Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya ve televizyon ortak yayınına katıldı Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya ve televizyon ortak yayınına katıldı için yorumlar kapalı 89258

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vahdettin Köşkü’nde Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman’ın moderatörlüğünde düzenlenen sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gündeme ilişkin soruları cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart seçiminin ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine yönelik yaptıkları tüm sandıkların tekrar sayımına yönelik talepleri kabul edilseydi, İstanbul’da yeniden seçime gitmeye gerek olmayabileceğini belirterek itirazlar neticesinde 16 bin gibi bir farkın ortaya çıktığını, burada ciddi bir suistimalin olduğunu söyledi.

Pazar günü yapılacak seçimle Batı’nın neden çok ilgilendiğinin düşündürücü olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün, yabancı basınla bir toplantım oldu. Bazı basın mensupları İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri tabii manidar. 31 Mart seçimlerinde çok çok ciddi saldırılar da oldu. Hele hele Yunan basını bu işin üzerine çok farklı gitti” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar günü yapılacak seçimin sonucuna, sandıktan ne çıkarsa “başımız, gözümüz üstüne” diyeceklerini ve geleceğe yöneleceklerini belirtti.

“VALİ BİR İLDE CUMHURBAŞKANINI TEMSİL EDER”

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun Ordu Valisi Seddar Yavuz’a yönelik sözleri anımsatılarak, “Sandık ve millî iradeyle var olmuş bir siyasi lidersiniz. Burada sanki seçilse bile başkanlık verilmeyecek gibi bir algıdan söz ediliyor. Bu algı doğru bir algı mıdır?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevap verdi: “Burada hukuki durum ne ise bu küfrün karşılığı ne ise bununla ilgili olarak Sayın Valimiz kendisine yapılan küfürle ilgili olarak, bu işi savcılığa, yargıya taşıma kararlılığında. Sağ olsun burada seçimin ardından bu savcılık müracaatını yapma ferasetini de gösterdi. Burada kararı kim verecek? Yargı verecek. Yargı bu konuyla ilgili olarak, yani bu ülkenin Valisine ‘it’ demenin ne olduğunun yasal olarak kararını verecek merci odur. Burada zaten yasalarımızda bir ilin valisine, yöneticisine bu tür küfürlerin karşılığı oralarda belli. Kaç yıldan kaç yıla, bu belli. Ben İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanıyken okuduğum bir şiir sebebiyle mahkûm oldum. Bu mahkûmiyetimle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar mı? Aldılar. Bu ise henüz belediye başkanı olmadan, bir ilin valisine küfrediyor. Ben küfretmedim. Devletin resmî yayın organlarında yer alan bir şiiri okudum ve bundan mahkûmiyet aldım 10 ay. 4 ay 10 gün yattım. Ama elimden neyi aldılar? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını aldılar.”

Valinin bir ilde Cumhurbaşkanını temsil ettiğini ve kendisinin de Cumhurbaşkanı olarak valiye sahip çıkmak durumunda olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devletin valisine hakaret edeceksin, polisin üzerine yürüyüp küfür edeceksin. Sonra mağdur edebiyatı yapacaksın, böyle bir şey olmaz. Bu, hukuk içinde olacak olan bir şey. Benim orada zaten yapamaz dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi hâlinde zaten bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur, özellikle bu tür yargı süreci içinde belli bir süreyi aşan bir cezayı alması hâlinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten görevine devam eder. Göreve gelmeden bu işi yapması suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa bu benim kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse,  belediye başkanlığım benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine, Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin darbeyle cezaevine gönderilmesinin ardından CHP’li trollerin “Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak” dediklerini anımsatarak Mursi’nin mahkeme salonunda hayatını kaybetmesinin ardından yine trollerin devreye girerek, “Erdoğan’ın akıbeti de aynen Mursi gibi olacak” dediklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Pazar günü ile alakalı şeyim, bir zihniyet çatışmasında bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak ki bunlar Erdoğan’ı oraya oturtuyorlar. Bir tarafta Binali Bey’in durumu var. Binali Bey’in durumu da benim bir belediye başkanı adayım olarak bizler de Mursi zihniyetini bunların anlayışına göre temsil etmiş oluyoruz” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı basınının kendisine saldırdığını, Alman basınının arkasında ise FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütlerinin bulunduğunu ve bu durumun neyin nerede oturduğunu göstermesi bakımından çok manidar olduğunu söyledi.

“BU ADİL BİR TARTIŞMA OLAMAZ”

Bir soru üzerine, Cumhur İttifakı’nın Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı televizyon programını beğenmediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda objektif bir yönetim anlayışının olmadığını, soruların soruş şeklinden süreye, İmamoğlu’na “başkan”, Yıldırım’a “başkan adayı” hitabına varıncaya kadar moderatörün ciddi tarafgirliği olduğunu dile getirdi.

Programdan ÜÇ gün moderatör ile CHP adayının bir otelde görüştüğünün tespit edildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birisi diyor ki, ‘Beş dakika 10 dakika görüştük’,  öbürü ’15 dakika filan’ sonunda iş ortaya çıktı, 45 dakika bunların orada görüşmesi var.  45 dakika orada görüşürken de bütün doneler, ne tür sorular  sorulacak ki bu tamamen bir soru çalma sanatıdır. Bu, tamamen FETÖ’cülerin işidir” diye konuştu.

CHP adayının programa soruları bilerek hazırlandığını, yayında gösterdiği kartonların da bunun kanıtı olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok ilginçtir, moderatör soruyu soruyor, sorduktan sonra da oradan, o başlıklara göre o karton çıkarılıyor o gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu?  Böyle de ‘Çok doğru, çok adil bir moderatörlük yaptım’ nasıl diyeceksin. Bunlar dersi 45 dakika çalıştılar, soruları vesaire hepsi. Şimdi bu adil bir tartışma olamaz. Nitekim adil olmaktan çıktı tabii bu hem siyasi hem ahlaki değerlere ters bir tartışma hâlini aldı” ifadelerine yer verdi.

“BİR MODERATÖR OLARAK KENDİNİ BİTİRMİŞTİR”

“Bu, bir moderatör olarak kendini bitirmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından herhalde makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Şimdi tabii öyle veya böyle o akşam ki tartışmanın da hasılasını Pazar günü sandıklarda göreceğiz. İster buralarda hırsızlıklar şunlar bunlar olsun. Öyle veya böyle bu netice kendini çok açık net zaten gösterecek” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sürecinde yaşanan Ordu Valisi ve polislerle ilgili konular, sandıklarla ilgili yapılan çeşitli hırsızlıklarla ve son olarak da bir otelde moderatörle görüşmenin CHP adayının ne kadar sorumsuz olduğunu gözler önüne serdiğini söyledi.

İdeolojik yaklaşımların bu tarz televizyon programlarını bozduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte Deniz Baykal ile bir programa katıldığını, kendisinden çok çok deneyimli, tecrübeli bir lider olan Baykal ile tartışma programına katıldığını ve herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de yarın da artık belli bir deneyime sahip bir lider olarak ben herkesle bu tür müzakerelere, tartışmalara girerim. Bütün mesele, işte şimdi burada da gördüğümüz gibi bir moderatör olayındaki neticedir”  dedi.

“İSTANBUL’A BİRÇOK ESER VE YATIRIM KAZANDIRDIK”

Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı programın, ABD’de en son Donald Trump-Hillary Clinton arasındaki tartışmanın benzeri gibi olması için çalıştıklarını ancak programın bundan çok farklı geliştiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Binali Yıldırım’ın programdaki performansına ilişkin soruya şöyle cevap verdi: “Burada performansı değerlendirirken daha dinamik bir görünüm sergilemek ve bir diğer tarafta da tecrübesiyle bilgisiyle birikimiyle ağırlık serdeden bir aday olarak bunu değerlendirmek. Bir de bu iki şekli ile ele aldığımız zaman, Binali Bey’in duruşunda bir olgunluk, derinlik var. Kalkacaksın İDO Genel Müdürü olarak yola çıkacaksın, ondan sonra milletvekili olacaksın ve 10-11 yıl Ulaştırma Bakanı yapacaksın, öbür taraftan Başbakanlık ardından Meclis Başkanlığı… Şu anda bu ülkenin 81 vilayetinin her yerinde, yollarından, altyapısına, üst yapısına varıncaya kadar, havalimanına varıncaya kadar Binali Bey’in Başbakanlığım döneminde elinin değmediği yer yok.”

Binali Yıldırım’ın rakibinin ihtiyarlara ücretsiz otobüsten bahsettiğini onu da zaten kendi döneminde yaptığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP adayının öğrencilere burstan bahsettiğini bunun da yalan olduğunu çünkü kendi belediye başkanlığı döneminde öğrencilere verdiği bursun CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurusuyla kaldırıldığını, belediyelerin öğrencilere burs veremez hâle getirildiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediye başkanlığı görevinden sonra da Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde de İstanbul’daki AK Parti belediyesini hiçbir zaman ihmal etmediğini vurgulayarak kendinden sonraki büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının da başarılı olduklarını, İstanbul’a birçok eser ve yatırımı kazandırdıklarını anlattı.

“İSTANBUL’DA HER TÜR METRO YATIRIMI GERÇEKLEŞTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde İstanbul’un nüfusunun 8.5 milyon olduğunu anımsatarak, yaptığı kavşaklar, alt ve üst geçitler, toplu taşımada kullanılan otobüslerin modernleştirilmesi gibi birçok ilki gerçekleştirdiğinin altını çizdi.

İstanbul’da her tür metro yatırımının gerçekleştiğini, Üsküdar- Çekmeköy arasındaki metronun uzaktan kumandayla gittiğini, bunun da Marmaray’la bütünleştiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine Kadıköy’den  Kartal’a metro sisteminin kurulduğunu, Mecidiyeköy’den havalimanına kadar yapımının devam ettiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar, bunların israf dediği kalemlerle yapılan yatırımlar. Sayıştay böyle bir tespit yapmadık, dedi. Ama Beylikdüzü’nde böyle bir tespiti yaptıklarını da yine Sayıştay kendisi açıkladı. Yani yalan üzerine bu işler bina edilmez. Hele hele belediyecilikte bu tür yalanlara başvurmanın çok da faydası yok” diye konuştu.

“İSTANBUL’UN SADECE ÇÖP SORUNUNU DEĞİL, SU VE HAVA KİRLİLİĞİ SORUNLARINI DA ÇÖZDÜK”

Belediye başkanlığı döneminde İstanbul’u çöpten temizlemenin en büyük ideali olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönem İstanbul’da Habitat 2 Toplantı’sı yapıldığını ve toplantının sonuç bildirgesinde İstanbul’un “dünyanın en temiz şehirlerinden” biri olarak girdiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un sadece çöp sorununu değil, su ve hava kirliliği sorunlarını da çözdüklerine işaret etti.

İstanbul’a dair anlattığı CHP döneminde yaşanan susuzluk, hava kirliliği, çöp dağları gibi olayları gençlerin bilmediğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ailelerin İstanbul’un eski hâllerini çocuklarına ne kadar anlattıklarını bilemediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda üniversite gençliğinin 1994 ve şu anda ülkenin ne durumda olduğunun değerlendirmesini yapmadığını dile getirerek, “O bir kırılma noktasıydı aslında. Siyasi hayatta bir dönüm noktası. Ülkemizde sağlam bir belediyecilik anlayışını kazandırdık ve ondan sonra tırmanış, yarış, rekabet başladı yerel yönetimlerde” dedi.

“BELEDİYELER GENÇLİĞİN YAŞAM KOŞULLARININ DÜZELTİLMESİ İÇİN ÇALIŞMALAR YAPABİLİR”

Belediyelerin gençliğin yaşam koşullarının da düzeltilmesi için çalışmalar yapılabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Binali Yıldırım’ın özellikle “yarı istihdam” diye söz ettiği projenin Çin’de de farklı uygulamaları olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşu şöyle anlattı: “Mesela, yarım gün okuldasınız, yarım günden sonra Samsung firmasına gidersiniz, çalışırsınız. Size firma karşılığında belli bir bedel öder. Bu hem stajdır hem de ücreti öyle alırsınız. Türkiye’de teknoparklar oluşturduk, Teknoparklarla devlet olarak biz bu işi yapmalıyız, yapıyoruz ama belediyelerde bunu aynı şekilde, diyelim ki İstanbul bu işe müsaittir, her büyükşehir için konuşamayız. İstanbul için sanayi kuruluşlarında buna benzer yarım gün istihdamla bunun adımlarını atmakta fayda var. Çalışmadan belli bir parayı ödemek zaten şu anda yasal değil. Bunlar da gençliğimiz çok farklı bir yere doğru kaydırır diye düşünüyorum.”

İstanbul’a gelen yatırımcıların kentte turizm yatırımı yapmak için yer istediğini, şehirdeki otellerin doluluk oranlarının yüzde 100’lere ulaştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belediyeciliği buralara özellikle kaydırmamız lazım. Belediyecilikte mimaride çok farklı bir süreci yakalamamız, kentsel dönüşümle beraber yapılaşmayı nasıl yapacağımızın üzerinde durmamız gerekiyor” diye konuştu.

“1994 TÜRKİYE’DE SADECE BELEDİYECİLİKTE DEĞİL, SİYASETTE DE BİR KIRILMA NOKTASIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1994 Türkiye’de sadece belediyecilikte değil siyasette de bir kırılma noktasıdır. Onu başardığımız için bizim 1994 ruhunu yeniden yakalamamız gerekiyor. O dönemde kurduğumuz gönül köprülerini sağlamlaştırmamız lazım” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehir planlamacılığı, mahalle temelli kentsel dönüşüm, çevre dostu şehircilik gibi kritik alanlarda mimarinin korunduğu şehir ruhunun yaşatıldığı, eski mahalle kültürünün oluşturulduğu anlayışa gidilmesi gerektiğini anlattı.

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun “özgürlük” söylemlerini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir belediye özgürlük konusunda ne yapabilir?” diye sordu.

Bu konunun merkezi yönetimini görev sahasında olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merkezi yönetimler bu işin önünü açarsa burada özgürlük mücadelesi kazanılır. Bir belediyenin kalkıp da özgürlükle ilgili bir yasal düzenleme yapma hakkı var mı? Yok. Ama şu anda Türkiye’de biz, gerek anayasal gerek yasal olarak özgürlükler konusunda her türlü yasal düzenlemeleri yapmış bir iktidarız” değerlendirmesinde bulundu.

“KÜRT KARDEŞLERİMİZ ŞU ANDA HER TÜRLÜ HAKKA SAHİP”

AK Parti iktidarıyla Kürt vatandaşların birçok hakka kavuştuğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Biz göreve geldik, Türkiye’de benim Kürt kardeşlerim, acaba semtlerinde radyo, televizyon şu ya da bu, bu tür şeyler kullanabiliyor muydu? Kullanamıyordu. Propagandalarında böyle bir şey yapabiliyor muydu? Yapamıyordu. Cezaevinde oğlunu ziyarete giden bir Kürt anne evladıyla Kürtçe konuşamıyordu. Sokaklara vesaire bu tür isimleri veremiyorlardı. Bizim gelişimizle bütün bunları yapar hâle geldiler mi? Geldiler. Parlamentoda temsilcileri var mıydı? Partilerini kurarak Parlamentoya da girdiler mi? Girdiler. Parlamentoda ilk üç sırada yerlerini aldılar. Böyle bir konuma geldiler. Tabii bütün bunlarla beraber, bu özgürlüğü bunlar yasalar içerisinde gerekli şekilde maalesef kullanmadılar, kullanmıyorlar. Yasa ne müsaade ediyorsa sen de onu yapacaksın.”

“Kürt kardeşlerimiz şu anda her türlü hakka sahip. Bunun yanında her kim bir Kürt kardeşimin herhangi bir hakkını gasp etmeye kalkarsa karşısında Hükûmetimizi bulur” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet tarihi boyunca Güneydoğu’ya AK Parti iktidarlarından daha fazla hizmet vermiş başka bir iktidar bulunmadığının altını çizdi.

Hakkari, Şırnak, Ağrı, Kars, Iğdır gibi Kürt nüfusunun yoğun olduğu yerlere çok büyük hizmetler götürdüklerini bu illerin hepsine havalimanları yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada Kürtler var, burada HDP ağırlıklı bir parti, dolayısıyla buralara buraya bu tür yatırımları niye yapayım? Biz böyle bir şey demedik ki? Burası bizim vatan topraklarımız dedik, Batı’da ne varsa buralarda onlar da olacak dedik ve bu yatırımların hepsini yaptık” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürt vatandaşlarımın, kardeşlerimin yaşadığı yerler dediği zaman akla Diyarbakır’ın geldiğini ancak Gaziantep, Şanlıurfa, Erzurum, Malatya, Kahramanmaraş gibi illerinde bu bölgeye girdiğini, Kürt vatandaşların yoğun yaşadığı şehirler olduğunu ve buralarda AK Parti’nin açık ara birinci parti olduğunu vurguladı.

“BİZ SADECE MHP İLE KURMUŞ OLDUĞUMUZ CUMHUR İTTİFAKI İLE BU SÜRECİ GÖTÜRÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İmamoğlu’na eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıkça destek çağrısında bulunduğunu, terör örgütü PKK’nın dağ kadrosunun da İmamoğlu’na destek açıklamalarında bulunduğunu söyledi.

“Tabii çok ilginç olan nedir? Burada da Apo’nun yaptığı açıklamadır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın bugün basına yansıyan HDP’nin bu seçimde tarafsız kalması gerektiği yönündeki açıklamasında iktidarın bir katkısı olup olmadığı sorusuna şöyle cevap verdi: “Olaya ben şöyle bakıyorum, bizim derdimiz o değil, çünkü oralardan bize ne gelir gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada aslında bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP, PKK kanadında yaşanan bu savaş, tabii Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine doğru bir kayma gösteriyor. Hatta daha da ileri, dağ da bu işin içerisinde. Ben bunu biraz daha ileri taşıyorum, Avrupa da. Bu süreç içerisinde Öcalan, kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor. Bununla ilgili de çok sert açıklamaları var. Yani Demirtaş’a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği inancında ve bu ihaneti sebebiyle de onlara yönelik kesin tavırları var. Bu süreç içerisindeki yaptığı açıklamada tabii ‘Eğer siz beni destekliyorsanız, eğer benim arkamda olan bir partiyseniz, ben sizin ne oraya ne şuraya değil, siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız ve burada bunların herhangi birinden yana değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız gibi bir havanın içerisinde.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü PKK’nın bir kanadının CHP adayına destek verdiğinin altını çizerek, “Hamdolsun Cumhur İttifakı’nın Binali Bey’in bunların hiçbiriyle ne ilgisi ne alakası yok. Böyle bir zaten şu ana kadar da verilmiş olan bir mesaj söz konusu değil. Biz sadece Milliyetçi Hareket Partisiyle kurmuş olduğumuz Cumhur İttifakı ile bu süreci götürüyoruz. Bu konuyla ilgili olarak da zaten böyle bir desteğin gelemeyeceğini herkes biliyor” sözlerine yer verdi.

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın mesajında bir liderlik mücadelesi gördüğünü, mesajın Selahattin Demirtaş ve örgütün dağ kadrosuna verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir siyasetçi olarak zaten ister istemez bu konuların hepsiyle belli bir ilgimiz olur. Ancak burada bir şeyin üzerinde durmamız lazım o da ben Kürt kardeşlerimin istismarına özellikle üzülürüm” dedi.

Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım’ın Millî Gazeteyi ziyaret etmesini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Binali Yıldırım Bey üzerine düşeni bana göre yaptı ve ziyaret etmesi gereken, şu anda Saadet Partisi’nin üst yönetimindeki temsilcilerini ziyaret etti. Bu Binali Beyin şu anda göstermiş olduğu bir nezakettir. Bununla da kalmadı, kalmadık. Biz başka ortak dostlarımızı da burada devreye sokmak suretiyle, yani ‘Bu gidiş doğru bir gidiş değil. Gelin şu işi yoluna koyalım. Bakın şu anda bu duruşunuz kimlere hizmet ediyor. Bu duruşunuz terör örgütünün desteklemiş olduğu partilere gidiyor. Dolayısıyla bunu bir yoluna koymak suretiyle geleceğimize yönelik bir ortak oluşumun adımlarını atalım’ Şu ana kadar tabii henüz burada beklenen olumlu gelişme yok gibi” sözlerine yer verdi.

“ASKERİMİZ, POLİSİMİZ HİÇBİR DÖNEMDE OLMADIĞI KADAR TERÖRLE MÜCADELEYİ SÜRDÜRMEKTEDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda terörle mücadele ettiklerine dikkati çekerek, “Eğer ben bir Cumhurbaşkanıysam üzerime düşeni sonuna kadar, bütün hukuk kurallarını işletmek suretiyle yapmak zorundayım ve terörle mücadeleyi sonuna kadar vermek zorundayım. Sağ olsun bu konuda askerimiz, polisimiz, güvenlik korucularımız hiçbir dönemde olmadığı kadar şu anda terörle mücadeleyi sürdürmektedir. Bu mücadelede de hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük başarıyı özellikle şu son bir iki yılda almış vaziyetteyiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’da “Kürdistan” kelimesini kullandığının hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “Biraz bu işi okudum, inceledim. Hatırlayın bir defa Osmanlı’da eyaletler sistemi vardı. Bu eyaletler sistemi içerisinde de o zaman Lazistan, Kürdistan gibi bu tür yerler vardı. Zaten biz bir coğrafi referanstan bahsetmiyoruz. Böyle bir referans söz konusu değil. Bu kavramı siyasi bir ünite olarak şimdi bunlar kullanıyorlar. Bunu birbirine karıştırmamak lazım. Eğer bunu birbirine karıştıracak olursak biz ülkemizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne saygısızlık yapmış oluruz.”

“Pontus” tartışmalarının hatırlatılması üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir tartışmayı kabullenmenin mümkün olmadığını, bu iddia üzerinden, ayrımcılık üzerinden AK Parti’nin yıpratılmak istendiğini kaydetti.

CHP adayı İmamoğlu’nun artık televizyon yayınlarına katılmama kararı aldığının hatırlatılması üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda CHP adayı zaten tüm söylemini yalan ve takiyye üzerine kurmuş. Yalanları ortaya çıkmasın diye artık son iki gün kritik televizyonlara çıkmama kararını arkasındaki yöneticiler aldılar ki bu tür kaçış aslında bir FETÖ âdetidir. Bunu yaparak şu anda onu ekrandan çektiler” dedi.

“ANKETLERDE ARTIK ÇOK CİDDİ BİR RANT DÖNÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine de artık anketlere kesinlikle inanmadığının altını çizerek, “Anketlerde artık çok ciddi bir rant dönüyor. Eğer birileri beklediğini beklediği bir partiden alamıyorsa, ondan sonra bir başka partiye giderek onlarla ilgili, onun lehine anketler yapmaya başlıyor. Hele hele çok çok ünlü gibi görünen bazı anket firmaları var ki, bakıyoruz şu anda çok garip, bir önceki seçimde tespitlerinin hiç tutmadığı bu firmalar, allanıyor, pullanıyor tekrar şu anda mesela CHP adına anket yapıyor” şeklinde konuştu.

31 Mart seçimlerinde yoğun miting programı olduğunu ancak yenilenen İstanbul seçimi için aynı yoğunlukta program yapmadıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın miting ya da toplu açılış programı olmadığını Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’yi özel misafiri olarak İstanbul’da ağırlayacağını bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neçirvan uzun zamandır gelmedi. Şimdi başkanlık görevine geldikten sonra bizden bir randevu talebi olmuştu. Yarın ona bir randevu verdik. Onun bir ziyareti olacak. Son olarak akşam da iş adamlarına bir hitabım olacak. Onlarla Haliç Kongre Merkezinde bin, bin 500 kişilik herhalde yemekli bir toplantı olacak. Orada bir hitabım olacak. Bunun dışında artık programları böylece noktalamış olacağız” açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kredi derecelendirme şirketi Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunun düşürdüğü hatırlatılarak ekonomideki durumun sorulması üzerine de sözlerine şöyle devam etti: “Bu noktada Batı herhalde şunu düşünecektir ‘Biz görevimizi yaptık, kredi notunu da düşürdük. Bunun yanında kurlarla da oynadığımız kadar oynadık ama netice yine böyle oldu.’ gibi bir yere işi getirecekler diye ben doğrusu düşünüyorum. Çünkü Batı hiç durmuyor ki. Şu anda yatıyorlar kalkıyorlar S-400. Yatıyorlar kalkıyorlar F-35. Biz şimdi ay sonu G-20’ye gidiyoruz. Orada da bizim Sayın Trump ile yapacağımız görüşme var.  Sayın Putin ile görüşmemiz var. Yine bunları görüşeceğiz. İkili ilişkilerimizi bunun yanında görüşeceğiz. Oradan da ben Çin’e geçeceğim.”

Türkiye’nin Çin, Rusya ve ABD ile ikili ilişkilerini geliştirerek ekonomideki sıkıntıların aşıldığı, yatırımcıların Türkiye’ye girdiği bir dönemin yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar günü yapılacak seçimden sonra önlerinde dört yıllık bir sürecin bulunduğunu, ciddi bir yatırım çekme dönemine girileceğine inandığını söyledi.

“BÖLGENİN GÜVENLİ BÖLGE HÂLİNE GETİRİLMESİ DURUMUNDA SURİYE’YE DÖNÜŞLER HIZLANACAKTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine de Afrin’e dönecek Suriyeliler bulunduğunu, Münbiç’in de terör örgütlerinden temizlenmesinin ardından iskân bölgesi hâline geleceğini ve oralardan çıkanların tekrar kendi topraklarına döneceğine değindi.

İdlib’te de ciddi sayıda insanın yaşadığını, onların 200-300 bininin göçe zorlandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Putin ile yaptığımız görüşmeler neticesinde, malum 12 gözlem kulesi var. Bu kulelere bazı taciz atışları yapıldı. Bu taciz atışlarıyla birlikte Putin ile yaptığımız görüşmeler neticesinde oralarda da ateşkes ilan edildi. Bu ateşkese sadık kalınmaya başlandı. Derdimiz burayı artık bir savaş bölgesi olmaktan kurtarıp, en azından buranın halkını ‘Ben artık evimde daha rahat kalabileceğim’ durumuna kavuşturmak” diye konuştu.

Suriyelileri çadır ve konteynerlerden kurtarmak istediklerini, TOKİ eliyle Türkiye sınırına yakın yerlere konutlar yaparak Suriyelilerin buralara yerleştirilebileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör koridoru denen bölgenin güvenli bölge hâline getirilmesi durumunda Suriye’ye dönüşlerin hızlanacağını, dönenlerin sayısının 1 milyona çıkacağına inandığını bildirdi.

Türkiye’de bulunan Suriyeliler içerisinde durumları gayet iyi konumda olanlar bulunduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hatta vatandaşlık müracaatı olanlar var. Bunların içinde mühendisi, avukatı, ebesi, doktoru var. Bunlar, vatandaşlığa müracaat edenleri oldu. Çünkü ekonomik durumu güçlü. Suriye’de yaşarken bunlar imkânları olan Suriyelilerdi. Buraya geldiler bir kısmı ticari hayata başladı. Dolayısıyla çadırlarda yaşayanların durumu gibi bir durumları yok. Bazı yerlerde sıkıntılı olanlar var ki bunlarla da bizim şu anda İçişleri Bakanlığımız kontrollerini yapıyor. Ama benim güvenli bölge olayı dediğim konu yürürlüğe girdiği andan itibaren bu insanlara diyeceğiz ki; buyurun evinize dönebilirsiniz. Sizlere artık bu tür yerler de yapılmış durumda. Sizlere artık kendi topraklarınıza gitmenizi tavsiye ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“ARKADAŞLARIMIZ, MİLLETİN GÖNLÜNÜ KAZANMAK İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTILAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AK Partili küskünlerin seçimde protesto etmek için oy kullanmadıkları söyleniyor. Sizin partinizde küskünler oluştu mu? Varsa nasıl bir yol haritası çizeceksiniz?” sorusuna da şu cevabı verdi: “AK Parti, 17 yıllık iktidarı boyunca izlediği siyasetle büyük bir dava hareketi olduğunu göstermiştir. AK Parti’nin davasında millete hizmet, birinci önceliği olmuştur. Bu davada yol arkadaşlarımız, koyduğumuz hedeflere ulaşmak ve milletin gönlünü kazanmak için gece gündüz çalışmışlardır. Son günlerde bu ifadeler ciddi manada önümüze geliyor. Ama partimizde görev almış bazı isimlerin bu dava hareketinden kopma veya kendilerine göre yeni bir yol çizme haberleri gündeme geliyor. Bir partide, partiye kırgınlık veya partiden bu tür vesilelerle kopmak gibi bir şey olmamalı. Eğer siz bir davaya inanmışsanız, bu davadan kopulmaz. Bu davanın eri olunur ve o yolda yürümeye devam edersiniz.”

“Bir partiye kırgınlık olursa kaybedenler olur ama davaya kırgınlık asla olmaz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, davaya ihanet edecek olanlara “el bebek, gül bebek” davranamayacaklarının, davaya ihanetin, kırgınlığın hiçbir şeyle mukayese edilemeyeceğinin altını çizdi.

Partiye küskün seçmenler konusunda da ana kademe, kadın ve gençlik kolları olarak yoğun bir çalışma içerisinde olunması talimatı verdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, davaya küsülmeyeceğini bu kişilere anlatacaklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti iktidarlarına ve mevcut hükûmete yönelik israf, şatafat ve kibir eleştirilerinin tamamen abartıdan müteşekkil bir yaklaşım tarzı olduğuna değinerek, “Bizleri bununla yaftalayanlar, bizleri bu şekilde damga vuranlar biraz da  kendilerine bakarlarsa herhalde istikameti çok daha doğru buluruz diye düşünüyorum” dedi.

İstanbul’da yenilenecek seçime ilişkin “Kaybederseniz yenilenmesinden dolayı pişmanlık duyar mısınız?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AK Parti bu seçimin kaybedeni olmaz. Niye? Biz şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesinde meclis kahir ekseriyetiyle bizde, komisyonların tamamı bizde, meclis başkan vekilleri aynı şekilde” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar günü tüm İstanbulluların demokratik haklarını kullanmalarını istedi.

TÜRKİYE,ADANA, ADIYAMAN, AFYON, AĞRI, AMASYA, ANKARA, ANTALYA, ARTVİN, AYDIN, BALIKESİR, BİLECİK, BİNGÖL, BİTLİS, BOLU, BURDUR, BURSA, ÇANAKKALE, ÇANKIRI, ÇORUM, DENİZLİ, DİYARBAKIR, EDİRNE, ELAZIĞ, ERZİNCAN, ERZURUM, ESKİŞEHİR, GAZİANTEP, GİRESUN, GÜMÜŞHANE, HAKKARİ, HATAY, ISPARTA, MERSİN, İSTANBUL, İZMİR, KARS, KASTAMONU, KAYSERİ, KIRKLARELİ, KIRŞEHİR, KOCAELİ, KONYA, KÜTAHYA, MALATYA, MANİSA, KAHRAMANMARAŞ, MARDİN, MUĞLA, MUŞ, NEVŞEHİR, NİĞDE, ORDU, RİZE, SAKARYA, SAMSUN, SİİRT, SİNOP, SİVAS, TEKİRDAĞ, TOKAT, TRABZON, TUNCELİ, ŞANLIURFA, UŞAK, VAN, YOZGAT, ZONGULDAK, AKSARAY, BAYBURT, KARAMAN, KIRIKKALE, BATMAN, ŞIRNAK, BARTIN, ARDAHAN, IĞDIR, YALOVA, KARABÜK, KİLİS, OSMANİYE, DÜZCE,

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge