“Türkiye tüm olumsuz şartlara rağmen bölgesinde bir istikrar adası olmaya devam ediyor” “Türkiye tüm olumsuz şartlara rağmen bölgesinde bir istikrar adası olmaya devam ediyor” için yorumlar kapalı 75471

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Ticaret Odası ve Amerikan Türk Konseyi üyelerini kabulünde yaptığı konuşmada, “Türkiye ve ABD arasında ortak çıkarlara dayalı, güçlü, kapsamlı ve stratejik bir müttefiklik ilişkisi vardır. İlişkilerimizde zaman zaman görüş ayrılıklarına dayalı iniş çıkışlar yaşasak da ortaklığımız pek çok zorluğun üstesinden gelmiştir” dedi.PlayCurrent Time0:00/Duration Time0:00Loaded: 0%Progress: 0%0:00Fullscreen00:00Mute

ABD Ticaret Odası ve Amerikan Türk Konseyi üyelerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabulde yaptığı konuşmada ABD’li heyetin ziyaretinin; ekonomik ve ticari münasebetler başta olmak üzere Türk-Amerikan iş birliğinin güçlenmesine katkı sağlaması temennisinde bulundu.

“İLİŞKİLERDE TÜM SIKINTI VE DİRENÇ TESTLERİNİ BAŞARIYLA ATLATTIK”

ABD’li heyetle en son görüştükleri Ekim 2017 tarihinden bu yana Türkiye’nin pek çok sınamayla yüz yüze kaldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye-ABD ilişkilerinin test edildiği, şoklara ve krizlere karşı dayanma gücünün denendiği dönemleri yaşadık. Hamdolsun tüm sıkıntıları, sınamaları, direnç testlerini başarıyla atlattık” diye konuştu.

ABD Başkanı Trump’ın, Suriye bağlamında aldığı son inisiyatifin Türk-Amerikan ilişkilerini baltalamaya çalışanların planlarını boşa çıkardığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte Amerikan Türk Konseyi ile Amerikan Ticaret Odası’nın, ilişkilerin geliştirilmesine, aradaki pürüzlerin giderilmesine, iş birliğinin tekrar rayına oturtulmasına ciddi katkılarda bulunduğunu aktardı.

Türkiye ile ABD arasında ortak çıkarlara dayalı, güçlü, kapsamlı ve stratejik bir müttefiklik ilişkisi olduğuna, zaman zaman görüş ayrılıklarına dayalı iniş-çıkışlar yaşansa da bu ortaklığın, pek çok zorluğun üstesinden geldiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu aşamada ikili ilişkilerde önlerine bakmak ve olumlu bir gündeme odaklanmak istediklerini belirtti.

“TÜRKİYE, ABD’NİN ÇEKİLECEĞİ ALANLARDA TERÖRLE MÜCADELE SORUMLULUĞUNU DEVRALMAYA HAZIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin bölgede terör örgütlerinin özellikle istismar edeceği bir otorite boşluğu oluşturmamasının son derece önemli olduğunun altını çizerek, bu noktada Türkiye’nin, ABD’nin çekileceği alanlarda terörle mücadele sorumluluğunu devralmaya hazır olduğunu söyledi.

ABD’nin DEAŞ terör örgütünü, başka terör örgütleriyle ortadan kaldırmayı hedefliyorsa, burada sıkıntı yaşayabileceğini, Türkiye’nin DEAŞ’ı kararlılıkla yok edebileceğini, bunu El Bab’da 3 bin DEAŞ’lıyı etkisiz hâle getirerek gösterdiğini ABD Başkanına ilettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maalesef bu adım malum YPG-PYD ile birlikte yürütüldü ve bunun bedelinin, faturasının herhâlde yıllar sonra ortaya çıkacağını tahmin ediyorum” diye ekledi.

Türkiye’nin güvenli hâle getirdiği bölgelere 300 bin Suriyelinin döndüğünü, bu bölgelerde faklı din, dil ve kültürlere sahip Suriyelilerin barış içinde yaşadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye sığınan 300 bin Kürt kökenli Suriyelinin sağlıktan eğitime, ticaretten güvenliğe ve tarıma kadar hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadığını hatırlattı.

“TERÖR KORİDORUNA KARŞI BÜTÜN HAZIRLIKLARIMIZ TAMAM”

Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridorundan Türkiye’ye yapılabilecek herhangi bir saldırıya karşı her türlü tedbiri aldıklarını ve bu amaç doğrultusunda bütün hazırlıkların tamamlandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başta DEAŞ olmak üzere ülkemize, bölgemize ve dünyaya tehdit oluşturan tüm terör örgütleriyle mücadeleye kararlıyız.  Amerika’nın da bizimle aynı hassasiyetleri paylaştığını düşünüyorum, müttefiklik hukukunun da bunu gerektirdiğine inanıyorum” dedi.

ABD’de eski yönetim bakiyesi bazı kesimlerin Türkiye hakkında kara propaganda yaparak, PKK, PYD, YPG terör örgütlerine karşı sürdürülen mücadeleyi Kürtlere karşı bir mücadeleymiş gibi takdim etmeye çalıştıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürtlerle hiçbir zaman bir sıkıntılarının olmadığını vurgulayarak, AK Parti içinde geçmişte ve bugün kabinede pek çok Kürt kökenli milletvekili ve bakanın bulunduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bizde bu tür bir ayrımcılık söz konusu değil. Bu bizim dinimizin de gereğidir, böyle bir ayrımcılık yapamayız, yapamazsınız. Aslolan insandır, aslolan ehliyettir, aslolan liyakattir, biz buna bakar, adımımızı da buna göre atarız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftira kampanyalarının ABD Başkanı Trump’ın son kararının ardından daha çok yoğunluk kazandığına dikkat çekerek, “Oysa Türkiye’nin ne Irak Kürtleriyle, ne de Suriye Kürtleriyle bir sorunu yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Bilakis bölgede Kürtlere kol-kanat geren, en zor zamanlarında sahip çıkan ülke Türkiye olmuştur” sözlerine yer verdi.

“PKK-PYD TERÖR ÖRGÜTÜNÜ YEREL HALKLA ÖZDEŞLEŞTİRMEK, KÜRT KARDEŞLERİMİZE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HAKARETTİR”

Hem DEAŞ saldırılarından, hem de PKK-PYD zulmünden kaçan Kürtlerin sadece Türkiye’ye sığındığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları söyledi: “Bunun yanında PYD-YPG’nin, PKK terör örgütünün bir kolu olduğu en güncel ABD istihbarat raporlarında da kayda geçmiştir. Bizde, bütün bunların görüntülü olarak belgeleri, kayıtları vardır. Bu eli kanlı terör örgütü çocukları bile silahlandırıp cepheye sürmüştür. PKK-PYD terör örgütünü yerel halkla özdeşleştirmek, Kürt kardeşlerimize yapılabilecek en büyük hakarettir. Tüm bunlar dünya kamuoyunun gözleri önündeyken bu katil sürülerine arka çıkılmasını, destek olunmasını, silah ve mühimmata boğulmasını anlamak mümkün değildir.”

Bu gerçeklerin ABD kamuoyuna anlatılmasını, ziyarette bulunan oda ve konsey üyelerinin desteğini beklediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu çok açık-net söylemem lazım: Dost acı söyler, ama gerçeği söyler. Ben gerçeği söylüyorum, kabul edilir veya edilmez, ama zaman haklı olduğumuzu gösterecek” ifadelerini kullandı.

Güvenli bölge oluşturulması fikrini desteklediklerini, bu fikri ABD eski Başkanı Obama döneminden beri dile getirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bölgede Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüp güven içinde yaşayacakları konteyner kentler ya da konut alanları oluşturulması teklifine Obama’nın yanı sıra Almanya Başbakanı Merkel ve Suudi Arabistan Veliaht Prensinin ekonomik destek sözü verdiğini ancak herhangi bir destek gelmediğini açıkladı.

Türkiye olarak müttefik ülkelerden sadece lojistik destek alarak bu güvenli bölgeyi kuracak, ortak menfaatler doğrultusunda yönetecek her türlü imkâna sahip olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin şu anda El Bab, Cerablus ve Afrin’de okulları restore ettiğini, hastaneler kurduğunu, gençlerin ve çocukların kaynaşması için her türlü sosyal etkinlikleri hızlandırdığını aktardı.

“FETÖ ELEBAŞININ PENSİLVANYA’DA HAYATINA DEVAM ETMESİ MİLLETİMİZİ VE ŞEHİT AİLELERİNİ YARALIYOR”

Konuşmasında FETÖ terör örgütüne değinerek, bu örgütün 15 Temmuz 2016’da demokrasiye kastetiğini; 251 vatandaşın şehit olmasına, 2 bin 193 kişinin yaralanmasına sebep olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâl böyleyken FETÖ elebaşının Pensilvanya’da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi milletimizi ve şehit ailelerini yaralıyor” dedi.

FETÖ’ye ait kurumların ihale yolsuzlukları, para aklama, sahte evrak düzenleme ve rüşvet gibi pek çok kirli işlere bulaştıklarını bildiklerini ve bunları ABD’li yetkililere defaatle söylemelerine rağmen bir gelişme olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Artık ABD makamlarının gerekli adımları bir an önce atmalarını bekliyoruz. Biz NATO’da ortağız, stratejik müttefikiz, o zaman birbirimize karşı atmamız gereken adımları bir an önce atmalıyız. Son dönemde Amerikan güvenlik birimlerinin FETÖ’ye karşı harekete geçtiklerini görüyor ve bundan da doğrusu memnuniyet duyuyoruz. Siz değerli özel sektör temsilcilerinin de bu terör örgütüne karşı müteyakkız olmanızı istiyoruz. FETÖ’nün karanlık ve kanlı yüzünün ifşası konusunda da sizlerin desteğini bekliyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm olumsuz şartlara rağmen Türkiye’nin bölgesinde bir istikrar adası olmaya devam ettiğine vurgu yaparak, Türkiye’nin gayri safi millî hasıla bakımından satın alma gücüne göre dünyanın en büyük 13’üncü, Avrupa’nın ise en büyük 5’inci ekonomisi olduğuna dikkat çekti. Gerek iş yapma kolaylığı, gerekse altyapı yatırımları bakımından Türkiye’yi her açıdan cazip hâle getirmeye devam ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Bankası’nın iş yapma kolaylığı endeksinde Türkiye’nin bir önceki yıla göre 17 basamak yükselmesinin bu gayretin açık bir göstergesi olduğunu söyledi.

“ÇELİK İHRACATIMIZA DAİR İKİ KAT ARTIRILMIŞ GÜMRÜK VERGİSİNİN KALDIRILMASINI BEKLİYORUZ”

Bugün 1800’ün üzerinde ABD firmasının Türkiye’de faaliyet gösterdiğine ve son 16 yılda bu firmaların 10 milyar doların üzerinde doğrudan yatırım yaptığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 milyar dolar seviyesindeki ticaret hacminin, iki ülkenin potansiyelinin son derece altında olduğunu da dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ticaret hacmimizin artırılmasının önündeki engellerden belki de en önemlisi; ABD tarafından uygulanan ticaret politikası önlemleridir. Öncelikle yalnızca ülkemize yönelik olarak uygulamaya konulan çelik ihracatımıza dair iki kat artırılmış gümrük vergisinin kaldırılmasını bekliyoruz. Genelleştirilmiş tercihler sistemi uygulamasında başlatılan inceleme sürecinin de bir an önce sonuçlandırılmasını istiyoruz. Elbette bu tür haksız uygulamalara karşı biz de mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde önlemler aldık. Aynı zamanda konuyu Dünya Ticaret Örgütü’ne taşıdık. Dünya Ticaret Örgütü başvurumuzu değerlendirdi ve Türkiye’yi haklı buldu. Ayrıca aldığımız tedbirlerin yatırımcılara, iş dünyasına zarar vermemesi için azami derecede dikkat ediyoruz. İki ülke arasında meydana gelen gelişmelerin, karşılıklı ticaret ve yatırımları olumsuz etkilememesi için elimizden geleni yapıyoruz.”

Bu konudaki tavırlarının her zaman net olduğunu söyleyerek, “Bize göre iş konuları ile siyasi meseleler birbirine karıştırılmamalıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de yatırım yapan, katma değer oluşturan ve istihdam sağlayan yatırımcılara büyük önem verdiklerini söyledi.

AMERİKAN FİRMALARINA DAVET

Bu konularda Amerikan Türk Konseyi ile Amerikan Ticaret Odası üyelerinin, ABD yönetimi nezdinde girişimlerde bulunmalarının, çok büyük faydalar sağlayacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha çok ABD firmasının Türkiye’de yatırım yapmasını, uluslararası yatırımları teşvik bağlamında sağladıkları kolaylıklardan daha çok faydalanmasını arzu ettiklerini ifade etti.

Özellikle savunma sanayiinde ABD ile ortak yatırımları önemsediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Türkiye’ye pazar olarak bakmaya devam etme anlayışı tabii bazı istisnalar dışında onu müttefiklik anlayışına doğrusu yakıştıramıyorum. Diyorum ki; gelin ortak yatırımlar yapalım, çünkü 82 milyon nüfusu aşmış bir Türkiye var. Beyin gücü güçlü bir Türkiye var. Öyleyse müşterek bazı yatırımlara girmek, özellikle de savunma sanayinde, uzay çalışmalarına yönelik çok çok isabetli olacaktır diye düşünüyorum.”

ABD’li iş adamlarını yatırım imkânlarını yerinde değerlendirmek ve olabilecek yeni fırsatları araştırmak için Türkiye’ye davete eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası doğrudan yatırımları sadece yasal düzenlemelerle değil, bilfiil kurumsal olarak da desteklediklerini vurgulayarak, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve diğer kurumların kendilerine gereken desteği vermeye hazır olduğunu da söyledi.

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge