için yorumlar kapalı 85508

“Ekonomide katettiğimiz mesafe hedeflerimize ulaşmamız konusunda büyük güvencemizdir”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Kocaeli Belediye Başkan Adaylarını Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Demokraside ve ekonomide katettiğimiz mesafe, bizim hem bu günlere gelmemizde hem de hedeflerimize ulaşmamız konusunda çok büyük güvencemizdir. Geçmişte Türkiye’yi çok basit siyaset ve ekonomi oyunlarıyla istedikleri gibi yönlendirenler artık bunu yapamadıklarını gördükleri için gelip bizimle anlaşma yollarını arıyor” dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şehit Recep Topaloğlu Spor Salonunda düzenlenen AK Parti Kocaeli Belediye Başkan Adaylarını Tanıtım Toplantısı’nda konuştu.

“KOCAELİ TERCİHİNİ HİZMET SİYASETİNDEN YANA KULLANACAKTIR”

Kurulduğu günden beri Kocaeli teşkilatı bünyesinde görev yapmış herkese teşekkür ederek bu davaya gönül vermiş olup da hayatını kaybedenleri rahmetle yâd ettiğini belirterek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 14 seçimde olduğu gibi 31 Mart seçimlerinde de Kocaeli’nin yüzlerini güldüreceğine inandıklarını dile getirdi.

“Kocaeli bu seçimlerde de tercihini hizmet siyasetinden, gönül belediyeciliğinden yana kullanacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kocaeli’nin her alanda olduğu gibi, belediye hizmetlerinde de en iyisine layık olduğunu, AK Parti olarak tek amaçlarının Kocaeli’yi hak ettiği hizmetlere kavuşturmak olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçmen kütüklerinde 504 bin AK Parti üyesinin kaydının bulunmadığının tespit edildiğini belirterek seçmen kaydı bulunmayan, ilk defa oy kullanacak olan ve şehre yeni yerleşen seçmenlere ulaşmaları konusunda teşkilat mensuplarını uyardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, salondakilerin Sultan Alparslan, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmed, Mustafa Kemal Atatürk ve kendi resimleriyle yaptığı koreografi üzerine, “Rabbim inşallah bizlere gerek Selçuklu’da, gerek Osmanlı’da, gerek Cumhuriyet’in kuruluşunda öncü olan liderlerle beraber yeni bir tarihi yazmayı nasip etsin. İşte Sultan Alparslan olmasaydı, şunu bilin ki Osmanlı olmazdı. Osmanlı oldu, Fatih… Fatih ile bir çağ kapandı, bir çağ açıldı. Ve geldik Cumhuriyet’e. Cumhuriyet yeniden bir kuruluş değildir aslında. Cumhuriyet, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın bir devamı mesabesindedir. Bunu farklı olarak telakki etmeye çalışanlar, öyle anlatmaya çalışanlar var ama bu yanlışa biz asla düşmedik, düşmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“KOCAELİ, TİCARİ VE BEŞERİ ZENGİNLİKLERİYLE TÜRKİYE’NİN LOKOMOTİF ŞEHİRLERİNDEN BİRİ”

Kocaeli’nin ticari ve beşeri zenginlikleriyle Türkiye’nin lokomotif şehirlerinden birisi olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yüzden Kocaeli’ndeki hizmetlerin farklılığı olduğunu, sanayi, ticaret ve üretim şehri Kocaeli’de kişi başına düşen millî gelirin, Türkiye ortalamasının üzerine çıkarak, 18 bin dolara ulaştığını bildirdi. Bu rakamın birçok Avrupa Birliği ülkesinden bile ileride olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kocaeli’nin millî gelir sıralamasında Türkiye’de ikinci durumda olduğuna dikkati çekti.

KOCAELİ’YE YAPILAN YATIRIMLAR

AK Parti hükûmetleri döneminde Kocaeli’ye 27 milyar lira yatırım yapıldığını, eğitimde 10 bin 670 adet yeni derslik inşa ettiklerini, Kocaeli Üniversitesini yeni yatırımlarla büyüttüklerini, şehrin ikinci üniversitesi olarak Gebze Teknik Üniversitesini faaliyete geçirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yükseköğrenim öğrencilerimiz için 14 bin 191 yatak kapasiteli yurt binalarını hizmete açtıklarını, 2 bin 550 kişi kapasiteli yeni yurt binalarının da yapımının devam ettiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kocaeli’de 33 bin seyirci kapasiteli stadyum, Gebze’ye, Darıca’ya, Gölcük’e gençlik merkezleri, spor salonları, yüzme havuzları inşa edildiğini dile getirerek, kentte toplam 80 adet sağlık tesisi yaptıklarını, bin 180 yataklı Kocaeli Şehir Hastanesi, 400 yataklı Gebze Fatih Devlet Hastanesi ve 250 yataklı Gölcük Devlet Hastanesi inşaatlarının da sürdüğünü kaydetti.

Kocaeli’de ihtiyaç sahibi vatandaşlara, şehit yakınlarına, gazilere, engellilere ve yaşlılara 1,5 milyar lira tutarında destek sağladıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TOKİ vasıtasıyla Kocaeli’de 19 bin 352 konut projesinin hayata geçirildiğini, şehirdeki 119 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunu 272 kilometreye çıkardıklarını söyledi.

İstanbul-İzmir Otoyolu’nun en önemli ayağının Kocaeli’den geçtiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Gazi Köprüsü’nü Kocaeli’ye ve Türkiye’ye kazandırdıklarını, İstanbul-İzmir Otoyolunun biten kesimlerini etap-etap trafiğe açtıklarını, yıl sonuna kadar bu projenin bitirilerek İstanbul-İzmir arasındaki mesafeyi 3,5 saate düşüreceklerini belirtti.

Kuzey Marmara Otoyolu’nun Kurtköy-Akyazı kesiminin Kocaeli sınırları içerisindeki 11,2 kilometrelik bölümün trafiğe açıldığını, bu otoyolun da 2020 yılında tamamlanacağı bilgisini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmit-Kandıra Yolu Projesi’nin köprülerinin inşa edildiğini, kalan kısmının da gelecek yıl tamamlanacağı bilgisini aktardı.

Kocaeli’nin İstanbul, Sakarya, Bilecik, Eskişehir, Ankara ve Konya’ya hızlı tren hattıyla bağlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapımı devam eden hızlı tren projeleri tamamlandığında Kocaeli’nin Türkiye’nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine birçok il merkeziyle bağlanmış olacağını ifade etti.

“HER ALANDA KOCAELİ’Yİ TARİHÎ HİZMETLERLE DE BULUŞTURDUK”

Sanayinin, ekonominin can damarı illerden biri olan Kocaeli’ne Türkiye’nin en modern lojistik merkezlerinden Köseköy Lojistik Merkezinin birinci etabını kazandırdıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, lojistik merkezinin ikinci etabıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini, Gebze-Halkalı Banliyö hatlarını iyileştirmek ve modernize etme çalışmasının yıl sonuna kadar tamamlanacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplam maliyeti 10,5 katrilyon lira olan Gebze-Sabiha Gökçen-Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile İstanbul Yeni Havalimanı-Halkalı arasındaki yüksek hızlı tren hattının proje çalışmalarının bittiğini, yakında inşasına başlanacağı müjdesini vererek, Kocaelili çiftçilere de 348 milyon lira tutarında tarımsal destek verdiklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her alanda Kocaeli’yi tarihî hizmetlerle de buluşturduk. Önümüzdeki dönem özel sektörümüz bir yandan, bakanlıklarımız bir yandan, belediyelerimiz diğer yandan Kocaeli’yi büyütmeye, zenginleştirmeye devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisi genel başkanının ‘AK Parti döneminde enflasyon zirve yaptı’ dediğini anımsatarak şöyle devam etti: “Ben CHP’nin geçmişi olan SHP, DSP filan, onların koalisyon hükûmetlerinde bulunduğu dönemler de dâhil olmak üzere 14 yılın enflasyonda ortalamasını vereyim, yıl-yıl söylemeyeyim. 14 yıllık ortalama ne biliyor musunuz? 70,3 enflasyon. Hele hele bunların bir tanesi var ki tavan yapan yıl, o da 1994 120,3 DYP-SHP. Ne diyorlar biliyor musun? O CHP değil SHP. İnanın, biz biliyorsunuz kargayı sesinden tanırız. Adam SHP’yi şimdi inkâr ediyor. Bir diğeri, gelelim bizim döneme, o 14’tü, 16 yıl bizim iktidarımız ve 16 yıllık iktidarımızda enflasyon ortalaması ne biliyor musunuz? O da 9,5. Ya 70 nere, 9,5 nere? Böyle yalan olur mu ya? Ama alışmışlar, başlarındaki ne ki, biliyorsunuz her zaman şöyle bir laf var; lokomotif nereye giderse vagon da oraya gider, bu böyledir.”

“ŞAYET KOCAELİ’DE SIKINTI VARSA, TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE SIKINTI VARDIR”

“Kocaeli demek Türkiye demektir. Şayet Kocaeli’de sıkıntı varsa, Türkiye’nin her yerinde sıkıntı vardır” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kocaeli gelişiyorsa, büyüyorsa, üretiyorsa, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de işlerin yolunda demek olduğunu belirterek, Kocaeli’nin üretimden gelen gücünü vurguladı.

Türkiye’nin başına kara bulutlar toplamak isteyenlerin oyunlarının hiç bitmediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En son dövizi ve faizi kullanarak ülkemizi tökezletmeye kalktılar, hamdolsun aldığımız tedbirlerle bu saldırıyı bertaraf ettik. Açıklanan her veri, yayımlanan her rakam ekonomideki dalgalanmanın yerini yeniden istikrara bırakmaya başladığını gösteriyor. En son dün açıklanan cari işlemler açığı, son 20 ayın en düşük seviyesine geriledi, bu bir müjdedir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kredi kartı borçlarından, esnaf ve çiftçiye, sanayicilere kadar her kesime yönelik destek paketleriyle sıkıntılı süreçte milletin yanında yer aldıklarını gösterdiklerini ifade ederek, Türkiye’nin 2019 yılında bir kez daha herkesi şaşırtarak çok iyi bir ekonomik performans ortaya koyacağına yürekten inandığını dile getirdi.

Bir süredir belediye başkan adaylarını açıklama törenleri vesilesiyle şehirleri ziyaret ettiğini ve gittiği her yerde insanların gözlerindeki umudu, kararlılığı, heyecanı gördüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tıpkı daha önceki saldırılar gibi, tıpkı 15 Temmuz gibi, bu son ekonomik tuzak da milletimizin hedeflerine ulaşma azmini kamçılamıştır. Türkiye hem siyasi hem ekonomik bakımdan öyle bir noktaya gelmiştir ki, ya iyi bir hamle yapıp bir üst lige çıkacağız ya da bulunduğumuz yerde patinaj yaparak eski günlerimize geri döneceğiz. Biz ülkemizi ve milletimizi bir üst lige çıkarmakta kararlıyız. İşte İngilizlerin çok önemli bir kuruluşu açıklamayı yaptı, ne dedi? 2030 yılında Amerika üçüncü sıraya, Türkiye ise beşinci sıraya yükselecek dedi. Biz demedik, bunu İngiliz bu kredilerle ilgili şirket söylüyor. Milletimizin de aynı kararlılıkta olduğunu gördüğümüz için gerektiğinde yedi düvele meydan okumaktan çekinmiyoruz.”

“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE DANS ETMEYİ SİYASET SANANLAR BİN PİŞMAN OLACAK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa sokaklarının da karıştığını, Arap Baharını Türkiye’ye taşımak isteyenlerin şimdi kendilerinin aynı sancılarla kıvrandıklarını belirterek, “Dün kurumlarımız içindeki ihanet şebekelerini kullanarak Türkiye’ye diz çöktürmenin hesaplarını yapanlar, bugün kendi yönetimlerindeki kargaşaların üstesinden gelemiyorlar. Ülkemizin güney sınırlarını terör koridoruyla kuşatıp medeniyet ve kültür coğrafyamızla irtibatımızı kesmek isteyenler şimdi her geçen gün kendi içlerine kapanıyor, dış dünyayla aralarına duvarlar örüyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’yi tehdit etmesi için semirtilip, silahlandırılan terör örgütleri PKK, YPG, FETÖ ve DEAŞ’ın eninde sonunda teröre, teröristlere destek verenlerin başlarına bela olacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu örgütlerin uyuşturucudan haraca, insan kaçakçılığından fuhuşa kadar her türlü mafyatik yöntemle kendilerini koruyup kollayanların kâbusu haline dönüşecekleri vurgusunda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütleriyle dans etmeyi siyaset sananlar bin pişman olacak ama iş işten de geçmiş olacak” ifadesini kullandı.

“TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE OLSAYDI, BUGÜN SURİYE’DE TERÖR KORİDORU KURULMUŞTU”

Bugün geleceğe dün olduğundan çok daha güvenle bakmalarında son beş, altı yıldır verdikleri büyük mücadelenin etkisi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokraside ve ekonomide katettiğimiz mesafe, bizim hem bu günlere gelmemizde hem de hedeflerimize ulaşmamız konusunda çok büyük güvencemizdir. Geçmişte Türkiye’yi çok basit siyaset ve ekonomi oyunlarıyla istedikleri gibi yönlendirenler artık bunu yapamadıklarını gördükleri için gelip bizimle anlaşma yollarını arıyor” diye konuştu.

Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Türkiye eski Türkiye olsaydı, bugün Suriye’de terör koridoru kurulmuştu. Irak, param parça edilmişti. Filistin gibi, Bosna gibi kadem davalarımızdan eser kalmamıştı. Bunu biz söylemiyoruz, çeşitli vesilelerle görüştüğümüz dünyadan ve bölgemizden siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri, akademisyenler, iş adamları, herkes bile fısıltıyla veya yüksek sesle bunu ifade ediyor. Ülkemizin öncülük ettiği bu süreçten rahatsız olanlar her gün yeni oyunlarla, yeni bahanelerle, yeni argümanlarla, yeni tuzaklarla karşımıza çıkıyorlar. Biz önümüze getirilen konuların ardındaki gerçekleri bildiğimiz için, siyasetin ve diplomasinin gereklerini yerine getirmekle birlikte kendi yolumuzda ilerlemeyi sürdürüyoruz.”

“TÜRKİYE GEÇMİŞTE İSTİSMAR, YIKIM VE İFTİRA SİYASETİNDEN ÇOK ÇEKTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye ve Türk milletine hizmet etmenin de nasip meselesi olduğunu belirterek, “CHP gibi, HDP gibi nasipsizler önümüzdeki seçimlerde güya önümüzü kesmek için karşımızda ittifak kuruyorlar. Dikkat ediniz, bir tarafta ülkeye ve millete hizmet için kurulan Cumhur İttifakı bulunuyor. Diğer tarafta ‘zillet ittifak’ var Sayın Bahçeli’nin deyimiyle, benim deyimimle de ‘illet ittifakı’ var. Tabii bu nasipsizler ittifakı karşımızda, milletimiz bu gerçeği mutlaka görüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geçmişte istismar, yıkım ve iftira siyasetinden çok çektiğini, AK Parti’nin hizmet, yatırım, proje siyasetiyle Türkiye’ye çağ atlattığını anlatarak, eğitimden sağlığa, ulaşımdan adalete, emniyetten enerjiye kadar her alanda yapılanların halka anlatılması gerektiğini, bunun için de AK Parti’nin tüm teşkilat mensuplarına görevler düştüğünü söyledi.

AK Parti’yi milletin kurduğunu, bugünlere milletin getirdiğini, geleceğe de gençlik ve kadın kollarıyla taşınacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeter ki biz milletimize layık olacak duruşu sergileyelim. Yeter ki biz milletimize hâkim değil hadim olmaya geldiğimizi herkese hissettirelim, gösterebilelim, gerisi kendiliğinden gelecektir” sözlerini ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından AK Parti Kocaeli Belediye Başkan Adayı Tahir Büyükakın ve 12 ilçenin AK Parti belediye başkan adaylarını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nu da sahneye çağırarak hizmetlerinden dolayı teşekkür etti.

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan’da için yorumlar kapalı 213461

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin Beşinci Toplantısı vesilesiyle gittiği Yunanistan’ın başkenti Atina’ya ulaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Atina Elefterios Venizelos Uluslararası Havalimanı’nda, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis, Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Çağatay Erciyes ve diğer ilgililer karşıladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da Atina’ya ulaştı.

“Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir” “Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir” için yorumlar kapalı 24437

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgemizin huzur ve esenliği için hükûmet olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son kabinemizden bu yana özellikle dış politikada gerçekten yoğun bir gündemi geride bıraktık.

Kuzey Afrika’daki en önemli ticari ortaklarımızdan Cezayir ziyaretimiz, enerji ve müteahhitlik sektörleri başta olmak üzere ekonomik ilişkilerimiz açısından oldukça başarılı geçti. Ziyaretimizi Cezayir’le aramızdaki konsey mekanizmasına stratejik boyut eklemek suretiyle adeta taçlandırdık. Cezayir, Filistin davasının önde gelen savunucuları arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanı kardeşim Tebbun’la görüşmemizde iki kardeş ülke olarak Gazze’ye ve Filistin davasına güçlü desteğimizi teyit ettik.

Çevrimiçi olarak düzenlenen G-20 Liderler Zirvesinde küresel ekonomideki son gelişmeleri gözden geçirme imkânı bulduk.

Geçtiğimiz hafta yaptığımız grup toplantımızda hem ülkemizin güncel siyasetine dair konuları, hem de partimizin mahalli idareler seçimleriyle ilgili hazırlıklarını değerlendirdik. Yaklaşık beş yıldır tam anlamıyla bir Fetret Devri yaşanan muhalefetin yönetimindeki belediyeleri, inşallah merkezinde hizmet, eser ve yatırımın olduğu gerçek belediyecilikle yeniden buluşturacağız.

“TERÖRÜ KAYNAĞINDA YOK ETME STRATEJİMİZİ BAŞARIYLA UYGULUYORUZ”

Millî Güvenlik Kurulumuzun kasım ayı toplantısında terörle mücadeleden bölgemizdeki gelişmelere kadar pek çok konuyu ele aldık. Terörü kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Suriye’nin kuzeyinde teröristlerden temizlediğimiz bölgelerde huzur ve güven iklimi hâkim. Tel Rıfat başta olmak üzere teröristlerin kümelendiği sınırımıza yakın alanları da inşallah eninde sonunda güvenli hâle getireceğiz.

Irak sahasında devam eden Pençe harekâtlarımızla bölücü terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Havadan ve karadan gerçekleştirdiğimiz nokta operasyonlarımızla teröristlerin üzerindeki baskıyı sürekli artırıyoruz. Sınırlarımız içinde bölücü örgütü bitme noktasına getirdik. Bundan 40 sene önce milletimizin başına musallat edilen terör belasından Türkiye’yi tamamen kurtarmakta kararlıyız.

Buradan bir kez daha terör örgütü eliyle ülkemizi sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye’nin güneyinde, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir terör yapılanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Operasyonlarımız neticesinde bitkisel hayata giren bölü terör örgütünü canlandırma, yeniden palazlandırma çabalarının farkındayız. Kimin ne yaptığını, kimin kiminle iş tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Daha önce yaptığımız gibi, bir gece ansızın gelerek tüm bu senaryoları yırtıp atmaktan çekinmeyiz.

Bu vesileyle, sınırlarımız içinde ve dışında cansiperane bir şekilde görev yapan kahraman güvenlik güçlerimize Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, yarılarımıza acil şifalar diliyorum.

Türkiye’nin sınırlarında ve ötesinde yürüttüğü harekâtların stratejini hâlâ anlayamayanlara veya anladığı hâlde hazmedemeyenlere şu kelamıkibarı hatırlatmak isterim: ‘Kimi kuyu kazar her gelen içsin diye, kimi kuyu kazar her gelen düşsün diye’ Biz, ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için her geçen içsin diye barış, huzur, dostluk, kardeşlik, güven, refah kuyuları kazıyor, herkesin hizmetine sunuyoruz. Kendi akıllarınca bize, ama aslında ülkemize ve milletimize kuyu kazanları da kendi kibirleriyle, hasetleriyle, husumetleriyle, kirli hesaplarıyla baş başa bırakıyoruz.

“İKLİM KRİZİ, KONTROLSÜZ BÜYÜMENİN, AŞIRI TÜKETİM HIRSININ BİR SONUCUDUR”

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz. Akdeniz çanağında yer alan Türkiye, aynı coğrafyayı paylaştığı diğer ülkelerle birlikte iklim krizinin can yakıcı sonuçlarını en çok hisseden, bundan en çok mağdur olan devletlerin başında gelmektedir. İklim krizi gerçeğiyle ne kadar erken yüzleşirsek, ülkemize yansımalarını da o derece hızlı kontrol altına alabiliriz.

İklim değişikliğinden bahsederken burada şu noktanın asla gözden kaçırılmaması gerekiyor: Bugün sekiz milyar insanın hayatını etkileyen bu krizin asıl müsebbipleri, gelişmiş, zengin, müreffeh Batılı ülkelerdir. İklim krizi, kontrolsüz büyümenin, aşırı tüketim hırsının bir sonucudur. Tabiatı bir emanet olarak değil de sömürülmesi gereken bir meta olarak gören zihniyet, son iki asırda dünyamıza çok büyük zarar vermiştir. Bu zihniyette köklü bir değişim olmadan iklim krizinin önüne geçemeyiz; Türkiye olarak her platformda bu gerçeği dile getiriyoruz.

Bir başka hakikat, iklim değişikliğiyle mücadelenin yeni adaletsizliklere, yeni sömürü düzenine yol açmamasıdır. Dünyayı en çok kirleten ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede mali açıdan daha fazla yük almaları kaçınılmazdı. Biz, insanlığa ve gelecek nesillere karşı mesuliyetimizin bir gereği olarak iklim değişikliği meselesinde elimizi taşın altına koyuyoruz. Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz eser miktarda olmasına rağmen, insanlığın ortak geleceğine katkıda bulunmak adına kendi imkânlarımızla çok önemli adımlar atıyoruz. Bu çerçevede ilan ettiğimiz net sıfır emisyon hedefine 2023 yılında ulaşmayı öngörüyoruz.

Dubai’de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nde tüm bu konuları artısı ve eksisiyle çok net biçimde ifade ettik. Zirve’de ayrıca Gazze’de yaşanan insanlık dramını gündeme taşıdık.

“KOMŞULARIMIZDAN BAŞLAYARAK BÖLGE ÜLKELERİYLE İŞ BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRECEĞİZ”

Dün ve önceki gün gerçekleştirdiğimiz Doha ziyaretimiz ise, hem Katar’la ikili ilişkilerimiz, hem de Körfez İş Birliği Konseyi’yle münasebetlerimiz bakımından oldukça önemliydi.

2014 yılında kurduğumuz Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi’nin 9. toplantısını başarıyla icra ettik. Komite toplantıları sırasında farklı alanlarda 12 belge imzaladık. Ziyaretimizin ikinci gününde Dönem Başkanı Katar’ın onur konuğu olarak Körfez İş Birliği Konseyi 44. Zirvesi’ne iştirak ettik. Konsey üyesi ülkelerle son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla yükselişle 23 milyar dolara çıkarttığımız ticaret hacmimizi daha da artıracağız.

Yarın Yunanistan’a gidiyoruz, ardından 18 Aralık’ta Macaristan’a bir ziyaret gerçekleştireceğiz. Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde komşularımızdan başlayarak bölge ülkeleriyle iş birliğimizi güçlendireceğiz.

Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda kat ettiği her mesafe, bizi Türkiye Yüzyılı’na bir adım daha yaklaştırmaktadır. Bu anlayışla, hem içeride hem de küresel düzeyde belirlediğimiz hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdürüyoruz. Hiçbir geçici sıkıntının, hiçbir sinsi çelmenin, hiçbir karanlık projenin bizi yolumuzdan alıkoymasına müsaade etmeyeceğiz. Hamdolsun, milletimiz bu hakikati görüyoruz.

İhtiyaç duyduğumuz her durumda bizim yanımızda yer alarak Türkiye Yüzyılı vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şükranlarımı sunuyorum.

“ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALIYORUZ”

Allah’ın izniyle insanımızı günlük hayatında sıkıntıya sokan meseleleri de birer birer çözüme kavuşturarak üstümüze serpilmeye çalışılan karamsarlık havasını darmadağın ediyoruz. En zoru geride kaldı, inşallah bundan sonra hep birlikte sürekli daha iyiye doğru gideceğiz. Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Hiçbir ekonomik mantıki ve ahlaki temeli olmayan fiyatlandırma davranışları, yerini rasyonel fiyatlamalara bırakmaya başladı. Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla atıyoruz.

Üretim, istihdam, ihracat ve büyüme tarafındaki olumlu tablo yeni rekorlarla sürüyor. Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduk. Böylece 13 çeyrektir süren kesintisiz büyüme trendimizi 14’e çıkardık. 2023’ün ilk 9 aylık döneminde ekonomimiz yüzde 4,6’lık büyüme kaydetti. Kaliteli ve sürdürülebilir büyüme hedefimizden en küçük bir sapma yoktur. Yılın ilk 11 ayındaki ihracatımız 234 milyar doları buldu. Son verilere göre, istihdam 32 milyona ulaştı, işsizlik oranı ise yüzde 9,2’lere geriledi.

Çalışan emeklilerimizde serzenişlere sebep olan sıkıntıyı da gideriyoruz. Meclisimizin onayından sonra ilk düzenlemeden istifade edemeyen 4 milyon 689 bin emeklimizin hesabına bir defaya mahsus beş bin liralarını suretle yatıracağız.

Aile ve Gençlik Fonu’nun kuruluşuyla ilgili yasal süreç tamamlandı. Üniversiteli gençlerimize seçim öncesi verdiğimiz ücretsiz internet ve indirimli teknoloji desteği sözümüzü tuttuk.

İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yönelik doğal gaz tüketim desteğini düzenli sosyal yardım programlarımıza dâhil ettik. Yıllık 900 ila 2500 lira arasında olan toplam 8 aylık ödeme miktarını 1500 ila 3500 liraya yükselttik. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza her ay aktardığımız kaynak tutarı da 450 milyon liradan 850 milyon liraya çıktı.

Daha 10 ay evvel yaşadığımız ve ülkemiz ekonomisine 104 milyar dolar ilave yük getiren deprem felaketine rağmen hiçbir insanımızı, 85 milyonun hiçbir ferdini ihmal etmiyoruz.

“YILBAŞINDA ÇALIŞANLARIMIZIN ÜCRETLERİNDE BİR ARTIŞ YAPILACAK”

Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerinde hem genel ekonomik dengeyi sarsmayacak, hem de onların kayıplarını telafi edecek bir artış yapılacak. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına 11 Aralık’ta başlanıyor. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyecek bir asgari ücret seviyesi hedefiyle bu süreç yönetilecek.

Önümüzdeki yılı dengeleri yeniden sağlamlaştırma, bir sonraki yıldan itibaren olan dönemi ise atılım süreci olarak görüyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda bıkmadan, usanmadan, durmadan mücadele etmeyi, yürümeyi, adım-adım hedeflerimize ulaşmayı sürdüreceğiz. Yeter ki 85 milyon olarak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, huzurumuza, mücadele azmimize sıkı sahip çıkalım, aramızda fitne fesat sokulmasına izin vermeyelim, gerisi sadece sabır ve vakit işidir. İnşallah 2028’i siyasi, ekonomik, beşeri ve askerî bakımdan bölgesinin ve dünyanın sayılı güçleri arasına girmiş bir ülke olarak karşılayacağız.

“GAZZE HALKINA UYGULANAN ZULME KARŞI ÇIKMAK İÇİN SADECE İNSAN OLMAK YETERLİDİR”

Türkiye, dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur var ise, inancına, rengine, kimliğine bakmadan onun yanında olmayı ilke edinmiş bir devlettir. Bu bizim medeniyetimizden, tarihimizden, kültürümüzden, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz bir haslettir. Gerektiğinde bedel ödeme pahasına şahit olduğumuz kötülükleri yapabiliyorsak, elimizle düzeltmenin, mümkün değilse dilimizle anlatmanın, ona da mani varsa kalbimizle buz etmenin gayreti içinde olduk. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Sadece son 70 yılımıza baktığımızda dahi bu yaklaşımın pek çok örneğini görebiliyoruz. Kore’ye bu hissiyatla gidip kan döktük, can verdik. Kıbrıs’taki soydaşlarımızı kurtarmak için bu hassasiyetle Barış Harekâtı gerçekleştirdik. Irak’ta, Suriye’de, Ukrayna’da ve daha pek çok yerde başı dara düşen insanlara kapımızı bu anlayışla açtık. İslam dünyasından, Türk coğrafyalarından, Afrika’dan, Güney Asya’dan sayısız insana bu vizyonla sahip çıktık. Karabağ’ın işgaline, Türkistan’daki zulme, Keşmir ve Arakan’daki haksızlıklara bu düşünceyle rıza göstermedik. Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya gönül coğrafyamızın her köşesine hep bu şekilde baktık. Bugün aynı onurlu duruşu Gazze’ye yönelik barbarlık karşısında Filistin halkının yanında yer alarak sergiliyoruz.

Tevfik Fikret’in, ‘Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, hakkın da görülmez kolu, dönmez yüzü vardır’ dizelerinde ifade ettiği gibi, bizim safımız yalnızca bükülmez kolu, dönmez yüzüyle hakkın yanı olabilir. Üstelik Gazze’de öldürülen binlerce çocuğun, kadının, yaşlının, masumun yanında yer almak için öyle çok derin, felsefi gerekçeler aramaya gerek de yoktur. Tolstoy’un ‘Bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyuyorsa insandır’ sözünde işaret ettiği gibi, Gazze halkına uygulanan zulme karşı çıkmak için sadece insan olmak yeterlidir. İsrail, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını elbette verecektir, bundan kaçış yok. Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum. Mülteci kamplarında uyguladığı katliamlar ve Gazze’de 7 Ekim’den bu yana işlediği savaş suçları, bu ülkeyi yönetenlerin yakın gelecekteki yargılanmalarında ayrı bir yere sahip olacaktır.

“İSRAİLLİ YÖNETİCİLER ER YA DA GEÇ İNSANLIK MAHKEMESİNDE YARGILANACAK”

Türkiye, kendisi gibi düşünen devletler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu meseleyi her platformda gündeme getirecek, takip edecek ve somut sonuçlara ulaşmasını sağlamak için sonuna kadar çalışacaktır. Evet, İsrailli yöneticiler er ya da geç insanlık mahkemesinde yargılanacak, hak ettikleri cezaları çekecek, tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklardır. Daha önemlisi, Netanyahu yönetimine bu cüreti veren, işlediği insanlık suçlarının üzerini örten Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaklardır. Şayet Amerika ve Avrupa ülkeleri İsrail’e sınırsız siyasi, askerî ve ekonomik destek vermemiş olsa, bu terör devletinin yöneticiler böylesine pervasız ve acımasız hareket edemezdi. Esasen Batının tarihi bu bakımdan oldukça karanlıktır, oldukça çirkindir, oldukça vahşi, gaddarlık örnekleriyle doludur. Biz bunların niyetini Bosna’dan, Makedonya’dan, Yunanistan ve Bulgaristan’dan, Çanakkale’den, Ermenistan’dan, Filistin’den, Irak’tan, Suriye’den, oralardaki vahşetlerinden ve sinsi oyunlarından biliriz. Dünyayı asırlardır Batı değerleri safsatasıyla oyalayanlar, sadece kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir değerleri olmadığını defalarca ispatlamışlardır. Esasen Batının ‘değerlerim’ diye sunduğu inanç, felsefe, hukuk ve bilim unsurlarının tamamı başka coğrafyalara ve toplumlara aittir. Batının inancı, Kudüs Nasıra, bu felsefe, Ege ve Batı Anadolu, hukuki itibariyle Akdeniz ve Roman, bilimi Endülüs ve doğu dünyası kökenlidir. Sadece barbarlık, gerçek anlamda Batıya ait bir vasıftır. Haçlı Seferlerinde 4 milyon, sömürgelerinde 50 milyon, birinci ve ikinci dünya savaşlarında 70 milyon insanı katleden Batı, hep bu vasfını sergiliyordu.

Gazze’deki vahşete ortak olan Batı, çalıp çırptığı tüm değerleri bir kenara bırakıp yine sadece mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket etmektedir. İsrail’e en küçük bir söz söyletmeyip Gazze’de yapılanları dile getirenlerin üzerine hoyratça giden Batı yönetimleri, bireysel düzlemde insan olma, kurumsal düzlemde devlet olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Aynı şekilde, Birleşmiş Milletler ve onun en önemli organı olan Güvenlik Konseyi gibi kurumlar da bu zulüm karşısında sergiledikleri acizlikle insanlığın ortak çatısı olma hürriyetlerinden iyice uzaklaşmışlardır. Genel Sekreter Sayın Guterres’in samimi çabaları, Güvenlik Konseyi’nin kimi daimi üyeleri tarafından engellenmiştir. Biz yıllardır ‘dünya beşten büyüktür’ diye haykırırken işte bu gerçeklere işaret, bu haksızlıklara isyan ediyorduk. Buradan açıkça söylüyorum; Batının etekleri altına saklanan İsrail yönetimi, zulmünü ne kadar tırmandırırsa sonuçta ödeyeceği bedeller de o kadar ağır olacaktır. Masum çocukları, kadınları, yaşlıları, silahsız ve çaresiz insanları dünyanın en modern savaş araçlarıyla öldürmek, sadece İsrail yöneticileri gibi korkaklara mahsus bir zavallılıktır. Gazze’deki bir avuç sivil karşısında yüreği de, bacağı da titreyen İsrail’in gerçek bir orduyla, gerçek bir güçle karşı karşıya geldiğinde paramparça olacağı muhakkaktır. İsrail yönetiminin böyle bir acı akıbete gerek kalmadan bir an önce aklını başına toplamasını ümit ediyoruz. Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun 1967 sınırlarında Doğu Kudüs’ün Başkenti olduğu coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kuruluşundan geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

“GÜVENLİ ŞEHİRLER İÇİN TEK ÇARE KENTSEL DÖNÜŞÜMDÜR”

Geçtiğimiz günlerde Marmara Bölgesinde yaşanan 5,1 büyüklüğündeki nispeten hafif sarsıntı, bizlere deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Bilindiği gibi Türkiye, Alpler’den Himalaya’lara uzanan kuşak içerisinde en fazla deprem riski taşıyan beşinci ülkedir. Topraklarımızın yüzde 66’sı, nüfusumuzun yüzde 71’i deprem açısından riskli alanlarda yer alıyor. Ülkemizde son bir asırda altı ve üzeri büyüklükte 231 deprem meydana geldi. Bu afetlerde 130 binden fazla canımızı toprağa verdik. Son olarak 6 Şubat depremlerinde 50 binden fazla insanımız yıkıntıların altında kalarak hayatını kaybetti. Rabbim, deprem şehitlerimize rahmet eylesin. Onları cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.

Bu coğrafyada yaşamak demek, deprem gerçeğiyle yüzleşmek, karşımızdaki tehlikeyi kabullenmek ve ona göre hareket etmek demektir. Önümüzdeki tablonun bize gösterdiği tek çözüm yolu, depreme dayanıklı binalar yapmaktır, yani kentsel dönüşüm dediğimiz bu adımı atmak ve bu adımı attık. Maalesef ülkemiz uzunca bir süre bu toprakların hakkını vermek yerine, hakkına giren bir anlayışla yönetildiği için diğer pek çok husus gibi deprem tehlikesi de göz ardı edilmiştir. Büyük yıkıma yol açan 1999 felaketi, bu meselenin yeniden ve güçlü bir şekilde gündeme gelmesine, standartların yeniden belirlenmesine vesile oldu. Biz de bu süreci daha ileriye taşıyarak 2012 yılında tarihimizde ilk defa kentsel dönüşüm yasasını çıkarttık. Yapı Denetim Kanunu başta olmak üzere konuyla ilgili mevzuatı güncelledik, geliştirdik. Kentsel dönüşüm yasasının çıktığı tarihten bugüne kadar hayata geçen projelerde Türkiye genelinde 480 milyar liralık yatırımla 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşümünü tamamladık. Hâlihazırda ülke genelinde yaklaşık 400 bin bağımsız bölümün dönüşüm süreci devam ediyor. Türkiye’de yaklaşık 31 milyon konut ve 5 milyon ticari alandan oluşan 36 milyon bağımsız bölüm var. Bunların 6 milyonu deprem riski altındadır. Üstelik bunların yaklaşık yarısının da acilen dönüşmesi gerekiyor. Dolayısıyla, güvenli şehirler için tek çare kentsel dönüşümdür. Kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğunun en son ve somut örneği 6 Şubat depremleridir. Bu hakikati görmezden gelmek, ertelemek, siyasi çıkarlar için istismarına yeltenmek çok açık ve net söylüyorum, ülkemize ihanet etmek demektir. Kentsel dönüşüm konusu Türkiye için tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu konu siyaset üstü, siyasi partiler üstü bir konudur.^

“TOKİ VASITASIYLA 1,3 MİLYON KONUTU HAK SAHİPLERİNE TESLİM ETTİK”

Hazreti Mevlana, ‘akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir’ der. İnancımızda da tedbir tevekkülden önce gelir. Hükûmet olarak kentsel dönüşüm konusuna ilk günden beri hep bu zaviyeden baktık. Vatandaşlarımızı gecekondu denilen sağlıksız yapılarla birlikte depreme dayanaksız yüksek katlı binalardan da kurtararak onları modern, güvenilir, dayanıklı yuvalara kavuşturmayı hedefledik. Zemin artı üç olsun, zemin artı dört olsun, bilemediniz zemin artı beş olsun dedik. Ve o günden bugüne inşaatlarımızı bu şekilde yapıyoruz. TOKİ Başkanlığımız bu sürecin öncüsü olarak gerçekten kritik bir rol üstlendi. Maruz kaldığı onca haksız, insafsız eleştirilere rağmen TOKİ vasıtasıyla şimdiye kadar 1,3 milyon konutu tamamladık, hak sahiplerine teslim ettik. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki attığımız her adımda tamamen ideolojik saiklerle hareket eden bir kesimi karşımızda bulduk. Akla hayale gelmedik bahanelerle ve hatta iftiraya varan kampanyalarla projelerimize sürekli takoz oldular. Ne kendileri bir iş yaptılar ne de bizim bu meseleyi çözmemizi istediler. Kanundaki boşlukları kullanarak yalan ve yanlış bilgilerle insanımızın aklını bulandırarak kentsel dönüşüm projelerimizi sabote ettiler. Maalesef bunun acısını depremin yıktığı birçok şehrimizde yaşadık. Vatandaşlarımızın canları ve mallarıyla bir daha böyle bedeller ödememesi için kentsel dönüşüm çalışmalarımızı bir üst seviyeye çıkarma kararı aldık. Bu amaçla geçtiğimiz Eylül ayında çok geniş bir katılımla Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şûrası düzenledik. Şûrada ortaya çıkan teklifler Şûranın en güzel neticesi de oydu, diğer çalışmalar ışığında yeni bir kentsel dönüşüm yasası hazırladık. Kanun teklifimiz geçtiğimiz aybaşında Meclisimizden onay aldı ve yürürlüğe girdi.

Yeni kentsel dönüşüm mevzuatının yürürlüğe girmesiyle birlikte muhalefet ve malum çevreler daha önce yaptıkları gibi hemen tezvirata başladı. Vatandaşın malına el konulacak, bu iftiradan başlayarak rantsal dönüşüm bühtanına kadar sayısız yalanı tedavüle soktular. Oysa kanunda ne böyle bir ifade var, ne de böyle bir durum söz konusu değildi. Düzenlemenin tek bir gayesi vardır o da kentsel dönüşüm sürecindeki engelleri ortadan kaldırmak ve dönüşüm sürecini hızlandırmaktır.

“BİNALARIN KENTSEL DÖNÜŞÜME DÂHİL EDİLMESİ SALT ÇOĞUNLUĞA BAĞLANDI”

Yeni kanunla kentsel dönüşüm konusunda yapılan değişiklikler şunlardır: Daha önce çok daha yüksek çoğunluk gerektiren çok sayıda bağımsız birime sahip binaların kentsel dönüşüme dâhil edilmesi salt çoğunluğa bağlandı. Yani bir binada oturanların yüzde 50’sinden 1 fazlası onay verdiği zaman kentsel dönüşüm ve inşaat ruhsatı alınabilmesi mümkün hâle getirildi. İmar planlarının ilan-askı ve itiraz süreçleri kısaltıldı. Tebligatların yapıların kapısına asılabilmesi, elektronik devlet üzerinden bildirilebilmesi ve muhtarlıklarda ilan edilebilmesiyle süreç hızlandırıldı.

Deprem riskinin en çok hissedildiği yerlerin başında gelen İstanbul’daki kentsel dönüşüm projeleri için yarısı bizden kampanyasının uygulanabilmesi amacıyla yasaya mali yardım hükmü de eklendi. Diğer şehirlerimizin her biri için de oranın şartlarına, ihtiyaçlarına, beklentilerine uygun özgün modeller geliştirilmesine imkân tanındı. Anlaşmazlıkların çözümü için arabuluculuk sisteminin devreye alınmasından, ihtisas mahkemelerine kadar çeşitli mekanizmalar getirildi. Dönüşüm alanlarında imar planlarının yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığınca onaylanması zorunluluğu getirilerek istismarların ve gecikmelerin önüne geçilmesi hedeflendi. Hak sahibinin borcunu ödeyememesi hâlinde dönüşen konut borcu nispetinde Hazine’ye teshil edilmesi ve yine hak sahibine ömür boyu ücretsiz tahsisine imkân verildi.

Yerleşime uygun olmayan bütün bu alanların riskli alan olarak belirlenmesi ve bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmemesi temin edildi. Kentsel dönüşüm projelerine kamu desteği için kaynak sağlayacak yöntemler geliştirildi. Yapılan tüm bu düzenlemelerin amacı kentsel dönüşümü hızlandırarak milletin ve şehirlerimizin can ve mal güvenliğini sağlamaktır.

Küçük çıkar kavgalarıyla veya kaygılarıyla kentsel dönüşüm projelerinin geciktirilmesinin önüne geçilebilmesi ancak bu şekilde mümkündür. Yeni kanunla getirilen düzenlemelerde herhangi bir rant sağlama amacı veya hak sahiplerinin başka bir bölgeye gönderilmesi söz konusu değildir. Kim bunun aksini iddia ediyorsa, müfteridir, yalancıdır, bu milletin iyiliğini istemiyor demektir.

“2024 YILI BÜTÇEMİZDE DEPREMZEDE ŞEHİRLERİMİZİN YENİDEN İNŞASINA 1 TRİLYON LİRA KAYNAK AYIRDIK”

Dönüşüm çalışmalarında Pazartesi günü 5.1 büyüklüğünde bir depremle sarsılan Marmara Bölgemize daha fazla özel önem vermemiz elbette sebepsiz değildir. Süreci diğer şehirlerimizde yönetmek ve hızlandırmak nispeten daha kolaydır. Ancak, İstanbul’un da içinde yer aldığı Marmara Bölgemizde yaşanacak bir felaketin, Allah korusun, tüm Türkiye’ye ağır maliyeti olacaktır; bu gerçek karşımızdayken başka türlü hareket edemeyiz. Amacımız, İstanbul’da her yıl 350 bin konut inşa ederek 5 yıl içinde acil dönüşüm gerektiren tüm binaları yenilemektir.

Tabi bu arada 6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldırmaya yönelik çalışmalarımızda en küçük bir aksaklığa, en küçük bir ihmale izin vermiyoruz, vermeyeceğiz. İnşasına başlanan 250 bin bağımsız bölümden 46 binini yılbaşından önce hak sahiplerine teslim edeceğiz, takip eden aylarda da biten konutların teslimini sürdüreceğiz.

Vatandaşlarımızdan gelen taleplere, bütün bunlara kulak vererek yerinde dönüşümü kolaylaştıracak hibe ve kredi desteklerini içeren yeni modelleri de devreye aldık. Yerinde dönüşüm projelerine başvuru sayısı 247 bini buldu. Sadece bölgedeki altyapı çalışmaları için 40 milyar liralık kaynağı ilgili kurumlarımızın kullanımına tahsis ettik. 2024 yılı bütçemizde depremzede şehirlerimizin yeniden inşasına 1 trilyon lira kaynak ayırdık. Deprem bölgesindeki şehirlerimizde sadece konut yapmakla kalmıyor, bu şehirlere kimliğini veren ticari alanları ve kültürel yapıları da yeniden ayağa kaldırıyoruz.

Ayrıca, bu şehirlerimizin meydanlarını, kent merkezlerini ve önemli ana caddelerini yine Hükûmet olarak biz yapıyoruz.

“81 VİLAYETİMİZİN TAMAMINDA PROJELERİMİZ DEVAM EDİYOR”

Aynı şekilde depremde zarar gören yollar ve ulaştırma yatırımlarıyla ilgili sorunları da yine biz giderdik, biz gideriyoruz. Deprem bölgesinde şu an yapım süreci devam eden yeni yolların toplam uzunluğu 180 kilometreyi buluyor. Deprem şehirlerimiz başta olmak üzere 81 vilayetimizin tamamındaki yol, otoyol, köprü, tünel, viyadük ve metro projelerimiz de devam ediyor.

Hava ve demir yolu ulaşımında açılışa hazır devasa yatırımlarımız var. Önümüzdeki dönemde yapımı tamamlanan ulaştırma projelerimizin resmî açılışlarını peyderpey inşallah yapmaya devam edeceğiz.

Hiç kimsenin ülkemizi depreme hazırlamadaki en önemli aracımız olan kentsel dönüşüm projelerini dinamitlemesine, yavaşlatmasına, sulandırmasına izin vermeyeceğiz.

Milletimizin de siyasi istismarcılara kulak asmayacağına inanıyorum. Bu konuda bize destek veren herkese şükranlarımı özellikle sunuyorum.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”

seers cmp badge