“Din, ilim, ahlak ve adalet bizi millet olarak ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır” “Din, ilim, ahlak ve adalet bizi millet olarak ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır” için yorumlar kapalı 88006

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, “Nasıl kökleriyle irtibatı kopan bir ağacın ayakta kalması mümkün değilse, medeniyet değerleriyle bağı zayıflayan bir toplumun da varlığını sürdürmesi imkânsızdır. Din, ilim, ahlak ve adalet bizi millet olarak ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle düzenlenen törene katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Konuşmasının başında Batman’daki terör saldırısında şehit olan yedi askerin ruhu için davetlileri Fatiha okumaya davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerine karşı mücadeleyi aksatmadan kararlılıkla sürdürdüklerini ve sürdüreceklerini kaydetti. Şehit ve gazilerin kanlarının yerde kalmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu gelişmeler hırsımızı da, özellikle düşmanımıza olan kinimizi fazlasıyla artırmaktadır” dedi.

“DİYANET CAMİASI, DÜNYANIN ZOR BÖLGELERİNDEKİ MAĞDURLARIN DA ELİNDEN TUTUYOR”

“Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle, hocaları Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde misafir etmekten mutluluk duyduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi okudukları salâ ve ezanlarla milleti darbeye karşı kıyama çağıran tüm din görevlilerine şükranlarını sundu.

Diyanet camiasının, 140 bini aşkın personeliyle ülkedeki hizmetlerinin yanı sıra dünyanın en zor bölgelerinde mazlum ve mağdurların elinden tuttuğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine bu camianın bayramlarda ihtiyaç sahiplerinin bayram sevinci yaşamasına vesile olduğunu, dünyanın pek çok yerinde Müslüman azınlıkların çocuklarına sağladığı burslarla eğitim imkânı sunduğunu hatırlattı.

“CAMİLERİN KAPISI HER ZAMAN AÇIK OLMALI”

Bu ülkede inancın yaşanması ve yaşatılmasında neden başarısız olunduğu konusunda din görevlilerinden kendilerini gözden geçirmelerini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, din görevlilerin gönüllerin fatihi olması, arkalarındaki cemaat sayısının azlığı konusu üzerinde durması ve bunu düşünmesi gerektiğini dile getirdi. İmamlardan, “Camilerin kapılarının beş vakit namaz dışında kapatılmalı mı?” sorusunu da gündemlerine almasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yoğun olarak ziyaret edilen tarihî ve büyük camilerin dışındaki bütün camilerin kapılarının da açık olması gerektiğini vurguladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, camilere olan teveccühü artırmak, camiinin önemine dikkat çekmek için uzun süredir gayret gösterdiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlığın; çocukların ve kadınların camilere olan ilgisini artırmayı hedefleyen etkinliklerini memnuniyetle takip ettiğini söyledi.

“ÇOCUK VE KADINLARIN CAMİLERİMİZE OLAN İLGİSİNİ ARTIRMAYI HEDEFLİYORUZ”

Yaygın ve yanlış kanıların ortadan kaldırılarak, kadınların camilere daha çok gidebilmesi gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık bu yanlış tabuların yıkılması lazım, bunu başta Diyanet İşleri Başkanımın yürütmesi lazım. Ve bunları aşacağız” dedi. Kadınları camilerden uzaklaştıranların da bunu neden yaptıklarının farkında olmadığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çocuklarımızın ayaklarını camilere alıştıracağız, hanımların aynı şekilde ayaklarını camilerimize alıştıracağız. Ve böylece cami Müslümanların cem olduğu yerdir, bunu bu şekilde ilan edeceğiz” sözlerine yer verdi.

Bu yılki Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın temasının; “Camiler ve Din Hizmetine Adanmış Ömürler” olarak belirlenmesini önemli bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayatlarını İslam’ın anlaşılması, anlatılması ve yaşanması için harcayan örnek şahsiyetlerin hem din görevlilerine hem de millete ilham kaynağı olacağını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet olarak, Allah ve ahlak demenin yasak olduğu dönemlerde hayatlarını irşat ve tebliğ çalışmalarına vakfeden, Kur’an öğreten, öğrenci yetiştiren, insanlarımıza dinini anlatan o özveri abidelerine çok büyük bir vefa borcumuz olduğunu düşüyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ülkenin, ezanın “Allahuekber” nidalarına hasret kaldığı, tren yolculuklarında ve ahırlarda gizli saklı bir şekilde Kur’an-ı Kerim öğretildiği dönemlere şahit olduğunu söyledi ve sözlerinin devamında şunları ekledi: “Milletin cenazesini yıkayacak gassal dahi bulamadığı, yazdığı kitaplardan dolayı âlimlerimizin darağacına gönderildiği utanç sahnelerine şahitlik ettik. Başörtüsü taktığı için evlatlarımızın üniversite kapılarından geri çevrildiği; sakalı, sarığı, dış görünüşü sebebiyle insanlarımızın tahkikata uğradığı, imam hatip okullarının kapılarına kilit vurulduğu sahneleri gördük. Ama şimdi çıkmış bakıyorsun ezandan bahsediyor, Kur’an’dan bahsediyor. Ya sen ne anlarsın ezandan, ne anlarsın Kur’an’dan. Dürüst ol, samimi ol. Sadece milleti aldatmak için çıkıp da işte bir taraftan ‘ezan’ diyeceksin, bir taraftan ‘Kur’an’ diyeceksin. Evet, gene diyorum, gene diyeceğim; onunla onu bir araya getirme. Böyle zaman zaman cenaze namazlarında görünmek suretiyle de kalkıp bu milleti aldatmaya kalkma. Zira bu millet artık o mazideki dönemde değil, onlar geride kaldı, o tarih oldu. Uyanan bir milletimiz var.”

“İNSANLARIMIZIN İNANCIYLA OLAN BAĞINI KORUMAK İÇİN BÜYÜK MÜCADELELER VERİLDİ”

Geçmişte, milletin inancının ülkenin kimi idarecileri tarafından gerilik emaresi ve irtica olarak kabul edildiği, camilerin ahıra çevrildiği, satıldığı veya kapısına zincir vurulduğu dönemlerin yaşandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte bu dönemlerde insanımızın inancıyla bağını korumak için âlimlerimiz, ilim-irfan ehli hocalarımız gerçekten büyük mücadeleler verdiler” diye ekledi.

Bu âlimlerin örnek hayatlarının bugünkü din görevlileri için ilham kaynağı olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, din görevlilerine hitaben, “Sizlerden bugünlere ulaşmamızı sağlayan bu âlimlerimizin fedakârlığını, cesaret ve gayretini kendinize rehber kılarak çalışmalarınıza devam etmenizi rica ediyorum” dedi.

Nasıl kökleriyle irtibatı kopan bir ağacın ayakta kalması mümkün değilse, medeniyet değerleriyle bağı zayıflayan bir toplumun da varlığını sürdürmesinin imkânsız olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Din, ilim, ahlak ve adalet bizi millet olarak ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti: “Biz, Avrupa’dan Afrika’ya kadar cenk meydanlarını ‘Allah Allah’ nidalarıyla inletmiş bir ecdadın torunlarıyız. Biz, Kudüs’e, Mekke ve Medine’ye hizmetkârlık yapmayı en büyük paye gören, şeref kabul eden bir milletin mensuplarıyız. Bu anlayışla, şimdiye kadar ne içeriden, ne de dışarıdan namahrem ellerin inancımıza kast etmesine müsaade etmedik.”

En zor zamanlarda bile bu milletin; ezanına, bayrağına, mukaddes kitabına ve şehit kanlarıyla sulanmış vatanına sahip çıktığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu milletin aynı zamanda komşularından başlayarak tüm İslam dünyasının dertleriyle, sıkıntılarıyla da hemhal olduğunu vurguladı.

“OSMANLI ÇINARININ GÖLGESİNDE TÜM MÜSLÜMANLAR HUZUR BULDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Osmanlı çınarının gölgesinde sadece kendi tebaası değil, dünyanın dört bir ucundaki milyonlarca Müslüman da huzur buldu, emniyet buldu, güven buldu. Bu çınarın müşfik kolları, çöküş döneminde dahi, her türlü imkânı zorlayarak sınır ve mesafe tanımadan mazlumlara sahip çıktı. Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz bu değerleri bugün de baş tacı ediyoruz. Bizi biz yapan, Türk Milleti’ni yüzyıllardır dimdik ayakta tutan hasletlerin bunlar olduğunu da çok iyi biliyoruz.”

Son yıllarda şartların iyileşmesine rağmen, yaşanan modernleşme ile dini hassasiyetlerin ve geleneklerin örselendiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sadece beşeri ve sosyal ilişkilerimiz değil, dini yaşantımız da bu süreçten etkileniyor. Dünyevileşme, toplumdaki manevi yarıkları daha da derinleştiriyor” ifadelerini kullandı.

“FETÖ VE DEAŞ GİBİ YAPILARIN TOPLUMA SİRAYET EDEBİLMESİNİN NEDENİ MANEVİ BOŞLUKLARDIR”

Cami cemaatinin yaş ortalamasının arttığına ve sayısal olarak da azaldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, modernleşmenin getirdiği dünyevileşmenin ve camilerin de yeni şartlara adapte olamamasının, böyle bir manzarayı ortaya çıkardığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ ve DEAŞ gibi yapıların topluma sirayet edebilmesinin nedeni de yine manevi boşlukların ilgili kurumlarımız tarafından doldurulamamasıdır. Şayet gençler, yaşadıkları savrulmaların çözümünü hemen yanı başındaki camide değil de başka yerlerde arıyorsa, ortada yanlış giden bir şey var demektir” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Camiler, Yüce Rabbimizin ‘el-Câmî’ esmasının yeryüzündeki tecellisidir. Camilerimiz, tevhidin olduğu kadar vahdetin, birlik ve beraberliğin de timsalidir. Camiler, minberi ve kürsüsüyle, ilim ve ahlak, marifet ve hikmet derslerinin verildiği ilim merkezleridir. Dikkat ediniz Buhara’dan Saraybosna’ya kadar Müslümanların kurduğu ya da geliştirdiği her şehirde mutlaka çarşı ve cami vardır. Hatta Anadolu’da 5-10 haneden başlayan en küçük köylerde dahi mutlaka cami bulunur. Medine’den beri, Mescidi Nebevi’nin inşasından beri İslam toplumlarında camiler hayatın merkez noktasındadır.”

“CAMİ MERKEZLİ BİR HAYATI ÖZENDİRMEMİZ GEREKİYOR”

Camileri sadece namaz kılınan bir ibadet mekânına dönüştürmenin, ona yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açık söylüyorum: çocuklarımızın neşesiyle, gençlerimizin heyecanıyla, piri fanilerimizin tecrübesiyle, kadınlarımızın nezaket ve becerisiyle dolmayan bir cami, benim gözümde boştur” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geleceğin inşasında, dün olduğu gibi bugün de cami merkezli bir hayatın özendirilmesi ve teşvik edilmesi gerektiğine işaret etti.

Bu süreçte en büyük görevin, din görevlilerine düştüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İmamlık, müezzinlik, Kur’an kursu öğreticiliği, vaizlik veya müftülük sadece ücreti mukabili yapılacak meslekler değildir. Bu meslekler her şeyden önce gönül işidir, sevda işidir, fedakârlık işidir. Öncelikle Hakk’ın rızası gözetilmeden bu görevler icra olunamaz” diye konuştu.

Namaz kıldırmak için cemaatinin önüne geçen her imamın, sadece o namazın değil, arkasında saf tutan insanların diğer sıkıntılarını, dertlerini da üstlendiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, namaz kıldırmakla din görevlisinin sorumluluğunun bitmediğini, bilakis hayata dair diğer sorumluluklarının başladığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mahalledeki mağdurların, aileler arasındaki sorunların, gençlerin yaşadığı sıkıntı ve bunalımların, herkesten önce o mahallenin cami görevlisinin meşguliyet alanına girdiğini belirterek, “İmam kardeşim, cemaati ile hemhal olmalı, onlara dert ortaklığı etmelidir. Nasıl imame tesbihin tanelerini bir arada tutuyorsa, imam kardeşlerimiz mahallesini, müftülerimiz de ilini ve ilçesini bir arada tutmalıdır” diye ekledi.

“VAAZ VE HUTBE DİLİ GENÇLERİMİZİN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE GÜNCELLENMELİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Vaaz ve hutbe dilimizin gençlerimizin anlayacağı şekilde güncellenmesi, yenilenmesi, daha rafine hâle getirilmesi gerekiyor. Bunun yanında din görevlilerimiz ne surette olursa olsun ötekileştirici, insanımızın bir kesimini dışlayıcı ifadelerden uzak durmalıdır.”

Türkiye’de senelerce mezhep, meşrep ve etnik temelli kavgalar yaşandığını ve birilerinin aradaki farklılıkları kaşıyarak; insanları birbirine düşürmeye, komşuyu komşuya kırdırmaya çalıştığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1970’lerin sonunda kimi şehirlerimizde bu projeler maalesef başarılı da oldu. Müslüman aynı delikten ikinci kez ısırılmaz. Bizler de o acı günlerin, o karanlık günlerin tekrar yaşanmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda da siz kardeşlerime önemli görevler düşüyor” dedi.

“TÜM KAMU GÖREVLİLERİ SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINI DİKKATLİ KULLANMALI”

Son yıllarda pek çok provokasyonun sosyal medya üzerinden yapıldığına değinerek, tüm kamu görevlilerinin bu mecraları son derece dikkatli kullanmaları gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle diyanet personelinin, kendilerini sosyal medyanın girdabına kaptırmamaları gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan din görevlilerine, “Sizler, üstelendiğiniz sorumluluk gereği herkesten daha fazla titiz olmalı, dikkatli olmalısınız. Camilerimizi kötülemek, din görevlilerimize kara çalmak için fırsat kollayanlara, bekledikleri fırsatı vermemeliyiz” tavsiyelerinde bulundu.

Din görevlilerinden; millete öncülük, rehberlik etmelerini beklediğini, insanların derdi, sıkıntısı ve sevinciyle hemhal olmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yönde yapacakları çalışmalarda tüm imkânlarla kendilerinin yanında olmayı sürdüreceklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm mensuplarına hizmetleri için teşekkür ederek ve kendilerinin Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı tebrik ederek tamamladı.

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge