“Milletimizin bu zor günlerde gösterdiği tarihî dayanışma geleceğimize daha güvenle bakmamızı sağlamıştır” “Milletimizin bu zor günlerde gösterdiği tarihî dayanışma geleceğimize daha güvenle bakmamızı sağlamıştır” için yorumlar kapalı 90862

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Yardım ve destek personeliyle toplamda 271 bin kamu görevlimiz ve gönüllümüz deprem bölgesinde vazife üstlendi. Bireysel olarak gelenlerle yaklaşık yarım milyon insanın depremzedelerin imdadına koştuğu bir dönem yaşadık. Milletimizin bu zor günlerde gösterdiği tarihî dayanışma geleceğimize daha bir güvenle bakmamızı sağlamıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybına, yıkıma, acıya yol açan 6 Şubat depremleri ve sonrasındaki artçı sarsıntılar sebebiyle milletimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Depremde hayatını kaybeden 46 bin 104 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli olarak 6 Şubat Saat 04.17’de yaşadığımız 7,7 büyüklüğündeki ilk deprem anından itibaren devlet ve millet olarak tüm imkânlarımızı seferber ettik. Bakanlıklarımızın, kurumlarımızın, kuruluşlarımızın tamamının sahip oldukları tüm arama kurtarma, yardım, destek kapasitelerini deprem bölgesine yönlendirdik.

Yaklaşık 9 saat sonra meydana gelen Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğündeki ikinci deprem, felaketin sonuçlarını daha da ağırlaştırdı. Üst üste gelen bu iki deprem yakın tarihteki diğer afetlerden farklı olarak 11 ilimizdeki 62 ilçe ve 10 bin 190 köyümüzde birden yıkıma yol açtı. Depremin ülkemizde ve özellikle de bölgede ağır kış şartlarının hüküm sürdüğü günlerde yaşanması işleri daha da güçleştirdi. Yıkımın ulaşımdan iletişime ve enerjiye kadar temel altyapıda yol açtığı hasarlar da ayrıca bir sıkıntı olarak karşımıza çıktı. Şehirlerimizin afetlere acil müdahalede bulunacak kamu ve sivil toplum insan kaynağının önemli bir kısmının da deprem yıkıntıları altında kalması ise hem trajik hem pratik sonuçlarıyla zorlukları artırdı. Buna rağmen, deprem şehirlerindeki kamu personeli ile acil müdahale ekipleri süratle toparlanarak kendi acılarını bir kenara bırakıp milletimizin yardımına koştular.

“ÜLKEMİZİN 81 VİLAYETİNİN TAMAMINDAKİ KAMU GÜCÜNÜ SAATLER İÇİNDE DEPREM BÖLGESİ İÇİN HAREKETE GEÇİRDİK”

AFAD’ın koordinasyonunda ülkemizin 81 vilayetinin tamamındaki kamu gücünü saatler içinde, deprem bölgesi için harekete geçirdik. Depremin hemen ardından yola çıkan bakanlarımız, sabah 09.00’dan itibaren deprem sahasındaki şehirlere ulaşıp koordinasyonu üstlendiler. Her şehrimize en az bir, bazı illerimize daha fazla sayıda bakanımızı daimi olarak görevlendirdik. Ayrıca, tüm bakanlarımız deprem bölgesi şehirlerine defalarca giderek kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili eksikleri tespit edip bunları hızla tamamlarken, milletimizin acılarını da paylaştılar.

Valiliklerimiz ve kaymakamlıklarımız başta olmak üzere tüm birimlerimizi, ülkemizin dört bir yanından görevlendirdiğimiz mülki idare personeliyle takviye ettik. Milletvekillerimizin her birini hemen deprem bölgesi illerinde görevlendirerek çalışmalara katkı vermelerini, depremzedelerimizin yanında olmalarını sağladık. Askerimiz, depremden dakikalar sonra harekete geçerek diğer bölgelerden gelen takviyelerle birlikte üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirdi, getirmeye devam ediyor.

Polisimiz ve jandarmamız, hem güvenliğin ve düzenin sağlanması hem arama kurtarma çalışmalarındaki destekleri hem yardım faaliyetlerinin yürütülmesindeki hayati rolleriyle âdeta destan yazdı. Sağlık personelimiz, kimi yerlerdeki zarar gören hastanelerimize rağmen, yıkıntıların altından yaralı olarak kurtarılan insanlarımıza şifa dağıtmak için insanüstü bir gayretle çalıştı, çabaladı.

Belediyelerimiz, hem arama kurtarma hem yardım çalışmaları için başkanı, personeli, araç gereçleriyle deprem şehirlerine koştu. Tüm AFAD ekiplerinin yanı sıra, madencilerimizi, ormancılarımızı, DSİ ekiplerimizi, karayolları ekiplerimizi arama kurtarma çalışmalarına katılmak için hemen bölgeye gönderdik. Bölgede getirdiğimiz 18 bin iş makinası, 116 helikopter, 75 uçak, 38 gemi de çalışmalara katıldı. Gerekli eğitime ve donanıma sahip tüm sivil arama kurtarma potansiyelimizi değerlendirdik.

Uluslararası yardım çağrımıza cevap veren NATO ve Avrupa Birliği dâhil 90 ülkeden 11 bin 500’e yakın personele sahip profesyonel arama kurtarma ekiplerini hızla sahaya dağıttık. Böylece, toplamda 35 bin kişiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir arama kurtarma gücünü bir araya getirdik.

Yardım ve destek personeliyle toplamda 271 bin kamu görevlimiz ve gönüllümüz deprem bölgesinde vazife üstlendi. Bireysel olarak gelenlerle yaklaşık yarım milyon insanın depremzedelerin imdadına koştuğu bir dönem yaşadık. Milletimizin bu zor günlerde gösterdiği tarihî dayanışma geleceğimize daha bir güvenle bakmamızı sağlamıştır.

“ŞARTLARIN ÖNÜMÜZE ÇIKARDIĞI ENGELLERE TESLİM OLMADIK”

Ancak yıkım öylesine çok, yıkım alanı öylesine büyük, iklim ve saha şartları öylesine zorluydu ki yine de çalışmaların ilk anlarında arzu ettiğimiz hıza ve etkinliğe ulaşamadık. Şartların önümüze çıkardığı engellere elbette teslim olmadık. Kapanan yolları süratle açarak, yıkılan altyapıyı hızla kullanılabilir hâle getirerek, kamunun ve özel sektörün elindeki tüm araç ve insan gücünü devreye alarak kısa sürede düzeni sağladık.

Önceliğimizi arama kurtarma çalışmalarına verdik. İdeal bir arama kurtarma ekibinin 80 kişiden, en az da 20 kişiden oluşması gerekiyor. Bir başka ifadeyle asgari personel sayısıyla bile aynı bin 750 binaya müdahale imkânı vardı. Yıkılan ve dolayısıyla arama kurtarma yapılması gereken bina sayısı ise, bırakın ekip sayısını toplam arama kurtarma personeli sayısı kadardı.

Buna rağmen ekiplerimiz yıkıntılar altındaki son canlı insanımızı da oradan sağ salim çıkartabilmek için günlerce durup dinlenmeden çalıştı, çabaladı. Sonuçta belki de bu çapta bir felakette dünyada örneği olmayan bir şekilde, neredeyse depremin 10. gününde arama kurtarma çalışmalarının çoğunu tamamlamayı başardık. Yıkıntıların altından çıkan her canlı insanımızla 85 milyon hep birlikte sevinç gözyaşlarına boğulduk. Hayatını kaybeden her bir insanımızla da yüreklerimiz dağlandı, üzüntümüz gözyaşı olup yanaklarımızdan süzüldü.

Bugün depremin dördüncü haftasını geride bırakırken geriye dönüp baktığımızda yaşadığımız afetin büyüklüğünü daha iyi görüyor, kayıplarımızın acısını daha derinden hissediyoruz. Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten, kazadan, beladan muhafaza etsin diye duada bulunuyoruz.

“KONTEYNER ŞEHİRLERİN KURULUMUNA HIZ VERDİK”

Depremin yol açtığı geniş yıkım, geride kalan insanlarımızın hayatını da fevkalade zorlaştırdı. Deprem bölgesindeki 11 ilimizde yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı, yani artık kullanılamaz hâle gelmiş bina sayısı 230 bini, buralardaki bağımsız bölüm sayısı da 645 bini buluyor. Evi hasarsız veya az hasarlı olan vatandaşlarımızın bir kısmı da devam eden artçı sarsıntılar sebebiyle yaşadıkları kaygıyla evlerine giremiyor.

Hâlihazırda 3 milyon 320 bin insanımız deprem bölgesinden tahliye edilerek diğer illerimize gitti. Bölgedeki 800 bin insanımız ise şehirlerden ayrılarak köylerine sığındı. Deprem bölgesinde kalan 1,5 milyonu aşkın insanımız çadırlarda, 53 bin insanımız konteynerlerde, 123 bin insanımız Millî Eğitim kurumları başta olmak üzere kamu tesislerinde hayatını sürdürüyor. Ülke genelinde Gençlik Spor Bakanlığı yurtlarımızda 160 bine, otellerde 137 bine yakın depremzedeyi misafir ediyoruz. Bölgede faaliyet yürüten kamu ve sivil yardım kuruluşlarımız her gün 5 milyon 800 bin insanımıza hizmet veriyor.

Çadırlarda barınmanın zorluğu ile diğer şehirlerimize giden insanlarımızın bir an önce evlerine geri dönmek istediklerini bildiğimiz için konteyner şehirlerin kurulumuna hız verdik. Konteyner kentleri elektriğiyle, suyuyla, kanalizasyonuyla, yoluyla, sosyal tesisleriyle âdeta yeni bir yerleşim yeri altyapısıyla kuruyoruz. Tabii bu da biraz vakit alıyor. Amacımız, 2 aya kadar 100 bin konteyner kurarak yarım milyon depremzedeyi daha iyi şartlarda barınabilecekleri bu alanlara taşımaktır. Gerekirse konteyner sayısını daha da artırabiliriz. Ülkemizdeki üretimi ve yurt dışından gelen hibeleri bu doğrultuda seferber ettik.

“ŞEHİRLERİMİZİ İNŞA ÇALIŞMALARIMIZI YENİ ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ İLE BİRLİKTE PLANLIYORUZ”

Ve bu noktada barınma sorunu yanında şehirlerimizin günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası olan ticari faaliyetlerin ayağa kaldırılması konusuna da önem veriyoruz. Esnafımız hasarsız iş yerlerini açmaya, fabrikalarımız üretime başladı. Yıkılan veya kullanılamaz hâle gelen iş yerleri için de mobil çözümler geliştiriyoruz.

Bugüne kadar 6 bin geçici ticarethane kurarak esnafımızın hizmetine verdik. Ayrıca, Teskomb’un sponsorluğunda 3 bin konteynerden oluşan çarşılar kuruyoruz. Bölgenin ayağa kaldırılmasında kritik öneme sahip sanayi tesisleri, fabrikalar, işletmeler ve diğer istihdam alanları için gereken tüm destekleri sağlayacağız. Şehirlerimizi inşa ve ihya çalışmalarımızı yeni organize sanayi bölgeleri, sanayi siteleri, ticaret merkezleriyle birlikte planlıyoruz.

Deprem bölgesindeki işletmelerin KOSGEB’e olan 2023 borçlarını felakette hayatını kaybeden işletmecilerimizin ise tüm borçlarını siliyoruz. Cazibe merkezleri destekleme programını tüm deprem bölgesi ilçelerimize teşmil ederek hepsinin de altıncı bölge desteklerinden yararlanabilmesini temin ediyoruz. Kalkınma ajanslarımızın tüm kaynaklarını afet bölgesi şehirlerine aktararak projelerin finansmanındaki devlet katkısını en üst seviyeye çıkartıyoruz.

Bireysel ve KOBİ kredilerinin ödemelerindeki ertelemeler yanında, daha önce açıkladığımız 250 milyar liralık KGF destekli kredi paketine 100 milyar lira daha ilave ettik.

Depremde ağır hasara uğrayan yerlerde dükkânlarını hemen faaliyete geçirmek isteyen esnaf ve sanatkârlarımıza 250 bin liraya kadar 12 ayı ödemesiz 60 ay vadeli, yarısını da Hazine’nin ödeyeceği yüzde 7,5 faizli kredi veriyoruz.

Kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarını da bölgedeki istihdamı güçlendirmek için devreye alıyoruz. Toplum yararına çalışma programıyla bölgeye sağladığımız istihdamı özellikle ihtiyaç sahibi ailelere öncelik vererek 50 bin kişiye çıkartıyoruz.

“ÇOCUKLARIMIZIN EĞİTİMİNİN AKSAMAMASI İÇİN GAYRET GÖSTERİYORUZ”

Aynı şekilde çocuklarımızın eğitiminin aksamaması için de gayret gösteriyoruz. Çadırlarda, konteynerlerde kurduğumuz eğitim yuvalarında evlatlarımızı hem yeniden okula hazırlıyor hem depremin ruh dünyalarında yol açtığı tahribatı gidermeye çalışıyoruz.

İllerin okulların binalarının durumlarına göre kademeli olarak ilk ve orta dereceli eğitim kurumlarımızı açmaya başladık. İlk etapta 3 ilimizde 1 Mart’ta başlayan eğitim-öğretim, 3 ilimizde 13 Mart’ta, 4 ilimizde ise 27 Mart’ta devreye girecek.

Depremzede vatandaşlarımıza psikososyal destek vermek için 8 bin personelimiz sahada görev yapıyor.

Sağlık hizmetlerini, hastaneler yanında ihtiyaç duyulan yerlerde kurulan mobil sağlık merkezlerinde eksiksiz olarak sunmanın gayreti içindeyiz.

Çiftçilerimizin üretime devam edebilmelerini temin amacıyla, kendilerine destek ödemelerinin peşin yapılmasından yem ve gübre katkısına kadar her türlü kolaylığı gösteriyoruz.

“1 MİLYON 61 BİNDEN FAZLA DEPREMZEDEYE HANE BAŞINA 10 BİN LİRA ACİL YARDIM ÖDEMESİ YAPTIK”

İnsanlarımızın barınma taleplerini karşılarken, diğer ihtiyaçlarını da ihmal etmiyoruz. Bugüne kadar 1 milyon 61 binden fazla depremzedeye hane başına 10 bin lira acil yardım ödemesi yaptık. Evleri kullanılamaz hâle gelen depremzedelerimize hane başı 15’er bin lira taşınma yardımı ödemesine başladık. Kiraya çıkan depremzedelere 3 bin lira ile 5 bin lira arasında destek veriyoruz. Yakınları vefat eden depremzedelerimize de 100’er bin lira ödüyoruz.

Diğer şehirlere giden depremzedelerimize hem valilik ve kaymakamlıklarımız hem belediyelerimiz hem sivil toplum kuruluşlarımız hem vatandaşlarımız sahip çıkıyor. Bu insanlarımızın barınmadan gıda ve giyime kadar tüm ihtiyaçlarının el birliği ile karşılandığı dünyaya örnek olacak bir dayanışma görüyoruz.

Hiç şüphesiz, gerek depremin ilk günlerinde gerek daha sonraki süreçte canımızı acıtan istisnai örneklere de şahit olduk. Aldığımız tedbirler, hayata geçirdiğimiz uygulamalar ve gösterdiğimiz kararlı duruşla bunları kısa sürede aştık. Devletimizin gücü ve milletimizin alicenaplığı öylesine büyüktü ki, bu kötü emsaller önemsiz birer teferruat olarak kaldı.

“AMACIMIZ, ÖNÜMÜZDEKİ 2 AY İÇİNDE 244 BİN KONUTUN VE 75 BİN KÖY EVİNİN İNŞASINA BAŞLAMAKTIR”

Hamdolsun, 4 haftanın sonunda arama kurtarma çalışmalarını tamamladığımız, barınma ve gıda sorunlarını çözdüğümüz, enkaz kaldırma çalışmalarına hızla devam ettiğimiz bir yere geldik. Sadece yıkık ve acil yıkılacak olarak hızla enkazını kaldırmamız gereken 50 bin bina var. Bir yandan da insanlarımızı en kısa sürede yeni evlerine taşımak istiyoruz. Bunun için en önemli gündemimiz, insanlarımızı bir an evvel güvenle ve huzurla yaşayacakları yeni evlerine kavuşturmaktır.

Amacımız, önümüzdeki 2 ay içinde 244 bin konutun ve 75 bin köy evinin inşasına başlamaktır. Bugün itibarıyla bunlardan yaklaşık 22 bininin inşasına geçilmiştir. Mevcut planlamaya göre 405 bini konut ve 83 bini köy evi olmak üzere toplamda 488 bin yeni hane yaparak vatandaşlarımıza teslim edeceğiz. Hatta bu sayıya yaklaşık 40 bin binadaki 164 bin orta hasarlı bağımsız bölümü ekleyecek çalışmayı da başlatıyoruz. Kamu binalarını da öncelik sırasına göre yine TOKİ eliyle yapacağız. Hasar tespit çalışmaları tamamlandığında bu sayı kesinleşecektir.

Yeni yerleşim yerlerini yüksekliği 3 veya 4 katı geçmeyecek binalarda 3 oda 1 salon olarak yerel mimariye uygun şekilde altyapısıyla, okuluyla, sağlık merkeziyle, camisiyle, çarşısıyla, parkıyla başlı başına bir yaşam alanı olarak tasarlıyoruz. Yıkılan binaların olduğu yerlerdeki ihya çalışmalarını zemini uygunsa seyreltilmiş yoğunluğa göre yürüteceğiz. Hak sahiplerine konutlarını 1 yıl içinde teslim etmeyi hedefliyoruz.

“TOKİ, TEKNİK YETERLİLİĞİ VE UYGULAMA KABİLİYETİYLE DEPREMDEN ALNININ AKIYLA ÇIKTI”

Deprem bölgelerindeki şehirlerimizin yeniden inşası ve ihyası sürecini, son 20 yıldaki tecrübelerimiz ışığında hamdolsun hızla ve etkin şekilde yürütebilecek bir birikime sahibiz. Bugüne kadar 1 milyon 180 bin insanımızı ev sahibi yapan TOKİ, teknik yeterliliği ve uygulama kabiliyetiyle depremden alnının akıyla çıktı. Son olarak TOKİ vasıtasıyla 500 bin konut, 1 milyon altyapılı arsa ve 50 bin iş yeri projesiyle milletimizin huzuruna çıkmıştık. Depremde yıkılan şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırma sürecini de TOKİ vasıtasıyla yaparak ülkemizin elindeki bu imkânı en iyi şekilde değerlendireceğiz.

Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı geri getiremeyiz ama bunun dışındaki tüm yıkımları, tüm zararları, tüm kayıpları telafi etme kararlılığına sahibiz. Deprem bölgesindeki şehirlerimizde hayat tamamen normale dönmeden bize durmak, dinlenmek haramdır.

Hükûmet olarak bugüne kadar ülkemizi depreme ve diğer afetlere hazırlamak için kapsamlı çalışmalar yaptık. Deprem yanında sel, yangın, heyelan, kuraklık gibi tabiat olaylarıyla çevremizdeki siyasi ve sosyal krizlerin ülkemize muhtemel etkilerine karşı alacağımız tedbirleri sonraki müdahale adımlarıyla detaylıca planlıyoruz.

KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ

Nitekim bizi şuradan hatırlamanız lazım: Van, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Antalya, Muğla yangınlarında, Kastamonu, Bartın, Giresun sel afetlerinde bu konularda hükûmetimiz çok ciddi ve başarılı sınavlar verdi. İlkini tam da deprem günü Kahramanmaraş’ta uygulamaya koyacağımız afete hazırlık planlarıyla ülkemizin tamamını kuşatan yeni hazırlıklar içindeydik. Yaklaşık 10 yıldır mücadelesini yürüttüğümüz kentsel dönüşüm projeleri de Türkiye’nin afet hazırlık çalışmalarından biriydi. Ancak, 6 Şubat’ta bir kez daha gördük ki felaketler bizim hazırlıklarımızı beklemiyor. Dolayısıyla artık her ne yapacaksak daha hızlı, daha kararlı, daha etkin şekilde hayata geçirmemiz gerekiyor.

Tek başına kentsel dönüşüm projelerinde yaşadığımız sıkıntılar bile afetlerle mücadelede yeni bir anlayışı ve yöntemi hayata geçirmemizin şart olduğunu gösteriyor. Milletimiz şahittir, kentsel dönüşüm projelerinin bir an önce tamamlanması, bu adımlara engel olunmaması için âdeta yalvardık. Bu konunun siyasetin malzemesi olamayacak kadar hayati öneme sahip bulunduğunu, kaybedilen her anının bizi göz göre göre gelen büyük yıkımlara ve kayıplara biraz daha yaklaştırdığını söyledik.

Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşadığı kontrolsüz köyden kente göç akını şehirlerimizin sadece çevresinde sağlıksız yapılaşmaya yol açmakla kalmamış, merkezlerini de felç etmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan kalitesiz yapı stokumuz bir süre sonra en büyük baş ağrımız hâline dönüşmüştür. Tek çözüm şehirlerimizi mümkün olan yerlerde mahallinde, mümkün olmayan yerlerde ise çevredeki uygun alanlarda tekrar inşa etmektir.

Kentsel dönüşüm projeleriyle bugüne kadar yenilediğimiz 3,3 milyon konut elbette önemlidir. Biz sürekli 15 yıldır kentsel dönüşüm dedik Başta ana muhalefet olmak üzere yavru muhalefet onlar ise biz kentsel dönüşüme karşıyız dediler. Bununla ilgili çeşitli kalkıp mitingler yaptılar, vatandaşı topladılar. Ve şimdi de o vatandaş bizim önümüzü kesiyor, ‘Ne olur gelin bizim de binalarımızı artık yıkın.’ Ama bak biz 10 sene önce, 15 sene önce size kentsel dönüşüm dedik, eğer o zaman bizim bu talebimize uysaydınız bugün bu binalar bitmiş olacaktı. İşte benim oturduğum yer, Üsküdar Burhaniye’de oturuyordum, yalvardım, ama kabul ettiremedim. Şimdi ise o çevrede dört dörtlük binalar yapıldı, binaların her biri birbirinden güzel, zemin artı 3, bu güzellikteki binalarla, caddeler ağaçlandırmasıyla, yeşiliyle, bütün peyzajıyla çok çok farklı bir görüntü ortaya koyuyor.

Bu hafta yine Vahdettin Köşkü’ne giderken vatandaş önümü kesti, ‘Ne olur işte bizim buraya da başlayın.’ Ama bak sonra vazgeçmeyin. ‘Hayır, kime bizi havale ediyorsan et, Sayın Başkan, ne olur bizim buraya da başlayın.’ Tabii arkadaşlarımıza talimatı verdik, tamam dedik. İnşallah buraya da başlayacağız.

Yani zaman su gibi akıp gidiyor, öbür tarafta bakıyorsun bay bay Kemal gidiyor mitingler yapıyor, ‘Sakın ha’ diyor. ‘Burada denize nazır evler yapılacakmış.’ diyor. Tabii ki denize nazır evler de yapılacak, ama kime yapılacak? Biz bunu kendimize yapmıyoruz ki, burada oturan vatandaşımıza yapacağız. Diyoruz ki; ne olur gelin şu anda oturduğunuz imara aykırı olan bu evlerden kurtulun ve size gerçekten yakışan evleri bir an önce yapalım. Basın mensuplarına da tavsiye ederim, Üsküdar Küplüce’ye gidin, Çamlıca Camii’nin altındaki yeni yapılan yerlere bir gidin, oraları görmenizde fayda var.

Şu anda hâlen 81 ilimizde 250 bin konutun yenilenmesi, ayrıca TOKİ’nin sosyal projelerinizde de ilave 250 bin konutun inşası sürüyor. Yıllarca önümüzü kestiler. Fikirtepe, bir kısmı Kadıköy’de, bir kısmı Üsküdar’da; yaptırmadılar, ama şimdi yapılıyor. Eğer önümüz kesilmemiş olsaydı, oralar da bitmiş olacaktı. Öyle mi Sayın Bakanım? Ama hep önümüzü kestiler.

Son depremlerde yıkılan binaların yüzde 98’nin 2000 yılı öncesi inşaatlar olması, son dönemde özel sektörümüzün de bu konuda mesafe katettiğine işaret ediyor. Bunun istisnası olan her hadiseyi yakından takip ediyor ve gereğinin yapılmasını sağlıyoruz. Ama şu gerçeğin altını bir kez daha çizmemiz de şarttır: Kimi muhalefet partilerinin, kimi belediyelerin, kimi sivil toplum kuruluşu görünümlü ideolojik yapıların, hatta kimi de tahriklere kapılan vatandaşımızın kurbanı kentsel dönüşüm projelerindeki kayıplar bizi büyük bir tehditle karşı karşıya bıraktı.

İstanbul başta olmak üzere ülkemizde 6,5 milyon yapının acilen dönüşmesi gerçeği karşımızda dururken, siyasi hesaplar ve bireysel hırslarla süreci geciktirmenin vebali çok ağırdır. Buradan bir kez daha tüm vatandaşlarıma 6 Şubat acılarını tekrar yaşamamak için eski ve riskli binalarını en kısa vakitte kentsel dönüşüme sokmaları çağrısında bulunuyorum. Özellikle de hep İstanbul konuşuluyor, ama ben buradan şimdi ana muhalefetin başındaki zata da konuşuyorum; İzmir, İzmir’in Karabağlar semti. Karabağlar’ın süratle bir kentsel dönüşüm ve değişime ihtiyacı var. Hadi bakalım İzmir’in belediyesi zat-ı şahanelerinde, niye burayla ilgili bir çalışma yapmadınız? Hadi yapın çalışmayı. Karabağlar’ı şöyle bir değiştirin, dönüştürün, bir adım atın be; yok yok. Orada yaşayan insanlar insan değil mi? Onlar için ideal konutlara kavuşma ve bunların içinde yaşama hakları yok mu?

Oranın aynı zamanda milletvekilisin ve şu anda da ana muhalefet olarak baştasın, hadi bakalım. büyükşehir belediye başkanına söyle ne yapacaksa yapsın görelim, biz de alkışlayalım. Yapamazsınız, sizin öyle bir derdiniz yok, öyle bir aşkınız yok. Aynı şey Ankara için de geçerli, hadi yapın. Ankara Büyükşehir sizde, atın adımları. İstanbul’da KİPTAŞ’ın kurucusu benim, Belediye Başkanlığımda kurdum. Şimdi KİPTAŞ onlarda yapın bir şey ya, yok yapamazlar. Dertli olmak lazım dertli, eğer derdiniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız.

TÜRKİYE ULUSAL RİSK KALKANI TOPLANTISI

Kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmak için uzun vadeli, sübvansiyonlu bir finans yönetimini de önümüzdeki günlerde hayata geçiriyoruz. Geçtiğimiz cuma günü İstanbul’da Dolmabahçe’de farklı ihtisas alanlarından 110 bilim insanımız ve uzmanımızla yaptığımız toplantıda tüm bu hususları enine boyuna değerlendirdik. Bu afetlere karşı nasıl tedbirler alacağız, tüm ilim adamlarıyla bunu değerlendirdik. Ve yaptığımız bu görüşmeleri hepsini kayda aldık. Bu vesileyle de Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı’na iştirak ederek katkı veren tüm bilim insanlarımıza ve uzmanlarımıza bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

Bu toplantıda afetler konusunda tespit ve tekliflerde büyük ölçüde fikir birliği olduğunu gördük. Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu risklerin bütüncül bir anlayışla öncesi, afet anı ve sonrasıyla beraber değerlendirilerek hukuki altyapısı ve uygulama yöntemlerinin buna göre belirlenmesi gerekiyor. Biz de bu tabloya bakarak Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarına risk ve afet konularıyla ilgili çalışmaları takip edecek yeni bir kurul ekleyeceğimizi oradaki hazirunla paylaştık. Yeni bir kurul, Dolmabahçe’deki Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı’ndaki her tespiti ve teklifi dikkate alarak yol haritamızı sürekli geliştirmek suretiyle çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Afet yasasından afet yönetiminin, özellikle de kurumsal yapısının güçlendirilmesine kadar pek çok alanda yapacağımız çalışmalar için şimdiden hazırlıkları başladık.

Sadece şehirlerimizi değil toplumumuza da afetlere karşı dirençli hâle getirmek istiyoruz. Bu da ancak hükûmeti, bakanlıkları, kurumları, belediyeleri, sivil toplumu, vatandaşı dâhil tüm unsurlarıyla ülkemizde topyekûn anlayış birliği, uygulama bilinci, denetleme kararlılığı sağlamamızla mümkündür. İnşallah yeni dönümde bunu mutlaka başaracağız.

Tarih bize bir ülkenin her şeyi yerle bir olsa bile medeniyet ve kültür bilincine sahip tek bir ocaktan milletin yeniden dirilebileceğini, aksi bir durumda ise milyonluk yığınların anlam ifade etmeyeceğini gösteriyor. Deprem bölgelerimizin yeniden inşası ve ihyasını planlarken maddi telafiyle birlikte ruhlarımızda açılan yaraların tedavisini, yani manevi gücümüzü tahkim etmeye de önem veriyoruz.

“BÖLGESEL VE KÜRESEL DÜZEYDE PEK ÇOK AVANTAJA SAHİBİZ”

Türkiye 1999 depremini yaşadığında kişi başına, bakın burası çok önemli, kişi başına bizim millî gelirimiz neydi biliyor musunuz? 2 bin 800 dolar. Şimdi elhamdülillah 10 bin doları aştık; nereden nereye. Bu neyle oldu? İstikrar ve güvenle oldu. Kendimize inandık, azmettik. Peki, bu yeter mi? Hayır, bu da yetmez. Bizim bunu bir defa 15-20 buralara çıkarmamız gerekiyor ve bunu da inşallah önümüzdeki dönem de çıkaracağız, ama bunu istikrar ve güven ikliminden aldığımız güçle yapacağız.

Ve değerli kardeşlerim; 20 yılda asırlık eksiklerini tamamladığımız sağlam bir altyapıya, bölgesel ve küresel düzeyde pek çok avantaja sahibiz. Böyle bir Türkiye sadece depremin yol açtığı sıkıntıları kısa sürede aşmakla kalmayacaktır. Milletçe yaşadığımız bu büyük felaketi çıkardığımız dersler ve geleceğimize olan güvenimizin verdiği motivasyonla daha büyük bir atılımın vesilesi hâline getirebiliriz. Şehirlerimizi yeniden kurarken sadece beton ve demir yığınlarından oluşan binalar yapmayacak, maziden atiye uzatacağımız köprülerle onları ruh verecek, anlam katacak kimlikler de kazandıracağız.

Bu akşam arkadaşlarımızla onu konuştum, bütün kamu binalarında lütfen şuna dikkat edeceğiz: Ne olursa olsun, nasıl bazı hastanelerimizde bizim şu anda ne var? Sismik izolatörler var. Bunu kamu binalarımızda, özellikle de hastanelerimizde, okullarımızda bunu yaygınlaştırmamız lazım. Yaygınlaştıralım ki huzur bulalım. Bizlere bu toprakları vatan olarak bırakan ecdadın ve deprem yıkıntıları altında hayatlarını kaybeden insanlarımızın emanetine ancak bu şekilde sahip çıkabileceğimize inanıyorum.

“TARİHÎ VE KÜLTÜRÜ FANUS İÇİNE SIKIŞTIRILAMAYACAK KADAR ZENGİN BİR COĞRAFYAYA SAHİBİZ”

Biz tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de bir medeniyet tasavvuru, kültür ve sanat zevki olan bir milletiz. Şair öyle diyor: ‘Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz / Gelmişiz, dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.’

Biz böyle bir milletiz, bizi kimse öyle sağda, solda, sokakta bulmadı. Küllerinden ayağa kalkan bir milletiz. Evet, son 70 yılda siyasi, ekonomik, sosyal şartların getirdiği bir fetret dönemi yaşadık, ama bu ara dönem artık geride kaldı. Depremde yıkılanla birlikte tüm şehirlerimizi sadece maddi unsurları ve altyapısıyla değil medeniyet ve kültür değerleriyle de, dünüyle, bugünüyle, yarınıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmak boynumuz borcudur.

Tarihî ve kültürü fanus içine sıkıştırılamayacak kadar zengin bir coğrafyaya sahibiz. İşte Hatay, Antakya düşünün tamamen orası bir kültürler coğrafyası. Müslüman var, Musevi var, öbür tarafta Hristiyan da var hepsi bir arada, ibadethaneleri bir arada. Bu zenginliği yeni yerleşim yerlerimizde de yaşatacağız. Öncelikle depremin zarar verdiği tüm tarihî ve kültürel varlıklarımıza hassasiyetle sahip çıkacağız. İnsanımızın kimliğini biçimlendiren hiçbir maddi ve manevi kültür varlığımızı ihmal etmeyeceğiz. Yeni yerleşim yerlerini de kültür merkezleriyle, kütüphaneleriyle, müzeleriyle, camileriyle velhasıl tüm donanımlarıyla medeniyet tasavvurumuzu hayatın her alanında gerçekleştirebileceğimiz şekilde kuracağız. Kentsel dönüşüm projelerinin de bu esaslar dahilinde yürütülmesini sağlayacağız.

Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapıldığı dönem artık bitmiştir. Bu konuda sorumluluğu yerine getirmeyen kurumlardan hesap sormayı en önemli vazifemiz olarak kabul ediyoruz. Milyonların yüreğine ateş düşürmektense, kimliğine bakmaksızın istismar peşinde olan bir avuç muhterisin ve ihmali ile bu duruma sebebiyet verenlerin canını yakmaktan asla kaçınmayacağız. Tarihi tekerrür ettirmemek için yaşadıklarımızdan, kayıplarımızdan, acılarımızdan ibret alacağız.

“BİZİM TEK GÜNDEMİMİZ DEPREMDİR, DEPREM YARALARINI SARMAKTIR”

Diğer yandan şu gerçeği de unutmamamız gerekiyor: Ülkemizin 6 Şubat’ta yaşadığı depremler 11 şehrimizde yol açtığı yıkım yanında, insani ve ekonomik sonuçlarıyla diğer 70 vilayetimizde de etkisi hissedilen genel bir afete dönüşmüştür. Türkiye’nin asrın felaketi olarak tanımlanan bu afetlerinin yaralarını sarması, doğrudan ve dolaylı etkilerini toparlaması için güçlü bir yönetime, güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacı vardır. Yıkım alanı ve etkisi itibariyle dünyada eşi benzeri görülmemiş böyle bir felaketin üstesinden gelmek, devletimizle birlikte vatandaşımızın bekasını güvence altına almak, şehirlerimizi ve toplumumuzu afetlere karşı dirençli hâle getirmek, tüm bunlar ancak siyasi istikrar ikliminin tahkimiyle mümkündür. Görüldüğü gibi, bizim tek gündemimiz depremdir, deprem yaralarını sarmaktır, ülkemizi ve şehirlerimizi afetlere hazırlamaktır.

Seçim süreci, beraberinde getirdiği yıpratıcı siyasi gerilimler ve gündemi uzunca bir süre kilitlemesi sebebiyle ister istemez bu çabaları gölgeme riski taşıyor. Hâlbuki Türkiye’nin ihtiyacı, deprem bölgesindeki yaraları saracak ve ülkenin tüm kayıplarını hızla telafi edecek bir odaklanmadır. Bunun için de gündem sapmasına yol açacak seçim sürecinin bir an önce geride bırakılması, ülkenin seçim gerilimi ve tartışmalarından hızla çıkması şarttır. Seçimlerin daha önce açıkladığımız 14 Mayıs tarihinde yapılmasının bize bu imkânı vereceğine inanıyoruz. Bizim seçim sürecindeki gündemimiz yine deprem olacaktır, yine depremin yol açtığı maddi ve manevi kayıpların telafisi olacaktır. Ülkemizin bir bölümü yıkılmış, 10 milyon insanımız evinden, işinden, huzurundan olmuşken, siyasi çekişmelerle, polemiklerle, kavgalarla örülü bir seçim kampanyası yapmayı içimize sindiremeyiz.

Biliyorsunuz, depremin ilk gününden itibaren asla siyasi tartışmalara girmedik. Söylenen her şeyi, sergilenen her tutumu not ettiğimizi belirtmekle yetindik. Milletimizi devletine karşı tahrik edenleri de, yalan ve iftiralarla çalışmaları tehlikeye atanları da, kamu görevlilerimiz ve vatandaşlarımız bölgede mücadele ederken rahat koltuklarında ahkâm kesenleri de, insanımız can derdindeyken mal bölüşümü derdine düşenleri de, kısacası gördüğümüz, duyduğumuz her şeyi not ettik.

“TÜRKİYE’NİN VAKİT KAYBINA, ENERJİ İSRAFINA TAHAMMÜLÜ YOKTUR”

Depremzedelerimizin yaralarını sarıp yüzlerini güldürene kadar bu notları tutmayı sürdüreceğiz. Ülkemiz bu felaketin izlerini silip yeniden normal gündemine döndükten sonra ise herkese hak ettiği cevabı verecek, herkes hak ettiği muameleye tabi tutacağız. O güne kadar milletimize ve özellikle de depremzede vatandaşlarımıza olan hürmetimiz gereği başka bir gündemle, başka bir tartışmayla meşgul olmayacağız. Esasen Türkiye’nin böyle bir vakit kaybına, enerji israfına, dikkat dağınıklığına tahammülü de yoktur.

Bunun için, Türkiye için hemen şimdi diyoruz. Kahramanmaraş için hemen şimdi diyoruz. Hatay için hemen şimdi diyoruz. Adıyaman için hemen şimdi diyoruz. Malatya için hemen şimdi diyoruz. Gaziantep için hemen şimdi diyoruz. Osmaniye için hemen şimdi diyoruz. Kilis için hemen şimdi diyoruz. Adana için hemen şimdi diyoruz. Şanlıurfa için hemen şimdi diyoruz. Diyarbakır için hemen şimdi diyoruz. Elazığ için hemen şimdi diyoruz. Bunlarla birlikte ülkemizin diğer 70 vilayetinin her bir içi hemen şimdi diyoruz.

İnşallah 10 Mart Cuma günü anayasanın bize verdiği yetkiye dayanarak alacağımız seçim kararının ertesi gün Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla süreci başlatıyoruz. Tabi kararın yayımlandığı 11 Mart itibarıyla seçim takvimiyle ilgili hususlar Yüksek Seçim Kurulunun yetki alanına girmektedir. Bu süreçte başka ile taşınan, başka ildeki yurt ve misafirhane gibi yerlerde konaklayan, çocuğunun kaydını başka ile alan, sağlık nedeniyle başka ile giden, seçmen kütüğünü yaşadığı yere nakleden, velhasıl hangi sebeple olursa olsun 6 Şubat felaketinden sonra ikametgâhını veya seçmen kaydını değiştiren depremzedelerimizin kendilerine sağlanan hak ve imkânlardan mahrum kalmamalarını sağlayacak bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini de yayınlıyoruz.

Depremle ilgili çalışmalarımızın ve seçim sürecinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sözlerime son verirken milletimizin ve tüm İslam âleminin bu gece idrak edeceğimiz Ramazan-ı Şerif’in müjdecisi Leyle-i Berat’ını tebrik ediyorum.

İnşallah Leyle-i Berat bütün bu afetlerden kurtuluşumuzun da bir vesilesi olsun. Bu mübarek gecenin ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Rabbim niyaz ediyorum.”

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” için yorumlar kapalı 244668

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’nda yaptığı konuşmada, “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” vesilesiyle bu programda olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile ekibine ve programa katkı veren herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ve tüm dünya kadınlarının ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, 8 Mart’ın barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya vesile olmasını diliyorum. Bu anlamlı gün münasebetiyle Filistin ve Gazze’nin yüreği yaralı kadınları başta olmak üzere gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki onurlu ve kahraman kadınlara en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Buradan dünyanın tüm emekçi kadınlarını, mazlum kadınlarını, mağdur kadınlarını yürekten selamlıyorum. Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan ülkemizin tüm yiğit kadınlarını rahmetle yâd ediyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin her biri birer metanet abidesi olan anne ve babalarına, geride boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi mahzun bıraktıkları eşlerine ve öksüzlerine Mevla’dan sabırlar dilediğini ifade etti.

Ülkedeki 81 vilayetin tamamında 922 ilçenin her birinde anne, eş, kardeş ve evlat olarak hayata anlam katan kadınlara özellikle şükranlarını sunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine 8 Mart vesilesiyle vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için ömürlerini harcayan, elleri öpülesi annelerimize özellikle teşekkürlerimi ifade ediyorum. Kendi merhum anneciğim başta olmak üzere vefat eden annelerin hepsine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Son olarak eşimin ve sevgili kızlarımın da 8 Mart Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyor, bu anlamlı günün tüm kadınlar için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

“YILIN KALAN 364 GÜNÜ DE KADINLARIN GÜNÜDÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 gün sonra seçimin gerçekleştirileceğini, sandıklara gidileceğini, belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini gördüklerini belirtti.

Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş biri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanan tüm kadın belediye başkan adaylarını, meclis üyesi adaylarını, muhtar adaylarını selamlıyor, kendilerine şimdiden başarılar diliyorum. Tabii burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar, yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Bizim nazarımızda, 8 Mart’ı diğer günlerden ayıran yegâne husus, hayatı paylaştığımız kadınlara olan minnettarlığımızı, şu an olduğu gibi çeşitli programlarla ifade etmemize vesile olmasıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart’ı aracı kılarak, devletin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçirdiklerini, nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit ederlerse onu gidermeye çalıştıklarını söyledi.

Kendilerini bugüne kadar asla sloganlara hapsetmediklerini, kadın politikalarında her zaman en idealin, en iyinin, ülke, millet ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinden koştuklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınlarla buluşmalarında şiddetin önlenmesinden kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede yeni projeler, programlar, stratejik belgeleri açıkladıklarını belirtti.

“AMACIMIZ SIRASIYLA KADINI, AİLEYİ VE ÜLKEMİZİ GÜÇLENDİRMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını vurgulayarak, destek mekanizmalarıyla reform paketleriyle yenilikçi uygulamalarla kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ettiklerini dile getirdi.

Bunun en son örneğinin, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2024-2028 yılları arasını kapsayan Strateji Belgemiz, 5 ana sütun üzerinde yükselmektedir. Aile Bakanı’mızın şahsında 5 temel amaç, 20 strateji, 83 faaliyetten oluşan bu belgenin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kamu kurumlarımızın yanı sıra özel sektörümüzün, iş dünyamızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın da belgenin layıkıyla hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapacaklarına inanıyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk asrını tamamlayıp Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ikinci asrına yelken açtıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim; biliyorsunuz bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Yeryüzüne indirilen ilk insanlar olan Hazreti Adem aleyhissalatü vesselam ve Hazreti Havva validemiz aynı zamanda ilk ailedir. Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile başlayan aile kurumu tarih boyunca insanı insan yapan değerlerin yaşatılmasına, yeni nesillere aktarılmasına imkan sağlamıştır.”

“GÜÇLÜ AİLE SADECE MİLLET VE DEVLET OLARAK BEKAMIZIN DEĞİL, AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZİN DE GARANTİSİDİR”

Ailenin, bireyleri ayakta tuttuğunu, toplumu yozlaşmalara karşı koruduğunu, iyi, güzel ve doğru olanın yaşayarak öğretilmesini temin ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile kavramıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Şurası tartışmasız bir gerçektir ki aile ne kadar güçlüyse bireyler ve toplum da o derece güçlü, muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı, aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan, güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil, aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en önemli şartı ise hiç şüphesiz güçlü kadındır. Hâl böyleyken aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesimin eskiden beri olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Bunlar, modernleşme ve Batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı âdeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki Bakanlığımızın adında yer alan ‘aile’ kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır. Ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız, ‘Kadın haklarını savunuyoruz’ derler. Fakat 28 Şubatvari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarının gasbedilmesine aleni destek verirler. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı olan ‘cinsiyetsizleştirme politikaları’na karşı tek bir cümle kurmazlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması, ev kadınlarını hor, hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmazlar. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, ayrımcılığı, haksız uygulamaları asla gündeme getirmezler. Yani, söz konusu gerçekten kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar ya yasakçılığın ya da çifte standardın yanında saf tutarlar” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK KENDİ DURUŞUMUZU SERGİLİYOR, MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA YÜRÜTÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bahsettiği ikircikli tablonun sadece Türkiye için değil, dünyadaki pek çok kuruluş için de geçerli olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Soruyorum sizlere, dünyada ‘kadın hakları’ diye ortalığı ayağa kaldıranların, 7 Ekim’den beri Filistin’de katledilen, çoğu kadın ve çocuk 32 bini aşkın masum için seslerini yükselttiklerini sizler hiç duydunuz mu? İnsanlığın geri kalanına sürekli hak hukuk dersi verenlerin İsrail’in soykırım politikaları karşısında harekete geçtiğini hiç gördünüz mü? Ülkelere basın özgürlüğü karnesi düzenleyenlerin İsrail’in katlettiği 100’ü aşkın gazeteciyle ilgili tepkilerine şahit oldunuz mu? Son raporunda Türkiye’yi eleştiren Avrupa Konseyi’nden ve diğer Avrupa Birliği (AB) kurumlarından bugüne kadar İsrail’e gizli açık destek dışında bir beyan işittiniz mi?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki, Suriye’den Filistin’e kadar hemen burunlarının dibindeki bölgelerde on binlerce kadın ve çocuğun vahşice katledilmesine tepkisiz kalanları diğer konularda biz nasıl ciddiye alacağız? Filistin halkının soykırıma uğramasına ses çıkarmayanların, bu katliamları görmezden gelenlerin tutarlı, etkili ve tarafsız olabilmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Suriye’deki, Filistin’deki, Arakan’daki, Türkistan’daki ve diğer İslam beldelerindeki hak ihlalleri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmayanların başkalarıyla ilgili beyanları lafügüzaf hükmündedir” diye ekledi.

Türkiye olarak diplomatik girişimlerle yardımlarla kamuoyu oluşturma çabalarıyla kendi duruşlarını sergilediklerini, mücadelelerini kararlılıkla yürüttüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz onlar gibi riyakâr değiliz. İnşallah hiçbir zaman da olmayacağız” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’Yİ TARİHİNİN EN AYDINLIK, EN ÖZGÜRLÜKÇÜ HER AÇIDAN EN GÜÇLÜ GÜNLERİNE BİRLİKTE KAVUŞTURDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim inancımız cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Millet olarak tarihimiz, kadınların başarıları ve fedakârlıklarıyla örülmüştür Nene Hatun’dan Nezahat Onbaşı’ya, Şerife Bacı’dan Kara Fatma’ya kadar nice kadın kahramanlarımızın mücadelesini biz nasıl unutabiliriz? Bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke Yalçın öğretmenin ve daha nice kahramanımızın fedakârlıklarını nasıl yok sayabiliriz? 15 Temmuz gecesi ellerinde bayraklarla tanklara ve darbeci hainlere meydan okuyan kadınların cesaretlerini biz nasıl görmezden geliriz? Son 21 yılda yazılan başarı destanından kadınların emeğini, alın terini, katkısını, çabasını nasıl inkâr edebiliriz?” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet ekonomiden eğitime, güvenlikten tarıma, demokrasiden hak ve özgürlüklere varıncaya kadar her alanda ortada göz kamaştıran bir başarı varsa burada en az erkekler kadar kadınların da katkısı ve emeğinin olduğunu vurguladı.

Önlerine çıkartılan engellerden, hayatlarına kast etmeye varan saldırıların üstesinden hep kadınların desteğiyle geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yürek yüreğe, omuz omuza verdik. Türkiye’yi tarihinin en aydınlık, en özgürlükçü her açıdan en güçlü günlerine birlikte kavuşturduk. Her kim, kadın hakları konusunda eski Türkiye’den övgüyle bahsediyorsa biliniz ki sizlerin mücadelesine kara çalıyor demektir. Çünkü hiçbir şey kolay olmadı, kolay elde edilmedi. 28 Şubat’ın karanlığından çıkmak öyle zahmetsiz, çilesiz olmadı. Sizler bugünkü haklarınızı üniversite kapılarında gözyaşı dökerek, sırf kıyafetinizden dolayı işinizden ayrılmak zorunda kalarak baskıya uğrasanız bile hukuk ve demokrasi içinde hareket ederek, gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi darbecilere cesaretle meydan okuyarak yani hep mücadele ile elde ettiniz. Ne olursa olsun, yılmadınız. Geri adım atmadınız. Böylece siyasetten akademiye, bürokrasiden iş dünyasına, spordan sanata farklı alanlarda özgürce var oldunuz, başarıdan başarıya koştunuz. Biz de sizlerin bu asil ve zorlu mücadelenize sahip çıktık. Elimizdeki tüm imkânlarla sizlere destek olduk.”

“PEK ÇOK ALANDA TARİHÎ NİTELİKTE ADIMLAR ATTIK”

Kadının statüsünün güçlendirilmesi, kadınların önündeki engellerin kaldırılması, kadınlara iş, eğitim, temsil ve diğer alanlarda destek verilmesi hususlarında neler yapıldığını en iyi kadınların bildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başörtüsüne özgürlük başta olmak üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı hâline getirdik. ŞÖNİM, kadın konuk evi, KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamaları hayata geçirdik. Aile içi şiddeti şikâyete tabii olmaktan çıkardık. Daha pek çok alanda tarihî nitelikte adımlar attık. Bu çabalarımız neticesinde de en az bir eğitim düzeyini tamamlama oranı kadınlarda yüzde 70’lerden yüzde 90’lar seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karar alma mekanizmalarında kadın temsil oranı 4-5 kat arttı. İstihdamdaki kadın sayısı 6 milyondan 10,5 milyona çıktı. Covid-19 salgını döneminde eşim Emine Erdoğan’ın liderliğinde başlatılan destek paketiyle, kadın girişimcilerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Bu kapsamda Halk Bankamız aracılığıyla son 3 yılda 220 bin kadın girişimcimize 60 milyar lira finansal destekte bulunduk. Daha bunun gibi burada saymaya kalksak nice reformu, hayal dahi edilemeyen atılımları son 21 yılda sizlerle beraber hayata geçirdik.”

“SİYASİ HAYATIMIZIN HİÇBİR SAFHASINDA KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK”

Bu süreçlerde bir sürü asılsız ithamla, iftira ile saldırıyla da karşılaştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları her adımın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlar arasındaki ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef alındı. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu, geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık” diye konuştu.

Hem belediye başkanlığı hem de 21 yıllık iktidarlıkları döneminde bu tavırlarının aksine tek bir örnek gösterilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de aynı çevrelerin raf ömrü dolmuş söylemlerle kadınları tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Nefes alamayacaksınız, şu gelecek, bu olacak diyerek tamamı yalan, tamamı hezeyan ürünü ifadelerle güya kadınları kendilerine oy vermeye ikna edebileceklerini sanıyorlar. Aynı korku siyasetine 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de başvurmuşlar ama milletin ve kadınların feraseti karşısında hezimete uğramışlardır. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırıda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların 31 Mart’ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inandığını ifade ederek, 31 Mart’ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerde kadınlardan yine güçlü destek beklediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle layık görülen kadınları kutlayarak Türkiye’ye güç veren kadınlara teşekkürlerini iletti.

“Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” “Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” için yorumlar kapalı 120788

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya mitinginde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz; Gezi olaylarından beri süren, 15 Temmuz’la daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Hamdolsun, önümüze hangi badire çıkarsa çıksın, ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” dedi.

Kütahya mitinginde vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya’nın, Anadolu’nun beylerbeyi olduğunu belirterek, kentin bugün de millî iradeye olan bağlılığıyla Türkiye’nin beylerbeyliğini hak ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen mayıs ayındaki seçim sonuçları için Kütahyalılara teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençler, Cumhur İttifakı’na milletvekilliğinde verdiğiniz yüzde 68 ve Cumhurbaşkanlığında şahsıma verdiğiniz yüzde 70 oranındaki destek için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Şimdi 31 Mart’ta da aynı oyları vermeye hazır mıyız? Maşallah barekallah. Rabbim tüm Kütahyalı kardeşlerimden razı olsun. Mevla şu muhabbetimizi, şu dayanışmamızı daim eylesin. Şimdi de sizlerden Türkiye Yüzyılı belediyeciliği için, gerçek belediyecilik için destek istiyoruz. Hanımlar, bu konuda en çok size güveniyorum. Her zaman ne diyorum, kale içeriden fethedilir. Yani kaleyi sizler düşüreceksiniz. Şayet hanımlar çok iyi çalışırsa bu iş olur. Biz, kadının iradesinin üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk tanımıyoruz. Öyleyse buradan, bu meydandan gerçek belediyecilik için söz veriyor musunuz? Gençler, hanımları duyuyorsunuz değil mi? Sizin de onlardan aşağı kalmamanız lazım.”

“ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİNE, İSTİKRARINA GÖZ DİKENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da 31 Mart seçimleri için adayları Cumhur İttifakı olarak ortak göstermediklerini hatırlatarak, “Eser ve hizmet siyasetinde yarışmak için ayrı adaylarla seçime girdik. Hayırda yarış olarak gördüğümüz bu centilmence rekabetin şehrimiz için en güzel şekilde neticelenmesini diliyorum” dedi.

Hangi partiye mensup olursa olsun Türkiye’nin her bireyinin, her Kütahyalının gönüllerinde ayrı bir yerinin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Seçimler gelir geçer ama muhabbet baki kalır. Şu hasbilik gök kubbedeki bir hoş seda misali hep devam eder. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Ülkemizin güvenliğine, istikrarına, kazanımlarına, hedeflerine göz dikenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Bu millet, tarihine, kültürüne, inancına saldırarak sırtını terör örgütlerine dayayanlara, onlara en güzel dersi sandıklarda verdi. Şimdi beraber yol yürüyerek, hükûmette ve belediyede iktidar hülyalarına kapılanları rüyalarından uyandırmaya var mıyız? Bunu yapacağınıza ben inanıyorum.”

“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU ETRAFINDA KENETLENİP YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emniyetten aldığı rakamlara göre mitinge 35 bin kişinin katıldığını aktararak, “Tabii sandıklara da bunun yansıması lazım. Kütahya’da hamdolsun böyle bir sıkıntımız inşallah yok” diye konuştu.

Şehirlerin bir kısmında yapılan kirli ittifakları takip ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Kiminde listeler geç veriliyor. Aday isimleri sabahtan akşama sürekli değişiyor. Milletimiz de engin ferasetiyle kapalı kapılar ardında çevrilen dolapları, yapılan pazarlıkları, sahnelenen alicengiz oyunlarını çok iyi görüyor. Bugüne kadar olduğu gibi 31 Mart’ta da milletimizle omuz omuza verip, meydanı kirli ittifakların karanlık hesaplarına bırakmayacağız. Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında kenetlenip yolumuza devam edeceğiz. Ben hanımlara güveniyorum. Bu yolculukta Kütahya’nın da desteğini yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum.”

“Şimdi buradan, Millî Mücadele zaferinin ilk işaret fişeğinin atıldığı Kütahya’dan öyle bir ses verin ki, duymayan kalmasın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için hazır mıyız? 31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için kararlı mıyız? 31 Mart’ta gerçek belediyeciliği tercih ediyor muyuz? Bunun için seçim gününe kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Kütahya’yla birlikte Türkiye haritasının tamamını Cumhur İttifakı’nın renkleriyle boyamaya var mıyız?” dedi.

Türkiye’nin Gezi olaylarından beri süren 15 Temmuz’da daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen, bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüze hangi badire çıkarsa çıksın ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık. Bu arada ciddi bedeller de ödedik, ödüyoruz. Millî birliğimize yönelik saldırıları bertaraf ederken yeri geldi darbecilere karşı canımız pahasına direndik yeri geldi sınırlarımıza dayanan teröristlerle boğuştuk. Cudi Dağı’nda onları mağaralara gömdük. Tendürek’te, Bestler Deresi’nde, Gabar’da gömdük ve Türkiye’de kendilerine yer bulamadılar” diye konuştu.

Hayat pahalılığıyla da mücadele edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerin bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ne kadar emekli maaşlarını bizden önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek seviyelere çıkarmış olsak da gönlümüz vatandaşlarımızın hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmesini istiyor” ifadesini kullandı.

“HARCADIĞIMIZ HER KURUŞU, DEVLETİ VE MİLLETİYLE BİRLİKTE ÇALIŞIP KAZANMAK MECBURİYETİNDEYİZ”

Ekonominin diğer boyutlarının ötesinde hesap kitap işi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin gelirleri ve giderleri arasındaki denge tutturulamazsa tıpkı 1970’lerde ve 1990’lardaki gibi siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların pençesine düşülmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Türkiye’nin kimi ülkelerin sahip olduğu gibi karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz harcadığımız her kuruşu, devleti ve milletiyle birlikte çalışıp kazanmak mecburiyetindeyiz. Mesela yaklaşık 11 trilyon lira giderle bağladığımız 2024 bütçemizi ele alalım. Bunun 1 trilyon liradan fazlasını deprem harcamalarına ayırdık. Devletin tüm çalışanları için yaklaşık 3 trilyon lira personel gideri var. Yatırımlar için 1,6 trilyon liraya yakın bir kaynak kullanılacak. Emekli maaşları için ayrılan miktar yaklaşık 3 trilyon liraya yakın, eğitim için 1,6 trilyon lira, sağlık için 1,6 trilyon lira, sosyal yardımlar için 500 milyar lira, mahallî idareler için 860 milyar lira tahsis edildi. Diğer kalemleri söylemiyorum bile.

En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz.

Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor. Eğitime, sağlığa, tek kuruş harcamadan her birinin tüm bütçesini buraya aktarsak ucu ucuna ya kurtarıyor ya kurtarmıyor. Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Burada konuştuğumuz emeklilerimizin mevcut maaşlarının maliyeti değil yapılması istenen ilave artışların tutarıdır.”

“YAPTIĞIMIZ HER İŞİN HESABINI 85 MİLYONUN TAMAMINA VERMEKLE MÜKELLEFİZ”

Seyyanen artışların emekli maaşları arasında yol açtığı adaletsizliğin farkında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırtında yumurta küfesi taşımayanların istedikleri gibi atıp tutabileceğini, sorumluluk makamında olmayanların her aklına eseni söyleyebildiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama milletin ülkeyi ve devleti yönetme görevini verdiği bizim için böyle bir durum asla söz konusu değil. Biz yaptığımız her işin hesabını 85 milyonun tamamına vermekle mükellefiz. Biz attığımız her adımı en ince detayına kadar hesaplamak zorundayız.” dedi.

Küresel ekonomik krizin dünyanın her yerinde çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere büyük kitlelerin refah kaybına uğramasına yol açtığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de kendi şartları çerçevesinde bu dalgadan etkilendiğini söyledi.

Tüm bunların üstüne geçen sene “asrın felaketi” olan çok büyük bir deprem yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece 6 Şubat depremlerinin ekonomiye maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna rağmen hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik dengeleri yeniden yerli yerine oturtmak için güçlü bir program uyguluyoruz. Bu yılsonundan itibaren programın olumlu sonuçlarını görmeye başlayacağız. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyüttükçe ortaya çıkan kazançtan her kesimden insanımız gibi emeklilerimiz de istifade edecek. Siz oturdukları yerden atıp tutanlara bakmayın. Onlar sadece istismar ve bozgunculuk peşinde koşuyor. Onların ne ülke ne millet ne de emeklilerimiz umurlarında. Bu ülkenin ve bu milletin asırlık meselelerini nasıl biz çözdüysek bugünkü sıkıntıların üstesinden gelecek olan da yine biziz. Milletimizden sabır ve metanet istiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 21 yılının önceki dönemlerinden çok iyi olduğunu, yarınların da bugünden daha iyi olacağını belirtti.

İnsanları, karamsarlık bataklığına sürüklemek isteyenlerin tek derdinin buradan bir kaos çıkartıp ülkeyi kendilerine mecbur etmek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi partilerini öyle yönetiyor olabilirler ama bu millet kendi geleceği konusunda onların sinsi oyunlarına eyvallah etmez. Ne diyor üstat? ‘Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ Allah’ın izniyle bu tekerleği tümsekte bırakmayarak Türkiye Yüzyılı bayrağını, kör dünyanın tepesine biz dikeceğiz” diye konuştu.

KÜTAHYA’YA 101 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE YATIRIM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en büyük ispatının şehirlere yaptıkları yatırımlar olduğunu ifade etti.

Bu kapsamda son 21 yılda Kütahya’ya 101 milyar liranın üzerinde yatırım yaptıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimde 2 bin 900 yeni derslik inşa ettiklerini, şehre ikinci devlet üniversitesi olarak Kütahya Sağlık Üniversitesi’ni kurduklarını dile getirdi.

Gençlik ve sporda yükseköğrenim yurt yatak kapasitesini 12 bin 493’e çıkardıklarına, 61 spor tesisi inşa ettiklerine, Kütahya’ya kendine yakışacak bir stadyum kazandırmak için çalışmalara başladıklarına değinen Erdoğan, sosyal yardımlarda Kütahyalı ihtiyaç sahiplerine 2,6 milyar lira tutarında kaynak aktardıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta 320 yataklı Evliya Çelebi Devlet Hastanesi başta olmak üzere toplamda 1050 yataklı 11 hastaneyle birlikte 43 sağlık tesisi inşa ettiklerini aktardı.

Toplam 610 yataklı Kütahya Şehir Hastanesinin inşasında sona geldiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teknik testlerini de tamamladıktan sonra hastaneyi vatandaşın hizmetine sunacaklarını bildirdi.

Şehrin ihtiyacına göre önümüzdeki dönemde 800 yataklı bir eğitim araştırma hastanesini de gündeme alabileceklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca, Domaniç Entegre İlçe Hastanemizin inşası başta olmak üzere beş sağlık tesisinin yapımına devam ediyoruz. Kütahya’da TOKİ kanalıyla 12 bin 802 konutun yapımını tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. 1521 konutun yapımı sürüyor. Kütahya’da 9,2 milyon metrekare alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüyoruz. Şehrimizdeki altı millet bahçesi projesinden üçünü tamamlayıp hizmete sunduk, diğerleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ulaştırmada, Kütahya’da 24 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğunu 359 kilometreye çıkardık. Abide-Simav yolunun ilk 15 kilometrelik kısmını tamamladık, kalanıyla ilgili hazırlıklara devam ediyoruz. Abide-Pazarlar ve Emet-Simav yolları ile Germiyan ve Zafertepe kavşaklarını bu sene bitiriyoruz.”

DOĞAL GAZ YATIRIMLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çavdarhisar-Abide, Dursunbey-Tavşanlı, Hisarcık-Gediz yollarını önümüzdeki sene tamamlayacaklarını, şehrin hem Eskişehir, Afyonkarahisar çıkışlarında trafiği rahatlatacak hem de organize sanayi bölgeleri arasındaki ulaşımı kolaylaştıracak bir yol projesini hayata geçireceklerini söyledi.

Ayrıca mevcut projenin yerine şehrin daha yakınından geçecek bir çevre yolu projesi üzerinde de çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kütahya il sınırları içindeki bütün demir yollarını yeniledik. Eskişehir-Kütahya-Balıkesir hattını elektrikli, sinyalli hâle getirip modernize ettik. Eskişehir-Antalya Hızlı Tren Hattı hayata geçtiğinde inşallah duraklarından biri de Kütahya olacak. Kütahya’ya 21 baraj ve sekiz gölet inşa ettik. Beş baraj ile bir gölet daha inşa ediyoruz. Son 21 yılda inşa ettiğimiz sulama projeleriyle Kütahya’da, 168 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Yapımı devam eden 21 sulama tesisimiz ile toplam 204 bin dekar araziyi daha sulamaya açacağız. İnşa ettiğimiz 118 adet taşkın koruma tesisiyle, Kütahya şehir merkezi ile 144 yerleşim yeri ve 11 bin dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk. Sekiz adet dere ıslahının inşası sürüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahyalı çiftçilere yaklaşık 16 milyar lira tutarında tarımsal hibe desteği verdiklerini ifade etti.

Kütahya’da altı yeni organize sanayi bölgesi, bir teknopark, dokuz araştırma geliştirme merkezi kurduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biraz sonra açılışını yapacağımız seramik fabrikasıyla Kütahya’nın bu alandaki marka değerini küresel ölçekte güçlendiriyoruz. İstihdamı desteklemek için Kütahya’daki işverenlere toplam 3 milyar lirayı aşan prim teşviki verdik. Enerjide, Kütahya, Çavdarhisar, Çitgöl, Demirci, Emet, Gediz, Hisarcık, Kuruçay, Simav ve Tavşanlı’ya doğal gazı getirdik. Bu yıl içinde Eskigediz ve Seyitömer’e, 2026 yılında ise Altıntaş ve Domaniç’e doğal gaz arzı sağlamayı hedefliyoruz. Hedefimiz, en kısa sürede Kütahya’da doğal gaz olmayan ilçe ve belde kalmayacaktır.”

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, NG KÜTAHYA SERAMİK 100. YIL FABRİKALARI AÇILIŞ TÖRENİ’NE KATILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki programı kapsamında, NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Nafi Güral’ın kurduğu Kütahya Seramik’in üretim yolculuğundaki 35 yılını geride bıraktığını, 8 fabrikaya ve 54 milyon metrekare üretim kapasitesine ulaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da üretilen bu seramiklerin 81 vilayetin yanı sıra 5 kıtada 79 ülkeye ihraç edildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açılan her yeni fabrika ihracatımızda yeni bir ivme, cari açığımızın kapanmasına katkı demektir. Bugün yatırım bedeli 140 milyon avro, kapalı alanı 126 bin metrekare olan iki yeni fabrikayı daha hizmete açıyoruz. NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın ülkemize, şehrimize, grubumuza, çalışanlarımıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin İtalya ve İspanya gibi bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinde bile olmayan gelişmiş teknolojilere sahip üretim imkânına kavuştuğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde seramik üretiminin yanı sıra turizmde de önemli yatırımları olan grubun, istihdam kapasitesinin 5 bin 750 kişiye çıkmasını da takdirle karşıladığını kaydetti.

Dijital dönüşümü fabrikalarında en üst seviyelerde uygulayan grubun su, ham madde ve ambalaj atıklarının geri kazandırılması konusunda da ileri seviyeye ulaştığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrika çatılarına kurulan ve tamamı üretimde kullanılan 25 megavat gücündeki güneş enerjisi santrallerinin, yenilenebilir enerji alanında da örnek bir yaklaşıma işaret ettiğini söyledi.

“ÜLKEMİZİ DÜNYANIN ÖNDE GELEN TEDARİKÇİLERİ ARASINA ÇIKARTACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümek mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Sadece kâğıt üzerinde ekonomik görünümü iyileştirmek adına yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyümeden asla taviz veremeyiz. Makro dengelerle ilgili sorunlarımızı sanayide, teknolojide, ticarette, tarımda, turizmde ve diğer alanlarda büyümeyi sürdürerek çözeceğiz. Dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkelerine baktığımızda onların da istihdam ve üretim merkezli bir ekonomik işleyişi hayata geçirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Bir dönem terk ettikleri üretim, bugün gelişmiş ülkelerin en kritik yumuşak karnı hâline gelmiştir. Türkiye’yi böyle bir duruma asla düşürmeyeceğiz. Savunma sanayinden seramik sektörüne kadar her alanda tasarımıyla, üretimiyle, ihracatıyla ülkemizi dünyanın önde gelen tedarikçileri arasına çıkartacağız.”

Kütahya’nın giderek büyüyen seramik üretimi kapasitesini sadece toprağa ve kimyaya dayalı bir sektörün gelişmesi olarak görmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki bu ivmenin ülkenin Türkiye Yüzyılı’na hazırlanışının işareti olduğunu belirtti.

“MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ HER SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK, ÇABALADIK”

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp iktidarlarına kadar devam eden dönemlerdeki siyasi ve ekonomik gecikmeler yaşanmasaydı Türkiye’nin bugün çok daha farklı bir yerde olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin sorumluluk verdiği kişiler olarak bize düşen kaçan fırsatlara bakıp hayıflanmak değil, hem eskinin kayıplarını telafi etmek hem geleceğin hedeflerini inşa etmektir. Bundan 13 sene önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda birileri kendi akıllarınca bizimle dalga geçmiş, projelerimizi küçümsemişti. Yaşadığımız onca badireye rağmen 2023 hedeflerinin önemli bir kısmını hayata geçirmiş birisi olarak karşınızdayım” diye konuştu.

Şimdi de Türk milletine “Türkiye Yüzyılı” sözlerinin olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vizyonu sağlam toplumsal yapı, istikrarlı ve güçlü ekonomi, adalet ve özgürlük, Türkiye eksenli küresel dönüşüm, huzurlu ve güvenli gelecek başlıkları altında tadat ederek millete sunduklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri gibi söz verip de sonra kulağının üzerine yatanlardan olmadıklarını belirterek, şunları paylaştı: “Milletimize verdiğimiz her sözün takipçisi olduk, her sözü yerine getirmek için var gücümüzle çalıştık, çabaladık. Eksiklerimiz elbette olmuştur ama ülkemize ve milletimize sağladığımız kazanımların büyüklüğünü kimse inkâr edemez. Artık bundan sonra milletimize karşı sorumluluğumuz Türkiye Yüzyılı bayrağını zirveye çıkarmaktır. Allah’ın izniyle Türkiye Yüzyılı’nın inşasını da tamamladıktan sonra emaneti gençlere teslim edip köşemize çekileceğiz. Bu duygularla bir kez daha fabrikaların hayırlı ve bereketli olmasını diliyoruz. Tekrarını, tekrarını bekliyoruz.”

NG Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Kütahya Porselen Sanat Evi tarafından üretilen ve ortasında ayet yazılı el sanatı porselen tabak hediye etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler kurdeleyi keserek NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın açılışını yaptı ve fotoğraf çektirdi.

seers cmp badge