İyi ki Varsın : Temel EKEN İyi ki Varsın : Temel EKEN için yorumlar kapalı 12799

4000 yıllık tarihi ile bir çok medeniyetleri bağrında yaşatmış,Osmanlıdan Kurtuluş savaşı yıllarına kadar ,lojistik önem taşıyan ovaları ,kalesi ve kahraman ve mert insanları,zeybekleri ile , Cumhuriyet yıllarından ,Günümüze tarım,sanayi ve endüstri alanlarında ayrıca Ülkemizin Siyasi ve bürokrasi alanında yerini almış , 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile CUMHURİYET’ e ev sahipliği yapma görevine ,Mustafa Kemal Atatürk tarafından layık görülmüş Başkentimiz ; ANKARA

Bugün yaptığımız İyi ki varsın yazı dizimizin konuğu ;Temel EKEN ,kendisi Ankara doğumlu Avukat , Kendisi ile hukuk ve siyasal Bilgiler hakkında yaptığımız söyleşide ;

Sizi tanıyabilir miyiz ?

TEMEL EKEN: 1979 yılında Ankara’da dünyaya geldim. İlkokulu Hasan Özbay İlkokulunda, ortaokul ve liseyi Ömer Seyfettin Lisesi’nde, lisans eğitimimi Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. 2002 yılında Ankara Barosuna kayıt oldum ve Temel Eken Hukuk Bürosunu kurdum. 2002 yılından bu yana serbest Avukatlık yapmaktayım. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında başkanlık ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulundum. Evli ve bir kız çocuk babasıyım. İyi bir Beşiktaş taraftarıyım. Ülkemizde hukukun üstün kılınabilmesi için avukatlık mesleğinin son derece önemli olduğuna inanmaktayım.

Temel Eken Hukuk Bürosu hakkında bize neler söylersiniz?

TEMEL EKEN: Temel Eken Hukuk Bürosu alanında uzman, hukukun üstünlüğüne gönül vermiş avukatları bir araya getirmiş bir organizasyondur. Aynı zamanda mesleğin staj aşamasında olan

hukukçular için de bir akademi niteliğindedir. Hukuk büromuz dinamik ve çalışkan kadrosu ile yerli ve yabancı şahıs ve şirketlere ulusal ve uluslararası hukuk alanlarında kaliteli avukatlık ve danışmanlık hizmeti vermeyi amaçlamaktadır. Ülkemizin birçok noktasında konusunda deneyimli çözüm ortağı ofislerle iş birliği yapmaktadır. Ofisimizde; ticaret hukuku, borçlar hukuku, iş hukuku, şirketler hukuku, icra iflas hukuku, sosyal güvenlik hukuku, idare hukuku, enerji hukuku, vergi hukuku, gayrimenkul hukuku ve ceza hukuku alanlarında uzman avukatlar tarafından profesyonel hizmetler sunulmaktadır. Birçok yerli ve yabancı şirkete hukuki danışmanlık hizmeti de verilmektedir. Hukuk büromuzca verilen hizmetlerde; yürürlükteki kanunlar, her türlü yerli ve yabancı hukuk kuralları ve gelişen dünyanın teknik, bilişim ve yönetsel ihtiyaçları dikkate alınmaktadır. Sunduğumuz hizmetlerde yegâne amacımız ihtiyaçlara hızlı, kaliteli ve güvenli cevap verebilmek; müvekkillerimiz ve ofisimiz yönünden en üst düzey verimliliği ve memnuniyeti sağlamaktır.

Sanayici ve iş adamları size ne gibi sorunları getiriyor?

TEMEL EKEN: Ticari şirketler; mal ve hizmet üretmek, üretilen mal ve hizmeti satmak ve ondan kazanç sağlamak amacıyla hareket ederler. Hiçbir şirket zarar etmek amacı ile hareket etmez. Eş söyleyişle şirketlerin amacı kâr elde etmektir. Türkiye’de şirketler genelde bir bütçe ve nakit akış disiplini ile hareket etmemekte, sermayesinden daha fazla borçlanmaktadır. Ofisimize başvuran şirketlerin önündeki fırsat ve riskler arasında ki bağlantıları iyi okuyamaması nedeniyle borç ve alacak ilişkilerini yönetirken sorun yaşadıkları, özellikle alacakların tahsili noktasında ciddi tıkanıklıklar yaşadığını görmekteyiz. Hal böyle olunca şirketlerin son dönemde, icra iflas hukukundan kaynaklanan sorunlar nedeni ile ofisimize yoğun şekilde başvurduklarını gözlemekteyiz. Ofis olarak yoğun çalıştığımız bir diğer alan iş hukukudur. İş hukuku,

iş adamlarımızın en yoğun hukuki danışmanlığa ihtiyaç duyduğu alanlardan biridir. Günümüzde, geleneksel işçi-işveren ilişkisini sürdürmeye çalışan işverenler, uyuşmazlık mahkemeye yansıdığında ciddi bedeller ödemek zorunda kalabilmektedir. Kanun gereği işçi lehine yorum yapan mahkemelere uyuşmazlık yansımadan sorunları çözmek çok önemli bir hal almıştır. Yine de uyuşmazlık mahkemeye yansıyacaksa yapılacak savunmaların hukuki altyapısı yeterli ve sağlam olmalıdır. Aksi durumda haklılığı iddia etmenin işverene faydası olmayacaktır.

Davalar ne kadar sürüyor?

TEMEL EKEN: Davalar maalesef kısa sürmemektedir. Hatta birçok davayı bitirdiğimizde müvekkillerimizin bize ilk getirdikleri önemi taşımadıklarını görmekteyiz. ”Geç gelen adalet, adalet değildir.” Sözünün ne kadar doğru olduğunu yaşayarak görmekteyiz. Ankara’da duruşma aralığı 3-4 ay civarındadır. Yasa gereği tarafların yaptığı işlemler genelde iki haftalık kesin süreye bağlanmıştır. Taraflar 2 haftada işini bitirdikten sonra 2,5-3,5 ay duruşma günü beklemektedir. Hal böyle olunca davaların kısa sürmesi mümkün olmamaktadır. Son dönemde yargılamaların kısa sürede bitirilmesi adına yapılan çalışmaları yakından takip etmekteyiz. Temennimiz yapılan çalışmaların yargılama sürelerini ciddi şekilde kısaltmasıdır.

Adli yargı hangi sıkıntılarla karşı karşıya ?

TEMEL EKEN: Bence adli yargının en büyük sıkıntısı, hâkimlerin uzmanlaşmasına izin veren bir sistemin yokluğudur. Örneğin; bugün ceza hâkimi olan bir yargıç, bir sonra ki tayininde iş mahkemelerine atanabilmektedir. Hâkimlerin ve mahkemelerin uzmanlaşmasını sağlamak, davaların kısa sürede bitmesini sağlayacak, en adil kararlar uzman hâkimler tarafından verilebilecektir.Bir diğer sıkıntı son yıllarda yaşanan toplumsal dejenarasyon sonucu her

uyuşmazlığın adliyeye taşınması sonucu oluşan iş yoğunluğudur. İş mahkemesi ile sınırlı “zorunlu arabuluculuk” müessesesinin diğer mahkemeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi, uyuşmazlık mahkemeye taşınmadan önce bu davalarda çözüm olabilecek, davaları daha da kısaltabilecektir. Yine Ankara’ya özgü bir başka sorun da çok fazla adliye olması nedeniyle oluşan zaman kaybıdır. Adliyelerin tek bir çatı altında toplanması bu sorunu çözebilecektir.

Avukat olmanın cazibesi kaldı mı ?

TEMEL EKEN: 2002 yılında mesleğe başladığımda çok cezbedici bir meslek olarak kabul edilen avukatlık, günümüzde aynı cazibeyi taşımamaktadır. Maalesef, kuruluş maliyeti çok düşük olan hukuk fakültesi, yeni kurulan her üniversitenin açmak istediği ilk tercih olmuştur. Bunun sonucunda her yıl ülkenin ihtiyacından daha fazla hukukçu yetiştirilmektedir. İnsanların temel hak ve özgürlüklerini savunma noktasında hizmet verecek avukatların, alt yapısı iyi olmayan üniversitelerde, kaliteli öğreticiler tarafından şekillendirilmeden, alelade bir şekilde mesleğe atılmaları avukatların “ne kadar mesleki yeterliliğe haiz olabilirler ki!” sorunsalını gündeme getirmektedir. Bu konuda ki takdirleri sizlere bırakıyorum.

Türkiye’de avukatların sorunları neler? Çözüm yolları için önerileriniz?

TEMEL EKEN: Türkiye’de aıvukatların en büyük sorunu avukata tanınan haklara saygı duyulmamasıdır. Haklarımızı bazen aynı okuldan mezun olduğumuz arkadaşlarımız olan; hakim ve savcılara karşı bile savunmamız gerekmektedir. Genelde devlet daireleri ile olan işlerimizi yürütürken, kamu personelinin avukatların hakları konusunda yeterli eğitimi almamış olması, keyfi davranışları beraberinde getirmektedir. Bu durum ise mesleğimizin ifasında biz avukatların sorunlar yaşamasına neden olmaktadır.

Çok sayıda hukuk fakültesinin açılması ülkemizin bir başka sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün itibari ile hukuk fakültelerinde 90.000’e yakın öğrenci bulunmaktadır. Çok sayıda avukatın her yıl mesleğe katılması, aslında yeni avukata ihtiyaç olmayan ülkemizde başka sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlardan en önemlisi; avukatlık sınavı bulunmayan ülkemizde mesleğe yeni başlayan arkadaşların, mesleki yeterliliğinin bulunup bulunmadığıdır. Mesleki yeterliliği sorgulamaya açık olan meslektaşlarımızın tüm mahkemelerde avukatlık yapabiliyor olması, temsil edilen kişilerin haklarının gereği gibi savunulup-savunulmadığı sorunsalını beraberinde getirmektedir. Uzmanlık yeteneğine sahip olmayan çok sayıda avukatın bulunması; bir an önce para kazanmak isteyen avukat arkadaşların uzman olmadığı birçok konuda dava kabul etmesine, bunun sonucu olarak mesleğin itibarsızlaşmasına yol açmaktadır. Çözüm olarak; 1-) Hukuk fakültesi öğrencisi alırken ülkemizin ihtiyacı oranında planlar yapılması, 2-) Mesleğe kabul için mutlaka avukatlık sınavı getirilmesi, 3-) Meslekte oluşan kıdeme ve uzmanlığa bağlı olarak mahkemelerde görev yapabilme konusunda sertifikasyon planlamasının yapılması, 4-)Kamu personellerine, avukatların sahip olduğu hakların, Adalet Bakanlığı ile Türkiye Barolar Birliği’nin birlikte hareket ederek planlayacağı meslek içi eğitimler ile anlatılması, şeklinde çalışmaların çözüm olabileceğini değerlendirmekteyiz.

Tekrar dünyaya gelseydiniz yine hukukçu olur muydunuz ?

TEMEL EKEN: Tekrar dünyaya gelse idim yine hukukçu olur muydum? Bu soruyu birçok kez kendime sorduğumu hatırlıyorum. Her seferinde verdiğim cevap “evet olurdum” şeklinde olmuştur. Mesleğin tüm zorluklarına rağmen adaletin tesisine katkıda bulunmak benim için apayrı bir mutluluk kaynağı, sanırım dünyaya yeniden gelsem bu mutluluktan asla vazgeçmezdim. Dedi.

Bizler enerji medyasında ; Temel EKEN ‘ e

ifadelerinde ”Geç gelen adalet, adalet değildir.”

Sözlerinden hareket ederek ; adaleti hukuk sisteminin savunuculuğunun yanı sıra ;tevazu ve sabır ile adalet ve adil olmanın mutlak bir gün doğru ve doğruların yanında anlayışını destekliyor.

Ülkesine ve Ankara ‘ya yapmış ve yapacağı tüm hizmetlerden,Ülkesine olan sevgisi -sadakatinden , Hukuk sisteminde yeni jenerasyonlara sağlayacağı katkılardan ,Meslektaşları ile olan dayanışma ve birliktelik anlayışından ,Yasa ve yasaların ilk temel amacı olan insanlara güçlü ve vicdanlı olması hususlarından ; en önemlisi Hak ve Adalet sisteminde doğru ve ilkeli davranışlarından dolayı

İyi ki varsın Temel EKEN diyor . başarılı yarınlar diliyoruz.

Saygılarımla .

Levent Kandemir

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge