“Türkiye’yi bilim ve teknoloji alanında geleceğe hazırlamak için gereken adımları kararlılıkla atıyoruz” “Türkiye’yi bilim ve teknoloji alanında geleceğe hazırlamak için gereken adımları kararlılıkla atıyoruz” için yorumlar kapalı 75494

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kara Harp Okulu HGM Atlas ve HGM Küre Uygulamalarının Tanıtılması Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Ülkemizi her alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da geleceğe hazırlamak için gereken adımları kararlılıkla atıyoruz. Bu konuda, kamunun ve özel sektörün iş birliği şarttır. Aksi takdirde hedeflerimize ulaşamayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kara Harp Okulu HGM (Harita Genel Müdürlüğü) Atlas ve HGM Küre Uygulamalarının Tanıtılması Töreni’ne katıldı. Kara Harp Okulunda gerçekleşen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşma yaptı.

“TEKNOLOJİNİN NASIL BİR GÜÇ OLDUĞUNU KÜRESEL ŞİRKETLERİN PİYASA DEĞERLERİ ORTAYA KOYUYOR”

Konuşmasının başında Millî Savunma Bakanlığı Harita Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Harita Genel Müdürlüğü Küre ve Harita Genel Müdürlüğü Atlas Millî Harita uygulamalarının Türkiye için hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu uygulamaların geliştirilmesinde görev alan kamu ve özel sektör kurumları tebrik etti.

Belediye başkanlığı döneminde harita çalışmalarında Millî Savunma Bakanlığı’nın merkezinden başka hiçbir müracaat edilecek bir yer bulunmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir taraftan Google, bir taraftan Yandex aracılığıyla şimdi yaygınlaşmaya başladı. Fakat bizim çok daha ileriye gitmemiz gerekiyordu. Harita Genel Müdürlüğümüzün, Millî Savunma Bakanlığı çatısı altında şimdi güçlü bir şekilde ortaya çıkmış olması bizler için bir iftihar vesilesidir. Her türlü takdirin üzerindedir” dedi.

Yaklaşık yarım asırdır bilgi toplumundan, 21. asrın başından beri de dijital dünyadan söz edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilginin ve teknolojinin nasıl bir güç olduğunu, küresel şirketlerin piyasa değerlerinin en çarpıcı şekilde ortaya koyduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en değerli beş şirketinin tamamının, ilk 10 şirketin yedisinin dijital teknoloji veya bu altyapıya dayalı olarak çalışan hizmet şirketleri olduğunu vurgulayarak Başbakanlığı döneminde himaye ettiği, projelerini yakından takip ettiği, toplantılarına düzenli katıldığı alanlardan birinin de bilim ve teknoloji olduğunu anımsattı.

“TÜRK SAVUNMA SANAYİ YÜZDE 65 YERLİLİK SEVİYESİNE ULAŞTI”

Türk savunma sanayinin yüzde 65 yerlilik seviyesine ulaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilim ve teknolojideki gayretlerin sadece savunma sanayinden ibaret olmadığını, geniş bant internet abonesi sayısının 16 yılda 3 binden 74 milyona yaklaştığını, mobil telefon abone sayısının 23 milyondan 80 milyonun üzerine çıktığını açıkladı.

Türkiye’de elektronik devlet kullanıcı sayısının 41 milyonun üzerine çıktığı, fiber hatların uzunluğunun 345 bin kilometreye dayandığı ve abone sayısının 2.7 milyon olduğu bilgisini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın çevresine yerleştirilen yeni uydular ve hâlen hazırlığı sürdürülen üç yeni uydu ile Türkiye’nin bu alanda da yerini alma gayretinde olduğunu, geçen haftalarda kuruluşu gerçekleştirilen Türkiye Uzay Ajansı ile uzay çalışmalarında yeni bir aşamaya geçtiklerine inandığını sözlerine ekledi.

“ARAŞTIRMA-GELİŞTİRME MERKEZLERİMİZİN SAYISI BİNİ GEÇTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, araştırma-geliştirme merkezlerinin sayısının bini geçtiğini, tasarım merkezlerinin 300’e yaklaştığını ve teknopark sayısının 81’i bulduğunu belirterek Türkiye’nin sanayide ve teknolojide kat ettiği mesafenin, diğer alanlardaki gayretlerin de altyapısını oluşturduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanlığında kurulan bir sistemle 81 ildeki tüm yatırımların takip edildiğini, Devlet Bilgi Koordinasyon Merkezi ile tüm kurumlardan acil durum bilgi akışını koordine ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dünya 18. yüzyıldan beri bilim ve teknolojinin iç içe geçerek insanların günlük hayatlarında çok büyük değişimlere yol açtığı bir dönemi yaşıyor. Sanayi devrimi, insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Önce su ve buhar gücüyle, ardından elektrik gücüyle yükselişe geçen sanayi devrimi, geçtiğimiz asırda bilgi teknolojileriyle zirve yaptı, zirveye ulaştı. Üretim süreçlerinin otomasyonu, bilgisayar ve yazılım teknolojilerinin önünü açmıştır. Bu yüzyılın başından itibaren ise dünya yeni bir yöne doğru evrilmeye başladı. Her ülke bu yeni döneme kendi hedeflerine göre isimler veriyor. Mesela, Almanlar buna endüstri 4.0 diyor. Buna karşılık Japonlar toplum 5.0 yaklaşımı üzerinde çalışıyor. Amerika’da yaşam 3.0, dördüncü devrim, birey 4.0 türü tartışmalar var. Biz ise millî teknoloji hamlesi ve dijital Türkiye diyerek bu süreçte yerimizi alıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yüzyılın belirleyicisinin üretim gücü ve buradan elde edilen katma değer olduğuna vurgu yaparak, “Nasıl ülkemizin her karış toprağı bizim için canımız pahasına bir değere sahipse, her byte veriye aynı gözle bakmalıyız. Bugün artık kendi ürettiğimiz verinin ülkemizin kontrolünde olması da, siber dünyadan gelecek saldırılara karşı gereken tedbirlerin alınması da başlı başına bir millî güvenlik meselesidir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçtikten sonra elektronik devlet ve siber güvenlik koordinasyonunu aynı çatı altında toplayacak önemli bir adım attıklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve millî yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi, millî yazılımların desteklenmesi, kritik altyapıların korunması gibi konuları da aynı kapsamda değerlendirdiklerini sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu işlerin kararlılıkla ve yetkin bir şekilde yürütülmesi için direkt kendisine bağlı olarak dijital dönüşüm ofisinin görevlendirildiğini, sadece mevcut veriyi muhafaza etmek, anlık veriyi takip etmek amacıyla değil, bu veriyi işleyerek anlamı hâle getirecek ve kullanılabilir hâle getirilecek adımları attıklarını bildirdi.

“YAPAY ZEKÂ, HER ALANDA DÜNYANIN GELECEĞİNE DAMGA VURACAK YEPYENİ BİR DEVRİM”

Bu süreçte yapay zekânın öne çıkmasının kaçınılmaz hâle geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapay zekânın her alanda dünyanın geleceğine damga vuracak yepyeni bir devrim olduğunu, bu değişimin kontrollü gerçekleştirilememesi hâlinde çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya gelinebileceğini dile getirdi.

Her geçen gün daha da büyüyen verinin yapay zekâ ile işlenmeye başlanmasıyla gelişmelerin hızının geçmişle mukayese edilemeyecek derecede artacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapay zekânın etkin kullanımının sadece üretim ve hizmette değil yönetim ve karar alma süreçlerinde de köklü değişikliklere yol açılacağını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında kullanılan yöntemleri geçmişteki operasyonlarla karşılaştırmanın mümkün olmadığı vurgusunda bulundu. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, yapay zekâ nereye varırsa varsın insanın her şeyin merkezinde olmaya devam edeceğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm çalışmaları insan merkezli bir anlayışla yürütmeyi sürdüreceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizi her alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da geleceğe hazırlamak için gereken adımları kararlılıkla atıyoruz. Bu konuda, kamunun ve özel sektörün iş birliği şarttır. Aksi takdirde hedeflerimize ulaşamayız. Açılışını yaptığımız harita uygulamaları bu iş birliğinin başarılı bir örneğidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsanı metalaştıran, eşyayı ve bilgiyi insana değil insanı eşyaya ve bilgiye hizmet eder hâle getiren anlayış, bizim medeniyetimizle ve kültürümüzle bağdaşmaz. Bizim mutlak sorumlu olduğumuz tek güç Rabbimizdir. Onun dışındaki her şey, her faaliyet, her üretim insan içindir. Türkiye olarak bizi orta üst ve üst gelişmişlik derecesine sahip ülkelerden ayıran en önemli özellik bana göre, işte bu anlayışımızdır” şeklinde konuştu.

“SURİYE’DE İNSANİ AMAÇLARLA BULUNAN TEK ÜLKE TÜRKİYE’DİR”

Türkiye’nin mültecilerin Akdeniz’de sulara gömülmesine izin vermediğini, sınırlarına dayanan göçmenlere hiç tereddüt etmeden kollarını açtığını, ekmeğini bölüştüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak’ta, Suriye’de, Kuzey Afrika’da, Güney ve Güneydoğu Asya’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da nice krize, nice trajediye bu anlayışla müdahil olduklarını sözlerine ekledi.

Türkiye’nin insani yardımda millî gelire oranla dünyada bir numara olduğunu, dünyanın en zengini, dünyanın en büyüğü denilen ülkelerin bu konuda Türkiye’nin çok gerisinde yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelişerek, kalkınarak, büyüyerek, zenginleşerek elde ettiğimiz gücü sadece kendi çıkarlarımızı ve refahımızı tahkim etmek için değil kendimizle birlikte tüm kardeşlerimiz, tüm insanlık için kullanıyoruz” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’deki yürüttüğü askerî operasyonların bir amacının da kendi sınırlarını güvenlik altına almaksa diğer amacının da oradaki insanların huzurunu sağlamak olduğunu yineleyerek dün gerçekleştirdiği Rusya seyahatinin ana eksenini de bu anlayışın oluşturduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buradaki huzuru nasıl sağlarız, Afrin’de nasıl sağlarız, İdlib’de nasıl sağlarız, Cerablus’ta nasıl sağlarız, Suriye’nin özellikle bize yakın olan bölgesinde ki Sayın Trump’ın ifadesiyle o 20 mil, yani şöyle açarsak 30-32 kilometre derinlikte bunu nasıl sağlarız. Bütün bu çalışmalar bunun için. Yoksa bizim Suriye’de işgal diye bir derdimiz yok. Bize 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarımız yeter. Ama biz buraya nereden geldik? Biz buraya 20 milyon kilometrekarelik topraklardan kaybede kaybede kaybede 780 bin kilometrekareye geldik. Biz sıradan bir kabile devleti değildik. Ve şu anda da biz bir kabile devleti değiliz. Biz anlı, şanlı bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yiz. Ve burada topraklarımızda en ufak bir parselasyona müsaade etmeyiz. Açık söylüyorum; Suriye’de insani amaçlarla bulunan tek ülke Türkiye’dir. Bölgedeki diğer tüm güçlerin ajandalarında başka hesaplar, başka projeler vardır.”

“NEREDE BİR DARBE GİRİŞİMİ VARSA HEPSİNİN KARŞISINDAYIZ”

Siyasi, ekonomik, askerî güce sahip olmayan hiçbir ülkenin gözünün yaşına bakılmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, Ege’de yaşanan gerginliklerde, Asala terör örgütünün saldırılarında, bölücü terörle mücadelede, Karabağ’ın işgalinde, Bosna’da yapılan katliamlarda, Irak’ın işgalinde, Avrupa’da Türklere yönelik ırkçı saldırılarda, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde diğer tüm üyelerden farklı muamelelere maruz kaldığında, Suriye’deki krizde, DEAŞ ve PKK-YPG teröristlerine karşı yürütülen mücadelede bu gerçeğin görüldüğünü ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 yıldır Türkiye’yi her alanda güçlendirmenin, büyütmenin, kendi ayakları üzerinde durdurabilmenin mücadelesini verdiklerine işaret ederek, “Düştüğümüzde tekme atmak için bekleyen o kadar çok kesim var ki, ne olursa olsun ayakta kalmanın önemini çok iyi biliyoruz” dedi.

Türkiye’nin son beş, altı yılda başına gelen her hadisenin Türkiye’yi tökezleterek düşürme projesinin bir parçası olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İşte 1998, Suriye’yle Türkiye arasında bir Adana Mutabakatı imzalanmıştır, bunun altında bir yerde bölücü terör örgütünün bize teslimi yatıyordu. Şimdi tabi dünkü seyahatten sonra Sayın Putin’le de yaptığımız görüşmelerle bu Adana Mutabakatının yeniden gündeme gelmesi, bunun üzerinde ısrarlı bir şekilde durmamızın gerekliliğini daha iyi anlıyoruz. Biz demokrasiye inanmış bir ülke olarak, demokrasiye inanmış bir Cumhurbaşkanı olarak, tüm heyetimle, tüm ekibimle, dünyanın neresinde olursa olsun nerede bir darbe girişimi varsa ayırt etmeksizin biz hepsinin karşısındayız, zira sandıktan gelene herkes saygı duymak zorundadır. Eskiler, ‘kula bela gelmez Hakk yazmayınca, Hakk bela yazmaz kul azmayınca’ diyor. Evet, 15 Temmuz’da bu ülkenin, bu milletin istiklaline ve istikbaline göz dikenler, eskilerin demiyle azanlar belalarını bulmuşlardır.”

“TÜRKİYE’Yİ FETÖ BELASINDAN TAMAMEN TEMİZLEYENE KADAR MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’ye karşı yürütülen mücadelede en küçük bir tereddüt, gevşeme ve gerilemenin asla söz konusu olmadığının üzerinde durarak, “Bu ülkeyi FETÖ belasından tamamen temizleyene kadar mücadelemiz sürecektir. Darbecilerin gözlerin kan bürümüş şekilde sokakları ateşe boğdukları anlarda dahi bu anlayıştan taviz vermedik, mücadelemizi hep adaletin, hukukun, kanunun, kolluğun, savcının, hâkimin her zaman ve herkese lazım olduğu bilinciyle yürüttük” şeklinde konuştu.

FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya, kendi çıkarlarına alet etmeye çalışanlara da izin vermediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadeleyi yürüten kurumların 15 Temmuz öncesinden daha güçlü, şeffaf, motivasyonlu olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Savunma Üniversitesinin de 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında Türkiye’nin en büyük kazanımlarından biri olduğunu söyleyerek, üniversitenin tüm çalışmalarında yanlarında yer alacaklarını bildirdi.

Tanıtımı yapılan uygulamaların hayırlı olması temennisini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kara Harp Okulunun öğrencilerini tebrik ederek konuşmasını tamamladı.

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge