Adalet Bakanı Gül ve Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Eğitim ve Öğretim İş Birliği Protokolünü imzaladı Adalet Bakanı Gül ve Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Eğitim ve Öğretim İş Birliği Protokolünü imzaladı için yorumlar kapalı 8125

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül cezaevlerinde lise ve mesleki eğitim merkezleri açılmasına imkan verecek iş birliği protokolünü imzaladı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, cezaevlerinde lise ve mesleki eğitim merkezleri açılmasına imkan veren “Eğitim ve Öğretim İş Birliği Protokolü”nü imzaladı.

İmza töreninde konuşan Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk her bireyin yeteneklerine uygun fırsatlara sahip olmasını çok önemsediklerini, hangi ortamda olursa olsun herkesin eğitim ihtiyacının karşılanmasının devletin vazifesi, Milli Eğitim Bakanlığının hususi görevi olduğunu söyledi.

Mesleki eğitimin önemine dikkati çeken Selçuk, insanın hayatını kazanmasının meslek kazanmakla doğrudan ilişkisinin bulunduğunu vurguladı.

Selçuk, kalfalık ve ustalık belgeleri alarak Türkiye’nin her yerinde, hatta yurt dışında mesleğini devam ettirmenin hayata yeni bir pencere açılması anlamını taşıdığını belirterek, şöyle konuştu: “Cezaevlerindeki eğitim hizmetlerini çeşitlendirmek, yaygınlaştırmak üzere güzel bir iş birliğini tesis etmiş bulunuyoruz. Cezaevlerinde 309 mesleki eğitim merkezinin kurulması, binlerce meslek sahibi olabilecek kişi demektir. Ceza infaz kurumları bünyesinde lise, mesleki eğitim merkezi ya da şubelerinin açılması, bu merkezlerde lise diplomasına erişim programlarına katılım sağlanması, halk eğitim merkezleri aracılığıyla kurslar, sosyal etkinliklerin düzenlenmesi bu çerçeve içinde yer alıyor.

Protokolle ceza infaz kurumları bünyesinde mesleki eğitim merkezleri kurulması amaçlanıyor. Böylece hükümlü ve tutukluların mesleki eğitim merkezlerine kayıtlarının yapılması, kalfalık, ustalık, usta öğreticilik belgesi alması, diploma sahibi olması ve hayatının herhangi bir döneminde bunlardan yararlanması söz konusu olacak.

Hükümlü ve tutukluların kaldığı ceza infaz kurumlarında 9, 10, 11. sınıflara devam edemeyen çocuk ve gençlerin örgün lise eğitimine devam edebilmeleri için ceza infaz kurumları içinde müstakil lise veya uygun görülen bir liseye bağlı şubeler açılmasıyla bu faaliyetimizi de gerçekleştirmiş olacağız.”

Bakan Selçuk, iki bakanlık olarak çocuklar, gençler ve tüm bireyler için ele ele vererek atılan adımın insana ait maddi, manevi, mesleki, ahlaki, milli ve evrensel değerlerle kuşanmış nesiller yetiştirme çabalarının yeni bir göstergesi olacağını kaydetti.

Bakan Gül ise tutuklu ve hükümlünün eğitim-öğretim hakkının hiçbir engelle karşılaşmaması gereken, Anayasa’dan kaynaklı temel bir hak olduğunu ifade etti.

Cezaevinde bulunanların hayata hazırlanmalarının, bir meslek ve zanaat edinerek yeniden hayata kazandırılmalarının kendileri için öncelikli bir konu olduğuna dikkati çeken Gül, cezaların iyileştirici, ceza infaz kurumlarının da rehabilite edici işlevinin ancak eğitim faaliyetleriyle hayat bulabileceğini söyledi.

Gül, tutuklu ve hükümlülerin ortaöğretim ve yükseköğrenim haklarının yanı sıra iş ve meslek kursları, sosyal kültürel kurslar, dini rehberlik hizmetleri, kütüphane çalışmaları gibi iyileştirici faaliyetlerden yararlandıklarını belirterek, “Ceza infaz kurumlarında 2 bini hükümlü, 16 bini tutuklu olmak üzere toplam 58 bin kişiye eğitim imkanı verilmektedir. Yine kurumlarımızda 2019-2020 eğitim öğretim döneminde 6 bin 373 hükümlü ve tutuklu okuryazarlık eğitiminden yararlanmıştır.” diye konuştu.

Geçen yıllarda 82 bin hükümlü ve tutuklunun meslek edindirme kurslarına katıldığına işaret eden Gül, şöyle devam etti: “Tutuklu, hükümlü ve eski hükümlülere sunulan hizmetlerin iyileştirilmesi ve kişisel sosyal gelişmelerin korunması amacıyla bir protokol çizilecek, böylece ceza infaz kurumlarında eğitim kalın şekilde çizilecek önemli bir başlık haline gelecektir. Hükümlülerden okuryazar olmayanların okuryazar haline gelmesi, örgün eğitimine devam etmeleri, mesleki eğitim merkezlerinin ya da şubelerin açılması, halk eğitim merkezleri tarafından kurslar, sosyal etkinlikler düzenlenmesi bu konuda yine önemli bir katkı sağlayacaktır. Kalfalık, usta öğreticilik belgesi, diploma sahibi olunması da yine çok önemli bir boşluğu kapatacaktır. Yine açık öğretim okullarının imkanlarından yararlanmasına yönelik ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak burada bir adım atılacaktır.”

“Hükümlünün istihdamı çok önemli”
Herhangi bir sebeple cezaevine girenlerin cezası bittikten sonra hayata hazırlanmasının, sağlıkı bir birey olarak topluma kazandırılmasının herkesin infazdan beklediği temel bir yarar olduğuna dikkati çeken Gül, “Elbette cezaevi açmak, cezaevinde hükümlü ve tutukluların bulunması kimseyi mutlu etmez ancak hayatın bir realitesi olarak ve suçla mücadele anlamında böyle bir şey meydana geldiğinde, orada da insanca muamele edilmesi, tekrar bu kişinin topluma kazandırılması gerektiği hususu asla aklımızdan çıkmaması gereken temel bir yaklaşımdır. Bugün yaptığımız protokolün temel yaklaşımı da bu çerçevede hazırlanmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

Gül, “Cumhuriyet tarihinde ve infaz kurumu tarihinde de ilk defa bir mesleki eğitim merkezi açılmış olacak, bu da ülkemiz için cezaevinde bulunan hükümlü, tutuklu insanımız için önemli bir hizmettir. Böylece artık mesleki eğitim merkezinde bir zanaat edindirme imkanı, kalfalık belgesi alma imkanı olacaktır.” dedi.

Hükümlünün cezaevinden çıktığında bir mesleğinin olmaması halinde kötü fiiller işlemeye devam edebildiğini belirten Gül, suç tekrarının önlenmesi bakımından hükümlünün istihdamının çok önemli olduğunu dile getirdi.

Gül, Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsü içinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olacak ve hükümlü ve tutuklulara hizmet verecek mesleki eğitim merkezini gelecek ay ortalarında bitireceklerini aktararak, “İnşallah tüm bu çalışmalarla artık eğitim öğretimin her alanda, her vatandaşımıza ulaşmasına katkısı olacaktır. Hükümlü de tutuklu da olsa cezasını çekip, topluma kazandırılmak üzere meslek öğrenecek.” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından iki bakan protokolü imzaladı.

Protokol neleri kapsıyor?
İki bakanlık arasında tutuklu, hükümlü, yükümlü ve eski hükümlüler ile annesinin yanında kalan 3-6 yaş grubu çocukların iyileştirme çalışmaları kapsamında kişisel, sosyal ve mesleki gelişimleri sağlanacak. Bu kapsamda okuryazar olmayanların, okuryazar hale getirilmesi, örgün eğitim dışında kalanların eğitimlerine devam etmelerinin sağlanması, okul öncesi, lise, mesleki eğitim merkezi ya da şubelerinin açılması, mesleki eğitim merkezlerinde lise diplomasına erişim programlarına katılım teşvik edilecek. Ayrıca, halk eğitimi merkezleri tarafından kurslar ve sosyal etkinlikler düzenlenecek.

Tutuklu, hükümlü, yükümlü ve eski hükümlülerin belirli bir mesleki alana dair geçmiş öğrenmelerinin değerlendirilecek. Faaliyetlerde görev alacak eğiticilere, Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu personeline ve diğer personele hizmet içi eğitimler düzenlenecek.

Hükümlü ve tutukluların mesleki eğitim merkezlerine kayıtlarının yapılarak kalfalık, ustalık, usta öğreticilik belgesi ve diploma sahibi olmalarının sağlanacak.

Çocuk ve genç hükümlü ve tutukluların kaldığı ceza infaz kurumlarında 9-10-11 ve 12. sınıflara devam edemeyen çocuk ve gençlerin örgün lise eğitimine devam edebilmeleri için Ceza İnfaz Kurumları içerisinde müstakil lise veya uygun görülen bir liseye bağlı şubeler açılacak.

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28. Dönem Milletvekili yemin törenine katıldı Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28. Dönem Milletvekili yemin törenine katıldı için yorumlar kapalı 245347

28 Dönem Milletvekili yemin törenini izlemek üzere TBMM’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Geçici TBMM Başkanı Devlet Bahçeli ve Meclis Genel Sekreteri Mehmet Ali Kumbuzoğlu, resmî törenle karşıladı.
Şeref Holü’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı; eski Meclis Başkanı Mustafa Şentop, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Grup Başkanvekilleri Özlem Zengin ve Muhammet Emin Akbaşoğlu ile milletvekilleri karşıladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra yemin törenini izlemek üzere Genel Kurul’da kendisi için ayrılan locaya geçti.

“Türkiye Yüzyılı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne taşıyacak kapsamlı bir yol haritasıdır” “Türkiye Yüzyılı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne taşıyacak kapsamlı bir yol haritasıdır” için yorumlar kapalı 178677

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayıştay’ın 161. Kuruluş Yıl Dönümü Programı’nda yaptığı konuşmada, “85 milyon olarak tüm farklıklarımızı bir tarafa bırakarak, Cumhuriyetimizin 100. seneyi devriyesini büyük bir coşkuyla kutlayacağız. Maziden atiye kurduğumuz bir asırlık köprünün ihtişamına hep beraber şahitlik edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayıştay’ın 161. Kuruluş Yıl Dönümü Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayıştay Başkanlığında düzenlenen Sayıştay’ın 161. Kuruluş Yıl Dönümü Programı’nda yaptığı konuşmada, Divan-ı Muhasebat’tan bu yana Sayıştay çatısı altında görev yapmış kurum mensuplarını rahmetle yâd etti.

“2010 YILINDA SAYIŞTAY’IN YAPISINI YENİDEN DÜZENLEYEREK YÜKSEK DENETİM ORGANI VE HESAP MAHKEMESİ HÜVİYETİNE KAVUŞTURDUK”

Sayıştay’ın, kuruluşundan bu yana geçen sürede devlet organları içinde müstesna bir konuma sahip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz de anayasamıza göre yargı yetkisiyle donatılmış denetim organı olan Sayıştay’ın bu konumunu, çıkardığımız kanunlarla daha da güçlendirdik. Sivil, askerî tüm kamu kurumlarının kamu iktisadi teşekküllerini, belediye şirketleri dâhil kamu kaynağı kullanan her kuruluşu Sayıştay denetimi kapsamına aldık. 2010 yılında Sayıştay’ın yapısını yeniden düzenleyerek yüksek denetim organı ve hesap mahkemesi hüviyetine kavuşturduk.”

Ülkenin mali istikrarına katkı vermek üzere gelirlerin ve giderlerin kontrol altına alınmasında Sayıştay’ın yerinin doldurulamayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayıştay’ın TBMM adına yürüttüğü faaliyetlerle 85 milyonun tamamının hakkını ve hukukunu koruduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Alın teriyle evine ekmek götüren işçi kardeşlerimizin çocuklarının rızkından keserek devlete borcunu ödeyen esnafımızın, yazın sıcağına, kışın ayazına aldırmadan tarlasında gece gündüz çalışan çiftçilerimizin, Türkiye’nin büyümesine omuz veren sanayicilerimizin, vatanına, milletine, medeniyet değerlerine bağlı evlat yetiştirmek için didinen anaların babaların, hasılı genciyle, yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle milletimizin tüm fertlerinin, devletine ödediği vergilerin denetimini sizler gerçekleştiriyorsunuz.”

Bunun kuyumcu titizliğiyle icra edilmesi gereken zor bir vazife olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu, tüm siyasi hesapların, mülahazaların üstünde millî bir görev. Şu an burada bulunan her bir kardeşimin bu hassasiyetle vazifesine yaklaştığına ve yaklaşmaya devam edeceğine inanıyorum. Sayıştay meslek mensuplarımızın devletimize karşı sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getirmekte olduklarından asla şüphe etmiyorum. Sizlere Rabb’imden muvaffakiyetler niyaz ediyorum” ifadesini kullandı.

“TÜRKİYE YÜZYILI, İSTİKLAL HARBİ RUHUYLA 85 MİLYONUN SIRT SIRTA VERİP İSTİKBALİ İNŞA ETMESİNİN ADIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Ekim 2023’te, Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümüne kavuşacağını, 85 milyonun tüm farklılıkları bir tarafa bırakarak Cumhuriyetin 100. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutlayacağını söyledi.

Maziden atiye kurdukları bir asırlık köprünün ihtişamına hep beraber şahitlik edileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetin 100. yılını geride bırakırken, aynı zamanda yeni ufuklara da yine birlikte yelken açılacağını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu önemli yıl dönümünü, gelecek asrımıza damga vuracak yepyeni bir vizyonun başlangıç noktası hâline getirmek istiyoruz. Bunun adı Türkiye Yüzyılı’dır. Türkiye Yüzyılı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne taşıyacak kapsamlı bir yol haritasıdır. Türkiye Yüzyılı, milletimizin asırlık hayallerini gerçekleştirip çok daha büyük hedeflere yürüme azmidir. Türkiye Yüzyılı, İstiklal Harbi ruhuyla 85 milyonun sırt sırta verip istikbali inşa etmesinin adıdır. 85 milyon gönül birliği içinde inşallah bu vizyonu adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz. Milletimiz, 14 Mayıs’ta bunun ilk adımını Meclis’te zaten atmıştı. Mütebaki 28 Mayıs’ta, Cumhurbaşkanı seçiminde verdiği kararla Türkiye Yüzyılı’nı sahiplendiğini de ortaya koydu.”

“DEVLETİN ORGANLARI ARASINDA UYUMLU BİR İŞ BİRLİĞİNİN TESİSİ ÇOK MÜHİM”

On yıllardır haksız eleştirilere maruz kalan Türk demokrasisinin tartışmasız bir şekilde bu seçimin en büyük kazananı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan bir kez daha iradesine ve geleceğine sahip çıkan aziz milletimin tüm fertlerine teşekkür ediyorum. Yüzde 52,18 oy oranıyla şahsımıza beş yıl daha ülkemize hizmet etme imkânı sunan her bir kardeşimin sorumluluğunu yüreğimizde taşıyoruz. Tercihini hangi yönde kullanırsa kullansın sandığa giden vatandaşlarımıza karşı mesuliyetle hareket ediyoruz. Nasıl 21 yıldır milletin emanetine sadakatle sahip çıktıysak inşallah bundan sonra da bu emanete gölge düşürmeyeceğiz” diye konuştu.

“Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmadan, gelecek nesillere, üzerinde mutlu, müreffeh yaşayabilecekleri bir ülke bırakmadan huzura ermeyeceğiz” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için yürütmesi, yasaması, yargısıyla, devletin organları arasında uyumlu bir iş birliğinin tesisinin çok mühim olduğunu dile getirdi.

“TÜRKİYE, ALTIN DEĞERİNDE YILLARINI KAYBETMİŞTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Özellikle bizim gibi bunun sıkıntısını çekmiş bir ülke için bu durum hayati derecede önemlidir. Çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1950’den beri Türkiye’nin temel sorunlarından biri erkler arası rekabetin, hatta zaman zaman kavgaya varan çekişmelerin yaşanmasıdır. Tarihimize şöyle bir baktığımızda bunun çok sayıda örneğini görüyoruz. Hepsini de rahmetle andığımız Menderes’ten Demirel’e, Erbakan’dan Özal’a kadar siyasetçilerimizin tamamı bu gerçekle yüzleşti” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ve milletin hayrını düşünerek attıkları adımların ekseriyetinin, farklı sebepler öne sürülerek engellendiğini, kendini millî iradenin üstünde gören zihniyetin yargıdaki, yürütmedeki, demokrasideki temsilcilerinin, hukukun kendilerine verdiği yetkiyi ülkenin önünü açmak için değil, statükoyu korumak için kullandığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşleri paylaştı: “Merhum Ecevit’in önüne fırlatılan anayasa kitapçığı bunun âdeta sembolü olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Bu yasakçı ve statükocu tavırdan, hak ve özgürlükler dâhil Meclis’te millî iradenin takdiriyle geçen reformlar da payını almıştır. Türkiye maalesef bu süreçte altın değerinde yıllarını kaybetmiştir. Milletimiz, ekonomik maliyeti on milyarlarca doları bulan faturalarla karşı karşıya kalmıştır. İşçisinden kamu görevlisine, üreticisinden esnafına kadar toplumumuzun tüm kesimleri sıkıntılar yaşamıştır. Türk demokrasisi aynı dönemde yarışa başladığı diğer pek çok ülkeden geriye düşmüştür. Terörün, vesayetin, yoksulluğun, bölgeler arasında oluşan gelişmişlik farkının yıllarca çözülmemesinin sebeplerinden birisi maalesef budur. 2002’de ülkeyi yönetme görevini devraldığımızda biz de aynı zihniyetin devlet içindeki uzantılarıyla hep mücadele ettik.”

“SON 21 YILDA ÜLKEMİZDE BÜYÜK BİR ZİHNİYET DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİRDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa’nın ve kanunların verdiği yetkilerin kötüye kullanılmasından dolayı aylarca bürokrat atayamadıkları dönemler olduğunu söyledi.

İktidar partisi olarak gazete kupürleriyle hazırlanmış dosyalar üzerinden kapatılmak istendiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meclisten 411 milletvekilinin güçlü iradesiyle geçen reformlarımız aynı şekilde engellendi, mahkeme kapısında nöbet tutularak iptal ettirildi. 6 Şubat depremleriyle ehemmiyetini daha iyi anladığımız kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili hukuki düzenlemelerimiz akim bırakıldı. 17-25 Aralık’ta yargı-emniyet darbe girişimine, 15 Temmuz’da 252 insanımızın şehit edildiği kanlı bir darbe teşebbüsüne maruz kaldık. Bunların dışında gizli açık birçok antidemokratik operasyonun hedefi olduk” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bu girişimleri, son 21 yılda hep hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde kalarak bertaraf etmeye çalıştıklarını ifade ederek, şöyle devam etti: “Ne baskılar karşısında boyun eğdik ne de hukuk devleti ilkesinin yara almasına müsaade ettik. Ne Anayasamızın vermediği bir yetkiyi kullandık ne de milletin emanetinin gasp edilmesine göz yumduk. Yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki fay hatlarını kapatarak tüm alanlarda tarihî nitelikte reformlara, eserlere, yatırımlara imza attık. Son 21 yılda ülkemizde büyük bir zihniyet devrimi gerçekleştirdik. Uzun uğraşlar sonucunda devletin tüm kurumlarının hedef birliği, anlayış ve gaye birliği içerisinde ahenkle çalışmasını temin ettik. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturunu yıllar sonra yeniden devletimizin hâkim paradigması hâline getirdik. Türkiye’nin son 21 yılda yazdığı başarı hikâyesinin sırrı işte budur. Türkiye prangalarından kurtuldukça her alanda büyük bir ivme yakaladı. Vatandaşımız yıllar sonra hasretini çektiği hizmetlere böyle kavuştu. Demokrasimiz bugün tüm dünyanın gıptayla baktığı olgunluk seviyesine böyle ulaştı. On yıllar boyunca insanımızın canına kasteden eli kanlı terör örgütleriyle başarılı mücadele böyle verildi. Türkiye küresel siyasette dikkatle takip edilen ülke konumuna böyle geldi. Dünyada yaşanan krizlere rağmen ekonomimiz her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında büyümeyi böyle sağladı. İstihdamdan turizme, ulaşımdan eğitime, sağlıktan savunma sanayiine kadar her alanda Türkiye başarıdan başarıya işte böyle koştu.”

“ÜLKEMİZ 3-5 AYDA BİR HÜKÛMETİN DEĞİŞTİĞİ KOALİSYON DÖNEMLERİNİ BİR DAHA GELMEMEK ÜZERE RAFA KALDIRMIŞTIR”

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle kazanımların tahkim edilebileceği bir yönetim modeline kavuşulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni sistemin avantajlarını, salgın dönemi olmak üzere son yıllarda yaşanan tüm krizlerde bizzat müşahede ettiklerini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 50 binden fazla canın toprağa verildiği 6 Şubat depremleriyle mücadelede de yeni yönetim sisteminin katkılarını tekrar tecrübe ettiklerini belirterek, “Bu gerçeğin, insanımız tarafından da kabul ve takdir edildiğini görüyoruz. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin sonuçlarından biri de Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin milletten yeniden güvenoyu almış olmasıdır. Bu seçimler eski sistem tartışmalarına son noktayı koymuştur. Ülkemiz 3-5 ayda bir hükûmetin değiştiği koalisyon dönemlerini bir daha gelmemek üzere rafa kaldırmıştır” ifadesini kullandı.

“TÜRKİYE’NİN 2002’DEN BERİ UNUTTUĞU SİYASİ İSTİKRARSIZLIK İKLİMİNİN YENİDEN HORTLATILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”

Türkiye’nin fuzuli tartışmalarla kaybedecek ne vaktinin ne de enerjisinin olduğunu düşünmediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Siyaset müessesesinin de sandıktan çıkan iradeyi doğru okuyacağına dair ümidimizi koruyoruz. Biz her halükarda buradan geriye gidişe izin vermeyeceğiz. 5 yıllık tecrübelerin ve uygulamaların ışığında, sistemin işleyişini daha da iyileştirecek adımları elbette atacağız. Türkiye’nin şahlanış dönemine liderlik edecek kurumsal bir yapıyı mutlaka tesis edeceğiz. Ama bunları yaparken ülkemizin, milletimizin ve demokrasimizin uğruna bedel ödeyerek elde ettiği kazanımlara halel getirmeyeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin 2002’den beri unuttuğu siyasi istikrarsızlık ikliminin yeniden hortlatılmasına müsaade etmeyeceğiz. Toplumumuzun farklı kesimlerinin de desteğini ve katkısını alarak Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu inşallah hayata geçireceğiz. Tüm kamu kurumlarının bu süreçte etkin rol oynaması, Türkiye Yüzyılı’nı sahiplenmesi hiç şüphesiz başarımızı da garantileyecektir. Her organın kendi yetki alanında kalması şartıyla önümüzdeki dönemde uyum ve eş güdüm içinde çalışacağız. Devletimizin diğer organları gibi Sayıştay’ımızın da yeni dönemde üzerine düşeni hakkıyla ifa edeceğine inanıyorum.”