Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un Fethi Özel Programı’nda konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un Fethi Özel Programı’nda konuştu için yorumlar kapalı 823

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin organizasyonuyla Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “29 Mayıs İstanbul’un Fethi Özel Programı”nda konuştu.

Erdoğan, İstanbul’un fethinin 565. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, şöyle dua etti:

“Rabbim, bu şehri fetheden komutan Fatih Sultan Mehmet Han’dan, kendisinin manevi rehberleri olan Akşemseddin’den Molla Gürani’ye kadar tüm alimlerden, bu şehri fetheden askerden, bu şehrin asırlardır bizim olarak kalması için mücadele eden herkesten razı olsun. Ya Rab, Fatih’in İstanbul’u fethetmesini sağlayan inançla, azimle, kararlılıkla, bize de her gün yeni gönüller fethetmeyi nasip eyle. Ya Rab, şehadetleri dinin temeli olan ezanların kıyamete kadar bu şehrin üzerinde yankılanmasını sağla. Ya Rab, her köşesi bir başka evliyanın, gönül sultanının mekanı olan bu şehrin üzerindeki manevi zırhı kıyamete kadar muhafaza eyle. Ya Rab, kimsesizlerin kimsesi, gariplerin son sığınağı olan bu şehri sen koru. Ya Rab, bu şehrin ve vatanımızın fethi için, korunması için asırlardır bir gül bahçesine girercesine toprağa düşen şehitlerimizin şehadetini sen kabul eyle. Allah’ım dualarımızı kabul eyle.”

İstanbul’un fethinin önemine işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İstanbul’un fethi bizim için ne kadar sevindirici, ne kadar iftihar verici bir hadiseyse birileri için de o derece bir büyük felaket günüdür. Biz, bu şehrin sokaklarına ‘Zulüm 1453’te başladı’ diye yazanları unutmadık. Bizans askerlerinin kostümleriyle polisimizin, jandarmamızın karşısına dikilenleri unutmadık. 15 Temmuz’da tankları alkışlayanları, ‘kontrollü darbe’ diyerek milletin zaferine gölge düşürmeye çalışanları unutmadık. Bayrağımıza tahammülü bulunmayanları, ezandan rahatsız olanları, pasaportundan utananları unutmadık. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, 24 Haziran seçimleri sürecinde yaşadıklarımız bile tek başına bu gerçekleri göstermeye yeterlidir. Bu seçimlerde dış politika vaatlerini Türkiye’nin ve Türk milletinin çıkarlarına göre değil, Bizans’ın günümüzdeki temsilcileri olarak gördüğü güçlerin taleplerine göre sıralayan partilerle yarıştığımızı biliyoruz. Türkiye’ye terörle mücadeleden ekonomik şantaja kadar her konuda saldıranların ağzıyla dış politika perspektiflerini kuranlar, İstanbul’un fethini hala hazmedemeyenlerdir. Tüm dünyanın, Batı ülkelerinde yükselen İslam düşmanlığından endişe ettiği bir dönemde seçim beyannamesinin tamamında İslam ifadesini sadece İslami radikalizm kavramıyla geçiren bir parti elbette Fatih’in mirasına sahip çıkmayacaktır. Cumhuriyet’i kuran parti olduğunu iddia ettikleri halde milletimizi bölmek, ülkemizi parçalamak, devletimizi yıkmak için çalışan bölücülerin payandası haline gelenler, Atatürk’ün mirasına da ihanet ediyorlar. Darbelerin, cuntaların, vesayetin ülkemize yaşattığı bunca acıya rağmen hala 27 Mayıs darbesini savunabilenler, bu ülkenin geçmişini mahvettikleri yetmiyor gibi geleceğine de göz dikmişler gibidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 yıldır bunlarla mücadele ederek Türkiye’yi demokraside ve ekonomide büyüttüklerini, geliştirdiklerini ve ileriye taşıdıklarını ifade ederek, bugün de hala aynı zihniyetle mücadele ettiklerini söyledi.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederken sahip olduğu inanç, kararlılık, azim, vizyon neyse, Türkiye’yi 2023’e, 2053’e, 2071’e taşıma konusundaki duruşlarının aynı olduğunu kaydeden Erdoğan, bunun için erdem, irade ve cesaretle “Türkiye’yi şahlandıracağız”, “Vakit Türkiye vakti” dediklerini aktardı.

Erdoğan, İstanbul’un en kıymetli emanet olduğunu vurgulayarak, “Bu şehirle bağımızı ne kadar muhkem tutarsak, ülkemize verdiğimiz hizmetleri de o denli büyütebiliriz. Kalp durursa, diğer organlar da görevlerini yerine getiremez. İstanbul, Türkiye’nin kalbidir. Bunun için İstanbul’un üzerine adeta titrememiz gerekiyor. Sadece yaptığımız hizmetlerle değil, aynı zamanda İstanbullunun gönlünü de kazanarak bu şehre sahip çıkabiliriz.” dedi.

“ÇEVRECİ BİZİZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nin bulunduğu bölgenin eskiden Sütlüce Mezbahanesi olduğunu ve buranın koktuğunu hatırlatarak, belediye başkanlığı döneminde burayı bir kültür, kongre merkezine dönüştürmeyi planladığını ve uygulanan teknolojiyle 5 milyon metreküp çamurun taşınıp Alibeyköy’deki taş ocağının doldurulduğunu anlattı.

Vialand’ın olduğu bölgenin, aktarılan çamurlarla doldurulan yer olduğunu dile getiren Erdoğan, “Çevreci biziz. O bir çevre şaheseri olarak şu anda yapıldı. Hem orada çocuklar için eğlence parkları bir taraftan yeşil alanlar… Haliç’i kurtardık. Artık burada balık avlanıyor. Boğaz’dan buraya bağlantıyı kurduk çünkü sirkülasyon lazım, Boğaz’dan buraya suyu aktardık, buradan sirküle etmek suretiyle Haliç’i de hamdolsun tertemiz hale getirdik. Benden sonraki arkadaşlarım, en son Kadir Bey’in döneminde de burası bitirilmiş oldu. Haliç Kongre Merkezi’ne böylece ulaşmış olduk.” diye konuştu.

Erdoğan, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini devraldıkları İstanbul ile bugünkü İstanbul arasında dağlar kadar fark olduğunu söyledi.

“Niye? Bu bir aşk. Biz, İstanbul sevdalısıyız dediğimizde bunu kast ettik.” diye konuşan Erdoğan, laf ile aşk olmayacağını, aşk ile koşanın da yorulmayacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Sokaklar çöp dağlarıydı, hava kirliliği almış başını gidiyordu. Musluklardan su akmıyordu. Istranca Dağları’ndan, dağları delerek İstanbul’a su getirdik. O gün, bugün artık İstanbul’un su sıkıntısı yok. Benzin istasyonları gibi su istasyonları vardı, artık bunlar kalmadı. Bu iş, aşk işi. Birilerinin şimdi dediği gibi çıkıp, ‘Şuna karşıyım, buna karşıyım’… Siz hayat boyu neye karşı olmadınız ki?” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 1991 yılında bir söyleşide Sabiha Gökçen Havalimanı’na karşı olduğunu belirttiğini aktaran Erdoğan, “Niye Sabiha Gökçen’e karşı biliyor musunuz? Diyor ki ‘Buraya uçak iniyor mu?’ Uçak inmeyebilir. Sen buraya uçak indireceksin.”

Sabiha Gökçen Havalimanı’nın AK Parti iktidarı döneminden önce yapıldığını belirten Erdoğan, “Biz iktidara geldiğimizde, doğru Sabiha Gökçen’e uçak falan inmiyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla 750 milyon dolara mal oldu orası. Ama uçak inmeyen Sabiha Gökçen’e biz geldikten sonra uçak inmeye başladığı gibi yetmez hale geldi. Yetmez hale geldiği için de yeni pistler, yeni terminal binaları yapmaya başladık ey Kılıçdaroğlu. Bu iş öyle durup dururken olmuyor.” ifadelerini kullandı.

“ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI’NIN İLK ETABI 29 EKİM’DE AÇILACAK”

Sabiha Gökçen’in de Atatürk Havalimanı’nın da yetmediğini anlatan Erdoğan, İstanbul’a dünyanın ilk 3’ü içerisinde yer alacak havalimanını yaptıklarını ve 29 Ekim’de ilk etabını açacaklarını söyledi.

Havalimanının ilk etabının yılda 90 milyon yolcu kapasiteli olacağını, 2023’te bu kapasitenin 150 milyona çıkacağını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi buradan vaadimizi söylüyoruz; Atatürk Havalimanı’nın olduğu yeri, Osmanlı’da olduğu gibi Millet Bahçesi haline getiriyoruz. O dev arazi Central Park’ın 3 katıdır. Fazlası var azı yok. High Park’ın 8-9 katı. Öyle bir Millet Bahçesi’ne inşallah İstanbul’umuz sahip olacak. Diyor ki,’Ben dokundurtmam’. Buna sorarsan, bunlar aynı şekilde 37’inci Havalimanı’nı da yaptırmazdı. ‘Para yok, ne ile yapacaksın?’ diyor. Anlamazsın ki. Kaynak çeşitlendirmesi nedir, kaynak çoğaltmak nedir anlamazsın. Bunlar ne BOT anlar, ne PPP’den anlar, ne kamu özel ortaklığından anlar. Bizim yaptığımız yatırımların çoğu büyük dev yatırımlar.

Buradan bir tavsiyede bulunayım, BOT (Yap-İşlet-Devret) öğrenmek isteyebilirsin, PPP’yi (Kamu Özel Ortaklığı) öğrenmek isteyebilirsin. Seçimden sonra sana bunun ücretsiz dersini verebiliriz. Fırsatımız olacak bundan sonra ama 24 Haziran’ı bir aşalım. Şimdi işimiz çok.”

“İCRAATIMIZIN ULAŞTIĞI YERE BUNLARIN HAYALLERİ BİLE ULAŞAMAZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi kast ederek, şöyle konuştu:

“Bak, arada sırada herhalde Yalova’ya gidiyorsundur? Yalova’ya giderken de Osmangazi Köprüsü’nü kullanıyorsundur? Osmangazi Köprüsü, işte çok daha rahat seyahat edebilmen için. Yalova’dan da İstanbul’a gelirken herhalde orayı yine kullanıyorsundur? Bunları, biz parayla, bizim paramızla yapılmadı bunlar. Bunları işte oradaki müteşebbisler, ortaklaşa burayı yaptılar ve belli bir süre kullanacaklar, kullandıktan sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bırakacaklar. Yavuz Sultan Selim Köprüsü öyle, Marmaray öyle, Avrasya Tüneli öyle. Bunlar hepsi böyle yapıldı ama bunlar anlamaz. Bizim icraatımızın ulaştığı yere bunların hayalleri bile ulaşamaz.”

İstanbul’a yapacakları projelerden de söz eden Erdoğan, şunları söyledi:

“Atatürk Havalimanı sahası yanında Başakşehir, Maslak, Pendik ve Bakırköy’de de 4 tane büyük millet bahçesi kuruyoruz, bunu da bilesiniz. Bunlar muhteşem şeyler olacak, İstanbul’u kuşatacağız. Ayrıca şehrin çeşitli yerlerinde de 30 yeşil alan oluşturuyoruz. Başakşehir ve İkitelli’de 2 ayrı şehir hastanesi yapıyoruz. Biliyorsunuz, İkitelli’deki hızla devam ediyor. İnşallah karşı taraftaki de hızla başlayacak ama Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’ni biliyorsunuz yıktık. Muhteşem bir proje, şimdi o projeyi de hayata geçireceğiz ve Türkiye’nin en büyük opera binasını inşallah orada kuruyoruz. Her şey bitti ve iş artık başladı. İstanbul’un şanına yakışır bir eser.”

Rami Kışlası’nı ülkenin en büyük kütüphanesine dönüştürdüklerini aktaran Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki kütüphanenin kitap hacminin 5 milyon olduğunu, Rami Kışlası’ndaki kütüphanenin kitap hacminin 7 milyon olacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kütüphanelerin 24 saat açık olacağını belirterek, “Vatandaş 24 saat, genci, yaşlısı buralardan istifade edecek. Kuleli Askeri Lisesi’ni de müze olarak şehrimize kazandırıyoruz. Haliç Tersanesi’ni bilim ve teknoloji merkezi haline getiriyoruz. Marmara Denizi’nin çevresini otoyolla kuşatıyoruz. Bunların böyle bir derdi var mı? Duydunuz mu böyle bir şey. Böylece İstanbul’dan hangi istikamete giderseniz gidin hızlı ve konforlu seyahat imkanına kavuşulacak. Üç katlı büyük İstanbul Tüneli de yeni dönem projelerimiz arasında yer alıyor. İstanbul’un şehir içi metro hatlarının uzunluğunu bin kilometreye çıkaracağız. Bunun yanında önümüzdeki dönemde daha pek çok yatırımla İstanbul’a hizmet etmeyi de sürdüreceğiz.” diye konuştu.

“ÇAMLICA CAMİSİ’Nİ KADİR GECESİ’NDE İBADETE YETİŞTİRMEK İSTİYORUZ”

İstanbul’a ne yapılsa az olduğunu kaydeden Erdoğan, “Burası muhteşem. Mübarek bir şehir. ‘Letüftehannel Kostantiniyyetü feleni’me’l emirü emirüha veleni’me’l ceyşü zalike’l ceyş’ Sevgili Peygamberimizin methine mazhar olmuş böyle bir şehir. Buraya hizmet, yakışır. İstanbul’a kazandırdığımız yeni bir manevi zırh olarak gördüğüm Çamlıca Camisi’ni de inşallah 10 Haziran’da, Kadir Gecesi’nde ibadete yetiştirmek istiyoruz. Fakat arkadaşlara söyledim, ‘Bak öyle yarım yamalak yok. Yetiştirecekseniz yetiştirin, yetiştirmeyecekseniz o zaman yetişeceği zaman yetiştirelim. İlla seçim filan diye böyle bir şeyin içerisine girmeye gerek yok ama muhteşem bir eser.” ifadelerini kullandı.

Sözlerini Aşık Veysel gibi, “Seversen olayım yarin İstanbul” diyerek tamamlamak istediğini dile getiren Erdoğan, bir kez daha fethin 565’inci yıl dönümünde İstanbul’un askeri ve manevi fatihlerini rahmetle, hürmetle, kemal-i edeple yad ettiğini söyledi.

Yarın Fatih Camisi’nde restorasyonu tamamlanan Fatih Sultan Mehmet Han’ın Türbesi’nin açılışını yapacaklarını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Aynı zamanda rahmet-i Rahman’a kavuşan Prof. Dr. Semavi Eyice Hocamızın da öğle namazında cenazesi oradan kalkacak. Prof. Dr. Osman Çataklı Hocamızın yine cenazesi oradan kalkacak. Allah, rahmetiyle inşallah onlara da tecelli eylesin. İstanbul’a hizmet etme şerefine nail olan, bu büyük sorumluluğu üstlenen sizlere, sevgilerimi saygılarımı sunuyorum.”

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge