Cumhurbaşkanı Erdoğan Atatürk’ü Anma Töreni’nde konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan Atatürk’ü Anma Töreni’nde konuştu için yorumlar kapalı 89084

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk’ü Anma Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin asıl gücü; insanımızın birliği, beraberliği, kardeşliğidir ve bundan kaynaklanan cesaretidir. Biz hep birlikte tek yumruk olup düşmanlarımızın tepesine indiğimizde, siyasi, ekonomik ve askerî olarak istedikleri kadar güçlü olsun, kimsenin karşımızda dayanabilmesi mümkün değildir” dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından düzenlenen 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’ne katıldı. Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen anma programında Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

“GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BU MİLLETİN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNDEN BİRİDİR”

Ahirete irtihalinin 81. yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve ahirete irtihal etmiş tüm kahramanları, gazileri ve şehitleri rahmetle, şükranla yâd ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maziden atiye giden bu yolculukta ülkesine ve milletine verdiği hizmetlerle adını tarihe altın harflerle yazdıran tüm güzel insanlar, yüreğimizde hep yaşayacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk tarihini, binlerce yıllık devamlılığı içinde kavramak yerine, hâlâ bir asra sıkıştırmaya çalışan ideolojik bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını ifade ederek bu zihniyete sahip siyasetçilerin olmasının da üzücü olduğunu kaydetti.

“Cumhuriyeti yüceltmek için tüm tarihimizi yok saymaya kalkanlar, bize göre, kendi geçmişlerinden utananlardır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazi Mustafa Kemal’in hizmetlerini anlatmak için ondan önceki tarihimize kin kusanlar da, aynı şekilde ‘Atatürk maskesi’ takarak, bu millete olan husumetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Ne Atatürk’ü ne de Cumhuriyeti bu istismarcı zihniyetin insafına terk etmedik, etmeyeceğiz” diye konuştu.

“TÜRKİYE’DE HİÇBİR BİREYİN SADECE KENDİ ÇIKARINI, HESABINI, KÂRINI DÜŞÜNME LÜKSÜ YOKTUR”

Türk milletinin 2 bin 200 yılı aşkın devlet tarihinin, Selçuklu ve Osmanlı’nın en büyük gurur ve güven kaynakları olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan bir asır önce İstiklal Harbi’ni başlatarak, Anadolu topraklarına gömülmeye çalışılan milletimizin önünde yeni bir ufuk açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu milletin en önemli değerlerinden biridir” ifadesini kullandı.

Atatürk’e ve Cumhuriyete yapılacak en büyük katkının, içinden geçilen kritik dönemde birliğe, beraberliğe, kardeşliğe özellikle de 2023 hedeflerine sıkı sıkıya sahip çıkmak olacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Eskiler, ‘bal bal diyerek ağız tatlanmaz’ derlerdi. Sürekli Atatürk denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz, sürekli Cumhuriyet denilerek Cumhuriyet güçlendirilemez. Bu yıl 96. yıl dönümüne ulaştığımız Cumhuriyetimize en büyük katkıyı, şahsımın başında bulunduğu hükûmetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık, sadece icraatımızla hakkını vermeye çalıştık.  Türkiye’yi, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların üç katı, beş katı, on katı hizmetlere kavuşturarak bilfiil bunun uygulamasını ortaya koyduk.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayatları boyunca Türkiye’nin büyümesi, kalkınması, gelişmesi için tek bir çivi dahi çakmamış kişilerin ağızlarından çıkan Cumhuriyet ve Atatürk sözü, koskoca bir yalandan ibarettir. Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret Atatürk ve Cumhuriyet ticaretidir. Bu kavramlar önde perde gibi kullanılarak, arkada ülkemizin yıllarca demokratik ve ekonomik olarak nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor” diye ekledi.

Gazi Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” sözünü anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Türkiye’de hiçbir bireyin sadece kendi çıkarını, hesabını, kârını düşünme lüksü bulunmadığını söyledi.

“TERÖR TEHDİTLERİNİ KAYNAĞINDA KURUTMAK İÇİN KİMSENİN BEKLEMEDİĞİ HAREKÂTLARI HAYATA GEÇİRDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, ABD’den İHA, SİHA ve akıllı bomba alma girişimlerini, alamayınca da kendi üretmeye başlamasını anlatarak, “Türkiye’nin asıl gücü; insanımızın birliği, beraberliği, kardeşliğidir ve bundan kaynaklanan cesaretidir. Biz hep birlikte tek yumruk olup düşmanlarımızın tepesine indiğimizde, siyasi, ekonomik ve askerî olarak istedikleri kadar güçlü olsun, kimsenin karşımızda dayanabilmesi mümkün değildir” dedi.

Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini, vesayet odaklarının faaliyetlerini ve darbe teşebbüsünü ve son olarak da ekonomik tehditleri anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların hepsini bertaraf ettiklerini, son olarak da Türkiye’ye yönelik terör tehditlerini kaynağında kurutmak için kimsenin beklemediği harekâtları hayata geçirerek başarıya ulaştıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bulduğu her fırsatta ülkesini dışarıya şikâyet eden, kendi tarihine husumet besleyen, kendi medeniyetine nefretle bakan hastalıklı bir anlayışla, böylesi çetin bir mücadele yürütülemez. Öyle ki, bu zihniyet sahiplerinin özellikle mücadelemize destek vermesinden vazgeçtik, sadece ‘gölge etmeyin başka ihsan istemez’ noktasına geldik” değerlendirmesinde bulundu.

“TARİHİMİZ, BİZİM YÖRÜNGEMİZDİR”

“Binlerce yıllık tarihi sürekliliğimiz içindeki son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucusuna sahip çıkmak, elbette hepimizin görevidir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yaparken de geçmişe özellikle de Osmanlı ve Selçuklu’ya haksızlık edilmemesi uyarısında bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı’dan kurtarılabilen miras üzerine kurulduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu mirasa, sadece topraklarımız değil, kurumlarımız da geleneklerimiz de dâhildir. Gazi Mustafa Kemal, Samsun’a bir Osmanlı subayı olarak çıkmış, Ankara’daki Meclis’i yine Osmanlı adına faaliyete geçirmiştir. Cumhuriyetin inşası da Osmanlıdan devralınan mevcut idari sistem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu hakikatler apaçık ortadayken, sürekli olarak Osmanlıya hakareti ve aşağılamayı bir siyaset tarzı hâline getirmek, ya cehalettir ya gaflettir ya da art niyettir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihimiz, bizim yörüngemizdir. Yörüngeden çıkan bir gök cismi nasıl sonsuz karanlık içinde kaybolmaya ve muhtemelen yok olmaya mahkûmsa, toplumlar da öyledir. Türk milletini kendi tarih yörüngesinden çıkartmak için geçmişiyle bağını kopartmaya çalışanların amacı da budur. Milletler ve devletler mezarlığı olan tarih, bunun sayısız örnekleriyle doludur. Allaha şükür, bugüne kadar milletimizi kadim tarih yörüngesinden çıkartmaya kimse muvaffak olamadı. Kimi dönemlerde kısmen de olsa zayıflıklar ortaya çıktı, ama milletimiz güçlü irfanıyla her seferinde işi düzeltmeyi başardı” dedi.

“BİZE DÜŞEN GÖREV, ECDADIMIZIN GÜÇLÜ YÖNLERİNİ KENDİ GELECEĞİMİZİ AYDINLATAN BİR IŞIK HÂLİNE GETİRMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde “Osmanlıda okuma yazma oranı çok düşükmüş”, “Osmanlının kendi silah sanayi yokmuş”, “Osmanlı, yönetimi altındaki haklara zulmedermiş” iddialarının birileri tarafından dillendirildiğine dikkati çekerek bu iddiaların hepsinin de yalan ve iftira olduğunu vurguladı.

Osmanlı’nın da eksikleri bulunabileceğini, bunların tespitini yapmak ve yerli yerine koymanın da tarihçilerin ve uzmanları işi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize düşen görev, ecdadımızın güçlü yönlerini kendi geleceğimizi aydınlatan bir ışık hâline getirmektir” tavsiyesinde bulundu.

Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in vefatından bir gün önce kendisine “Evladım Tayyip, buralar evlad-ı Fatihan’dır, buralar Osmanlıdır. Ben gidiyorum, buralar size emanettir” dediğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizimkiler Bosna Hersek’te bir Osmanlı’nın olduğundan bihaber. Bizim ayak izlerimiz nerelere kadar gitmiş haberleri yok. Kendi milletini, tarihini inkâr edenlerden bir şey olmaz. Türkiye düşmanlığı için malzeme üretenlerin geçmişleri soykırımla, sömürüyle, zulümle, haksızlıkla bezeli olduğu hâlde, kendilerini tam tersi hikâyelerle pazarlamaya çalışıyorlar” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere seslenerek, ecdatlarıyla gurur duymalarını istedi.

“TÜRKİYE SAVUNMA SANAYİİNDE DÜNYA ÇAPINDA BİR OYUNCU HÂLİNE GELDİ”

Kemal Karpat başta olmak üzere liyakatlerine kimsenin itiraz edemeyeceği tarihçilerin, Osmanlı toplumunda okuma yazma oranını nüfusun yarısından fazla olarak açıkladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu oranın aynı dönemdeki Rusya, İspanya, İtalya başta olmak üzere pek çok ülkeyle karşılaştırıldığında çok yüksek bir oran olduğunu kaydetti.

Balkan Savaşlarıyla başlayan, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi’yle devam eden süreçte, maalesef bu okuryazar nüfusun büyük bir kısmının kaybedildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhuriyetle birlikte gerçekleştirdiğimiz harf devrimiyle âdeta her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde, elbette ülkemiz okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir dönem yaşadı. Ama bunun suçunu Osmanlıya yüklemek, tam anlamıyla bir bühtandır. Nitekim zaman içinde Türkiye, yüzde 100’lük bir okuryazarlık seviyesine ulaşmıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı’nın silah sanayi olmadığı iddiasının da koskoca bir yalan olduğunun altını çizerek, “Coğrafyamızdaki 600 yıllık hükümranlığı döneminde neredeyse savaşsız tek bir haftası olmayan Osmanlı’nın, silah sanayi olmadığını iddia etmek kadar saçma bir iddia olamaz” ifadesini kullandı.

Osmanlı’nın asırlar boyunca dünyaya top, tüfek, gemi başta olmak üzere silah sanayi ihracatı yaptığını, İstanbul’un Fethi başta olmak üzere, tüm önemli savaşlarını, silah sanayindeki yenilikçiliğine ve üstünlüğüne bağlı olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Sorun, Osmanlının 18. yüzyıldan sonra bu alandaki öncülüğünü ve üstünlüğünü korumayı başaramamış olmasıdır. Dikkat ediniz, hiç olmamasından değil, üstünlüğün kaybedilmesinden söz ediyoruz. Bu durum, ister istemez, daha iyi silahların dışarıdan alınmasını gerektirmiştir. Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen Osmanlı son döneminde bu konuda çok önemli hamleler yapmıştır. İkinci Abdülhamit Han’ın İstanbul’da kurduğu modern barut, fişek, top fabrikaları, Cumhuriyete miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere, Anadolu içlerine yayılan silah sanayinin gerisinde işte böyle bir birikim vardır. Tek Parti yönetimi şayet, Nuri Demirağ’ın Kayseri’de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil’in İstanbul’da kurduğu silah fabrikası gibi girişimlere sahip çıkmış olsaydı, bugün Türkiye savunma sanayiinde bambaşka bir yerde olurdu.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 yılda Türkiye’nin savunma sanayiinde millîlik oranının yüzde 20’lerden yüzde 70’lere çıkarttıklarını, hedefin yüzde 100 yerli savunma sanayi olduğunu kaydederek, “Türkiye, 2002 yılında toplam bütçesi 5,5 milyar dolar olan sadece 62 savunma sanayi projesine sahipti. Bugün Türkiye, toplam bütçesi 60 milyar doları bulan ve yakında 75 milyar dolara ulaşacak olan 700 projeyle dünya çapında bir oyuncu hâline geldi” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE’Yİ 2023 HEDEFLERİNE ULAŞTIRACAĞIZ”

HİSAR füze sistemini, SİPER uzun menzilli hava savunma sistemini, Anadolu çıkarma gemisini, ATAK ve GÖKBEY helikopterlerini, Bayraktar, Anka ve Akıncı insansız hava araçlarını sayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayi projelerinde en çok zorluğun motor da yaşandığını, bunu da yerli uçağın dâhil, her alanda ihtiyacı karşılayacak motor üretecek projeyi hayata geçirerek aşacaklarını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sakarya’daki tank palet fabrikasında yapılan işletme hakkı devri sözleşmesini diline dolayanların, burada yapılanların ne anlama geldiğinden habersiz olarak sürekli ortalığı karıştırma gayretinde olduklarını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: “Dikkat ederseniz, bu işin gece gündüz istismarını yapanlara sorun, satış nedir, işletme devri nedir, daha önce bu fabrika nasıl ve hangi şartlarda çalışıyordu, şimdi ne yapacak gibi soruların hiçbiriyle ilgilenmiyor. Çünkü öyle bir dertleri yok. Tıpkı Atatürk istismarı, tıpkı Cumhuriyet istismarı gibi, bu konuda da kendilerine bir istismar yolu bulmuşlar, gözleri kapalı bir şekilde oradan devam ediyorlar. Sakarya’daki bu tank palet fabrikasının satımı diye bir şey söz konusu değil. BMC fabrikasının yüzde 50’i Katar’ın ortaklığında yüzde 50’i Türk ortaklar olmak üzere kurulan bu  şirket şu anda Karasu’da kendi fabrikalarını yapıyorlar, ayrıca yapılacak. Ve burada da o fabrikanın yapımıyla birlikte buranın işletmesi alınmak suretiyle bu süreç devam ediyor. Dürüst olun, samimi olun, milleti aldatma yoluna gitmeyin. Biz netice, netice, netice diyoruz ama siz maalesef farklı yaklaşıyorsunuz. Hâlbuki şöyle bir etraflarına baksalar hakikatleri görecekler. Tabii, şayet göz kamaştırıcı ise hakikatle yüzleşmek bazılarının işine gelmiyor. Onlar, deve kuşu misali, kafalarına kuma gömüp her yeri karanlık sanıyor diye, Türkiye öyle olmuyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyete sahip çıkmak ve Cumhuriyeti emanet edenlere layık olmak için her alanda gece gündüz çalıştıklarının altını çizerek Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırarak dünyanın en üst ligine çıkartmakta da kararlı oldukları vurgusunda bulundu.

“Atatürk’ü anlamak da anmak da böyle olur, lafla değil” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha saygıyla yâd ederek ve şehitleri rahmetle anarak konuşmasını tamamladı.

ENERJİ PETROL MEDYA CEO -MEHMET ALİ SETENCİOĞLU

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge