile ortak miting yapılması sorusuna Erdoğan, “Şu anda henüz arkadaşlarımız görüşüyorlar ama MHP ortak mitinge zannediyorum pek sıcak bakmıyor. Eğer sıcak bakarsa memnuniyetle ortak miting yapabilir.” yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un geçmişten bu yana hep kendi seçim bölgesi olması sebebiyle çok önemli olduğunu dile getirerek, “Aynı zamanda Ankara’da ilçe mitingleri yapacağım oraları dolaşacağım. Tabii aynı şekilde Sayın Başbakanım Binali beyin İzmir’de ağırlıklı bir çalışması olacak. Bütün bunlarla beraber istiyoruz ki, gidilmedik yer bırakmayalım, ortaya çok iyi bir performans koyalım. Bu performansla da inşallah seçimi başarılı bir şekilde neticelendirelim.” ifadelerini kullandı.

“KÜRT KARDEŞLERİM SANDIKTA HDP’YE GEREKEN DERSİ VERECEKTİR”

“Çözüm süreci, hendek operasyonları ve HDP’li belediyelere kayyum atanması gibi olayların bölgedeki muhafazakâr Kürt seçmenin AK Partiye olan sadakatine” ilişkin soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

“Bunda hiçbir endişem yok, hiçbir sıkıntı yok. Çünkü ben Türk kardeşlerimin temsilcisi olduğum kadar Kürt kardeşlerimin de temsilciyim. Onların haklarını bugüne kadar ben HDP’nin savunmadığı kadarıyla savundum. HDP’nin bölgeye ve Kürt vatandaşlarıma verdiği bir şey var mı? Ret, inkâr, bütün bunları ortadan kaldıran kim, bütün bu asimilasyonları ortadan kaldıran kim? Biz kaldırdık. Biz bunlara meydan okuduk. Onlar bunları ne yazık ki, savunur durumdaydılar. Biz inkâr politikalarına da ret politikalarına da bunların hepsine meydan okuduk ve bunları kaldırdık. Şimdi yeni bir adım atıyoruz. Nedir? Bölgenin fiziki noktada geldiği durumu herhalde benim Kürt kardeşlerim görüyor dimi. Bütün oraları bunlar yakıp yıkmadı mı? O çukurları bunlar yapmadı mı? Şimdi mesele içeride olan kişi tutmuş cumhurbaşkanlığına aday oluyor. Hangi yüzle aday oluyorsun be hangi yüzle?

CHP’nin adayı kalkıyor, onu gidiyor ziyaret ediyor. Onların bu ülkeye vereceği bir şey yok. Kimi ziyaret etmeye gidiyorsun? Diyarbakır’da benim 53 tane Kürt kardeşimin ölümüne neden olan kişiyi mi ziyaret etmeye gidiyorsun? Orada Yasin Börü gibi yavrumuzu şehit eden kişiyi mi ziyaret etmeye gidiyorsun? Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olur mu? İşte şu andaki cumhurbaşkanı adaylarının bizim dışımızda hepsinin söylediği tek söz var. Nedir? ‘Dışarı çıkmalı ve dışarıda faaliyetini sürdürmeli.’ Millilik, yerlilik, adalet anlayışı bu. Demokrasi bu değil, siyaset bu değil. Bu ülkeyi yakıp yıkacak, ondan sonra da buna ‘çık faaliyetini de istediğin gibi sürdür’ diyeceksin. Böyle bir şey olamaz. Ben bu noktada adaletin bir an önce tecellisiyle adaletin bunlara gereken dersi vereceğine de inanıyorum. Bu kadar bu iş kolay değil. Ben şahsen Diyarbakır’daki 53 vatandaşımın ölümü olayını hala hazmedemiyorum. Ben bunu benim Kürt kardeşlerimin de hazmetmediğine kesinlikle inanıyorum. Bir defa burada yollar ciddi manada ayrılıyor. İnanıyorum ki, bu seçimlerde oyunu adil bir şekilde, demokratik bir şekilde, hak ve özgürlüklere saygısı olan Kürt kardeşlerim de bunlara sandıkta HDP’ye gereken dersi verecektir.”

“AKINCI TAARRUZ İNSANSIZ HAVA ARACI, BUNU BİZ YAPIYORUZ”

Savunma sanayinin yerli ve milli olmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, şu anda yüzde yüz milli denemeyeceğini, yüzde 20’den yüzde 65’e çıktığını söyledi.

Savunma sanayisinde ihtiyaç olunan her silah ve mühimmatı üretir hale geldiklerini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şu gördüğünüz insansız savaş jetimiz. Yani yılsonu veya önümüzdeki yılbaşı gibi… Akıncı taarruz insansız hava aracı, bunu biz yapıyoruz. Bunun yanında tabii silahlı insansız hava aracı SİHA’da, dünyada ilk 6 ülkeden biriyiz. Bunda da çok iyi gidiyoruz. Milli akıllı bombalar üretir hale gedik. Bu da bizim için çok çok önemli. Vermiyorlar bize. Stratejik ortaklarımız şunlar bunlar hikâye, vermiyorlar. Hep bizi oyaladılar, aldattılar. YPG’ye 5 bin tır silah gönderdiler, mühimmat gönderdiler. Ben bunları Sayın Trump’a söyledim. ‘Nasıl olur?’ dedi. Aldı beni sağır bir odaya götürdü. Sağır odada generallerini çağırdı. ‘Ben ekonomiyi bu kadar düzeltmeye çalışıyorum, peki bu ne?’ dedi. O zaman bin 250 tır gelmişti. Ne dediler biliyor musunuz? ‘Biz bunların hepsinin seri numaralarını alıyoruz. Savaş bittikten sonra biz bunları toplayacağız.’ Kendilerine dedim ki, ‘Irak harekâtında da o zaman Bush vardı. Aynı şeyi bana Bush söyledi dedim. Ama daha sonra ne yazık ki, Amerika’nın bütün bu silah ve mühimmatı Kuzey Irak’ta kaldı. Hatta bunların bir kısmını da biz aldık. PKK’nın elinde kaldı o silahlar. Biz onlardan aldık. F-35’ler noktasında biz paramızı ödüyoruz. Şu anda testler yapılıyor, pilotlarımız orada. Biz şu anda sözleşmemize sadığız. Uluslararası bir hukuk var. Uluslararası hukukun gereği neyse biz de o hukuk mekanizmasını tabi ki çalıştırırız. Ama şimdi Amerika vermedi diye biz bunu başka yerden daha gelişmişini veya farklısını elde edemeyiz diye bir şey yok. Artık dünya değişti. Alternatifler çok. Hangi ülkede ne olur falan bunları konuşmamıza hiç gerek yok ama rahatız biz. Biz diyoruz ki Amerika bizim stratejik ortağımız. Stratejik ortağımız olarak Amerika bize başka bir kapıyı çal dememesi lazım. Senato şöyle demiş, böyle demiş. Bizi senato falan ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren tek şey var. Ben Amerika’nın başkanıyla bunu görüştüm mü? Görüştüm. Heyetler arası toplantımızda bunları konuştuk mu? Konuştuk. Eğer biz stratejik ve model ortaksak Amerika bize burada herhangi bir hukuki yanlış yapmamalı.”

“15 TEMMUZ’UN ARKASINDA HANGİ KARANLIK ELLER VAR?”

FETÖ meselesinde Amerika’nın Türkiye’ye verilen sözü yerine getirmediğine dikkati çeken Erdoğan, “Bu adam yargıyla orada içeride tutulan birisi değil. Rahatlıkla hemen deport edilebilir ama yargı kararıyla şu anda tutuklu. Arada böyle bir fark var. Şimdi bizden istiyor ama tamam da yargı kararı var. Yargı kararıyla bu içeride ve şu anda mahkeme süreci devam ediyor. Ama sen FETÖ’yü hiç böyle bir yargı süreci yok, herhangi bir şeysi yok, ‘deport edin bunu gönderin bize, verin’ diyorum, siz bize vermiyorsunuz. O zaman ben diyorum ki Türkiye’deki 15 Temmuz ‘un arkasında hangi karanlık eller var?” diye konuştu.

“RUSYA’YLA İLİŞKİLER ÇOK DAHA OLUMLU İSTİKAMETTE GELİŞECEKTİR”

Rusya’yla Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin ne yönde ilerlediği sorusuna Erdoğan, Putin’le olan süreçte FETÖ’cülerin Rusya’yla bir uçak krizi yaşattıklarını fakat buna rağmen ilişkilerini çabuk toparladıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’yla Türkiye’nin stratejik bağımlılığı olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

“Yılda biz 3 milyar metreküp petrol doğalgaz Rusya’dan alıyoruz. Bütün bunların yanında tabi attığımız S-400’ler olayı çok önemli bir adım ve S-400’ler adımını da atarken burada Rusya’nın yaklaşımı çok önemliydi. Nedir bu yaklaşım? Bir kredi. Kredide bize hemen hemen hiçbir ülkenin yapmadığı kolaylığı onlar yaptı, sağolsun. Bir diğer adım, bir de bunların bize teslimatında bir farklılık ortaya koydu. Bir başka adım, ortak üretime geçebilir dediler. Şimdi böyle bir yaklaşımı gösteren bir ülkeye karşı tabii ki bizim yaklaşımımız da olumlu istikamette farklı olacaktır. Biz de şu anda istenilen anda, istenildiği şekliyle görüşebiliyoruz. Özel temsilcilerimiz vasıtasıyla bu görüşmeleri yapabiliyoruz. Bölgede de inşallah hele hele 24 Haziran’dan sonra Rusya Türkiye ilişkileri çok daha olumlu istikamette gelişecektir.”

“Sınır ötesinde yeni bir hareket söz konusu olur mu” sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şimdi burada tabii ihtiyaç duyulduğu anda affetmeyiz. Kimseden de icazet almayız. Varsa bir sıkıntı anında oraya müdahalemizi yaparız. Bu ister Kuzey Suriye’de olsun, ister Kuzey Irak’ta olsun. Biz onlara diyoruz. Bak teröristlerle bizi karşı karşıya bırakmayın. Eğer teröristlerle bizi karşı karşıya bırakırsanız biz Sincar’a da müdahale ederiz, diğer tarafa da müdahale ederiz. Çünkü ülkemizin tehdit altında olmasına bizim artık tahammülümüz yok. Biz Obama döneminde eğer Zeytinlik operasyonlarını yapabilseydik, belki bugün Zeytin Dalı’na ihtiyaç kalmazdı. Ama biz Zeytinlik operasyonlarını Obama döneminde yapamadık. Obama bizi oyaladı. Biz akıllı bomba diyorduk, tamam diyordu ama akıllı bomba falan bize gelmedi. Biz bunları yaşadık. Çok geç kalındı. Onun için de tabii biz en sonunda Zeytin Dalı’nın kararını verdik ve adımı attık.”

Çelik’in, “Ellerinde olsa bizi de Menderes gibi bizi de darağacına çıkaracaklar dediniz. Bu ifade çok tartışıldı. Kime istinaden kurdunuz bu cümleyi?” sorusu üzerine Erdoğan, 15 Temmuz ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması olaylarını hatırlattı.

Erdoğan, MİT Müsteşarı Fidan ile ilgili attıkları adımın arkasında da hedefin bu olduğunu dile getirerek, “Yani eğer MİT Müsteşarımızı bunlar alabilseydiler arkasından beni alacaklardı. Biz bunların hepsini dinlemelerden şuradan buradan hep gördük. Eğer o zaman şimdi şu anda içeride olan bazıları bunları açık ettiler. 17/25 Aralık süreci bunun en önemli adımı. Şu anda bunlar hep kaçak. FETÖ’cü yargı mensupları kaçak.” diye konuştu.

FETÖ’cülere yönelik yurt dışı operasyonların hatırlatılması üzerine Erdoğan, yeni isimlerin yakalanabileceğini ifade etti.

“FETÖ temizliği ne ölçüde tamamlandı?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, “Ciddi oranda bir temizlik oldu. Bitti mi derseniz, hayır.” dedi. “Tehlike hala devam ediyor mu?” şeklindeki soru üzerine, Erdoğan, “Devam ediyor. Biz de bütün hassasiyetimizle bunların üzerine üzerine gidiyoruz. Herhalde her gün duyuyorsunuz, işte şu ilde şu kadar imam, şu ilde şu kadar bilmem ne filan. Operasyonlar devam ediyor. Çünkü bunlar, adeta metastaz yapmış. Her yere sızmışlar. Tabii içeriye girenlerin de süre içerisinde hep itirafları var. Bakıyorsunuz diyorlar ki ‘Şurada şu var, bizi şu yönlendirdi, şu istikamet verdi.’ Bazılarının kendi akrabaları içerisinde, kardeşleri içerisinde bu tür şeyler ortaya çıkıyor.” diye konuştu.

ÜÇÜNCÜ HAVALİMANININ İSMİ

“Üçüncü havalimanı için aklınızda isim var mı?” şeklindeki soruya Erdoğan, “Sen bir isim verir misin?” sorusuyla karşılık verdi. Gazeteci Nazlı Çelik’in, “Belki bir anket düzenleyebilirsiniz” şeklindeki ifadesi üzerine Erdoğan, “Olabilir. Onun için sabırlı olmakta fayda var. Mesafe alalım. Teklifler geliyor.” dedi.

Çelik’in, “Atatürk Havalimanı ismi tutulabilir” şeklindeki ifadesi üzerine Erdoğan, “Atatürk Havalimanı, İstanbul’da vardı. Birçok yerde de zaten var. Şimdi olmayanı buraya vermek herhalde çok daha isabetli olur ve yeni yeni bazı isimlerle temayüz etmekte de fayda var. Bu noktada sabırlı olmakta yine ben fayda var diye düşünüyorum. Çünkü biz her işimizi istişare ile yaparız ve istişare bizim en önemli metodumuzdur. Millete danışılabilir veya bizim üst düzey bir istişare kurulu oluştururuz orada bu işin istişaresini yaparız. İlla her şeyde kamuoyuna, millete gitmek, her konuda doğru olmayabilir. Çünkü bu parti rastgele bir siyasi parti değil. Üst düzey istişari kurulları var. Bu kurullarda bunu olgunlaştırıp adımı da atabiliriz.” diye konuştu.

“KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI İLE YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARDA DA DÜNYADA TÜRKİYE ÖRNEKTİR”

“Köprülerde ve Avrasya tünelinden geçsem de geçmesem de vatandaş köprü parasını ödüyor eleştirisi yapıyor. Sizce haklılık payı var mı bu eleştirilerin?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bence bu işin bir defa kim söylüyorsa, eleştiriyi kim yapıyorsa bu işlerden anlamıyor. Bütün bunların hesabını biz dört dörtlük yaptık. Yani dolardı, TL’ydi, bu konuda bizim bir sıkıntımız yok. Şu anda bizim attığımız bu adımlarla biz, buralardan geçen araçların akaryakıt yakışına, eğer elektrikli enerjiyle çalışıyorsa onlara varıncaya kadar hepsinin hesabı yapıldı. Buna göre de bu adımlar atıldı, atılıyor. Şimdi bunu konuşanların hiçbiri BOT (Yap-İşlet-Devret) nedir, kamu özel ortaklığı nedir bunlar bunu bilmiyor. Bunu bilmediği halde konuşuyorlar. Dedim ya demin bekara karı boşamak kolay. Hiç haberleri yok. İşte ne diyor? Üçüncü köprüyü Erdoğan yaptı, dördüncüyü de diyor İnce yapar. Senin dikili ağacın var mı bir yerde? Neyi yapıyorsun? Daha BOT ne… Zannediyor ki milli bütçeden yapılıyor. Milli bütçeden yapmadık biz bunları. Tam aksine bu dediğim sistemlerle yaptık ve bu kamu özel ortaklığı ile yaptığımız yatırımlarda da dünyada Türkiye örnektir. Yap işlet devret ile yaptıklarımızla Türkiye dünyada örnektir ama bunlar bunu bilmiyor ve ikide bir konuştukları şey, diyor, bütçede para yok neyle yapacak? Biz şu hastaneleri milli bütçeden mi yaptık?”

Şu anda 30 büyükşehrin tamamında şehir hastanelerini yapacaklarını ifade eden Erdoğan, bunların milli bütçeden yapılmadığını kaydetti. Erdoğan, “Zaten milli bütçeden yapmaya kalksaydık bunları başaramazdık. Bütün bunları biz kaynakları çeşitlendirerek yaptık. Kaynak çeşitlendirmesi nedir, bunu bunlar bilmez ama biz bu işi başardık. Havalimanları, 25 havalimanına biz biliyorsunuz bir o kadar daha ilave ettik, bunların da çoğunu yine aynı şekilde kamu özel ortaklığıyla yaptık. Milli bütçeden yapmadık. Şu anda onlara belli bir süre veriyoruz, diyelim ki 10 sene, 15 sene, belki 20 sene, yapacağımız ihaleyle bağlantılı o, o kadar süre o işletiyor, işlettikten sonra ne yapıyor tekrar devlete burayı teslim ediyor. Biz bunları yaptık, bunları geliştirdik. Bunun bunlardan haberi yok.” diye konuştu.

KANAL İSTANBUL

İnce’nin “Kanal İstanbul’u yaptırmam” dediğini hatırlatan Erdoğan, “Sen Kanal İstanbul gibi bir projeyi iptal edeceğim diyorsan senin bu ülkede hizmet aşkın diye bir şey yok, böyle bir derdin de yok ama bizim bu ülkede böyle bir derdimiz var. Biz bu Kanal İstanbul’u bir defa istesen de istemesen de yapacağız.” diye konuştu.

Kanal İstanbul görüntülerini paylaşan Erdoğan, “Yaklaşık 45 kilometre uzunluğunda olan Kanal İstanbul’da her iki tarafında da gayet güzel iki şehir kuracağız ve bu aynı zamanda İstanbul’un yoğunluğunu buralara çekme olayıdır. Köprüler, her iki tarafta geçişler vesaire, bambaşka bir kanal oluyor ve dünyadaki mevcut Süveyş’di, Panama’ydı inşallah onları da geçecek, güzelliğiyle her şeyiyle geçecek. Bu 10 milyar Avro’nun üzerinde bir yatırım gerektirecek ama bu bizden çıkmayacak. Bu ihaleyi kim alırsa onda kalacak ve bu ihaleyi alan bunu belli bir süre işletecek. Belki bu 10 sene olacak, belki 15 sene olacak. Ne olacak 10 sene 15 sene çalıştırsın. Oradan elde ettiği gelirle de böylece Kanal İstanbul kendi kendini finanse etmiş olacak.” diye konuştu.

MİLLET BAHÇELERİ

Erdoğan, üçüncü havalimanının 29 Ekim’de açılacağını kaydetti. Erdoğan, “İnşallah ben 29 Ekim’den önce zaten oraya ineceğim ve orada bir televizyon programı yapacağım.” diye konuştu.

Atatürk Havalimanı’na yapılacak Millet Bahçesi’nin yaklaşık 13 bin dönüm olacağını dile getiren Erdoğan, Millet Bahçesi’nin Central Park’ın üç buçuk, High Park’ın dört-beş katı büyüklüğünde olacağını ifade etti.

Projenin üzerinde çalışıldığını ve daha da geliştirileceğini dile getiren Erdoğan, “29 Ekim, biz öbür tarafı açıyoruz, yılda 90 milyon yolcunun gidip geleceği bir havalimanı oluyor ve 2023’te bu sayı 150 milyona çıkıyor. Diyorlar ki biz buna karşıyız. Düşünebiliyor musunuz? Kılıçdaroğlu, Sabiha Gökçen niye yapıldı diyor? Ben yapmadım Sabiha Gökçen’i bizden öncekiler yaptı. Bizden öncekiler yaptı ama kötü mü oldu? Biz aldık, onlar işletemedi, biz geldik, işlettik, bırak işletmeyi Sabiha Gökçen yetmedi. Yetmedi, biz oraya şimdi yeni terminal binaları yaptık ve bir de yeni pist yapıyoruz. Bunların dikili ağacı yok. Bu CHP zihniyeti budur. Bunlar anlamazlar. Bunlar yeni bir şeyler yapalım da bu ülke ayağa kalksın, böyle bir dertleri yok. İşte şimdi Sabiha Gökçen, Anadolu yakasında, öbür tarafta üçüncü havalimanımız, bunlarla beraber dünyaya cevap vereceğiz ve 2023’te bir numaralı havalimanı bizim üçüncü havalimanı olacak. Şimdi de ilk üçün içinde olacak.”

Millet Bahçeleri projesinin yalnızca Atatürk Havalimanı’nı kapsamadığını da dile getiren Erdoğan, şöyle dedi:

“İstanbul’da bir Atatürk Havalimanı, Başakşehir, Maslak, Pendik, Bakırköy. Bunun dışında Ankara’da mevcut Atatürk Kültür Merkezi alanını buna dönüştüreceğiz. İzmir’de aynı şekilde. Eskişehir Stadı, yeni stat yaptık biliyorsunuz, eski stadın yerini Millet Bahçesi’ne dönüştürüyoruz. Bursa’da yine eski stadı şimdi yine Millet Bahçesi’ne dönüştürüyoruz. Trabzon’da Hüseyin Avni Aker’i aynı şekilde. Yenisini yaptık dolayısıyla yenilerinin yapılmasıyla eskilerini Millet Bahçesi’ne dönüştürüyoruz. Nerede yaptıysak hepsini.”

AB İLE İLGİLİ İLİŞKİLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri konusundaki soru üzerine, Türkiye’nin Avrupa Birliğine (AB) karşı üzerine düşen görevlerin hepsini harfiyen yerine getirdiğini fakat AB’nin kendine düşen görevleri yapmadığını söyledi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şu ana kadar 15 fasıl noktasında… Eskiden aç kapa vardı. Şimdi bunlar maalesef sadece aç ama kapa yok. Şimdi bizim tabii bunlar nereye kadar sürer, bilemem ama biz iyi niyetle bu işi götüreceğiz ve iyi niyetle götürmek suretiyle de adımlarımızı atacağız. Tabii Başbakanlığım döneminde, Schröder Almanya Şansölyesi olduğu dönemde, Chirac Fransa’nın başında olduğu dönemde onlar liderler zirvesine bizleri hep davet ederlerdi. Fakat Sarkozy ve Merkel göreve geldikten sonra bunlar ne yazık ki bizleri davet etmez oldular. Tabii bu aslında tıkanıklığın ilk adımlarıydı. Niye böyle bir şeyi başlattılar anlamak mümkün değil. Peki, şimdi Sarkozy diye birisi kaldı mı? Yok, gitti. Merkel’in bu noktada bu işi Macron’la -ben Macron’a da bunu söyledim- toparlaması lazım. Eğer Türkiye’ye karşı bir iyi niyetleri varsa bunu çözmeleri lazım. Aksi takdirde biz çözüm noktası arayacağız. Bu çözüm illa da Avrupa Birliği’nde olur diye bir şey yok.”

“Nasıl bir çözüm noktası mesela?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, “Onu daha sonra açıklayalım. Çünkü biz Avrupa Birliğine dediysek yaptık ama onlar dediklerini yapmadılar. Bakın Avrupa birçok ülkesiyle oralarda bir seçim kampanyası sürecinde PKK’ya müsaade ediyorlar, HDP’ye müsaade ediyorlar. Diğerlerinin ismini anmayayım. Hepsine müsaade ediyorlar ama AK Parti’ye, AK Parti’nin bakanlarına, oralarda faaliyet gösterme müsaadesi vermiyorlar. Şimdi aynı şeyi yine yapıyorlar. Nasıl bir demokrasi bu? Yani PKK’ya gösteri yapma müsaadesi veriyorsun, HDP’ye veriyorsun, Türkiye’den kaçmış olan teröristlere müsaade ediyorsun. Ama AK Parti’ye müsaade etmiyorsun. Kusura bakma.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bedelli askerlik konusunda “Seçim sonrası bunları Genel Kurmay, Milli Savunma oturacağız, konuşacağız. Gerçekten ‘böyle bir şeyin olması uygundur’ diyorlarsa hiç bu noktada tereddüdümüz olmaz, önünü açarız.” dedi.

“FENERBAHÇE ÇOK DAHA GÜÇLÜ AMA TECRÜBENİN DE HAKİM OLDUĞU BİR YAPIYLA DEVAM EDER”

Fenerbahçe Kulübü’ndeki Olağan Genel Kurulu’na ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, “En ideali, alışılmış olan şey, hayırlı olsun demektir. Yani gönlüm bu noktada ideal bir yönetimin iş başına gelmesidir. Ama burada tabii tecrübe çok çok önemli. Temenni ederim ki inşallah bu kongreyle birlikte Fenerbahçe yeni bir sürece çok daha diri, çok daha güçlü ama tecrübenin de hakim olduğu bir yapıyla devam eder.” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yorgun musunuz?” şeklindeki soruyu, “Değilim dersem inanacak mısınız? Değilim tabii. Yorgun olsam zaten bırakırım bu işi. Ama yorgun değilim. Çalıştıkça dedim ya, Neşet Ertaş’ın güzel bir sözü var; ‘Aşkınan koşan yorulmaz’. Biz aşkınan koşuyoruz, yorulmayız.” şeklinde yanıtladı.

Seçim süreci içinde çok fazla spor yapamadığını ifade eden Erdoğan, “Ama seçim sürecinin dışında haftada üç gün sporum var. Daha çok kış mevsiminde aletli, onlarla yapıyorum. Ama yaz mevsimine girince açık sahada arkadaşlarımla beraber futbol, basketbol, bunları yapıyorum. Ayrıca bize enerji, dinçlik veriyor. Bu noktada iyi de ekibim var. Ekibimle beraber bu işi yürütüyoruz.” dedi.

Erdoğan, “Torunlara vakit kalıyor mu?” sorusunu ise “Kalmaz olur mu? Onlar bizim ayrı dinamizmimiz.” diye yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanında eşinin, çocuklarının, torunlarının fotoğraflarını taşıyıp taşımadığına ilişkin soru üzerine, “Var. Ayrıca da ofisimde, masamın üstünde 6 torunumun da orada resimleri var. Tabii ki telefonumda da eşimdi, annemdi, torunlarımdı, kızlarım hepsinin fotoğraflar dosyasına girdiğimde orada hepsinin resimleri var.” dedi.

Erdoğan sözlerini, “Ekranları başında bizi izleyen tüm milletime en kalbi duygularla selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum ve diyorum ki bizi izlemeye devam etsinler. Ama 24 Haziran’dan sonra da bize durmak yola devam derlerse memnun olurum.” diyerek tamamladı.

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” için yorumlar kapalı 244670

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’nda yaptığı konuşmada, “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” vesilesiyle bu programda olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile ekibine ve programa katkı veren herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ve tüm dünya kadınlarının ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, 8 Mart’ın barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya vesile olmasını diliyorum. Bu anlamlı gün münasebetiyle Filistin ve Gazze’nin yüreği yaralı kadınları başta olmak üzere gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki onurlu ve kahraman kadınlara en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Buradan dünyanın tüm emekçi kadınlarını, mazlum kadınlarını, mağdur kadınlarını yürekten selamlıyorum. Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan ülkemizin tüm yiğit kadınlarını rahmetle yâd ediyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin her biri birer metanet abidesi olan anne ve babalarına, geride boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi mahzun bıraktıkları eşlerine ve öksüzlerine Mevla’dan sabırlar dilediğini ifade etti.

Ülkedeki 81 vilayetin tamamında 922 ilçenin her birinde anne, eş, kardeş ve evlat olarak hayata anlam katan kadınlara özellikle şükranlarını sunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine 8 Mart vesilesiyle vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için ömürlerini harcayan, elleri öpülesi annelerimize özellikle teşekkürlerimi ifade ediyorum. Kendi merhum anneciğim başta olmak üzere vefat eden annelerin hepsine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Son olarak eşimin ve sevgili kızlarımın da 8 Mart Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyor, bu anlamlı günün tüm kadınlar için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

“YILIN KALAN 364 GÜNÜ DE KADINLARIN GÜNÜDÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 gün sonra seçimin gerçekleştirileceğini, sandıklara gidileceğini, belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini gördüklerini belirtti.

Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş biri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanan tüm kadın belediye başkan adaylarını, meclis üyesi adaylarını, muhtar adaylarını selamlıyor, kendilerine şimdiden başarılar diliyorum. Tabii burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar, yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Bizim nazarımızda, 8 Mart’ı diğer günlerden ayıran yegâne husus, hayatı paylaştığımız kadınlara olan minnettarlığımızı, şu an olduğu gibi çeşitli programlarla ifade etmemize vesile olmasıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart’ı aracı kılarak, devletin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçirdiklerini, nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit ederlerse onu gidermeye çalıştıklarını söyledi.

Kendilerini bugüne kadar asla sloganlara hapsetmediklerini, kadın politikalarında her zaman en idealin, en iyinin, ülke, millet ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinden koştuklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınlarla buluşmalarında şiddetin önlenmesinden kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede yeni projeler, programlar, stratejik belgeleri açıkladıklarını belirtti.

“AMACIMIZ SIRASIYLA KADINI, AİLEYİ VE ÜLKEMİZİ GÜÇLENDİRMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını vurgulayarak, destek mekanizmalarıyla reform paketleriyle yenilikçi uygulamalarla kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ettiklerini dile getirdi.

Bunun en son örneğinin, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2024-2028 yılları arasını kapsayan Strateji Belgemiz, 5 ana sütun üzerinde yükselmektedir. Aile Bakanı’mızın şahsında 5 temel amaç, 20 strateji, 83 faaliyetten oluşan bu belgenin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kamu kurumlarımızın yanı sıra özel sektörümüzün, iş dünyamızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın da belgenin layıkıyla hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapacaklarına inanıyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk asrını tamamlayıp Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ikinci asrına yelken açtıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim; biliyorsunuz bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Yeryüzüne indirilen ilk insanlar olan Hazreti Adem aleyhissalatü vesselam ve Hazreti Havva validemiz aynı zamanda ilk ailedir. Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile başlayan aile kurumu tarih boyunca insanı insan yapan değerlerin yaşatılmasına, yeni nesillere aktarılmasına imkan sağlamıştır.”

“GÜÇLÜ AİLE SADECE MİLLET VE DEVLET OLARAK BEKAMIZIN DEĞİL, AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZİN DE GARANTİSİDİR”

Ailenin, bireyleri ayakta tuttuğunu, toplumu yozlaşmalara karşı koruduğunu, iyi, güzel ve doğru olanın yaşayarak öğretilmesini temin ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile kavramıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Şurası tartışmasız bir gerçektir ki aile ne kadar güçlüyse bireyler ve toplum da o derece güçlü, muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı, aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan, güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil, aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en önemli şartı ise hiç şüphesiz güçlü kadındır. Hâl böyleyken aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesimin eskiden beri olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Bunlar, modernleşme ve Batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı âdeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki Bakanlığımızın adında yer alan ‘aile’ kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır. Ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız, ‘Kadın haklarını savunuyoruz’ derler. Fakat 28 Şubatvari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarının gasbedilmesine aleni destek verirler. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı olan ‘cinsiyetsizleştirme politikaları’na karşı tek bir cümle kurmazlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması, ev kadınlarını hor, hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmazlar. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, ayrımcılığı, haksız uygulamaları asla gündeme getirmezler. Yani, söz konusu gerçekten kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar ya yasakçılığın ya da çifte standardın yanında saf tutarlar” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK KENDİ DURUŞUMUZU SERGİLİYOR, MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA YÜRÜTÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bahsettiği ikircikli tablonun sadece Türkiye için değil, dünyadaki pek çok kuruluş için de geçerli olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Soruyorum sizlere, dünyada ‘kadın hakları’ diye ortalığı ayağa kaldıranların, 7 Ekim’den beri Filistin’de katledilen, çoğu kadın ve çocuk 32 bini aşkın masum için seslerini yükselttiklerini sizler hiç duydunuz mu? İnsanlığın geri kalanına sürekli hak hukuk dersi verenlerin İsrail’in soykırım politikaları karşısında harekete geçtiğini hiç gördünüz mü? Ülkelere basın özgürlüğü karnesi düzenleyenlerin İsrail’in katlettiği 100’ü aşkın gazeteciyle ilgili tepkilerine şahit oldunuz mu? Son raporunda Türkiye’yi eleştiren Avrupa Konseyi’nden ve diğer Avrupa Birliği (AB) kurumlarından bugüne kadar İsrail’e gizli açık destek dışında bir beyan işittiniz mi?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki, Suriye’den Filistin’e kadar hemen burunlarının dibindeki bölgelerde on binlerce kadın ve çocuğun vahşice katledilmesine tepkisiz kalanları diğer konularda biz nasıl ciddiye alacağız? Filistin halkının soykırıma uğramasına ses çıkarmayanların, bu katliamları görmezden gelenlerin tutarlı, etkili ve tarafsız olabilmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Suriye’deki, Filistin’deki, Arakan’daki, Türkistan’daki ve diğer İslam beldelerindeki hak ihlalleri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmayanların başkalarıyla ilgili beyanları lafügüzaf hükmündedir” diye ekledi.

Türkiye olarak diplomatik girişimlerle yardımlarla kamuoyu oluşturma çabalarıyla kendi duruşlarını sergilediklerini, mücadelelerini kararlılıkla yürüttüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz onlar gibi riyakâr değiliz. İnşallah hiçbir zaman da olmayacağız” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’Yİ TARİHİNİN EN AYDINLIK, EN ÖZGÜRLÜKÇÜ HER AÇIDAN EN GÜÇLÜ GÜNLERİNE BİRLİKTE KAVUŞTURDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim inancımız cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Millet olarak tarihimiz, kadınların başarıları ve fedakârlıklarıyla örülmüştür Nene Hatun’dan Nezahat Onbaşı’ya, Şerife Bacı’dan Kara Fatma’ya kadar nice kadın kahramanlarımızın mücadelesini biz nasıl unutabiliriz? Bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke Yalçın öğretmenin ve daha nice kahramanımızın fedakârlıklarını nasıl yok sayabiliriz? 15 Temmuz gecesi ellerinde bayraklarla tanklara ve darbeci hainlere meydan okuyan kadınların cesaretlerini biz nasıl görmezden geliriz? Son 21 yılda yazılan başarı destanından kadınların emeğini, alın terini, katkısını, çabasını nasıl inkâr edebiliriz?” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet ekonomiden eğitime, güvenlikten tarıma, demokrasiden hak ve özgürlüklere varıncaya kadar her alanda ortada göz kamaştıran bir başarı varsa burada en az erkekler kadar kadınların da katkısı ve emeğinin olduğunu vurguladı.

Önlerine çıkartılan engellerden, hayatlarına kast etmeye varan saldırıların üstesinden hep kadınların desteğiyle geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yürek yüreğe, omuz omuza verdik. Türkiye’yi tarihinin en aydınlık, en özgürlükçü her açıdan en güçlü günlerine birlikte kavuşturduk. Her kim, kadın hakları konusunda eski Türkiye’den övgüyle bahsediyorsa biliniz ki sizlerin mücadelesine kara çalıyor demektir. Çünkü hiçbir şey kolay olmadı, kolay elde edilmedi. 28 Şubat’ın karanlığından çıkmak öyle zahmetsiz, çilesiz olmadı. Sizler bugünkü haklarınızı üniversite kapılarında gözyaşı dökerek, sırf kıyafetinizden dolayı işinizden ayrılmak zorunda kalarak baskıya uğrasanız bile hukuk ve demokrasi içinde hareket ederek, gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi darbecilere cesaretle meydan okuyarak yani hep mücadele ile elde ettiniz. Ne olursa olsun, yılmadınız. Geri adım atmadınız. Böylece siyasetten akademiye, bürokrasiden iş dünyasına, spordan sanata farklı alanlarda özgürce var oldunuz, başarıdan başarıya koştunuz. Biz de sizlerin bu asil ve zorlu mücadelenize sahip çıktık. Elimizdeki tüm imkânlarla sizlere destek olduk.”

“PEK ÇOK ALANDA TARİHÎ NİTELİKTE ADIMLAR ATTIK”

Kadının statüsünün güçlendirilmesi, kadınların önündeki engellerin kaldırılması, kadınlara iş, eğitim, temsil ve diğer alanlarda destek verilmesi hususlarında neler yapıldığını en iyi kadınların bildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başörtüsüne özgürlük başta olmak üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı hâline getirdik. ŞÖNİM, kadın konuk evi, KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamaları hayata geçirdik. Aile içi şiddeti şikâyete tabii olmaktan çıkardık. Daha pek çok alanda tarihî nitelikte adımlar attık. Bu çabalarımız neticesinde de en az bir eğitim düzeyini tamamlama oranı kadınlarda yüzde 70’lerden yüzde 90’lar seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karar alma mekanizmalarında kadın temsil oranı 4-5 kat arttı. İstihdamdaki kadın sayısı 6 milyondan 10,5 milyona çıktı. Covid-19 salgını döneminde eşim Emine Erdoğan’ın liderliğinde başlatılan destek paketiyle, kadın girişimcilerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Bu kapsamda Halk Bankamız aracılığıyla son 3 yılda 220 bin kadın girişimcimize 60 milyar lira finansal destekte bulunduk. Daha bunun gibi burada saymaya kalksak nice reformu, hayal dahi edilemeyen atılımları son 21 yılda sizlerle beraber hayata geçirdik.”

“SİYASİ HAYATIMIZIN HİÇBİR SAFHASINDA KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK”

Bu süreçlerde bir sürü asılsız ithamla, iftira ile saldırıyla da karşılaştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları her adımın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlar arasındaki ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef alındı. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu, geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık” diye konuştu.

Hem belediye başkanlığı hem de 21 yıllık iktidarlıkları döneminde bu tavırlarının aksine tek bir örnek gösterilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de aynı çevrelerin raf ömrü dolmuş söylemlerle kadınları tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Nefes alamayacaksınız, şu gelecek, bu olacak diyerek tamamı yalan, tamamı hezeyan ürünü ifadelerle güya kadınları kendilerine oy vermeye ikna edebileceklerini sanıyorlar. Aynı korku siyasetine 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de başvurmuşlar ama milletin ve kadınların feraseti karşısında hezimete uğramışlardır. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırıda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların 31 Mart’ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inandığını ifade ederek, 31 Mart’ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerde kadınlardan yine güçlü destek beklediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle layık görülen kadınları kutlayarak Türkiye’ye güç veren kadınlara teşekkürlerini iletti.

“Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” “Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” için yorumlar kapalı 120790

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya mitinginde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz; Gezi olaylarından beri süren, 15 Temmuz’la daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Hamdolsun, önümüze hangi badire çıkarsa çıksın, ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” dedi.

Kütahya mitinginde vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya’nın, Anadolu’nun beylerbeyi olduğunu belirterek, kentin bugün de millî iradeye olan bağlılığıyla Türkiye’nin beylerbeyliğini hak ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen mayıs ayındaki seçim sonuçları için Kütahyalılara teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençler, Cumhur İttifakı’na milletvekilliğinde verdiğiniz yüzde 68 ve Cumhurbaşkanlığında şahsıma verdiğiniz yüzde 70 oranındaki destek için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Şimdi 31 Mart’ta da aynı oyları vermeye hazır mıyız? Maşallah barekallah. Rabbim tüm Kütahyalı kardeşlerimden razı olsun. Mevla şu muhabbetimizi, şu dayanışmamızı daim eylesin. Şimdi de sizlerden Türkiye Yüzyılı belediyeciliği için, gerçek belediyecilik için destek istiyoruz. Hanımlar, bu konuda en çok size güveniyorum. Her zaman ne diyorum, kale içeriden fethedilir. Yani kaleyi sizler düşüreceksiniz. Şayet hanımlar çok iyi çalışırsa bu iş olur. Biz, kadının iradesinin üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk tanımıyoruz. Öyleyse buradan, bu meydandan gerçek belediyecilik için söz veriyor musunuz? Gençler, hanımları duyuyorsunuz değil mi? Sizin de onlardan aşağı kalmamanız lazım.”

“ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİNE, İSTİKRARINA GÖZ DİKENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da 31 Mart seçimleri için adayları Cumhur İttifakı olarak ortak göstermediklerini hatırlatarak, “Eser ve hizmet siyasetinde yarışmak için ayrı adaylarla seçime girdik. Hayırda yarış olarak gördüğümüz bu centilmence rekabetin şehrimiz için en güzel şekilde neticelenmesini diliyorum” dedi.

Hangi partiye mensup olursa olsun Türkiye’nin her bireyinin, her Kütahyalının gönüllerinde ayrı bir yerinin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Seçimler gelir geçer ama muhabbet baki kalır. Şu hasbilik gök kubbedeki bir hoş seda misali hep devam eder. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Ülkemizin güvenliğine, istikrarına, kazanımlarına, hedeflerine göz dikenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Bu millet, tarihine, kültürüne, inancına saldırarak sırtını terör örgütlerine dayayanlara, onlara en güzel dersi sandıklarda verdi. Şimdi beraber yol yürüyerek, hükûmette ve belediyede iktidar hülyalarına kapılanları rüyalarından uyandırmaya var mıyız? Bunu yapacağınıza ben inanıyorum.”

“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU ETRAFINDA KENETLENİP YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emniyetten aldığı rakamlara göre mitinge 35 bin kişinin katıldığını aktararak, “Tabii sandıklara da bunun yansıması lazım. Kütahya’da hamdolsun böyle bir sıkıntımız inşallah yok” diye konuştu.

Şehirlerin bir kısmında yapılan kirli ittifakları takip ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Kiminde listeler geç veriliyor. Aday isimleri sabahtan akşama sürekli değişiyor. Milletimiz de engin ferasetiyle kapalı kapılar ardında çevrilen dolapları, yapılan pazarlıkları, sahnelenen alicengiz oyunlarını çok iyi görüyor. Bugüne kadar olduğu gibi 31 Mart’ta da milletimizle omuz omuza verip, meydanı kirli ittifakların karanlık hesaplarına bırakmayacağız. Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında kenetlenip yolumuza devam edeceğiz. Ben hanımlara güveniyorum. Bu yolculukta Kütahya’nın da desteğini yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum.”

“Şimdi buradan, Millî Mücadele zaferinin ilk işaret fişeğinin atıldığı Kütahya’dan öyle bir ses verin ki, duymayan kalmasın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için hazır mıyız? 31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için kararlı mıyız? 31 Mart’ta gerçek belediyeciliği tercih ediyor muyuz? Bunun için seçim gününe kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Kütahya’yla birlikte Türkiye haritasının tamamını Cumhur İttifakı’nın renkleriyle boyamaya var mıyız?” dedi.

Türkiye’nin Gezi olaylarından beri süren 15 Temmuz’da daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen, bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüze hangi badire çıkarsa çıksın ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık. Bu arada ciddi bedeller de ödedik, ödüyoruz. Millî birliğimize yönelik saldırıları bertaraf ederken yeri geldi darbecilere karşı canımız pahasına direndik yeri geldi sınırlarımıza dayanan teröristlerle boğuştuk. Cudi Dağı’nda onları mağaralara gömdük. Tendürek’te, Bestler Deresi’nde, Gabar’da gömdük ve Türkiye’de kendilerine yer bulamadılar” diye konuştu.

Hayat pahalılığıyla da mücadele edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerin bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ne kadar emekli maaşlarını bizden önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek seviyelere çıkarmış olsak da gönlümüz vatandaşlarımızın hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmesini istiyor” ifadesini kullandı.

“HARCADIĞIMIZ HER KURUŞU, DEVLETİ VE MİLLETİYLE BİRLİKTE ÇALIŞIP KAZANMAK MECBURİYETİNDEYİZ”

Ekonominin diğer boyutlarının ötesinde hesap kitap işi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin gelirleri ve giderleri arasındaki denge tutturulamazsa tıpkı 1970’lerde ve 1990’lardaki gibi siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların pençesine düşülmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Türkiye’nin kimi ülkelerin sahip olduğu gibi karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz harcadığımız her kuruşu, devleti ve milletiyle birlikte çalışıp kazanmak mecburiyetindeyiz. Mesela yaklaşık 11 trilyon lira giderle bağladığımız 2024 bütçemizi ele alalım. Bunun 1 trilyon liradan fazlasını deprem harcamalarına ayırdık. Devletin tüm çalışanları için yaklaşık 3 trilyon lira personel gideri var. Yatırımlar için 1,6 trilyon liraya yakın bir kaynak kullanılacak. Emekli maaşları için ayrılan miktar yaklaşık 3 trilyon liraya yakın, eğitim için 1,6 trilyon lira, sağlık için 1,6 trilyon lira, sosyal yardımlar için 500 milyar lira, mahallî idareler için 860 milyar lira tahsis edildi. Diğer kalemleri söylemiyorum bile.

En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz.

Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor. Eğitime, sağlığa, tek kuruş harcamadan her birinin tüm bütçesini buraya aktarsak ucu ucuna ya kurtarıyor ya kurtarmıyor. Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Burada konuştuğumuz emeklilerimizin mevcut maaşlarının maliyeti değil yapılması istenen ilave artışların tutarıdır.”

“YAPTIĞIMIZ HER İŞİN HESABINI 85 MİLYONUN TAMAMINA VERMEKLE MÜKELLEFİZ”

Seyyanen artışların emekli maaşları arasında yol açtığı adaletsizliğin farkında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırtında yumurta küfesi taşımayanların istedikleri gibi atıp tutabileceğini, sorumluluk makamında olmayanların her aklına eseni söyleyebildiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama milletin ülkeyi ve devleti yönetme görevini verdiği bizim için böyle bir durum asla söz konusu değil. Biz yaptığımız her işin hesabını 85 milyonun tamamına vermekle mükellefiz. Biz attığımız her adımı en ince detayına kadar hesaplamak zorundayız.” dedi.

Küresel ekonomik krizin dünyanın her yerinde çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere büyük kitlelerin refah kaybına uğramasına yol açtığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de kendi şartları çerçevesinde bu dalgadan etkilendiğini söyledi.

Tüm bunların üstüne geçen sene “asrın felaketi” olan çok büyük bir deprem yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece 6 Şubat depremlerinin ekonomiye maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna rağmen hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik dengeleri yeniden yerli yerine oturtmak için güçlü bir program uyguluyoruz. Bu yılsonundan itibaren programın olumlu sonuçlarını görmeye başlayacağız. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyüttükçe ortaya çıkan kazançtan her kesimden insanımız gibi emeklilerimiz de istifade edecek. Siz oturdukları yerden atıp tutanlara bakmayın. Onlar sadece istismar ve bozgunculuk peşinde koşuyor. Onların ne ülke ne millet ne de emeklilerimiz umurlarında. Bu ülkenin ve bu milletin asırlık meselelerini nasıl biz çözdüysek bugünkü sıkıntıların üstesinden gelecek olan da yine biziz. Milletimizden sabır ve metanet istiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 21 yılının önceki dönemlerinden çok iyi olduğunu, yarınların da bugünden daha iyi olacağını belirtti.

İnsanları, karamsarlık bataklığına sürüklemek isteyenlerin tek derdinin buradan bir kaos çıkartıp ülkeyi kendilerine mecbur etmek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi partilerini öyle yönetiyor olabilirler ama bu millet kendi geleceği konusunda onların sinsi oyunlarına eyvallah etmez. Ne diyor üstat? ‘Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ Allah’ın izniyle bu tekerleği tümsekte bırakmayarak Türkiye Yüzyılı bayrağını, kör dünyanın tepesine biz dikeceğiz” diye konuştu.

KÜTAHYA’YA 101 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE YATIRIM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en büyük ispatının şehirlere yaptıkları yatırımlar olduğunu ifade etti.

Bu kapsamda son 21 yılda Kütahya’ya 101 milyar liranın üzerinde yatırım yaptıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimde 2 bin 900 yeni derslik inşa ettiklerini, şehre ikinci devlet üniversitesi olarak Kütahya Sağlık Üniversitesi’ni kurduklarını dile getirdi.

Gençlik ve sporda yükseköğrenim yurt yatak kapasitesini 12 bin 493’e çıkardıklarına, 61 spor tesisi inşa ettiklerine, Kütahya’ya kendine yakışacak bir stadyum kazandırmak için çalışmalara başladıklarına değinen Erdoğan, sosyal yardımlarda Kütahyalı ihtiyaç sahiplerine 2,6 milyar lira tutarında kaynak aktardıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta 320 yataklı Evliya Çelebi Devlet Hastanesi başta olmak üzere toplamda 1050 yataklı 11 hastaneyle birlikte 43 sağlık tesisi inşa ettiklerini aktardı.

Toplam 610 yataklı Kütahya Şehir Hastanesinin inşasında sona geldiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teknik testlerini de tamamladıktan sonra hastaneyi vatandaşın hizmetine sunacaklarını bildirdi.

Şehrin ihtiyacına göre önümüzdeki dönemde 800 yataklı bir eğitim araştırma hastanesini de gündeme alabileceklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca, Domaniç Entegre İlçe Hastanemizin inşası başta olmak üzere beş sağlık tesisinin yapımına devam ediyoruz. Kütahya’da TOKİ kanalıyla 12 bin 802 konutun yapımını tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. 1521 konutun yapımı sürüyor. Kütahya’da 9,2 milyon metrekare alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüyoruz. Şehrimizdeki altı millet bahçesi projesinden üçünü tamamlayıp hizmete sunduk, diğerleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ulaştırmada, Kütahya’da 24 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğunu 359 kilometreye çıkardık. Abide-Simav yolunun ilk 15 kilometrelik kısmını tamamladık, kalanıyla ilgili hazırlıklara devam ediyoruz. Abide-Pazarlar ve Emet-Simav yolları ile Germiyan ve Zafertepe kavşaklarını bu sene bitiriyoruz.”

DOĞAL GAZ YATIRIMLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çavdarhisar-Abide, Dursunbey-Tavşanlı, Hisarcık-Gediz yollarını önümüzdeki sene tamamlayacaklarını, şehrin hem Eskişehir, Afyonkarahisar çıkışlarında trafiği rahatlatacak hem de organize sanayi bölgeleri arasındaki ulaşımı kolaylaştıracak bir yol projesini hayata geçireceklerini söyledi.

Ayrıca mevcut projenin yerine şehrin daha yakınından geçecek bir çevre yolu projesi üzerinde de çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kütahya il sınırları içindeki bütün demir yollarını yeniledik. Eskişehir-Kütahya-Balıkesir hattını elektrikli, sinyalli hâle getirip modernize ettik. Eskişehir-Antalya Hızlı Tren Hattı hayata geçtiğinde inşallah duraklarından biri de Kütahya olacak. Kütahya’ya 21 baraj ve sekiz gölet inşa ettik. Beş baraj ile bir gölet daha inşa ediyoruz. Son 21 yılda inşa ettiğimiz sulama projeleriyle Kütahya’da, 168 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Yapımı devam eden 21 sulama tesisimiz ile toplam 204 bin dekar araziyi daha sulamaya açacağız. İnşa ettiğimiz 118 adet taşkın koruma tesisiyle, Kütahya şehir merkezi ile 144 yerleşim yeri ve 11 bin dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk. Sekiz adet dere ıslahının inşası sürüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahyalı çiftçilere yaklaşık 16 milyar lira tutarında tarımsal hibe desteği verdiklerini ifade etti.

Kütahya’da altı yeni organize sanayi bölgesi, bir teknopark, dokuz araştırma geliştirme merkezi kurduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biraz sonra açılışını yapacağımız seramik fabrikasıyla Kütahya’nın bu alandaki marka değerini küresel ölçekte güçlendiriyoruz. İstihdamı desteklemek için Kütahya’daki işverenlere toplam 3 milyar lirayı aşan prim teşviki verdik. Enerjide, Kütahya, Çavdarhisar, Çitgöl, Demirci, Emet, Gediz, Hisarcık, Kuruçay, Simav ve Tavşanlı’ya doğal gazı getirdik. Bu yıl içinde Eskigediz ve Seyitömer’e, 2026 yılında ise Altıntaş ve Domaniç’e doğal gaz arzı sağlamayı hedefliyoruz. Hedefimiz, en kısa sürede Kütahya’da doğal gaz olmayan ilçe ve belde kalmayacaktır.”

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, NG KÜTAHYA SERAMİK 100. YIL FABRİKALARI AÇILIŞ TÖRENİ’NE KATILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki programı kapsamında, NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Nafi Güral’ın kurduğu Kütahya Seramik’in üretim yolculuğundaki 35 yılını geride bıraktığını, 8 fabrikaya ve 54 milyon metrekare üretim kapasitesine ulaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da üretilen bu seramiklerin 81 vilayetin yanı sıra 5 kıtada 79 ülkeye ihraç edildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açılan her yeni fabrika ihracatımızda yeni bir ivme, cari açığımızın kapanmasına katkı demektir. Bugün yatırım bedeli 140 milyon avro, kapalı alanı 126 bin metrekare olan iki yeni fabrikayı daha hizmete açıyoruz. NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın ülkemize, şehrimize, grubumuza, çalışanlarımıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin İtalya ve İspanya gibi bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinde bile olmayan gelişmiş teknolojilere sahip üretim imkânına kavuştuğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde seramik üretiminin yanı sıra turizmde de önemli yatırımları olan grubun, istihdam kapasitesinin 5 bin 750 kişiye çıkmasını da takdirle karşıladığını kaydetti.

Dijital dönüşümü fabrikalarında en üst seviyelerde uygulayan grubun su, ham madde ve ambalaj atıklarının geri kazandırılması konusunda da ileri seviyeye ulaştığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrika çatılarına kurulan ve tamamı üretimde kullanılan 25 megavat gücündeki güneş enerjisi santrallerinin, yenilenebilir enerji alanında da örnek bir yaklaşıma işaret ettiğini söyledi.

“ÜLKEMİZİ DÜNYANIN ÖNDE GELEN TEDARİKÇİLERİ ARASINA ÇIKARTACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümek mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Sadece kâğıt üzerinde ekonomik görünümü iyileştirmek adına yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyümeden asla taviz veremeyiz. Makro dengelerle ilgili sorunlarımızı sanayide, teknolojide, ticarette, tarımda, turizmde ve diğer alanlarda büyümeyi sürdürerek çözeceğiz. Dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkelerine baktığımızda onların da istihdam ve üretim merkezli bir ekonomik işleyişi hayata geçirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Bir dönem terk ettikleri üretim, bugün gelişmiş ülkelerin en kritik yumuşak karnı hâline gelmiştir. Türkiye’yi böyle bir duruma asla düşürmeyeceğiz. Savunma sanayinden seramik sektörüne kadar her alanda tasarımıyla, üretimiyle, ihracatıyla ülkemizi dünyanın önde gelen tedarikçileri arasına çıkartacağız.”

Kütahya’nın giderek büyüyen seramik üretimi kapasitesini sadece toprağa ve kimyaya dayalı bir sektörün gelişmesi olarak görmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki bu ivmenin ülkenin Türkiye Yüzyılı’na hazırlanışının işareti olduğunu belirtti.

“MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ HER SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK, ÇABALADIK”

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp iktidarlarına kadar devam eden dönemlerdeki siyasi ve ekonomik gecikmeler yaşanmasaydı Türkiye’nin bugün çok daha farklı bir yerde olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin sorumluluk verdiği kişiler olarak bize düşen kaçan fırsatlara bakıp hayıflanmak değil, hem eskinin kayıplarını telafi etmek hem geleceğin hedeflerini inşa etmektir. Bundan 13 sene önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda birileri kendi akıllarınca bizimle dalga geçmiş, projelerimizi küçümsemişti. Yaşadığımız onca badireye rağmen 2023 hedeflerinin önemli bir kısmını hayata geçirmiş birisi olarak karşınızdayım” diye konuştu.

Şimdi de Türk milletine “Türkiye Yüzyılı” sözlerinin olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vizyonu sağlam toplumsal yapı, istikrarlı ve güçlü ekonomi, adalet ve özgürlük, Türkiye eksenli küresel dönüşüm, huzurlu ve güvenli gelecek başlıkları altında tadat ederek millete sunduklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri gibi söz verip de sonra kulağının üzerine yatanlardan olmadıklarını belirterek, şunları paylaştı: “Milletimize verdiğimiz her sözün takipçisi olduk, her sözü yerine getirmek için var gücümüzle çalıştık, çabaladık. Eksiklerimiz elbette olmuştur ama ülkemize ve milletimize sağladığımız kazanımların büyüklüğünü kimse inkâr edemez. Artık bundan sonra milletimize karşı sorumluluğumuz Türkiye Yüzyılı bayrağını zirveye çıkarmaktır. Allah’ın izniyle Türkiye Yüzyılı’nın inşasını da tamamladıktan sonra emaneti gençlere teslim edip köşemize çekileceğiz. Bu duygularla bir kez daha fabrikaların hayırlı ve bereketli olmasını diliyoruz. Tekrarını, tekrarını bekliyoruz.”

NG Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Kütahya Porselen Sanat Evi tarafından üretilen ve ortasında ayet yazılı el sanatı porselen tabak hediye etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler kurdeleyi keserek NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın açılışını yaptı ve fotoğraf çektirdi.

seers cmp badge