Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Gençlere Öğrenim Kredisi Düzenlemesi Müjdesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Gençlere Öğrenim Kredisi Düzenlemesi Müjdesi için yorumlar kapalı 80908

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, öğrenim kredilerinin geri ödenmesi hakkında, “Haftalar öncesinden ilgili arkadaşlarıma talimatlarımızı verdik, çalışmaları başlattık. Kabine Toplantımızda kredi geri ödemelerinin, herhangi bir enflasyon farkı veya faiz uygulaması olmaksızın, sadece alınan kredi rakamı üzerinden yapılmasını kararlaştırdık” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Sözlerime başlarken milletimin, İslam âleminin ve tüm insanlığın geride bıraktığımız Kurban Bayramı’nı bir kez daha tebrik ediyorum. Rabbimden hepimizi hayırla, sağlıkla, huzurla, esenlikle nice bayramlara eriştirmesini diliyorum. Kurbanlarını keserek yaptıkları hayır ve hasenatla bayramın bereketini aileleri, komşuları ve dostlarıyla paylaşmak suretiyle bu mübarek günleri ihya eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum.

İslam’ın beş şartından biri olan Hac farizasını yerine getirerek ülkemize dönmeye başlayan vatandaşlarımızın ibadetlerinin de mebrur ve makbul olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

“15 TEMMUZ İHANETİNİN NESİLLER BOYUNCA HATIRLANMASINI SAĞLAMAK HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCUDUR”

Geçtiğimiz hafta idrak ettiğimiz bir diğer önemli gün de, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin 6. yıl dönümüydü. Dünya tarihinde eşine az rastlanabilecek bir feraset, cesaret, fedakârlıkla milletimiz tarafından akamete uğratılan 15 Temmuz ihanetinin nesiller boyunca hatırlanmasını sağlamak hepimizin boynunun borcudur. Pek çok yerde başarıyla uygulanan sinsi bir senaryoyu ülkemize de teşmil etmek isteyenlerin heveslerini canları pahasına gün doğmadan kursaklarında bırakan milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum. Rabbim, ülkemizi bir daha böyle bir ihanetle karşı karşıya bırakmasın diyorum. Şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, gazilerimize sıhhat ve afiyetler diliyorum.

Bayram tatili vesilesiyle sıla-i rahim ve dinlenmek için ülkemizin dört bir yanına seyahat eden vatandaşlarımızın gönüllerince günler geçirdiklerine inanıyorum. Ruhen ve bedenen dinlenmiş olarak evlerine, işlerine, günlük hayatlarına geri dönen her bir insanımızdan kendisi, evlatları ve ülkesi için daha çok çalışmasını, daha çok üretmesini, daha çok gayret göstermesini bekliyorum.

“ÜLKEMİZİ HAK ETTİĞİ SEVİYEYE HEP BİRLİKTE GETİRECEĞİZ”

Dünyadaki siyasi ve ekonomik dengelerin yeniden inşa edildiği şu kritik dönemde birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarılarak inşallah ülkemizi hak ettiği seviyeye hep birlikte getireceğiz. Türkiye’nin tökezlemesini, Türk milletinin pes etmesini, kazanımlarımızın heba olmasını, hedeflerimizden vazgeçmemizi bekleyenlere cevabımızı işte bu şekilde vereceğiz.

Aziz milletim; son Kabine Toplantımızdan bu yana yurt içinde ve yurt dışında pek çok programa katıldık, görüşmeler gerçekleştirdik, yürütülen çalışmaları yakından takip ettik. Ülkemize eser kazandırmak, insanımıza hizmet etmek için gece gündüz demeden çalışmayı sürdürdük.

27 Haziran’daki Kabine Toplantımızın ertesi günü NATO Liderler Zirvesi’nde ülkemizi temsil etmek üzere İspanya’ya gittik. Ukrayna-Rusya Savaşı sebebiyle önemli bir dönemde yapılan NATO Madrid Zirvesi’nde ülkemizin küresel ve bölgesel krizler konusundaki yaklaşımlarını en üst düzeyde dile getirdik. NATO’nun genişleme politikasının ülkemizin hassasiyetleri çerçevesinde yürümesi konusunda gayet açık ve kesin bir tavır ortaya koyduk. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri sürecinin başlaması için masaya getirdiğimiz şartların kabulü üzerine, şartlı onayımızı üye ülkelerle paylaştık.

Buradan bir defa daha; bu ülkelerin şartlarımızı yerine getirmek için gereken adımları atmamaları hâlinde süreci donduracağımızı buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Ana muhalefetin, yavru muhalefetin öyle veya böyle değişik-değişik bir şeyler söylemesi, biz bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece bizi bağlamaz. Özellikle İsveç’in bu konuda iyi bir görüntü vermediğini görüyoruz. Bizim Türkiye olarak bu konuda duruşumuz çok nettir, gerisini kendileri bilir.

İspanya programımız ardından Temmuz’un ilk günü Millî Savunma Üniversitemize bağlı Harp Enstitülerinin diploma törenine katıldık. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin personel temin ve eğitim sistemini 15 Temmuz’un ardından modern bir yaklaşımla ve günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmıştık. Millî Savunma Üniversitemizin diploma töreninde yeni sistemin gayet verimli bir şekilde çalıştığını, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerimize iyi yetişmiş subaylar kazandırdığını görmekten memnuniyet duyduk. Bu tablo karşısında FETÖ’cü alçakların tasfiyesinin hemen ardından en zor döneminde Türkiye’nin en kritik ve başarılı sınır ötesi harekâtlarını gerçekleştiren ordumuza olan güvenimiz bir kat daha artmıştır.

Ertesi gün aslında Bursa’da bir dizi programa katılacaktık, ancak küçük bir rahatsızlık sebebiyle programlarımıza birkaç günlüğüne ara verdik.

İtalya Başbakanı Sayın Draghi’nin ülkemize 5 Temmuz Salı günü yaptığı resmî ziyaretle çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ettik. Ertesi gün Somali Cumhurbaşkanı Sayın Mahmud’u Beştepe’de ağırladık. Malezya Başbakanı Sayın İsmail Yakub’un 7 Temmuz’da yaptığı resmî ziyarette iki ülke ilişkilerini kapsamlı stratejik ortaklık seviyesine yükseltme kararı aldık.

“BAYRAM GÜNLERİNDE DE TELEFON DİPLOMASİMİZ KESİNTİSİZ DEVAM ETTİ”

İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog ve Filistin Devlet Başkanı Sayın Abbas’la yaptığımız telefon görüşmelerinde bölgenin barış ve huzuru konusundaki telkinlerimizi kendileriyle ayrı-ayrı paylaştık.

Bayram günlerinde de telefon diplomasimiz kesintisiz devam etti. İsrail Başbakanı Sayın Lapid, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski, Katar Emiri Şeyh Temim, Ermenistan Başbakanı Sayın Paşinyan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Selman ile telefonla görüştüğümüz liderler arasında yer alıyor. Ayrıca tabii Suudi Arabistan Kralı Hâdimul Harameyn Şerîfeyn ile de yine görüşmemizi yaptık.

Ayrıca, Türk cumhuriyetlerinden Afrika’ya, Ortadoğu’dan Balkanlara kadar dost ve kardeş ülkelerin devlet ve hükûmet başkanıyla pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdik.

Bu arada Ege ve Akdeniz bölgelerimizde yaşanan yangınları yakından takip ederek görevlendirdiğimiz bakanlarımızdan her aşamada bilgi aldık, gereken yönlendirmeleri yaptık.

Milletimizin şanlı direnişinin sembol mekanlarından İstanbul Saraçhane’de düzenlenen 15 Temmuz Mitinginde vatandaşlarımızla kucaklaşarak şehitlerimizi yâd ettik, gazilerimize şükranlarımızı sunduk. O gün Cumhur İttifakı’nın diğer kanadı Sayın Devlet Bahçeli’yle beraber Saraçhane Meydanı’nda bulunduk.

Yarın yapılacak Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi ve Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin yedinci toplantısı vesilesiyle inşallah biraz sonra Tahran’a hareket ediyoruz.

“İÇERİDE VE DIŞARIDA MİLLETİMİZİN ÇIKARLARINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Perşembe günü Millî Güvenlik Kurulu toplantımız var. Cuma günü İstanbul’da çeşitli açılışlara katılacak, Cumartesi günü de Kayseri programlarımızı gerçekleştireceğiz. Durmak yok, yola devam. Aşkla çalışan yorulmaz, inancımız bu diyerek Türkiye’yi büyütmeye, itibarını artırmaya, içeride ve dışarıda milletimizin çıkarlarını savunmaya devam edeceğiz.

Aziz milletim; ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına çıkartacak, milletimizi hak ettiği refah seviyesine kavuşturacak projelerimizi planlıyor, inşa ediyor ve kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm insanlığın hizmetine sunuyoruz. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat odaklı büyüme stratejimize uygun biçimde hayata geçirdiğimiz eser ve hizmetlerin meyvelerini almanın mutluluğunu şu anda yaşayan ülkelerin başında geliyoruz.

İzmit Körfezi’ni otomobil ile mevcut yolu kullanarak geçmek 1,5-2 saat, feribot ile geçmek ise sadece deniz kısmıyla neredeyse 1 saat sürüyordu. Yoğun günlerde çok uzun saatlerde ancak kat edilebilen İzmit Körfez geçişi artık Osmangazi Köprüsü ile 5 dakikada tamamlanabiliyor. Osmangazi Köprüsü’nden sadece 8 Temmuz günü tam 80 bin 624 araç geçti Bay Kemal; bu öyle herkesin kârı değil, bu inanmış kadroların kârıdır. Şayet bu köprü olmasaydı bu kadar aracın feribotla taşınması mümkün olamayacak, karayolu kilitlenecek, seyahatler kesintiye uğrayacak, ulaşım çileye dönüşecekti.

İzmir-İstanbul Otoyolu -senin milletvekili olduğun yer Bay Kemal- ve Osmangazi Köprüsü Sayesinde bu güzergâhta yapılan yolculuk çile olmaktan çıkmış, artık keyif hâlini almıştır. Nitekim 5 Temmuz ile 16 Temmuz tarihleri arasında Osmangazi Köprüsü’nü günlük ortalama 54 bin araç kullanmıştır, böylece araç başı ortalama 6,5 saat ve toplamda 4,2 milyon saat vakit tasarrufu ile 2,5 milyon litre yakıt tasarrufu elde edilmiştir. Sonuçta, sadece bu tarihlerde İzmir-İstanbul Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü sayesinde ülkemiz yakıttan, zamandan ve emisyondan 140 milyon liralık bir kazanç sağlamıştır.

Osmangazi Köprüsü ve İzmir-İstanbul Otoyolu 2016 yılından bugüne garanti karşılama oranları yüzde 36’dan yüzde 116’ya çıkmıştır. Bu durum devlet kasasından tek kuruş harcanmadan inşa edilen projenin devlete üste kazanç da sağlamaya başladığını gösteriyor.

“YATIRIM DÜŞMANLIĞIYLA AYAĞIMIZA ÇELME TAKMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Çanakkale Boğazı’nda tarihte ilk kez kesintisiz kara yolu bağlantısını sağlayan, altını çiziyorum, ‘en’lerin ve ‘ilk’lerin projesi 1915 Çanakkale Köprüsü ile Boğazın bu güzergahındaki geçiş süreci de 6 dakikaya inmiştir. Allah’a hamdolsun, bunlar bize nasip oldu. Ve bunlarla birlikte Türkiye gerçekten çağını farklı bir şekilde, evet, yaşamaya başlamıştır. Devletin kasasından tek kuruş çıkmadan 2 milyar 545 milyon avro maliyetle inşa edilen 1915 Çanakkale Köprüsünü 8 Temmuz günü 14 bin 275 araç kullanmıştır; nereden nereye. Ülkemizin dünya ile olan ticari ve sosyal ilişkilerine büyük katkı sağlayan 1915 Çanakkale Köprümüzdeki trafik akışı da tıpkı Osmangazi Köprüsü gibi bir süre sonra geçiş garantisinin üzerine çıkacaktır.

Tabi bu arada köprüden geçecek araç sayısı tahmini ile araç garanti sayısı arasındaki farkı bilmeyenlere de hakikatleri anlatmaya devam edeceğiz.

İstanbul Boğaz geçiş trafiğine rahat bir nefes aldıran Yavuz Sultan Selim Köprüsü ise 8 Temmuz’daki 132 bin 377 araç ve günlük ortalama 60 binden fazla araç geçişiyle kamu-özel iş birliğinin en güzel örneklerinden biridir. Hayata geçirdiğimiz kamu-özel iş birliği projeleriyle ilgili yalan, iftira, karalama kampanyalarının geresindeki sinsi niyetleri biz gayet iyi biliyoruz. Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini, zenginleşmesini istemeyenler, kalkınmanın temel altyapısı olan ulaştırma, enerji, şehirleşme gibi yatırımlarımıza saldırıyorlar. Bu hezeyanların amacı, asla ülkenin çıkarını, milletin menfaatini, çevreyi veya benzeri hayırlı niyetleri savunmak değildir. Doğrudan ülkemize ve milletimize husumetlerini ifade edemedikleri için yatırım düşmanlığıyla ayağımıza çelme takmaya çalışıyorlar.

Esasen ulaştırma yatırımlarımızın ülkemize ve milletimize katkısını ifade etmek için sadece şu rakamlar bile yeterlidir: Son 20 yılda ülkemizdeki araç sayısı, hani diyorlar ya ekonomik durum şöyle, ekonomik durum böyle, 8,5 milyondan, -araç sayısı veriyorum dikkat edin- 26 milyona çıkarak 3 kat artmıştır. Hani ekonomik sıkıntıdan bahsediyordun. Bakın rakam ortada, bu kadar korkunç bir rakama ulaşmış ve şu anda otomobil satış yerlerinde birinci el otomobil dahi bulmakta sıkıntı çekiyorlar ve ikinci elle işi idare etmeye çalışıyorlar.

“İSTANBUL HAVALİMANI, AVRUPA’NIN EN YOĞUN VE EN İYİ HAVALİMANI OLARAK GÖSTERİLMEKTEDİR”

Bütün bunlara rağmen yaptığımız 112 milyar dolarlık altyapı yatırımı sayesinde kara yollarımızdaki ulaşım hızı güvenli, konforlu hâle gelirken, trafik kazası oranları ve can kayıpları da yüzde 82 düzeyinde azalmıştır.

Hava yollarımızda da durum aynıdır, hava yollarımızda da rekor üstüne rekor. İstanbul Havalimanımız bayram boyunca günde ortalama 1400 uçağın iniş-kalkışına ve günde ortalama 230 bin yolcuya hizmet vermiştir. Bu yoğunluğu Yeşilköy’ün kaldıramayacağını akıl ve vicdan sahibi herkes kabul edecektir. Ve ne kadar haklı olduğumuz orada da ortaya çıktı. Dünya çapında birinciliklerine doymayan İstanbul Havalimanı, Avrupa’nın en yoğun ve en iyi havalimanı olarak gösterilmektedir.

Antalya Havalimanı’nın kapasite genişletmesi ihalesine verilen 8,5 milyar avroluk bedelin ilk ödemesi olan 2 milyar 138 milyar avrosu 28 Mart 2022’de Hazine’ye aktarılmıştır. Mevcut kapasiteyle de bu havalimanımız 16 Temmuz’da toplam bin 68 uçak ve 188 bin 504 yolcuyla o da kendi rekorunu kırmıştır.

“ÜLKEMİZE 20 YILDA ASIRLIK KALKINMA ALTYAPISI KAZANDIRMIŞ OLMAKLA GURUR DUYUYORUZ”

Ülkemize 20 yılda asırlık kalkınma altyapısı kazandırmış olmakla gurur duyuyoruz. Hamdolsun bugün veya bugüne kadar neyin sözünü verdiysek yaptık, Allah’a izniyle bundan sonra da milletimize verdiğimiz tüm sözleri yerine getirmeyi sürdüreceğiz.

Aziz milletim; ülkemiz bir süredir istisnai dönemlerden geçiyor, istisnai hadiselere de şahit oluyor. Bu istisna, Gezi olaylarında kimi şehirlerimizin ana meydanlarının yaklaşık bir ay boyunca işgaliyle sosyal bünyemizi çatlatma girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, çukur eylemlerinde PKK’nın kimi ilçelerimizin mahallerindeki eylemleriyle millî birlik ve beraberliğimizi yıkma girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, emniyet ve yargı içindeki hainlerin 17-25 Aralık’taki kumpaslarıyla millî iradeyi gasp girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından oluşan belirsizliği fırsat bilenlerin siyaset kurumunu felce uğratma girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, 15 Temmuz’da ülkenin topyekûn işgali, milletin topyekûn esir alınma girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, Suriye sınırlarımız boyunca oluşturulmak istenen terör koridoruyla vatanımızı bölme girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, 2018’deki ekonomimizi mahvetme tehditleriyle ülkemizi dizleri üstüne çökertme girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, 2020’deki tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgınıyla ülkemizi bu küresel sağlık krizinin altında bırakma girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, 2021 Aralık ayında başlatılan panikle ülkemizi kur dalgasında boğma girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, salgınla başlayıp Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da derinleşen küresel çalkantıların faturasını ülkemize kesme girişimi olarak tezahür etmiştir. Bu istisna, hâlen maliyet artışlarıyla açıklanamayacak fiyat hareketlerinin tetiklediği enflasyon ve hayat pahalılığıyla insanlarımızı karamsarlığa sürükleme girişimi olarak tezahür etmeyi sürdürmektedir.

“YÖNETİM SİSTEMİNDE DE KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER GERÇEKLEŞTİRDİK”

Türkiye, tüm bu imtihanları başarıyla vererek yoluna devam etmiş, bugünlere gelmiş bir ülkedir. Avrupa’sından Amerika ve Asya’sına kadar tüm dünyanın enflasyondan resesyona nice sıkıntılarla boğuştuğu bu küresel fırtınadan Türkiye’yi kurtararak inşallah sahil-i selâmete ulaştırmakta biz kararlıyız. Yaşadığımız her tecrübe bize sonraki adımlarımız için eşsiz dersler vermiştir. Geçmişten bugüne edindiğimiz tecrübeler ışığında ülkemizin sadece altyapısını adeta yeni baştan inşa etmekle kalmadık, yönetim sisteminde de köklü değişiklikler gerçekleştirdik. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin zirvesini oluşturduğu bu değişimlerin her başlığı birer sessiz devrim niteliğindedir. Geçmişte siyasi, sosyal, ekonomik düzenimizi bir anda alt-üst edecek nice sınamayı bu süreçte nispeten küçük bedellerle atlatabilmemizi gerçekleştirdiğimiz tarihî reformlara borçluyuz.

Son dönemde ekonomide bu hakikatle yüzleşiyoruz. Dünyanın gelişmiş diye tabir edilen ülkelerinin bile göğüslemekte zorlandığı küresel krizleri hamdolsun biz başarıyla yönetiyoruz. Önceliği istihdama ve büyümeye, yani insanlarımızın işine, aşına, huzuruna verdiğimiz programımız sayesinde içeride ve dışarıda artık yavaş-yavaş itiraf da edilmeye başlandığı gibi emin adımlarla hedeflerimize ilerliyoruz.

“REFAH KAYBINI TELAFİ EDECEK TEDBİRLER ALIYORUZ”

Kurdaki dalgalanmanın ve yükselen fiyatların insanlarımızın hayatında yol açtığı refah kaybını telafi edecek tedbirler alıyoruz. Asgari ücretten memur ve emekli maaşlarına kadar her kesimden vatandaşımızın gelir seviyesini yükseltecek artışlar yaptık, hâlen de yapıyoruz. Yılbaşında ve Temmuz ayı başında yaptığımız düzenlemelerle insanımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü yerine getirdik.

İnşallah yılsonunda gelişmelere göre sabit gelirlilerin durumlarını yeniden gözden geçireceğiz. Aynı şekilde üretimin ve ihracatın artmayı sürdürmesi sayesinde küresel krizi fırsata çevirecek adımları da atıyoruz. Önümüzdeki Şubat, Mart aylarıyla birlikte uyguladığımız politikanın olumlu neticelerini daha iyi görmeye başlayacağız.

Türkiye’yi 2023 hedeflerine kavuşturduğumuz gibi, 2053 vizyonunu da inşallah biz şekillendireceğiz. Yaptığımız hiçbir fedakârlığın, döktüğümüz her damla alın terinin, verdiğimiz hiçbir emeğin boşa gitmeyeceğinden emin olunuz. Ülkemizi geri kalmışlığın sefaletinden, vesayetin zincirlerinden, terör örgütlerinin pençesinden, darbecilerin saldırılarından, içerideki kifayetsizlerin basiretsizliğinden, dışarıdaki düşmanların tuzaklarından, velhasıl 20 yıldır bunca badireden nasıl kurtardıysak inşallah bugünkü sıkıntıları da yine biz çözüme kavuşturacağız. Yeter ki sabredelim, yeter ki çalışalım, yeter ki üretelim, yeter ki ülkemize sahip çıkalım, yeter ki kardeşliğimize halel getirmeyelim, gerisi kendiliğinden gelecektir.

Türkiye, 2023’ü kazasız-belasız ve hedeflerine uygun şekilde geride bıraktığında önümüzde yepyeni ve aydınlık bir dönemin bizi beklediğini hep beraber göreceğiz.

Kardeşlerim; sporcularımız bu yılın ilk 7 ayında uluslararası müsabakalarda gösterdikleri başarılarla hepimizi gururlandırmaya devam ediyor. Bu yıl ülkemize 38 farklı branşta 2632 madalya kazandıran sporcularımıza şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Sporcularımız, son olarak Cezayir’de düzenlenen 19. Akdeniz Oyunları’nda başarı çıtasını biraz daha yükselttiler. Akdeniz Oyunları’ndan 108 madalyayla ülkemize dönen sporcularımızın her birini şahsım, milletim adına tebrik ediyorum.

Madalyalardaki branş çeşitliliği ülkemizde spor altyapısının nasıl dengeli bir şekilde geliştiğinin de işaretidir. Ülkemizin 81 şehrine inşa ettiğimiz spor tesislerini sporcu yetiştirme çalışmalarıyla, performans takip sistemiyle, modern antrenman teknikleriyle birleştirdik. Gençlerimizin azmi, kararlılığı, çalışkanlığı da üzerine eklendiğinde ortaya işte bu başarılar çıktı.

Şimdi önümüzde 9-18 Ağustos tarihlerinde yapılacak Konya İslami Dayanışma Oyunları ile 29 Eylül-2 Ekim tarihlerinde düzenlenecek İznik Dünya Göçebe Oyunları var. Ardından da Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları geliyor. İnşallah, bu müsabakalarda başarı ivmemizi artırarak sürdüreceğiz.

Biliyorsunuz geçtiğimiz haftalarda yaz tatilini seyahatle geçirmek isteyen gençlerimiz için 81 ilimizde belirlenen yurtların 15 Temmuz-1 Eylül tarihleri arasında açık olacağı müjdesini vermiştik. Gençlerimiz, rezervasyon sistemiyle işleyen bu hizmetten yararlanmaya başladı. İlaveten gençlerimizin cennet vatanımızın her köşesindeki tarihî eserleri rahatça görebilmeleri için Müze Kart GNS uygulamasını da hayata geçirdik. Bu sayede 18-25 yaş arasındaki tüm gençlerimiz 300’den fazla müze ve ören yerini ücretsiz olarak ziyaret edebilecekler.

“BU YIL 750 BİNE YAKIN GENCİMİZ YURT İMKÂNINDAN FAYDALANDI”

Türkiye, dünyanın devlet eliyle verilen en kapsamlı yükseköğrenim yurdu, öğrenim kredisi ve öğrenci bursu sistemine sahip ülkesidir. Mesela, bu yıl 750 bine yakın gencimiz yurt imkânından faydalanarak, 520 binden fazla gencimiz burs ve 881 binden fazla gencimiz öğrenim kredisi alarak eğitim-öğrenimine devam etmiştir. Geçtiğimiz 20 yılda kredi ve burs miktarlarını 14 kat artırdık. Hâlen öğrencilerimiz lisansta 850 lira… Dikkat edin; biz göreve geldiğimizde bu 45 liracıktı, şimdi ise 850 lira. Yüksek lisansta bin 700 lira, doktorada 2 bin 550 lira kredi veya burs alıyorlar. Yılbaşında bu rakamları tekrar revize edeceğiz, yükselteceğiz. Burs almak isteyen öğrencilerimizin başvuruları 12 farklı kamu kurumunun veri altyapısında yapılan taramayla gayet adil ve şeffaf bir sistemle değerlendiriliyor. Öğrenim kredisi ise, başvuran her öğrencimize veriliyor. Alınan kredilerin geri ödemeleri mezuniyetten 2 yıl sonra başlıyor. Şayet bu süre içerisinde mezun öğrenci henüz sigorta girişi olan bir işe başlayamamışsa, elektronik devlet sistemi üzerinde ödemeyi erteleyebiliyor.

“HİÇBİR ÖĞRENCİ FAİZ UYGULAMASINA TABİ TUTULMAMIŞTIR”

Bugüne kadar kredi ödemelerinin yıllık güncellemesi belirli bir faiz oranı üzerinden değil, yurt içi üretici fiyat endeksi farkına göre yapılıyordu. Hiçbir zaman bir faiz uygulaması yapmadık, ama Bay Kemal, yalan bol, utanmadan, sıkılmadan faizden bahsediyor, öyle bir şey yok. Eğer sıkıyorsa gel kendin bunu ispatla, kimden faiz almışız bunu ortaya koy. Hiçbir öğrenci faiz uygulamasına tabi tutulmamıştır.

Son dönemde enflasyonun arzu etmediğimiz düzeylere yükselmesi, öğrenim kredisi güncellemelerinde beklenmedik rakamların ortaya çıkmasına yol açtı. Gençlerimizi elbette böyle bir yükün altında bırakamazdık, nitekim haftalar öncesinden ilgili arkadaşlarıma talimatlarımızı verdik, çalışmaları başlattık. Biraz önceki Kabine Toplantımızda kredi geri ödemelerinin herhangi bir enflasyon farkı veya faiz uygulaması olmaksızın sadece alınan kredi rakamı üzerinden yapılmasını kararlaştırdık, yani anapara. Bu uygulamadan hâlen kredi geri ödemesi yapan tüm gençlerimiz yararlanacak.

Aldığımız bu kararla kredi geri ödemelerinde toplamda 26 milyar liranın üzerinde bir yükü gençlerimizin üzerinden kaldırmış oluyoruz. Böylece, mezun olup geri ödemesi başlayacak 1 milyon 49 bin, kredi almış, ancak henüz mezun olmamış 812 bin, geri ödemesi vergi dairelerince takip edilen 1 milyon 295 bin olmak üzere toplam 3 milyon 157 bin gencimizin öğrenim kredisi sorununu kökten çözmüş oluyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren kredi ödemesi başlayacak öğrencilerimiz de artık sadece aldıkları kredi rakamı kadar sorumlu olacaklar. Öğrenim krediyle ilgili aldığımız kararın gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum.

EK DERS ÖDEMELERİ

Bir müjde de ücretli çalışan öğretmenlerimize ve usta öğreticilerimize vermek istiyorum. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığı görev yapan öğretmenlere ve usta öğreticiler ile Kur’an kurslarında görevlendirilen öğreticilere her 5 ders için ilave 1 saat ek ders ödemesi yapacağız. Bu düzenlemenin ardından haftada 30 saat derse giren bir öğretmenin, usta öğreticinin ve Kur’an kursu öğreticisinin alacağı ücret 3 bin 400 liradan yüzde 68 artışla 5 bin 740 liraya yükselmektedir. Usta öğreticilerimizin 40 saat üzerinden alacakları ücret de 4 bin 500 liradan yüzde 64 artışla 7 bin 400 liraya çıkmaktadır. Yeni düzenlemenin ücretli çalışan öğretmenlerimize, usta öğreticilerimize ve Kur’an kursu öğreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye’de en büyük reformları gerçekleştirdiğimiz alanların başında sağlık gelmektedir. Öğrencisinden en üst düzey yöneticisine kadar sağlık çalışanlarının tamamının işini huzur ve güven içinde yapması en önemli önceliğimizdir. Bunlar arasında tıp ve diş hekimliği fakültelerimizin son sınıflarında kurum personel gibi mesai yaparak, nöbet tutarak çalışan, bilfiil hastalarla ilgilenen öğrencilerimiz de vardır. Hekim adayı öğrencilerimizin hem emeklerinin karşılığını vermek, hem motivasyonlarını yükseltmek için kendilerine yapılan ve asgari ücretin üçte biri kadar olan ödeme miktarını artırma kararı aldık.

“TIP VE DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTELERİNİN SON SINIF ÖĞRENCİLERİNE ASGARİ ÜCRET TUTARI KADAR ÖDEME YAPILACAK”

Devlete bağlı üniversitelerimizin tıp ve diş hekimliği fakültelerinin son sınıf öğrencilerine asgari ücret tutarı kadar ödeme yapılacak. Bu düzenlemenin her iki fakültemizin de öğrencilerine hayırlı olmasını diliyorum.

Kendini vatandaşlarımızın sağlığına vakfetmiş hekimlerimize ve diğer çalışanlarımıza yönelik hiçbir şiddet eylemi kabul edilemez. Bunun asla affedilir yanı yoktur, bu ihanettir, böyle bir ihaneti biz devlet olarak kabul etmeyeceğimiz gibi, yargımızın tüm kurumları da bunların zaten üzerine-üzerine gitmektedir. Hastanelerde sağlık çalışanlarına yönelik saldırıların önüne geçmek için caydırıcı tedbirler alınması hususunda Sağlık ve İçişleri bakanlıklarımız gereken koordinasyonu sağlayacaktır.

Ülkemiz için çalışmaya, üretmeye, her kesimin meselelerini çözmeye devam edeceğiz. Hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu müjdeler inşallah aydınlık geleceğimizin ifadesi olsun diyorum.”

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” için yorumlar kapalı 244670

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’nda yaptığı konuşmada, “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” vesilesiyle bu programda olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile ekibine ve programa katkı veren herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ve tüm dünya kadınlarının ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, 8 Mart’ın barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya vesile olmasını diliyorum. Bu anlamlı gün münasebetiyle Filistin ve Gazze’nin yüreği yaralı kadınları başta olmak üzere gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki onurlu ve kahraman kadınlara en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Buradan dünyanın tüm emekçi kadınlarını, mazlum kadınlarını, mağdur kadınlarını yürekten selamlıyorum. Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan ülkemizin tüm yiğit kadınlarını rahmetle yâd ediyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin her biri birer metanet abidesi olan anne ve babalarına, geride boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi mahzun bıraktıkları eşlerine ve öksüzlerine Mevla’dan sabırlar dilediğini ifade etti.

Ülkedeki 81 vilayetin tamamında 922 ilçenin her birinde anne, eş, kardeş ve evlat olarak hayata anlam katan kadınlara özellikle şükranlarını sunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine 8 Mart vesilesiyle vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için ömürlerini harcayan, elleri öpülesi annelerimize özellikle teşekkürlerimi ifade ediyorum. Kendi merhum anneciğim başta olmak üzere vefat eden annelerin hepsine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Son olarak eşimin ve sevgili kızlarımın da 8 Mart Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyor, bu anlamlı günün tüm kadınlar için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

“YILIN KALAN 364 GÜNÜ DE KADINLARIN GÜNÜDÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 gün sonra seçimin gerçekleştirileceğini, sandıklara gidileceğini, belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini gördüklerini belirtti.

Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş biri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanan tüm kadın belediye başkan adaylarını, meclis üyesi adaylarını, muhtar adaylarını selamlıyor, kendilerine şimdiden başarılar diliyorum. Tabii burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar, yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Bizim nazarımızda, 8 Mart’ı diğer günlerden ayıran yegâne husus, hayatı paylaştığımız kadınlara olan minnettarlığımızı, şu an olduğu gibi çeşitli programlarla ifade etmemize vesile olmasıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart’ı aracı kılarak, devletin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçirdiklerini, nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit ederlerse onu gidermeye çalıştıklarını söyledi.

Kendilerini bugüne kadar asla sloganlara hapsetmediklerini, kadın politikalarında her zaman en idealin, en iyinin, ülke, millet ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinden koştuklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınlarla buluşmalarında şiddetin önlenmesinden kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede yeni projeler, programlar, stratejik belgeleri açıkladıklarını belirtti.

“AMACIMIZ SIRASIYLA KADINI, AİLEYİ VE ÜLKEMİZİ GÜÇLENDİRMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını vurgulayarak, destek mekanizmalarıyla reform paketleriyle yenilikçi uygulamalarla kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ettiklerini dile getirdi.

Bunun en son örneğinin, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2024-2028 yılları arasını kapsayan Strateji Belgemiz, 5 ana sütun üzerinde yükselmektedir. Aile Bakanı’mızın şahsında 5 temel amaç, 20 strateji, 83 faaliyetten oluşan bu belgenin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kamu kurumlarımızın yanı sıra özel sektörümüzün, iş dünyamızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın da belgenin layıkıyla hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapacaklarına inanıyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk asrını tamamlayıp Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ikinci asrına yelken açtıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim; biliyorsunuz bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Yeryüzüne indirilen ilk insanlar olan Hazreti Adem aleyhissalatü vesselam ve Hazreti Havva validemiz aynı zamanda ilk ailedir. Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile başlayan aile kurumu tarih boyunca insanı insan yapan değerlerin yaşatılmasına, yeni nesillere aktarılmasına imkan sağlamıştır.”

“GÜÇLÜ AİLE SADECE MİLLET VE DEVLET OLARAK BEKAMIZIN DEĞİL, AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZİN DE GARANTİSİDİR”

Ailenin, bireyleri ayakta tuttuğunu, toplumu yozlaşmalara karşı koruduğunu, iyi, güzel ve doğru olanın yaşayarak öğretilmesini temin ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile kavramıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Şurası tartışmasız bir gerçektir ki aile ne kadar güçlüyse bireyler ve toplum da o derece güçlü, muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı, aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan, güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil, aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en önemli şartı ise hiç şüphesiz güçlü kadındır. Hâl böyleyken aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesimin eskiden beri olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Bunlar, modernleşme ve Batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı âdeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki Bakanlığımızın adında yer alan ‘aile’ kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır. Ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız, ‘Kadın haklarını savunuyoruz’ derler. Fakat 28 Şubatvari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarının gasbedilmesine aleni destek verirler. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı olan ‘cinsiyetsizleştirme politikaları’na karşı tek bir cümle kurmazlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması, ev kadınlarını hor, hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmazlar. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, ayrımcılığı, haksız uygulamaları asla gündeme getirmezler. Yani, söz konusu gerçekten kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar ya yasakçılığın ya da çifte standardın yanında saf tutarlar” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK KENDİ DURUŞUMUZU SERGİLİYOR, MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA YÜRÜTÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bahsettiği ikircikli tablonun sadece Türkiye için değil, dünyadaki pek çok kuruluş için de geçerli olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Soruyorum sizlere, dünyada ‘kadın hakları’ diye ortalığı ayağa kaldıranların, 7 Ekim’den beri Filistin’de katledilen, çoğu kadın ve çocuk 32 bini aşkın masum için seslerini yükselttiklerini sizler hiç duydunuz mu? İnsanlığın geri kalanına sürekli hak hukuk dersi verenlerin İsrail’in soykırım politikaları karşısında harekete geçtiğini hiç gördünüz mü? Ülkelere basın özgürlüğü karnesi düzenleyenlerin İsrail’in katlettiği 100’ü aşkın gazeteciyle ilgili tepkilerine şahit oldunuz mu? Son raporunda Türkiye’yi eleştiren Avrupa Konseyi’nden ve diğer Avrupa Birliği (AB) kurumlarından bugüne kadar İsrail’e gizli açık destek dışında bir beyan işittiniz mi?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki, Suriye’den Filistin’e kadar hemen burunlarının dibindeki bölgelerde on binlerce kadın ve çocuğun vahşice katledilmesine tepkisiz kalanları diğer konularda biz nasıl ciddiye alacağız? Filistin halkının soykırıma uğramasına ses çıkarmayanların, bu katliamları görmezden gelenlerin tutarlı, etkili ve tarafsız olabilmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Suriye’deki, Filistin’deki, Arakan’daki, Türkistan’daki ve diğer İslam beldelerindeki hak ihlalleri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmayanların başkalarıyla ilgili beyanları lafügüzaf hükmündedir” diye ekledi.

Türkiye olarak diplomatik girişimlerle yardımlarla kamuoyu oluşturma çabalarıyla kendi duruşlarını sergilediklerini, mücadelelerini kararlılıkla yürüttüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz onlar gibi riyakâr değiliz. İnşallah hiçbir zaman da olmayacağız” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’Yİ TARİHİNİN EN AYDINLIK, EN ÖZGÜRLÜKÇÜ HER AÇIDAN EN GÜÇLÜ GÜNLERİNE BİRLİKTE KAVUŞTURDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim inancımız cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Millet olarak tarihimiz, kadınların başarıları ve fedakârlıklarıyla örülmüştür Nene Hatun’dan Nezahat Onbaşı’ya, Şerife Bacı’dan Kara Fatma’ya kadar nice kadın kahramanlarımızın mücadelesini biz nasıl unutabiliriz? Bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke Yalçın öğretmenin ve daha nice kahramanımızın fedakârlıklarını nasıl yok sayabiliriz? 15 Temmuz gecesi ellerinde bayraklarla tanklara ve darbeci hainlere meydan okuyan kadınların cesaretlerini biz nasıl görmezden geliriz? Son 21 yılda yazılan başarı destanından kadınların emeğini, alın terini, katkısını, çabasını nasıl inkâr edebiliriz?” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet ekonomiden eğitime, güvenlikten tarıma, demokrasiden hak ve özgürlüklere varıncaya kadar her alanda ortada göz kamaştıran bir başarı varsa burada en az erkekler kadar kadınların da katkısı ve emeğinin olduğunu vurguladı.

Önlerine çıkartılan engellerden, hayatlarına kast etmeye varan saldırıların üstesinden hep kadınların desteğiyle geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yürek yüreğe, omuz omuza verdik. Türkiye’yi tarihinin en aydınlık, en özgürlükçü her açıdan en güçlü günlerine birlikte kavuşturduk. Her kim, kadın hakları konusunda eski Türkiye’den övgüyle bahsediyorsa biliniz ki sizlerin mücadelesine kara çalıyor demektir. Çünkü hiçbir şey kolay olmadı, kolay elde edilmedi. 28 Şubat’ın karanlığından çıkmak öyle zahmetsiz, çilesiz olmadı. Sizler bugünkü haklarınızı üniversite kapılarında gözyaşı dökerek, sırf kıyafetinizden dolayı işinizden ayrılmak zorunda kalarak baskıya uğrasanız bile hukuk ve demokrasi içinde hareket ederek, gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi darbecilere cesaretle meydan okuyarak yani hep mücadele ile elde ettiniz. Ne olursa olsun, yılmadınız. Geri adım atmadınız. Böylece siyasetten akademiye, bürokrasiden iş dünyasına, spordan sanata farklı alanlarda özgürce var oldunuz, başarıdan başarıya koştunuz. Biz de sizlerin bu asil ve zorlu mücadelenize sahip çıktık. Elimizdeki tüm imkânlarla sizlere destek olduk.”

“PEK ÇOK ALANDA TARİHÎ NİTELİKTE ADIMLAR ATTIK”

Kadının statüsünün güçlendirilmesi, kadınların önündeki engellerin kaldırılması, kadınlara iş, eğitim, temsil ve diğer alanlarda destek verilmesi hususlarında neler yapıldığını en iyi kadınların bildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başörtüsüne özgürlük başta olmak üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı hâline getirdik. ŞÖNİM, kadın konuk evi, KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamaları hayata geçirdik. Aile içi şiddeti şikâyete tabii olmaktan çıkardık. Daha pek çok alanda tarihî nitelikte adımlar attık. Bu çabalarımız neticesinde de en az bir eğitim düzeyini tamamlama oranı kadınlarda yüzde 70’lerden yüzde 90’lar seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karar alma mekanizmalarında kadın temsil oranı 4-5 kat arttı. İstihdamdaki kadın sayısı 6 milyondan 10,5 milyona çıktı. Covid-19 salgını döneminde eşim Emine Erdoğan’ın liderliğinde başlatılan destek paketiyle, kadın girişimcilerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Bu kapsamda Halk Bankamız aracılığıyla son 3 yılda 220 bin kadın girişimcimize 60 milyar lira finansal destekte bulunduk. Daha bunun gibi burada saymaya kalksak nice reformu, hayal dahi edilemeyen atılımları son 21 yılda sizlerle beraber hayata geçirdik.”

“SİYASİ HAYATIMIZIN HİÇBİR SAFHASINDA KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK”

Bu süreçlerde bir sürü asılsız ithamla, iftira ile saldırıyla da karşılaştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları her adımın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlar arasındaki ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef alındı. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu, geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık” diye konuştu.

Hem belediye başkanlığı hem de 21 yıllık iktidarlıkları döneminde bu tavırlarının aksine tek bir örnek gösterilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de aynı çevrelerin raf ömrü dolmuş söylemlerle kadınları tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Nefes alamayacaksınız, şu gelecek, bu olacak diyerek tamamı yalan, tamamı hezeyan ürünü ifadelerle güya kadınları kendilerine oy vermeye ikna edebileceklerini sanıyorlar. Aynı korku siyasetine 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de başvurmuşlar ama milletin ve kadınların feraseti karşısında hezimete uğramışlardır. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırıda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların 31 Mart’ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inandığını ifade ederek, 31 Mart’ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerde kadınlardan yine güçlü destek beklediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle layık görülen kadınları kutlayarak Türkiye’ye güç veren kadınlara teşekkürlerini iletti.

“Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” “Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” için yorumlar kapalı 120790

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya mitinginde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz; Gezi olaylarından beri süren, 15 Temmuz’la daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Hamdolsun, önümüze hangi badire çıkarsa çıksın, ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” dedi.

Kütahya mitinginde vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya’nın, Anadolu’nun beylerbeyi olduğunu belirterek, kentin bugün de millî iradeye olan bağlılığıyla Türkiye’nin beylerbeyliğini hak ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen mayıs ayındaki seçim sonuçları için Kütahyalılara teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençler, Cumhur İttifakı’na milletvekilliğinde verdiğiniz yüzde 68 ve Cumhurbaşkanlığında şahsıma verdiğiniz yüzde 70 oranındaki destek için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Şimdi 31 Mart’ta da aynı oyları vermeye hazır mıyız? Maşallah barekallah. Rabbim tüm Kütahyalı kardeşlerimden razı olsun. Mevla şu muhabbetimizi, şu dayanışmamızı daim eylesin. Şimdi de sizlerden Türkiye Yüzyılı belediyeciliği için, gerçek belediyecilik için destek istiyoruz. Hanımlar, bu konuda en çok size güveniyorum. Her zaman ne diyorum, kale içeriden fethedilir. Yani kaleyi sizler düşüreceksiniz. Şayet hanımlar çok iyi çalışırsa bu iş olur. Biz, kadının iradesinin üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk tanımıyoruz. Öyleyse buradan, bu meydandan gerçek belediyecilik için söz veriyor musunuz? Gençler, hanımları duyuyorsunuz değil mi? Sizin de onlardan aşağı kalmamanız lazım.”

“ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİNE, İSTİKRARINA GÖZ DİKENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da 31 Mart seçimleri için adayları Cumhur İttifakı olarak ortak göstermediklerini hatırlatarak, “Eser ve hizmet siyasetinde yarışmak için ayrı adaylarla seçime girdik. Hayırda yarış olarak gördüğümüz bu centilmence rekabetin şehrimiz için en güzel şekilde neticelenmesini diliyorum” dedi.

Hangi partiye mensup olursa olsun Türkiye’nin her bireyinin, her Kütahyalının gönüllerinde ayrı bir yerinin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Seçimler gelir geçer ama muhabbet baki kalır. Şu hasbilik gök kubbedeki bir hoş seda misali hep devam eder. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Ülkemizin güvenliğine, istikrarına, kazanımlarına, hedeflerine göz dikenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Bu millet, tarihine, kültürüne, inancına saldırarak sırtını terör örgütlerine dayayanlara, onlara en güzel dersi sandıklarda verdi. Şimdi beraber yol yürüyerek, hükûmette ve belediyede iktidar hülyalarına kapılanları rüyalarından uyandırmaya var mıyız? Bunu yapacağınıza ben inanıyorum.”

“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU ETRAFINDA KENETLENİP YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emniyetten aldığı rakamlara göre mitinge 35 bin kişinin katıldığını aktararak, “Tabii sandıklara da bunun yansıması lazım. Kütahya’da hamdolsun böyle bir sıkıntımız inşallah yok” diye konuştu.

Şehirlerin bir kısmında yapılan kirli ittifakları takip ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Kiminde listeler geç veriliyor. Aday isimleri sabahtan akşama sürekli değişiyor. Milletimiz de engin ferasetiyle kapalı kapılar ardında çevrilen dolapları, yapılan pazarlıkları, sahnelenen alicengiz oyunlarını çok iyi görüyor. Bugüne kadar olduğu gibi 31 Mart’ta da milletimizle omuz omuza verip, meydanı kirli ittifakların karanlık hesaplarına bırakmayacağız. Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında kenetlenip yolumuza devam edeceğiz. Ben hanımlara güveniyorum. Bu yolculukta Kütahya’nın da desteğini yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum.”

“Şimdi buradan, Millî Mücadele zaferinin ilk işaret fişeğinin atıldığı Kütahya’dan öyle bir ses verin ki, duymayan kalmasın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için hazır mıyız? 31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için kararlı mıyız? 31 Mart’ta gerçek belediyeciliği tercih ediyor muyuz? Bunun için seçim gününe kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Kütahya’yla birlikte Türkiye haritasının tamamını Cumhur İttifakı’nın renkleriyle boyamaya var mıyız?” dedi.

Türkiye’nin Gezi olaylarından beri süren 15 Temmuz’da daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen, bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüze hangi badire çıkarsa çıksın ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık. Bu arada ciddi bedeller de ödedik, ödüyoruz. Millî birliğimize yönelik saldırıları bertaraf ederken yeri geldi darbecilere karşı canımız pahasına direndik yeri geldi sınırlarımıza dayanan teröristlerle boğuştuk. Cudi Dağı’nda onları mağaralara gömdük. Tendürek’te, Bestler Deresi’nde, Gabar’da gömdük ve Türkiye’de kendilerine yer bulamadılar” diye konuştu.

Hayat pahalılığıyla da mücadele edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerin bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ne kadar emekli maaşlarını bizden önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek seviyelere çıkarmış olsak da gönlümüz vatandaşlarımızın hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmesini istiyor” ifadesini kullandı.

“HARCADIĞIMIZ HER KURUŞU, DEVLETİ VE MİLLETİYLE BİRLİKTE ÇALIŞIP KAZANMAK MECBURİYETİNDEYİZ”

Ekonominin diğer boyutlarının ötesinde hesap kitap işi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin gelirleri ve giderleri arasındaki denge tutturulamazsa tıpkı 1970’lerde ve 1990’lardaki gibi siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların pençesine düşülmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Türkiye’nin kimi ülkelerin sahip olduğu gibi karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz harcadığımız her kuruşu, devleti ve milletiyle birlikte çalışıp kazanmak mecburiyetindeyiz. Mesela yaklaşık 11 trilyon lira giderle bağladığımız 2024 bütçemizi ele alalım. Bunun 1 trilyon liradan fazlasını deprem harcamalarına ayırdık. Devletin tüm çalışanları için yaklaşık 3 trilyon lira personel gideri var. Yatırımlar için 1,6 trilyon liraya yakın bir kaynak kullanılacak. Emekli maaşları için ayrılan miktar yaklaşık 3 trilyon liraya yakın, eğitim için 1,6 trilyon lira, sağlık için 1,6 trilyon lira, sosyal yardımlar için 500 milyar lira, mahallî idareler için 860 milyar lira tahsis edildi. Diğer kalemleri söylemiyorum bile.

En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz.

Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor. Eğitime, sağlığa, tek kuruş harcamadan her birinin tüm bütçesini buraya aktarsak ucu ucuna ya kurtarıyor ya kurtarmıyor. Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Burada konuştuğumuz emeklilerimizin mevcut maaşlarının maliyeti değil yapılması istenen ilave artışların tutarıdır.”

“YAPTIĞIMIZ HER İŞİN HESABINI 85 MİLYONUN TAMAMINA VERMEKLE MÜKELLEFİZ”

Seyyanen artışların emekli maaşları arasında yol açtığı adaletsizliğin farkında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırtında yumurta küfesi taşımayanların istedikleri gibi atıp tutabileceğini, sorumluluk makamında olmayanların her aklına eseni söyleyebildiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama milletin ülkeyi ve devleti yönetme görevini verdiği bizim için böyle bir durum asla söz konusu değil. Biz yaptığımız her işin hesabını 85 milyonun tamamına vermekle mükellefiz. Biz attığımız her adımı en ince detayına kadar hesaplamak zorundayız.” dedi.

Küresel ekonomik krizin dünyanın her yerinde çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere büyük kitlelerin refah kaybına uğramasına yol açtığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de kendi şartları çerçevesinde bu dalgadan etkilendiğini söyledi.

Tüm bunların üstüne geçen sene “asrın felaketi” olan çok büyük bir deprem yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece 6 Şubat depremlerinin ekonomiye maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna rağmen hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik dengeleri yeniden yerli yerine oturtmak için güçlü bir program uyguluyoruz. Bu yılsonundan itibaren programın olumlu sonuçlarını görmeye başlayacağız. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyüttükçe ortaya çıkan kazançtan her kesimden insanımız gibi emeklilerimiz de istifade edecek. Siz oturdukları yerden atıp tutanlara bakmayın. Onlar sadece istismar ve bozgunculuk peşinde koşuyor. Onların ne ülke ne millet ne de emeklilerimiz umurlarında. Bu ülkenin ve bu milletin asırlık meselelerini nasıl biz çözdüysek bugünkü sıkıntıların üstesinden gelecek olan da yine biziz. Milletimizden sabır ve metanet istiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 21 yılının önceki dönemlerinden çok iyi olduğunu, yarınların da bugünden daha iyi olacağını belirtti.

İnsanları, karamsarlık bataklığına sürüklemek isteyenlerin tek derdinin buradan bir kaos çıkartıp ülkeyi kendilerine mecbur etmek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi partilerini öyle yönetiyor olabilirler ama bu millet kendi geleceği konusunda onların sinsi oyunlarına eyvallah etmez. Ne diyor üstat? ‘Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ Allah’ın izniyle bu tekerleği tümsekte bırakmayarak Türkiye Yüzyılı bayrağını, kör dünyanın tepesine biz dikeceğiz” diye konuştu.

KÜTAHYA’YA 101 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE YATIRIM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en büyük ispatının şehirlere yaptıkları yatırımlar olduğunu ifade etti.

Bu kapsamda son 21 yılda Kütahya’ya 101 milyar liranın üzerinde yatırım yaptıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimde 2 bin 900 yeni derslik inşa ettiklerini, şehre ikinci devlet üniversitesi olarak Kütahya Sağlık Üniversitesi’ni kurduklarını dile getirdi.

Gençlik ve sporda yükseköğrenim yurt yatak kapasitesini 12 bin 493’e çıkardıklarına, 61 spor tesisi inşa ettiklerine, Kütahya’ya kendine yakışacak bir stadyum kazandırmak için çalışmalara başladıklarına değinen Erdoğan, sosyal yardımlarda Kütahyalı ihtiyaç sahiplerine 2,6 milyar lira tutarında kaynak aktardıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta 320 yataklı Evliya Çelebi Devlet Hastanesi başta olmak üzere toplamda 1050 yataklı 11 hastaneyle birlikte 43 sağlık tesisi inşa ettiklerini aktardı.

Toplam 610 yataklı Kütahya Şehir Hastanesinin inşasında sona geldiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teknik testlerini de tamamladıktan sonra hastaneyi vatandaşın hizmetine sunacaklarını bildirdi.

Şehrin ihtiyacına göre önümüzdeki dönemde 800 yataklı bir eğitim araştırma hastanesini de gündeme alabileceklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca, Domaniç Entegre İlçe Hastanemizin inşası başta olmak üzere beş sağlık tesisinin yapımına devam ediyoruz. Kütahya’da TOKİ kanalıyla 12 bin 802 konutun yapımını tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. 1521 konutun yapımı sürüyor. Kütahya’da 9,2 milyon metrekare alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüyoruz. Şehrimizdeki altı millet bahçesi projesinden üçünü tamamlayıp hizmete sunduk, diğerleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ulaştırmada, Kütahya’da 24 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğunu 359 kilometreye çıkardık. Abide-Simav yolunun ilk 15 kilometrelik kısmını tamamladık, kalanıyla ilgili hazırlıklara devam ediyoruz. Abide-Pazarlar ve Emet-Simav yolları ile Germiyan ve Zafertepe kavşaklarını bu sene bitiriyoruz.”

DOĞAL GAZ YATIRIMLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çavdarhisar-Abide, Dursunbey-Tavşanlı, Hisarcık-Gediz yollarını önümüzdeki sene tamamlayacaklarını, şehrin hem Eskişehir, Afyonkarahisar çıkışlarında trafiği rahatlatacak hem de organize sanayi bölgeleri arasındaki ulaşımı kolaylaştıracak bir yol projesini hayata geçireceklerini söyledi.

Ayrıca mevcut projenin yerine şehrin daha yakınından geçecek bir çevre yolu projesi üzerinde de çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kütahya il sınırları içindeki bütün demir yollarını yeniledik. Eskişehir-Kütahya-Balıkesir hattını elektrikli, sinyalli hâle getirip modernize ettik. Eskişehir-Antalya Hızlı Tren Hattı hayata geçtiğinde inşallah duraklarından biri de Kütahya olacak. Kütahya’ya 21 baraj ve sekiz gölet inşa ettik. Beş baraj ile bir gölet daha inşa ediyoruz. Son 21 yılda inşa ettiğimiz sulama projeleriyle Kütahya’da, 168 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Yapımı devam eden 21 sulama tesisimiz ile toplam 204 bin dekar araziyi daha sulamaya açacağız. İnşa ettiğimiz 118 adet taşkın koruma tesisiyle, Kütahya şehir merkezi ile 144 yerleşim yeri ve 11 bin dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk. Sekiz adet dere ıslahının inşası sürüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahyalı çiftçilere yaklaşık 16 milyar lira tutarında tarımsal hibe desteği verdiklerini ifade etti.

Kütahya’da altı yeni organize sanayi bölgesi, bir teknopark, dokuz araştırma geliştirme merkezi kurduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biraz sonra açılışını yapacağımız seramik fabrikasıyla Kütahya’nın bu alandaki marka değerini küresel ölçekte güçlendiriyoruz. İstihdamı desteklemek için Kütahya’daki işverenlere toplam 3 milyar lirayı aşan prim teşviki verdik. Enerjide, Kütahya, Çavdarhisar, Çitgöl, Demirci, Emet, Gediz, Hisarcık, Kuruçay, Simav ve Tavşanlı’ya doğal gazı getirdik. Bu yıl içinde Eskigediz ve Seyitömer’e, 2026 yılında ise Altıntaş ve Domaniç’e doğal gaz arzı sağlamayı hedefliyoruz. Hedefimiz, en kısa sürede Kütahya’da doğal gaz olmayan ilçe ve belde kalmayacaktır.”

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, NG KÜTAHYA SERAMİK 100. YIL FABRİKALARI AÇILIŞ TÖRENİ’NE KATILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki programı kapsamında, NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Nafi Güral’ın kurduğu Kütahya Seramik’in üretim yolculuğundaki 35 yılını geride bıraktığını, 8 fabrikaya ve 54 milyon metrekare üretim kapasitesine ulaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da üretilen bu seramiklerin 81 vilayetin yanı sıra 5 kıtada 79 ülkeye ihraç edildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açılan her yeni fabrika ihracatımızda yeni bir ivme, cari açığımızın kapanmasına katkı demektir. Bugün yatırım bedeli 140 milyon avro, kapalı alanı 126 bin metrekare olan iki yeni fabrikayı daha hizmete açıyoruz. NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın ülkemize, şehrimize, grubumuza, çalışanlarımıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin İtalya ve İspanya gibi bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinde bile olmayan gelişmiş teknolojilere sahip üretim imkânına kavuştuğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde seramik üretiminin yanı sıra turizmde de önemli yatırımları olan grubun, istihdam kapasitesinin 5 bin 750 kişiye çıkmasını da takdirle karşıladığını kaydetti.

Dijital dönüşümü fabrikalarında en üst seviyelerde uygulayan grubun su, ham madde ve ambalaj atıklarının geri kazandırılması konusunda da ileri seviyeye ulaştığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrika çatılarına kurulan ve tamamı üretimde kullanılan 25 megavat gücündeki güneş enerjisi santrallerinin, yenilenebilir enerji alanında da örnek bir yaklaşıma işaret ettiğini söyledi.

“ÜLKEMİZİ DÜNYANIN ÖNDE GELEN TEDARİKÇİLERİ ARASINA ÇIKARTACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümek mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Sadece kâğıt üzerinde ekonomik görünümü iyileştirmek adına yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyümeden asla taviz veremeyiz. Makro dengelerle ilgili sorunlarımızı sanayide, teknolojide, ticarette, tarımda, turizmde ve diğer alanlarda büyümeyi sürdürerek çözeceğiz. Dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkelerine baktığımızda onların da istihdam ve üretim merkezli bir ekonomik işleyişi hayata geçirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Bir dönem terk ettikleri üretim, bugün gelişmiş ülkelerin en kritik yumuşak karnı hâline gelmiştir. Türkiye’yi böyle bir duruma asla düşürmeyeceğiz. Savunma sanayinden seramik sektörüne kadar her alanda tasarımıyla, üretimiyle, ihracatıyla ülkemizi dünyanın önde gelen tedarikçileri arasına çıkartacağız.”

Kütahya’nın giderek büyüyen seramik üretimi kapasitesini sadece toprağa ve kimyaya dayalı bir sektörün gelişmesi olarak görmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki bu ivmenin ülkenin Türkiye Yüzyılı’na hazırlanışının işareti olduğunu belirtti.

“MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ HER SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK, ÇABALADIK”

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp iktidarlarına kadar devam eden dönemlerdeki siyasi ve ekonomik gecikmeler yaşanmasaydı Türkiye’nin bugün çok daha farklı bir yerde olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin sorumluluk verdiği kişiler olarak bize düşen kaçan fırsatlara bakıp hayıflanmak değil, hem eskinin kayıplarını telafi etmek hem geleceğin hedeflerini inşa etmektir. Bundan 13 sene önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda birileri kendi akıllarınca bizimle dalga geçmiş, projelerimizi küçümsemişti. Yaşadığımız onca badireye rağmen 2023 hedeflerinin önemli bir kısmını hayata geçirmiş birisi olarak karşınızdayım” diye konuştu.

Şimdi de Türk milletine “Türkiye Yüzyılı” sözlerinin olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vizyonu sağlam toplumsal yapı, istikrarlı ve güçlü ekonomi, adalet ve özgürlük, Türkiye eksenli küresel dönüşüm, huzurlu ve güvenli gelecek başlıkları altında tadat ederek millete sunduklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri gibi söz verip de sonra kulağının üzerine yatanlardan olmadıklarını belirterek, şunları paylaştı: “Milletimize verdiğimiz her sözün takipçisi olduk, her sözü yerine getirmek için var gücümüzle çalıştık, çabaladık. Eksiklerimiz elbette olmuştur ama ülkemize ve milletimize sağladığımız kazanımların büyüklüğünü kimse inkâr edemez. Artık bundan sonra milletimize karşı sorumluluğumuz Türkiye Yüzyılı bayrağını zirveye çıkarmaktır. Allah’ın izniyle Türkiye Yüzyılı’nın inşasını da tamamladıktan sonra emaneti gençlere teslim edip köşemize çekileceğiz. Bu duygularla bir kez daha fabrikaların hayırlı ve bereketli olmasını diliyoruz. Tekrarını, tekrarını bekliyoruz.”

NG Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Kütahya Porselen Sanat Evi tarafından üretilen ve ortasında ayet yazılı el sanatı porselen tabak hediye etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler kurdeleyi keserek NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın açılışını yaptı ve fotoğraf çektirdi.

seers cmp badge