Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Ümmetin bekasını ilgilendiren hususlarda tek yürek, tek bilek olup beraberce hareket etmeliyiz” Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Ümmetin bekasını ilgilendiren hususlarda tek yürek, tek bilek olup beraberce hareket etmeliyiz” için yorumlar kapalı 99283

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Acil İcra Komitesi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “İslam düşmanlığını Birleşmiş Milletler ile Avrupa Birliği gibi platformlara taşıyarak paydaşlarımızın sayısını artırmalıyız. Hepsinden önemlisi ümmetin bekasını ilgilendiren hususlarda tek yürek, tek bilek olup beraberce hareket etmeliyiz. İslam dünyasının ve insanlığın ortak geleceğini tehdit eden meselelerde kısa vadeli çıkarlar, orta ve uzun vadeli menfaatlerimizin önüne geçmemelidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla yaptığı çağrı üzerine Yeni Zelanda’da camilere yönelik terör saldırısı gündemiyle bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı Acil İcra Komitesi Toplantısı’na katıldı.

Toplantıda bir konuşma gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları “Ülkemize ikinci eviniz Türkiye’ye bir kez daha hoş geldiniz” diyerek selamladı.

“İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÜYE SAYISI BAKIMINDAN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DEN SONRA EN BÜYÜK BEYNELMİLEL KURULUŞTUR”

Toplantı katılımcılarını 565 yıldır ezanların gökyüzünü süslediği, Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar İstanbul’da ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm Müslümanlara selamlarını göndererek Recep aylarını tebrik etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör saldırısı sonrasında yaralarını saran Yeni Zelandalıların acılarını paylaştığını, Afganistan’dan Pakistan’a, Irak’tan Somali’ye kadar terörle mücadele eden Müslümanlara dayanışma mesajlarını gönderdiğini belirterek Yeni Zelanda’daki terör saldırısı başta olmak üzere teröre kurban verilen şehitleri rahmetle yâd etti.

Yeni Zelanda halkına taziyelerini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Zelanda yöneticilerinin Acil İcra Komitesi toplantısına katılmalarının maktullerin aileleri ve tüm Müslümanlar için son derece anlamlı olduğunu kaydetti.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın üye sayısı bakımından Birleşmiş Milletler’den sonra en büyük beynelmilel kuruluş olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilatın gayesinin Kudüs Davası başta olmak üzere İslam dünyasının en önemli meselelerine sahip çıkmak olduğunu hatırlattı.

“GOLAN TEPELERİ’NİN İŞGALİNİN MEŞRULAŞTIRILMASINA ASLA İZİN VERMEYİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail yönetiminin aralıksız tacizlerine, saldırılarına maruz kalan Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ün hakkını korumanın teşkilatın birinci vazifesi olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti: “Bununla beraber Müslümanların huzurunu, bekasını, hayat hakkını hedef alan her kritik hadise, her saldırı biz ve teşkilat için önemlidir. Filistin davasına sahip çıkmak, İsrail zulmü karşısında Filistin’in hak ve hukukunu savunmak bizim için vazgeçilmezdir. Son olarak dün Amerikan Başkanı’nın Golan Tepeleriyle ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, gerilimin eşiğine getirmiştir. Golan Tepeleri 1967’den bu yana İsrail’in işgali altında bulunmaktadır. 1967 senesindeki İsrail işgali sadece bölgedeki Arapları değil, Türkmenleri de kendi topraklarından göçe zorlamıştır. Türkiye ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın böyle hassas meselede sessiz kalması, emri vakilere sessiz kalması düşünülemez. Golan Tepeleri’nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İslam dünyası ile tüm insanlığın geleceğini tehdit eden olaylar karşısında bigâne kalmasının, kayıtsız davranmasının düşünülemeyeceğini belirterek, “Bilhassa bu hassas süreçte, doğrudan bizi ilgilendiren hususlarda daha aktif, daha girişken olmamız ve mesuliyet üstlenmemiz gerekiyor” dedi.

“YENİ ZELANDA SALDIRISINDAN ÖNCE DE DÜNYANIN FARKLI NOKTALARINDA MÜSLÜMANLAR KATLİAMLARA MARUZ KALDI”

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın da her zamankinden daha çok inisiyatif alması gereken bir dönemden geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Zelanda’da gerçekleşen kanlı terör saldırısında 51 Müslümanın şehit edildiğini, 47 Müslümanın da yaralandığını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu olay, kökleri derinlere inen bir kinin, saplantının ve nefretin inkârı mümkün olmayan bir dışa vurumudur. Manifestodan dehşet verici görüntülere, saldırganın silahının üzerindeki tarih, isim ve yerlere kadar pek çok husus bu gerçeği ispat etmektedir. Bu saldırı aysbergin, yani buzdağının görünen yüzüdür” ifadelerini kullandı.

Yeni Zelanda saldırısından önce de dünyanın farklı noktalarında Müslümanların şiddete, zorbalığa ve katliamlara maruz kaldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1993 yılında Solingen’de Neonazilerin, evlerini ateşe vererek 5 Türk vatandaşını şehit ettiğini, 1994 yılında El Halil’de İsrailli bir sivil işgalcinin Halil İbrahim Camii’nde sabah namazı kılan 29 Müslümanı şehit ederek 125 Müslümanı yaraladığını, 2011 yılında Oslo yakınlarındaki Utoya adasında 77 kişinin, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan bir cani tarafından öldürüldüğünü, 2015 senesinde Çapel Hill kentinde 3 gencin bir ırkçı tarafından evlerinde vurularak katledildiğini, 2017 yılında Kanada’daki cami saldırısında 6 Müslümanın şehit edildiğini, Batı Avrupa’da, 2013-2017 yılları arasında Neonazi gruplarınca gerçekleştirilen 113 terör saldırısında 66 masum cana kastedildiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yükselen kültürel ırkçılıktan yalnızca Müslümanların değil, Musevilerin, Afrikalıların, Asya kökenlilerin ve Romanların da mağdur olduğuna dikkati çekerek saldırıları gerçekleştiren faillerin de ‘psikolojik rahatsız’ olarak atfedildiğini, olayın da ‘münferit, adi suç’ denilerek örtbas edildiğini söyledi.

Dile getirdiği saldırıların faillerinin hiçbirinin İslam düşmanı, yabancı karşıtı ve terör suçlamasıyla hâkim karşısına çıkarılmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü’nün işlediği ırkçı cinayetlerin da medya ve Alman resmi makamlarınca ‘dönerci cinayetleri’ yaftasıyla küçümsendiğini hatırlattı.

“SADECE KENDİMİZ İÇİN DEĞİL, EVLATLARIMIZIN İSTİKBALİ İÇİN DE SORUMLULUK ÜSTLENMELİYİZ”

Müslümanları ve tüm insanlığı tehdit eden meselelerin sükûtla geçiştirilemeyeceğini, görmezden gelinen sorunların katlanarak, büyüyeceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz tepkimizi çok güçlü bir şekilde göstermedikçe, Neonazi virüsü bünyeyi daha fazla saracaktır. Biz sesimizi yükseltmedikçe, batılı hükûmetler konforlarını bozmayacaktır. Biz birilerini rahatsız etme pahasına tavrımızı ortaya koymadıkça, saldırılar daha da pervasızlaşacak, ırkçı fanatikler daha da azgınlaşacaktır. Sonuçta, Allah korusun 1940’larda Avrupa’da olduğu gibi telafisi mümkün olmayan felaketler yaşanacaktır. Biz, acı da olsa hakikatleri dillendirmedikçe, batılı medya kuruluşları İslam düşmanlığını körüklemeye, ateşe benzin dökmeye devam edeceklerdir. İşte bunun için gördüğümüz sıkıntıları cesaretle ifade etmeli, hep birlikle üzerine gitmeli, yüzleşmeli, çözüm yollarını da yine beraberce aramalıyız. Sadece kendimiz için değil, evlatlarımızın istikbali için de bu sorumluluğu üstlenmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir daha benzer acıların yaşanmaması, camilerin kan gölüne dönmemesi ve fitne tohumlarının boy vermemesi için net bir şekilde tavır ortaya koymak gerektiğine vurgu yaparak Teşkilatın Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla, sorumluluklarının hakkını vermek için uzun süredir muhataplarıyla bu meseleyi gündeme taşıdıklarını bildirdi.

Hemen her fırsatta muhataplarının dikkatini nefret suçlarına çekmeye çalıştığını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 6,5 milyon vatandaşı dünyanın 195 ayrı devletinde yaşayan bir ülke olarak yabancı karşıtlığını ve İslam düşmanlığını kendi meselesi olarak gördüğünü sözlerine ekledi.

“YÜKSELEN İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA KARARLILIKLA MÜCADELE EDİLMELİ”

Bugün İngiltere nüfusunun yüzde 7’sini Müslümanların oluşturduğuna, Avrupa’da 44 milyon, Amerika’da 5 milyon Müslüman yaşadığına ve dünya genelinde 400 milyon civarında Müslüman diaspora ve azınlık bulunduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neonazi örgütler, ırkçı çeteler, fanatik sağ partiler, İslam düşmanlığı üzerinden iktidar hevesi kuran muhteris siyasetçiler; işte bu insanları, sayıları yüz milyonlarla ifade ettiğimiz böyle bir kitleyi hedef alıyor” uyarısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslamofobi, Zenofobi veya aşırı sağ diye tarif edilen bu yapıların artık politik akımlar olmaktan çıktığının altını çizerek şu anda açıkça bir İslam düşmanlığı, Müslüman nefreti yaşandığını ve bu meselenin de sadece siyasetin, sivil toplumun, sadece akademik çalışmaların, araştırma kuruluşlarının konusu olmaktan çıktığını, bu tehdidin artık güvenlik birimlerinin, devlet adamlarının, sokaktaki vatandaşın da meselesi hâline geldiğini söyledi.

“BATILI BASIN YAYIN ORGANLARI KENDİLERİNİ ÇOK CİDDİ BİR ÖZ ELEŞTİRİYE TABİ TUTMAK ZORUNDADIR”

“Tıpkı DEAŞ gibi, eş-Şebab, PKK gibi, Neonazi örgütleri de terör yapılanması olarak ele alınmalı, bu şekilde değerlendirilmelidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığın Holokost sonrasında antisemitizm ile nasıl mücadele etmişse, yükselen İslam düşmanlığıyla da aynı kararlılıkla mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.

DEAŞ eylemlerine nasıl tepki veriliyorsa, aynı güçlü tepkinin Neonazi saldırılarına da gösterilmesi gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bunların hepsi aynı madalyonun farklı yüzleridir. Bunların hepsi masumların kanıyla beslenen parazitlerdir. Özellikle batılı basın yayın organları kendilerini çok ciddi bir öz eleştiriye tabi tutmak zorundadır. Müslümanları ötekileştirerek, mültecileri düşmanlaştırarak kendilerine iktidar yolu açan politikacılar söylemlerine çekidüzen vermelidir” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Londra, Paris, Brüksel ve Amsterdam’da yaşanan araba kazalarında bile hemen terör ihtimali aranırken, organize ve örgütlü saldırıların adi suç kapsamında değerlendirilmesini doğru bulmadıklarının üzerinde durarak nefret suçlarını önemsizleştirmenin hiç kimseye bir faydası olmayacağını söyledi.

“NEONAZİ TERÖRÜNÜ DAHA FAZLA GÖRMEZDEN GELMENİN MALİYETİ ÇOK AĞIR OLACAKTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “İsrail’in Kudüs’te ve tüm Filistin’de dünyanın gözü önünde sürdürdüğü terör devleti uygulamalarını gizlemeye, saklamaya çalışmak beyhudedir. Neonazi terörünü daha fazla görmezden gelmenin maliyeti çok ağır olacaktır. Hele hele gerçekleri dillendirdiğimiz için şahsımı hedef almak, batı dünyasında nefret objesi hâline getirmek kimseye bir fayda sağlamaz” sözlerine yer verdi.

Doğru bildiklerini söylemekten çekinmediklerini ve asla çekinmeyeceklerini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ırkçı medya kuruluşlarının, Neonazilerin söylemlerine lojistik destek veren Türk ve Müslüman düşmanı siyasetçilerin baskılarına da boyun eğmediklerini vurguladı.

“40 yıldır manşetlerle çarpışıyoruz, iftira kampanyalarıyla mücadele ediyoruz. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da hakkı söyleyecek, hakikati haykıracağız” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Zelanda makamlarına ve halkına da gösterdikleri hassasiyet ve kararlı duruş dolayısıyla teşekkürlerini iletti.

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in sergilediği empati ve Müslümanlarla dayanışmasının tüm dünya liderlerine örnek olması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Ardern’in dediği gibi, elbette terör saldırısını gerçekleştiren caninin adını anmamalıyız. Ancak bu vahşi terör eyleminin unutulup gitmesine de müsaade etmemeliyiz. Bu teröristi hak ettiği şekilde cezalandırarak, tüm bağlantılarını ortaya çıkartarak, aynı hevesleri taşıyanlara çok güçlü bir mesaj vermeliyiz” dedi.

“İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI BÜNYESİNDE ATABİLECEĞİMİZ PEK ÇOK ADIM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”

İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılık ile mücadelede asıl görevin batılı devletlere düştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanlar olarak bu sorunu artık daha ciddi ele almaları gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun çözümüne yönelik İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde atabilecek pek çok adım olduğunu düşündüğünü aktararak, 10 Yıllık Eylem Planı’nda İslam düşmanlığı konusuna yer verildiğini ancak bu konuda gereken düzeyde bir çaba sergilenmediğini sözlerine ekledi.

Müslümanlara yönelik nefret suçlarını tespit ve takip ederek bunları sürekli gündemde tutacak güçlü bir mekanizmaya ihtiyaç bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilat bünyesindeki Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun güçlendirilmesi dâhil siyasi, bürokratik ve sivil toplum araçlarını nasıl daha etkin olarak kullanabileceğinin zirvede tartışılması gerektiğini kaydetti.

“BURADA VERECEĞİNİZ MESAJLARIN İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA MÜCADELEDE MİHENK TAŞI OLACAĞINA İNANIYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam düşmanlığını Birleşmiş Milletler ile Avrupa Birliği gibi platformlara taşıyarak paydaşlarımızın sayısını artırmalıyız. Hepsinden önemlisi ümmetin bekasını ilgilendiren hususlarda tek yürek, tek bilek olup beraberce hareket etmeliyiz. İslam dünyasının ve insanlığın ortak geleceğini tehdit eden meselelerde kısa vadeli çıkarlar, orta ve uzun vadeli menfaatlerimizin önüne geçmemelidir” diye konuştu.

Yeni Zelanda saldırısında şehit olanlara bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün burada vereceğiniz mesajların İslam düşmanlığı, yabancı karşıtlığı ve kültürel ırkçılıkla mücadelede bir mihenk taşı olacağına inanıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını Yeni Zelanda’daki saldırıda hayatını kaybedenler için Fatiha okunmasını isteyerek tamamladı.

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge