HAK-İŞ KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU HAK-İŞ KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU için yorumlar kapalı 22715

Sinema ve sanat dünyası HAK-İŞ 9. Uluslararası Kısa Film Yarışmasında bir araya geldi. 219’u Türkiye’den olmak üzere 11 kategoride filme ödülün verildiği, 120 ülkeden 4 bin 217 filmin başvuru yaptığı yarışmaya yurt içi ve yurt dışından yüksek katılım dikkat çekti.

HAK-İŞ’in Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da katkılarıyla bu yıl dokuzuncusunu gerçekleştirdiği “Emeğe Saygı” temalı Uluslararası Kısa Film Yarışması Ödül Töreni, 3 Aralık 2020 tarihinde Ankara Hilton Garden Inn Otel’de Kovid-19 salgını ile mücadele kapsamındaki genelgeye uygun olarak, sınırlı sayıda katılımcıyla ve telekonferans desteğiyle gerçekleştirildi.

Ödül törenine Genel Başkanı Mahmut Arslan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcıları Dr. Osman Yıldız ile Yunus Değirmenci, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdür Yardımcısı Kemal Uysal, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi, merhum Genel Başkanımız Necati Çelik’in eşi Şermin Çelik, HAK-İŞ’e bağlı sendikaların genel başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, HAK-İŞ Kültür-Sanat Komite Başkanı Birsen Çiçek Odabaşı ve basın mensupları katıldı.

Ödül törenine ünlü yönetmen Öner Kılıç, başarılı yapımcı Hüseyin Türkyıldırır, ünlü oyuncular Fatih Küçük, Burak Haktanır, Sezai Yeşilyurt, Cem Uçan’ın katılımlarıyla renk kattığı törene ayrıca, ödülünü almak üzere İran’dan sinema dünyasına emek verenler katıldı.

Ödül töreninde konuşan Genel Başkanımız Mahmut Arslan, “HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, bundan dokuz yıl önce emeğin sinema ve sanat dünyasındaki yansımasını görmek amacıyla kısa film yolculuğuna çıktık” dedi.

Ödül törenimizin açılışında aziz şehitlerimizin anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulunularak İstiklal Marşı okundu.

“Yeni Hedeflere Yürümemiz Gerekiyor”

Genel Başkanı Mahmut Arslan, 9 yıl önce çıkılan emek yolculuğunda gelinen noktanın büyük memnuniyet verici olduğunu belirterek, “Bundan 9 yıl önce yola çıktığımızda, emek hareketinin, sendikal dünyanın temel işlevlerinin ötesinde başka sorumluluklarının da olduğuna ve emek mücadelesini taçlandıracak, güçlendirecek yeni alanlara, yeni hedeflere yürümenin gerektiğine inandık” dedi.

“Sendikacılık Sadece Toplu Sözleşme Yapmak Değildir”

Türkiye’nin en geniş katılımlı organizasyonlarından birisi olan HAK-İŞ Kısa Film Yarışmasında emeği geçenlere teşekkür eden Arslan, “Bu yola çıkarken neyi hedeflediysek, her yıl bu hedefe biraz daha yaklaşarak yürümeye devam ediyoruz. Emek aslında her şey. Emeğin mücadelesini sadece toplu sözleşme yapmak, daha fazla ücret almanın ötesinde, emeğin bütün alanlarda var olduğunu, dünyanın en iyi eserlerinin ve en iyi filmlerinin emeğin mahsulü olduğunu düşünerek çabamızı sürdürüyoruz” diye konuştu.

Arslan’dan Sanatçılara HAK-İŞ Çatısı Altında Toplanma Daveti

Her yıl yarışmaya katılan film sayısında büyük artışlar yaşandığını söyleyen Arslan, HAK-İŞ’e bağlı sendikaların da kendilerini HAK-İŞ Kısa Film Yarışmasında göstermek için büyük çaba göstermesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi. Arslan, “Bu platform sizin. Gelin ve burada eserlerinizi, başarılarınızı bizimle paylaşın. Biz sizinle beraberiz” dedi.

“Sessiz Kalamayız”

Sanatçıların yaşadıkları sorunlara da değinen Arslan, “Dizilerde oynayan insanların hayatlarının karartılması, kendilerine zaman ayıramamaları ve setlerde zor şartlar altında çalışmak zorunda kalmalarına sessiz kalamayız. Onların da temel haklarının düşünülmesi gereklidir. Bu platformların bu sorunlar için bir çıkış yolu olacağını düşünüyoruz. Bütün sinema emekçilerini HAK-İŞ’te buluşmaya davet ediyorum” şeklinde konuştu.

“Emeğin Esas Alındığı Bir Yarışma Düzenliyoruz”

HAK-İŞ olarak emeğin esas alındığı HAK-İŞ Kısa Film Yarışması’na sanat dünyasından büyük desteklerin geldiğini belirten Arslan, “Film, tiyatro, pek çok alanda başarılı olmuş sanatçılarımız, yapımcılarımız, bu platforma gelerek bizlere destek oluyorlar. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak bütün bunları yaparken emeğin esas alındığı bir yarışma düzenliyoruz. Dolayısıyla buna emek veren, kısa filmlerde oynayan, gerek yapımcı, gerek oyuncu olarak filmlerde rol alan kardeşlerimizin sorunlarını bu platformlarda gündeme getirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

“Bu Sayılara Ulaşmak Bizim İçin Büyük Bir Onur”

HAK-İŞ 9. Uluslararası Kısa Film Yarışmasına bu yıl 4 binin üzerinde katılımcının başvurduğunu hatırlatan Arslan, “Bu sayılara ulaşmak bizim için büyük bir onur ve aynı zamanda büyük bir sorumluluk. Bu ödül törenini yapıp yapmamak konusunda çok düşündük. Bir tarafta çok ciddi bir salgınla karşı karşıyayız, bir tarafta da tarihi bir sorumluluk aldık ve sorumluluğumuzu yerine getirmek istedik. Sonunda böyle bir mütevazi bir toplantı düzenleyerek yarışmamızın sonuçlarını ve ödül törenimizi gerçekleştirmeye karar verdik” dedi.

“İki Önemli Günü Birlikte Yaşıyoruz”

Kısa film yarışmasının 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne denk gelmesinin tesadüf olmadığına dikkati çeken Arslan, “Bu tarihe özellikle denk getirdik. Bugün aramızda Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi de var. Kendisine katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum. Sayın Başkanımızdan kongresinde bir düzeltme yapmasını talep edeceğiz. Sakat kavramı maksadını aşan bir kavram. Bu ifade yerine Türkiye Engelliler Konfederasyonu denilebilir önerisinde bulunmak istiyorum. Aslında engelli kavramının bile tartışılması gereken bir dünyadayız. Biz hep şuna inandık; azim varsa, inanç varsa, engel yok demektir. Bu engeller aslında bizim zihnimizde oluşturduğumuz barikatlardır. İnsan olarak biz bütün engelleri aşabilecek bir yaratılıştayız, fıtratımız bu” diye konuştu.

“Asgari Ücret Türkiye’nin En Büyük Toplu Sözleşmesidir”

Türkiye’de milyonlarca çalışanın 2021 asgari ücret toplantısından çıkacak sonucu merakla beklediğini belirten Arslan, 2021 yılı için açıklanacak olan asgari ücretin bütün tarafların uzlaşısı ile tespit edilmesini temenni ettiklerini söyledi. Arslan, asgari ücretin Batı ülkelerinde istisnai ücret anlamı taşıdığını vurgulayarak, asgari ücretin toplumun en fazla yüzde 10’una tekabül ettiğini ve bu çalışanların da sosyal yardım alan kişiler olduğunun altını çizdi. Arslan, “Yaklaşık 7 milyonun üzerinde çalışanımız asgari ücretle çalışıyor. Dolayısıyla bu asgari ücretin belirlenmesi aslında Türkiye’de en büyük toplu iş sözleşmesinin imzalanması demektir. O nedenle bu ücret sadece asgari ücret değil, aslında ülkemizin ekonomik, iktisadi hayatında da pek çok kriterler oluşturması açısından da başka bir önem taşımaktadır” diye konuştu.

“Masada Uzlaşmayı İstiyoruz”

Arslan, geniş kitleleri ilgilendiren ve bir o kadar önemli anlamlar yüklenen asgari ücretin HAK-İŞ Konfederasyonunu yakından ilgilendirdiğini vurgulayarak, “Türkiye’nin çalışanlarının yarıdan fazlasını ilgilendiren bir ücretten bahsediyoruz. Bunun oluşturulmasında temel olarak işçi, işveren ve hükümet tarafının ortak bir anlayışla ve müzakereyi makul, uzlaşılabilecek bir zemin üzerinde hem çalışanları mutlu edecek, hem işverenlerimizi altından kalkamayacak yüklerle muhatap etmemesinden yanayız” dedi.

“Asgari Tespit Komisyonunun Yapısına İtirazımız Var”

Arslan, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısının daha demokratik, daha çoğulcu, daha katılımcı ve işçileri daha iyi temsil eden bir yapıya kavuşturulması gerektiğini belirterek, “Bütün örgütler üyeleri oranında Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer alsınlar. Demokratik bir ülkede katılımcı bir anlayış bunu gerektirir. Hep bunu savunduk. Geçtiğimiz yıl TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay bize bir çağrı yaptı. Dediler ki; ‘Asgari ücret öncesinde birlikte çalışabilir miyiz?’ Bizler de ‘Tabiki’ dedik. Biz zaten bunu istiyoruz. Ama bu çalışmaları işçi tarafının inisiyatifine değil, aslında bir yasal düzenleme ile ortaya koysak çok daha şık olurdu” diye konuştu.

“Üç Konfederasyon Ortak Hareket Edecek”

Bu yıl da 3 işçi Konfederasyonu olarak benzer bir çalışmanın yürütüleceğini açıklayan Arslan, “Bu yıl da buna benzer bir çalışmayı yürüteceğiz. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ın bugün açıkladığı 3 Konfederasyon ile birlikte değerlendirmelerimizi yapacağız ifadesi ve bu konuda yapılan çalışmalarda, 3 Konfederasyonun ortak anlayışıyla asgari ücretin kavga etmeden, çatışmadan, birbirimizi üzmeden, birbirimizi anlayarak, ülkemizin içerisinden geçtiği şartları, asgari ücretle çalışanların yaşadığı zorlukları, Pandeminin önümüze koyduğu zorlukları, ücretsiz izinleri ve kısa çalışma ödeneklerini dikkate alarak bir asgari ücreti inşallah belirlemiş oluruz” temennisinde bulundu.

“Milyonlarca İnsanın Sorumluluğunu Taşıyorsunuz”

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, HAK-İŞ Konfederasyonu Kültür-Sanat Komitesi tarafından her yıl düzenlenen Kısa Film Yarışması’nda bulunmaktan dolayı büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy adına hepinize muhabbetlerimizi sunuyorum. Sayın Genel Başkanım, HAK-İŞ olarak milyonlarca insanın sorumluluğunu sırtınızda hissediyorsunuz, söyleyecek çok sözünüzün olduğunu biliyorum ve bunu da en iyi filmle anlatacağınıza gönülden inanıyorum” diye konuştu.

“Bu Başarıyı, Emeği ve Alın Terini Alkışlıyorum”

Kültür aktarımında en etkili alan olan sinemanın hem tiyatroyu, hem müziği hem de hikâyeleri içerisinde barındırmasından dolayı milyonlara ulaşan bir sektör olarak güncelliğini koruduğunu belirten Demircan, “Salgın şartlarında yarışmayı tertip eden HAK-İŞ Konfederasyonumuzu, ürettiği filmlere can katan sinemacılarımızı ve ödül alan emekçilerimizi yürekten tebrik ediyorum” dedi.

“HAK-İŞ Kısa Film Yarışması Büyük Önem Taşıyor”

Sinema’nın insan emeğinin, hayatı anlamlandıran insan düşüncesinin, en güzel eserlerinden birisi olduğunu dile getiren Demircan, “Çalıştığımızın, mücadelemizin, gayretlerimizin ve sorumluluklarımızın yer aldığı filmlerle yüzleşiyoruz. Daha iyi dünya kuracaksak bunun yolu biraz daha filmlerden geçiyor. Bu konuda HAK-İŞ Konfederasyonumuzun gayretini ve üretilen filmleri çok önemsiyoruz. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen yarışmamız hem sanat hem de emek açısından büyük önem taşıyor. 4 binin üzerinde başvuru gerçekten gelecek için çok önemli. Bu başarıyı, emeği ve alın terini alkışlıyorum” diye konuştu.

“Yarışmamıza 120 Ülkeden 4 bin 217 Film Katıldı”

HAK-İŞ Kültür-Sanat Komitesi Başkanı Birsen Çiçek Odabaşı, “HAK-İŞ Kültür Sanat Komitesi olarak, bu yıl dokuzuncusunu düzenlediğimiz Uluslararası Kısa Film Yarışmasını büyük bir başarıyla tamamlamanın onurunu yaşıyoruz” dedi.

Ülkemizi ve dünyayı etkileyen Kovid-19 salgını nedeniyle zor bir dönemden geçildiğini anımsatan Odabaşı, “Filmlerde izlediğimiz, tarih kitaplarında okuduğumuz şartlar, Kovid-19 salgınından dolayı hayatımızın rutini olmuş durumda. Salgın döneminin zor koşullarına rağmen, yarışmamıza 120 ülkeden 4 bin 217 filmle katılım oldu. Türkiye, 219 film başvurusu ile 120 ülke içinde ilk üçte yer aldı. Türkiye’den ve dünyadan kısa film yapımcı ve yönetmenleri ‘Emeğe Saygı’ teması altında yarışmamızda buluştu” dedi.

“Yarışmamıza Kovid-19 Salgınını Konu Edinen Yüzlerce Film Katıldı”

Yarışmamız vesilesiyle, sanatın, yaşamın bir parçası olduğunu bir kez daha gördüklerini belirten Odabaşı, “Yarışmamıza, Kovid-19 salgınını konu edinen yüzlerce filmle katılım oldu. Filmlerde karantina dönemi, hasta yakınları, sağlıkçılar olmak üzere birçok temanın işlendiğini gördük. Emeğin, sadece üretmekle sınırlı olmadığına, çok geniş bir boyutta yorumlanması gerektiğine bir kez daha tanık olduk” sözlerine yer verdi.

“Ödül Sıralamamızda Değişikliğe Gittik”

HAK-İŞ Kültür Sanat Komitesi olarak, kendilerine emanet edilen her filmi büyük bir titizlikle incelediklerini ve her filmin içindeki emeği gördüklerini vurgulayan Odabaşı, “Bu yıl uzun zamandır planladığımız bir yenilik yaparak, ödül sıralamamızda bir değişikliğe gittik. Geçtiğimiz yıllarda ilk üç ve Necati Çelik Özel ödülünün ardından en iyi kadın-en iyi erkek oyuncu gibi bizi sınırlandıran kategorilerin yerine yeni bir sistem geliştirdik. Birinciden onuncuya kadar bir sıralama yaptık. Necati Çelik Özel ödülü ile toplam 11 dalda ödülümüzü belirledik” şeklinde konuştu.

“Kadrajını Emek Temasına Çeviren Sinema Emekçilerine Teşekkür Ediyoruz”

Kadrajını “emek temasına” çeviren, sinema emekçilerine, HAK-İŞ’in çağrısına kulak vererek, amatör bir ruhla kamerayı sırtlanan HAK-İŞ teşkilatı mensuplarına teşekkürlerini ileten Odabaşı sözlerini şu şekilde sürdürdü; “HAK-İŞ Kültür-Sanat Komitemizi tecrübeleriyle cesaretlendiren, bilgi ve birikimiyle bizi yönlendiren, her zaman yanımızda olan Genel Başkanımız Sayın Mahmut Arslan’a, Kültür ve Turizm Bakanlığımıza ve Sinema Genel Müdürlüğümüze desteklerinden dolayı, Bakan Yardımcımız Sayın Ahmet Misbah Demircan’a teşrifleriyle bizleri onurlandırdıkları için teşekkür ediyoruz. Aramızda bulunan kıymetli oyuncu ve yönetmenlerimize, yarışmamızın başarılı bir şekilde yürütülmesinde desteklerini esirgemeyen HAK-İŞ Yönetim Kurulu ile yarışma organizasyon ve değerlendirme ekibimize, Türkiye’nin ve Dünyanın dört bir yanından yarışmamıza katılarak, Emeğin ve Sanatın yanında saf tutan herkese gönülden teşekkür ediyoruz.”

ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU

Konuşmaların ardından ‘Emeğe Saygı’ temalı HAK-İŞ 9. Uluslararası Kısa Film Yarışmasında ödüle layık görülen eser sahipleri ödülleriyle buluştu. 120 ülkeden 4 bin 217 filmin başvuru yaptığı yarışmada ulusal ve uluslararası alanda 11 kategoride ve ayrıca Sendikacı Gözünden kategorisinde ödül verildi.

Uluslararası alanda En İyi Film Birincilik Ödülünü İran’dan “Night Nurse” filmi aldı. Filmin yönetmeni Ashkan Hatemi’ye ödülünü Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı takdim etti.

Hatemi, “Burada olduğum için çok mutluyum. Bugün burada aldığım ödül benim için çok büyük ve kıymetli. HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan’a çok teşekkür ediyorum” dedi.

Filmin çekimlerini İran’daki küçük bir hastanede gerçekleştirdiklerini ve Covid-19 salgınıyla mücadelede hemşirelerin nasıl çalıştıklarına şahit olduklarını belirten Hatemi, “Bu ödülü aldığım için çok mutluyum ve size çok minnettarım” diye konuştu.

Ulusal kategoride En İyi Film Birincilik ödülü “Evet Yapabilirim” filminin yönetmeni Mustafa Koç’a verildi. Filmin oyuncusu Sümeyye Boyacı’ya “Emeğe Saygı” plaketi takdim edildi.

Boyacı, “Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bugünün benim için diğer günlerden çok farkı yok. Bedensel engelli kişilerin diğer insanlardan farkı olmadığı gibi. Bana göre bugün engellilerin kutlaması için değil, sizlerin engellilerin bilincine varması için kutlanan bir gündür. Beni bu ödüle layık gören herkese çok teşekkür ederim” dedi.

Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi, Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın ‘Emek ekmektir. Emek alın teridir, emeğe sahip çıkmaktır’ sözlerini anımsatarak, “Başkanım siz bizim penceremizde efsane Başkan olduğunuz kadar Türk toplumunun da emeğinin temsilcisisiniz. Engellilerle ilgili nerede bir sorun olursa orayı işaret eden kişisiniz. Tek gözle bakan değil, tüm gözlerle görenlerdensiniz” dedi.

Engellileri farklı şekilde anlatan filmleri eleştiren Çelebi, “Sizden ricam kahramanları dile getirin. Engellilerin de bu ülkede payı olduğunu ve bir şeyler yapabileceklerini dile getirmenizi rica ediyorum” diye konuştu.

En İyi Film İkincilik Ödülü’ne ise “Benim Adım Efe” filmiyle Özer Kesemen layık görüldü. Kesemen’e ödülü Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan tarafından takdim edildi.

En İyi Film Üçüncülük Ödülü ise “Çay Var İçersen” filmi ile Cihan Emre Zengin’e verildi. Zengin’e ödülünü Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan takdim etti.

En İyi Film Dördüncülük Ödülü “Ada’m” filmi ile Turgay Kural’a verildi. Turgay ödülünü Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’ın elinden aldı.

En İyi Film Beşincilik Ödülü “Açık Kapı” filmi ile Ahmet Yılmaz’a takdim edildi. Yılmaz ödülünü, Genel Başkanımız Mahmut Arslan’ın elinden aldı.

En İyi Film Altıncılık Ödülü “Ormanın Çakalları” filmi ile Tufan Yıldız’a verildi. Yıldız ödülünü, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’dan aldı.

En İyi Film Yedincilik Ödülü “Emek Dünyasında Kadının Gücü” kısa filmi ile Serhat Emre Yeşilada’ya takdim edildi. Yeşilada’ya ödülü, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan tarafından takdim edildi.

En İyi Film Sekizincilik Ödülü “Yüz Karası” filmi ile Okan Aysalar’a verildi. Aysalar ödülünü, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’dan aldı.

En İyi Film Dokuzunculuk Ödülü “Bir Hayat Mücadelesi” filminin yönetmeni Hasan Kalender’e teslim edilmek üzere Hamit Topkaraoğlu’na takdim edildi. Ödül, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan tarafından takdim edildi.

En İyi Film Onunculuk Ödülü “Bu Da Mı Gol Değil” filmi ile Feyzi Baran ve Kamil Kahraman’a verildi. Baran ve Kahraman’a ödüllerini Genel Başkanımız Mahmut Arslan takdim etti.

Necati Çelik Özel Ödülü’ne ise “Sen Adam Mısın?” filmi ile Alihan Erbaş ve Harun Köybaşı layık görüldü. Erbaş ve Köybaşı’na ödülleri merhum Genel Başkanı Necati Çelik’in eşi Şermin Çelik tarafından takdim edildi.

Uluslararası kategoride En İyi İkincilik Ödülü’nü Mısır’dan “From Inside” filmi ile Ramy El Gabry kazandı.

Uluslararası alanda En İyi Film Üçüncülük Ödülü Gana’dan “Am I Dumb” filmine verildi.

En İyi Film Dördüncülük Ödülü “Kuraklık” filmi ile Malezya’dan İroet Marteni ve İrwan Bin Hamsah’a verildi.

En İyi Film Beşincilik Ödülü “Diken Üzümü” filmi ile Kırgızistan’dan Adilet Baktibekov’a verildi.

En İyi Film Altıncılık Ödülü “His” filmi ile Pakistan’dan Kafeel Ahmed’e takdim edildi.

En İyi Film Yedincilik Ödülü “Pipo ve Kör Aşık” filmi ile Fransa’dan Hugo Le Gariek’e verildi.

En İyi Film Sekizincilik Ödülü “Vovan” filmi ile Rusya’dan Alexandra Zaytseva’ya verildi.

En İyi Film Dokuzunculuk Ödülü “Baba” filmi ile Hindistan’dan Emrah Akbar Enamdar’a verildi.

En İyi Film Onunculuk Ödülü “İnsanlık” filmi ile İtalya’dan Vinsenzo Lamagna’ya verildi.

Necati Çelik Özel Ödülü’ne Uluslararası kategoride Malezya’dan “Pasar Malam KL” filmiyle Sım Seng Hıng layık görüldü.

Sendikacı Gözünden kategorisindeki ödüller de sahiplerini buldu. Ödüller, HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcıları Dr. Osman Yıldız ve Yunus Değirmenci, Öz Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert, Enerji-İş Sendikası Genel Başkanı Mahmud Altunsoy, Öz İnşaat-İş Sendikası Genel Başkanı Zekeriya Koca, Öz İletişim-İş Sendikası Genel Başkanı Mehmet Nur Güllüoğlu, OLEYİS Genel Başkanı Vedat Böke, Öz Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Kudret Örgel ve Hizmet-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Celal Yıldız tarafından takdim edildi.

Sendikacı Gözünden dalında “Emek Her Yerde” filmi ile Neşe Yıldız, “Umut” filmiyle Nihat Ayaz, “Mevsimlik Hayatlar Filmi” ile Recep Dere, “Temiz Eller” filmi ile Mustafa Yılmaz, “1 Mayıs” filmiyle Gaye Polat, “Önce İnsan, Önce Emek” filmiyle Durmuş Ali İrez, “Güçlü Eller” filmiyle Mehmet Açıkgöz ödüllerini aldı.

“Mevsimlik Hayatlar Filmi”nin yönetmeni Recep Dere, “Hizmet-İş Sendikası 2 No’lu Şube olarak bu yıl 6 tane kısa filmle yarışmaya katıldık. 100’e yakın üyemiz film çekimlerine katıldı. Bu coşkuyu ve heyecanı bize yaşatan Genel Başkanımız Mahmut Arslan’a çok teşekkür ediyorum” dedi.

Konuşmasının ardından Dere, kamu kuruluşunda çalışan işçilerin Genel Başkanı Mahmut Arslan’a yönelik duygu ve düşüncelerinin içinde bulunduğu bir kutuyu takdim etti.

“Güçlü Eller” filminin yönetmeni Mehmet Açıkgöz, “Bu onuru bize yaşatan Genel Başkanımız Mahmut Arslan’a çok teşekkür ediyorum. Bize verdiğiniz değerden dolayı, bizlere buraları layık gördüğünüz için çok teşekkür ederiz” dedi.

Açıkgöz Genel Başkanı Mahmut Arslan’a blok görevlisi kıyafeti hediye etti.

Ödül töreninin sonunda Genel Başkanı Mahmut Arslan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, yönetmen Öner Kılıç, yapımcı Hüseyin Türkyıldırır, ünlü oyuncular Fatih Küçük, Burak Haktanır, Sezai Yeşilyurt ve Cem Uçan’a hain terör örgütünün sabotajı nedeniyle zarar gören Hatay Ormanları Ağaçlandırma Arazisi’ne isimlerine yapılan fidan bağışı sertifikasını takdim etti.

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge