Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT ortak yayınına katıldı Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT ortak yayınına katıldı için yorumlar kapalı 87864

TRT 1, TRT Haber, TRT Türk, TRT Avaz, TRT Kürdi, TRT Radyo 1 ve TRT Radyo Haber’de “Cumhurbaşkanı Özel Yayını”na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, moderatörlüğünü Canan Yener Reçber’in üstlendiği yayında gazeteciler; Hale Kaplan, Nuriye Çakmak Çelik, Okan Müderrisoğlu ve Mehmet Acet’in Türkiye ve dünya gündemine dair sorularını cevapladı.

Gıda krizinde nasıl bir süreç işlediği ve imza aşamasına nasıl gelindiğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda uzun süredir aralıksız şekilde yoğun temas ve müzakereler yürüttüklerini ve neticede Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünya piyasalarına güvenli şekilde ihracına yönelik mutabakatın İstanbul’da imzalanmasını sağladıklarını ifade etti.

Planın başarılı şekilde uygulanmasıyla vahim boyutlara ulaşmakta olan küresel gıda krizinin etkilerinin hafiflemeye başlayacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nitekim bugünlerde bizim yazılı medyada da işte bir baktık ki başlık atmışlar ‘Yüzde 3 fiyatlar düştü’, bir baktık ‘Yüzde 5 fiyatlar düştü’ ki bu böylece devam edecek. Özellikle tabii en az gelişmiş ülkelerin üzerindeki baskı azalacak, ortaya çıkabilecek kıtlıklar peşinen önlenecek” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların memnuniyetle karşıladıkları hususlar olduğuna vurgu yaparak, “Bu tarihî başarıya verdiğimiz katkı Türkiye’nin küresel meselelerde oynamaya muktedir olduğu önemli rolü bir kez daha ortaya koymuştur. Planın operasyonel boyutu inşallah İstanbul’dan idare edilecek, burada ülkemiz, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler’den yetkililer rol alacaklar. Ukrayna’ya giden ve oradaki limanlardan gelen gemilerin emniyetli ve plana uygun şekilde seyrine birlikte yön verilecek” dedi.

“SAVAŞIN BAŞINDAN BERİ ÖNCELİĞİMİZ ATEŞKESİN SAĞLANMASININ ARDINDAN BİR BARIŞIN TESİS EDİLMESİ”

Yürütülen müzakerelerin şu ana kadar çok hassas bir zeminde devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Savaşın devam ettiği bir ortamda zaten aksi de düşünülemezdi. Yani bu konuda gerek Millî Savunma Bakanım gerek Dışişleri Bakanım onlar kendi muhataplarıyla yoğun ilişki hâlinde oldular, ben muhataplarımla yoğun ilişki hâlinde oldum ve bu arada da tabii Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin de katkılarını bir kenara koyamayız. Sürecin hâlâ ne kadar hassas olduğunu cumartesi günü Odessa Limanı’na düzenlenen saldırıdan görebiliyoruz. Maalesef böyle bir şeyi arzu etmezdik ama bu da oldu. Bu tür süreçlerde zaten tarihte de bunun hep örnekleri vardır. Herkesten attıkları imzalara sahip çıkmalarını ve üstlendikleri sorumluluklara uygun şekilde hareket etmelerini bekliyoruz ve varılan anlaşmanın lafzı ve ruhuna aykırı eylemlerden de kaçınılmasını istiyoruz. Bu arada yoğun bir şekilde yine trafiğimizi artırdık ki böyle bir şeyin olması bizi üzüyor ve burada bir başarısızlık hepimizin aleyhine olacaktır, bunu da kendilerine hatırlatıyoruz. Biz anlaşmayı tüm unsurlarıyla hayata geçirmeye kararlıyız ve bu yöndeki çalışmalarımız da devam ediyor.”

İstanbul’da atılan imzalar, Rusya ve Ukrayna liderleriyle yaptığı görüşmeler hatırlatılarak, “Yeni bir barış çabası görecek miyiz yeni süreçte?” şeklindeki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savaşın başından beri önceliğimiz ateşkesin sağlanmasının ardından adil ve sürdürülebilir bir barışın tesis edilmesi, bu anlayış var. Temenni ederim ki inşallah bunu da başarırız” karşılığını verdi.

“NATO KAYITLARINA TERÖR ÖRGÜTLERİNİN GİRMİŞ OLMASI MADRİD ZİRVESİ’NİN EN BAŞARILI YANIDIR”

Madrid’deki NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde liderlerle yaptığı görüşmelerde, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki görüşlerini paylaştığı hatırlatılarak, “Sizin açınızdan bu zirvenin, NATO ve Madrid Zirvesi’nin en önemli sonuçları neler olmuştur?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu soruyu tabii altını çizerek cevaplamak isterim; her şeyden önce PKK, PYD, YPG ile FETÖ’ye destek verilmeyeceği ve bunun bizim kırmızıçizgimiz olduğunu kendilerine orada ısrarla hatırlattık. NATO zirve bildirisinde de özellikle gönderme yapılan bir mutabakat muhtırasında bu taahhüt edildi ve teyit edildi. ‘Buradan taviz vermeyi bizden kimse beklemesin’ dedik, zirvenin en önemli neticesi bana göre budur. Yani NATO’nun kayıtlarına bu terör örgütlerinin girmiş olması Madrid zirvesinin en başarılı yanıdır. Çünkü bundan önce bunlar özellikle FETÖ falan bu tür terör örgütleri listesinde uluslararası en önemli konumda bulunan bir NATO sözleşmesinde yer almamıştır.”

İsveç ve Finlandiya’dan teröre verilen desteğin kesilmesi noktasında somut beklentileri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Az önce ekranda gördük, bakın İsveç’in caddelerinde bunlar polis korumasında yürüyüş yapıyorlar, gösteri yapıyorlar, kendi paçavraları ellerinde, ondan sonra malum sözde liderlerinin posterleri ellerinde bu şekilde yürüyüş yapıyorlar. Ama İsveç vatandaşının sağduyusu da ortada. ‘Türkiye istiyorsa, Erdoğan istiyorsa bunlar mademki teröristtir, bunların verilmesi lazım’ diyor. Yani aklıselimin gereği de bu. Tabii şimdi oradaki bütün iltisaklı yapıların da kapatılması gerekiyor, bunları da istedik. Terör propagandası ve eylemlerinin engellenmesi, bu eylemlere karışan kişilere karşı soruşturma açılması, ayrıca iade ve mal varlığı, mesela teröre karşı mücadelede bizden de ne isteniyor? Bunlara karışanlardan eğer sermaye noktasında, para noktasında imkânı olanlar varsa bunların paralarının da el konulması ve iade edilmesi aynı şekilde bizden isteniyor. Dolayısıyla orada da şimdi iade ve mal varlığı dondurma taleplerimizin karşılanması gibi beklentilerimize biz bir cevap bekliyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuların takibini Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların yaptığını belirterek, “Buradan taviz yok, bu ülkelerle yapılacak ortak mekanizma toplantılarında teröre desteğin sonlandırılması için atılan veya atılmayan adımların bütün muhasebesi ortaya koyulacak. Burada bir şeyi söylemem lazım, o da şu; kesinlikle Türkiye’den bu konuda bir taviz beklenmesin. İşte biz şimdi orada görüşmeleri yaptık, bu görüşmelerden sonra döndük, geldik, gel gör ki hemen daha ertesi gün yine bu teröristler Stockholm caddelerinde gösteri yapıyorlar, Finlandiya’da aynı şekilde gösteri yapıyorlar. Yani İsveç somut adım atmaktan, temel bir yaklaşıma gitmekten şu anda çok uzakta gözüküyor. Terör propagandası dâhil, terör örgütü uzantılarını ülkemiz aleyhine faaliyette bulunmaktan alıkoymadıkları sürece bizden olumlu bir yaklaşım beklemesinler” değerlendirmesinde bulundu.

FİNLANDİYA VE İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ

NATO Zirvesi’nde önemli bir kazanım olduğu belirtilerek, İsveç ve Finlandiya’ya yönelik somut izlemeye ilişkin nasıl bir takvim olacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu öyle zannedildiği gibi kolay bir iş değil. Bakın Makedonya 11 yıl sürdü, öyle kolay falan bu iş olmuyor. Dedik ‘Tamam’, ‘Hemen NATO’ya alsınlar’, yok böyle bir şey. Biz orada da bütün arkadaşlara, dostlara bunu söyledik. Nitekim şu anda da süreç bu şekilde bir defa işliyor. Bu şimdi ilk etap, Madrid’de nedir? Madrid’deki bir davettir, yani onama değildir, bir davettir. Bu davetin neticesi ne olacak? Onu da bu eylemler belirleyecek. Yani siz hâlâ bu teröristleri caddelerinizde koruma altında böyle yürütürseniz e biz de bunları takip ediyoruz, bizim de oralarda istihbaratımız var, her şeyimiz var, nerede ne oluyor bunu anında takip ediyoruz. Tabii sadece olay İsveç, Finlandiya değil. İsim vererek söyleyeceğim, maalesef Almanya da böyle, Fransa böyle, İngiltere böyle, İtalya böyle. İskandinav ülkelerinin hemen hemen tamamı böyle.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müzakerelerde bunu size hatırlatmışlar, yani diğer NATO ülkeleri de yapıyor ama sadece bizden istiyorsunuz’ dediklerinde ne dediniz?” şeklindeki soru üzerine, “Onların anlatmasına gerek yok, ben anlattım zaten. Liderlerle yaptığımız görüşmede de ben hep kendilerine bunları söyledim, dedim ‘Yani kusura bakmayın’. Almanya, Fransa… Mesela ben, (Fransa Cumhurbaşkanı) Emmanuel ile yaptığım görüşmede ‘Siz ne yapacaksınız, böyle devam edeceksiniz’ dedim. Tabii gülüyorlar. ‘Yani bu eğer böyle gitmezse kusura bakmayın, önümüze bu geldiği anda bizim bir parlamentomuz var, bu parlamentomuz bizim bu işe olumlu bakmaz’ dedim” cevabını verdi.

Ortak yayında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dört ayda dünya liderleriyle yaptığı yüz yüze ve telefon görüşmelerine ilişkin görüntülere yer verildi.

DIŞ POLİTİKADAKİ GELİŞMELER

Görüntülerin ardından, geçen hafta Astana süreci kapsamında İran’da üçlü liderler zirvesinin yapıldığı hatırlatılarak, zirvenin hem Türkiye’de hem de dünyadaki yankılarına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-İran 7’nci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi ve sonrasında da Astana formatında 7’nci üçlü zirveyi gerçekleştirmek için 19 Temmuz’da İran’da olduklarına işaret ederek, burada İranlı muhataplarıyla yaptıkları temaslarda ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla ele alma fırsatı bulduklarını anlattı.

Ziyaret sonunda İran’la yatırımdan sosyal güvenliğe uzanan geniş bir yelpazede farklı alanlarda 8 belge imzalandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Görüşmelerde ikili ticaret hacmimizi, ta Ahmedinejad zamanında da bunu belirlemiştik, 30 milyar dolara çıkarma hedefimiz var. Ama şu anda tabii bu Kovid vesaire ile bu bayağı düştü. Şu anda son durum işte 7,5 milyar dolar. Şimdi 7,5 milyar dolar Türkiye-İran’a yakışmıyor. Bunu süratle bizim yeniden 30 milyar dolara çıkarma gayreti içine girmemiz lazım. Mutabık mıyız? Sayın Reisi dedi ki ‘Mutabıkız, çalışacağız ve bunu halledeceğiz’. Bir defa burada bu işi halletmek için avantajlarımız var. Nedir bu? Biz tabii İran’dan petrol alıyoruz, doğal gaz hakeza bunu artıracağız. Bunu artırmamız hâlinde bu rakamı yakalarız. Yani burada bir sıkıntı olmaz. Ve şimdi süratle, yani bu yılın ilk yarısını işte tamamlıyoruz, sekizi yakaladık. Bu demektir ki bu sekizi yılsonuna kadar biz katlayabiliriz. Aramızdaki bu görüşme gerçekten samimi geçti. ‘Bu adımı atmamız lazım, bunun gereğine inanıyoruz’ dedik ve tabii sekiz anlaşmayı da imzalamak suretiyle bir defa buradaki bu Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi başarılı şekilde tamamlamış olduk.”

Diğer taraftan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Putin’le olan görüşmemiz gerçekten çok daha farklı geçti. Çünkü şu anda Putin-Zelenskiy olayında biz çok önemli bir rol oynuyoruz. Çünkü biz kimseye burada düşman nazarıyla bakmıyoruz. Dost nazarıyla bakıyoruz ve bu şekilde bakışımız da her iki tarafın da gerçekten samimi yaklaşımını getiriyor. Kaldı ki, Sayın Putin ile malum şu anda Batı’nın yaklaşım tarzı, yani siyasetçilere yakışan bir yaklaşım tarzı değil. Tabii sen öyle bakarsan Sayın Putin de size nasıl bakacak? Öyle bakacak. Şimdi savaşın oluşturduğu konjonktüre rağmen biz ikili ilişkilerimizdeki önemli konuları rahatlıkla ele aldık ve olumlu bir görüşme olduğunu ben de rahatlıkla söyleyebilirim. Savaşın yarattığı menfi koşullar ve aramızda bazı konularda anlaşmazlıklar elbette var. Ancak, biz malum S-400 konusunda vesaire dünyanın bakışını paylaşmadık. Tam aksine biz inandığımız neyse bunu yaptık. Ve Rusya ile var olan ikili ilişkilerimizi karşılıklı çıkarlar temelinde sürdürmek ve potansiyel olan alanlarda geliştirmek durumundayız. Onun için de Astana Zirvesi çerçevesinde Sayın Putin ve Sayın Reisi ile Suriye ihtilafının farklı veçhelerini ayrıntılarıyla istişare ettik. Sürecin ve aramızdaki eşgüdümün devamını, siyasi çözüm açısından çok çok önemli görüyorum.”

“SURİYE TERÖR ÖRGÜTLERİNİN YUVASI HÂLİNE GELMİŞ DURUMDA”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran’daki görüşmelerinde terörle mücadelenin gündemlerinin bir numaralı konusu olduğuna işaret ederek, “Suriye terör örgütlerinin yuvası hâline gelmiş durumda. Dolayısıyla Suriye’ye karşı gerek Rusya gerekse İran’ın bir tavır belirlemesi gerekir. Özellikle Fırat’ın batısında ve doğusunda terör örgütü PKK/YPG, sivillere ve ülkemize yönelik saldırılarına hâlâ devam ediyor. Bu mücadele kararlılığımızı zirve sırasında Sayın Putin ve Sayın Reisi’ye de bizzat aktardım” ifadelerini kullandı.

Yunanistan’daki yöneticilerin sürekli Türkiye’yi şikâyet etmesi, adaları silahlandırması ve ABD üslerinin sayısındaki artışa dikkat çekilerek, Yunanistan’ın ne yapmak istediği konusunda değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık 1-1,5 ay önce Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i yemeğe davet ettiğini ve Vahdettin Köşkü’nde beraber yemek yediklerini hatırlattı.

Yemekte, Miçotakis’e “Biz bundan sonra aramıza üçüncü bir ülkeyi sokmayalım, üçüncü kişileri de sokmayalım. Yani biz ne yapacaksak, bunu hemen, hatta direkt hat kuralım, direkt hattan görüşmelerimizi yapalım” dediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Aradan geçti 15 gün, üç hafta, bir Amerika seyahati, Kongre’de bu konuşmasında, bizi ima ederek, verip veriştirerek orada maalesef aleyhimizde birçok şeyler söyledi. Oradan döndü, Davos’a gitti. Davos’ta da yine benzer şeyleri yaptı. Ya biz Türkiye’yiz? Bir kabile devleti değiliz. Ondan sonra ‘Türkiye bize şöyle yaptı, böyle yaptı’ deyip duruyorsun. Kaldı ki sen de siyasetçisin, ben de siyasetçiyim. Şunu bir defa bilmen lazım, Türkiye’ye karşı herhangi bir olumsuz adım attığın zaman benim ilk işim siyasetçi olduğuma göre halkıma anlatabileceğim elimde güçlü malzemelerimin olması lazım. İşte onun için de Efes Tatbikatı bunları bayağı çıldırttı. Tuttular bunlar da Efes Tatbikatı’ndan sonra kendilerine göre bazı tatbikatlar yaptılar. Şu anda Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantılarını da ben iptal etme kararı verdim. Ve dedim ‘Bundan sonra benim artık Miçotakis’le görüşmem diye bir şey söz konusu değil.’ Yunanistan’ın samimi, dürüst olmayan tutumuna son vermesi gerektiğini açık bir şekilde dile getirme kararını aldık. Gerek Dışişleri Bakanım, gerek Savunma Bakanım dedi, ‘Bundan böyle artık görüşmelere son vereceğiz.’”

“YUNANİSTAN UÇAK ALMAMIZI ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’da dokuz Amerikan üssü olduğunu vurgulayarak, beşinin zaten var olduğunu, dördünün de yeni açıldığını söyledi. Bunların da inkâr edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Şimdi bunları adalara yerleştirme gayretleri var. Tabii Rusya’ya karşı kurulduğunu söylüyorlar. Dedim ya yok, kimi aldatıyorsunuz? Yani Rusya ile sizin böyle bir şeyi yapabilme ne gücünüz ne kudretiniz yok. Amerika bile bunu yapamaz. Kaldı ki, eğer üs diyorsanız, bizim İncirlik Üssü de var. Yani biz bu kadar iyi niyet gösteriyoruz, siz bize hâlâ geliyorsunuz, adalarda böyle garip garip şeyler yapıyorsunuz. Ve Yunanistan bizim güvenlik ihtiyaçlarımız için uçak almamızı engellemeye çalışıyor. Bir taraftan Amerika’ya, bir taraftan Fransa’ya daha değişik ülkelere hepsine böyle saldırarak ‘Türkiye’ye vermeyin.’ Verirler veya vermezler hiç önemli değil, ama biz duruşumuzla, her şeyimizle konumumuzu zaten koruyoruz.”

“Lozan Antlaşması’nın yıl dönümü dolayısıyla yaptığınız açıklamada, özellikle Yunanistan paragrafına yer verdiniz. Tabii adaların silahlandırılması Lozan’a da çok aykırı bir durum. Bu, çok adreslere teslim bir mesaj olarak okundu. Yunanistan tarafından bu mesajın alındığını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Şimdi, öyle zannediyorum ki herhalde buradan gereken dersi almışlardır. Yani Yunanistan’ın iyi komşuluk ilişkileri hilafına sürdürdüğü bu faaliyetler sadece Lozan’a değil, aynı zamanda Paris Antlaşması’na da ters. Şimdi Lozan ve Paris antlaşmalarına ters olan böyle bir durumda Türkiye olarak biz ne yapalım? Elimiz kolumuz bağlı duralım, ‘Ey Yunanistan sen ne yapmak istiyorsan yap’ öyle mi diyelim? Ne gerekiyorsa vakti saati geldiğinde bunu da Türkiye olarak yaparız. Bu adaların egemenliğinin gayri askeri statü altında kalmaları kaydıyla kendisine verildiğini Miçotakis bilmiyor herhalde, yani bunu öğrenecek.”

F-16 SATIŞI

ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışıyla ilgili Yunanistan şartını nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Şimdi o da bir garip, yani onun üzerine zaten Hulusi Paşa hemen bir açıklama yaptı biliyorsunuz. Yani bu tür şartlar Türkiye için geçerli şartlar değil, olacak iş de değil. Çünkü Biden ile Madrid’de yaptığımız görüşmede bunları biz gayet olumlu bir şekilde onunla konuştuk ve görüşmede ikili ilişkilerimize ve bölgesel konulara dair kapsamlı bir fikir alışverişinde bulunduk. Ve nitekim kendisinin de dönüşte yaptığı açıklamaları aslında olumluydu. Sonra bu nereden çıktıysa, yani Yunanistan’la ilgili konular gündeme geldi. Tabii yönetimin bu net tutumunu ben aslında Madrid’deki görüşmelerle ilgili olarak olumlu gördüm. Tabii ABD yönetimi bu desteğini kamuoyu nezdinde görünür kıldıkça Rum-Yunan lobisi başta olmak üzere Kongre’deki bazı odakların F16 talebimizi engellemek için girişimlerini tabii hızlandırdıklarını da görüyoruz. Nitekim Amerika’nın 2023 Ulusal Savunma Yetki Yasası hazırlıkları kapsamında Temsilciler Meclisi’nde 14 Temmuz’da, F-16 talebimizin karşılanmasını belirli bazı koşullara bağlayan bir değişiklik önerisi de ayrıca kabul edildi. Yasayla ilgili süreç devam ediyor ve henüz kesinleşmiş bir hüküm de mevcut değil. O sebeple sürecin safahatını yakından takip edip nihai metne bakmak lazım. Ben gelişmelerin olumlu olacağı inancındayım. Çünkü Madrid’deki görüşmede kendi partisinden, yani Demokratlardan da olumlu yaklaşımda bulunmayan bazı arkadaşlar vardı. ‘Tamam’ dedim ‘Cumhuriyetçiler, biz de Cumhuriyetçilerin üzerinde bir çalışma yapalım. Ve böylece Demokratlar, Cumhuriyetçiler olarak, oradan olumlu bir kararın ben çıkabileceğine inanıyorum’ dedim. Bu konuda da şu anda bazı girişimlerde bulunuyoruz, bulunacağız.”

İsrail, Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerin normalleşme sürecinin anımsatılıp, Mısır ile ilişkilerde yeni dönemin başlangıcı için hangi adımların atıldığının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: “Bir yıllık süre zarfında gerçekleştirdiğimiz karşılıklı ziyaretlerle BAE, Suudi Arabistan ile yeni dönem başlattık. Her iki ülkeyle de ilişkilerimizin her alanda hızlı şekilde geliştirilmesi için iki ülke kurumları çalışmalarını sürdürüyor. BAE ile ortak bir teknoloji fonu tesis edildi. Yatırım boyutunu da içerecek kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasına ilişkin müzakereler de süratle yürütülüyor. Suudi Arabistan makamlarının da iş adamlarımızın sorunlarının giderilmesi hususunda yoğun bir gayret içerisinde olduklarını görüyoruz. Müteahhitlerimizi ülkelerindeki projelerde görev almaya davet ediyorlar. Tabii ihraç ürünlerimize yönelik boykot ve benzeri ayrımcı uygulamaların da sona ermekte olduğunu, Türk okullarının yeniden açılmasına yönelik adımların atıldığını müşahede ediyoruz.”

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ve diyalogun geliştiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sayın Herzog ile olumlu temaslarımız neticesinde başlayan bu süreçte 15 yıl aradan sonra İsrail’den ülkemize devlet başkanı seviyesinde bir ziyaret oldu. Şu anda bizim Mısır ile ilgili süreç alt düzeyde devam ediyor. Üst düzeyde de bu işin olmaması diye bir şey söz konusu değil. Yeter ki birbirimizi anlayalım, birbirimizi, yaklaşım tarzımızı şöyle kontrollü bir şekilde devam ettirelim. Olmaması diye bir sebep yok. Mısır halkı Müslüman, bizim kardeşlerimiz. Müslüman Müslüman’a ters bakacak hâlde değil. Yeter ki birbirimize karşı açıklamalarda birbirimizi rencide etmeyecek şekilde bir süreci devam ettirelim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik sürecin sorulması üzerine, şunları kaydetti: “Başbakan Paşinyan ile her iki ülkenin dini bayramları kapsamında karşılıklı tebriğimizi ilettiğimiz bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Tabii ülkemiz ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecini de konuştuk. Bizim baştan itibaren kırmızıçizgimiz Azerbaycan’dı. Azerbaycan konusu yoluna girdikten sonra biz zaten ‘Kapılarımızı açarız’ dedik. Paşinyan’ın bölgesel barış ve iş birliği açısından bizimle benzer düşünceleri paylaştığını duymaktan da memnun oldum. Artık söylemin ötesinde somut adımlar atmalarını bekliyoruz. Biz Ermenistan ile normalleşme sürecinde ciddiyiz, kararlıyız. Tam normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerinin tesisini de hedefliyoruz. Türkiye’de bugün 100 binin üzerinde Ermeni var. Bizim vatandaşımız olan Ermeniler var, bir de vatandaş olmaya namzet olan Ermeniler var. Bu bizim yaklaşım tarzımızı gösteriyor. Azerbaycan ile eşgüdüm içinde Ermenistan ile olan yaklaşımı geliştiriyoruz.”

“AMERİKA, FIRAT’IN DOĞUSUNDAN ÇEKİLMELİ”

Irak’ın Duhok vilayetinin Zaho ilçesindeki saldırıya ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: “Duhok’taki olay, PKK, YPG, PYD bunların alışılmış terör eylemlerinin bir benzeri. Buna biz yabancı değiliz. Bunu da Amerikalılara, Rusya tarafına ‘Bakın durum böyle burada bir oyuna gelmeyin’ dedik. Aynı şekilde bunu Irak’taki dostlarımıza, kardeşlerimize de söyledik. Yaptığınız açıklamalara dikkat edin, Türkiye’nin dostlarıyla, kardeşleriyle böyle bir eyleme girmesi mümkün değil. Biz böyle bir şey yapamayız. Ama bu terör örgütlerinin bugüne kadar alışılmış eylemlerinden bir tanesidir. Dert Türkiye ile Irak arasındaki olumlu gelişmeleri bozmak. Orada aklıselim sahibi birçok Iraklı kardeşlerimiz, dostlarımız güzel açıklamalar yaptılar ama bazıları da aksi açıklamalarda bulundu. Bunlardan bir tanesi de Konya’da yapılacak İslam Oyunları’na Irak’ın katılmaması istikametinde bir açıklama yapmışlar. Üzüldüm. Irak böyle bir adımı atmamalı. Arkadaşlarıma da söyledim, görüşün bu açıklamayı tavzih etsinler. Çünkü biz Irak’ı da bu oyunların içerisinde görmek istiyoruz. Duhok’ta hayatını kaybeden sivillerin ailelerine ülkem adına başsağlığı diliyorum. PKK’nın gerçek yüzünü bir kez daha böylece görmüş olduk.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat Nehri’nin doğusundaki terör oluşumlarıyla ilgili, şunları kaydetti: “Fırat’ın doğusu hâlâ sıkıntılı, burada Amerika’nın maalesef çok ciddi olumsuz yaklaşımları var. Ben Madrid’deki görüşmelerde de bunu söylediğim gibi Tahran’da da Amerika’nın Fırat’ın doğusundan çekilmesinin gereği üzerinde durdum. Buradan çekilmesi lazım. Çünkü terör örgütleri bütün gücünü oradan alıyor. Tel Rıfat. Binlerce tır silah, mühimmat, araç gereç Amerika buraya yığdı, hâlâ yığmaya devam ediyor. Biz bunu Trump’a da söylemiştik, şimdi aynı şekilde Biden’a da söyledik. Ama bu konuda maalesef hâlâ olumlu bir adım atılmış değil. Temenni ederiz ki bu ısrarlarımız karşısında olumlu adımları atarlar, Tel Rıfat, Tel Abyad…”

“Bu bölgeye operasyon kararlılığınız canlılığını koruyor mu?” şeklindeki bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mecburen koruyacak. Bize dokunmayana zaten biz dokunmayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınır ötesi operasyonla etkisiz hâle getirilen YPG’li bir teröristle ilgili CENTCOM’un taziye paylaşımıyla ilgili olarak, şöyle konuştu: “Tabii bu ilk değil. Amerika bunları birçok kez yaptı. Zaten Amerika’nın kendi yetiştirmeleri. Bunlara eğitim vermek için birçok kez bu terör kamplarına gelmişlerdir. Bu terör kamplarında bunlara eğitim vermişlerdir. Hâlen bu eğitim verme çalışmaları maalesef devam ediyor. Bu taziye yayımladıkları terörist kim diye şöyle bir bakarsanız, Türkiye’ye karşı terör eylemlerinde bulunan, Suriye’de kız çocuklarını terör örgütlerine katmak için çalışan biri. Amerika’nın terör örgütüyle iş tutması kendi kazdığı kuyuya düşmesi sonucunu doğuracaktır.”

“AMERİKA’NIN PKK/YPG İLE İŞ BİRLİĞİ DEVAM EDİYOR”

ABD Başkanı Biden ile ilerleyen dönemlerdeki görüşmelerinde Amerika’nın terör örgütleriyle iş birliğini tekrar gündeme getireceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Her düzeyde ve sürekli girişimlerimize rağmen Amerika’nın PKK/YPG ile iş birliği devam ediyor. Amerika, terör örgütünü DEAŞ ile mücadelede sözde bir ortak gibi görüyor. DEAŞ’ın terör örgütü olarak PKK’dan, YPG’den ne farkı var? Türkiye’nin DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ülkesi olduğunu unutuyorlar. Aynı şekilde Suriye muhalefeti de mücadele ediyor. Bunları görmezden gelemeyiz. Yine Amerika, Suriye’nin kuzeyinde olası operasyonumuza karşı olduğunu söylerken, harekâtın istikrarsızlığa neden olacağı, DEAŞ ile mücadeleye zarar vereceği ve insani sorunlara yol açacağı iddiasını dile getiriyor. Ancak bunu yaparken, sözde ortaklarının terör eylemlerinin bir NATO müttefikine verdiği zarardan söz etmiyor. Biz NATO’da beraberiz, müttefikiz. İlk beş ülkeden bir tanesi biziz. Bize zarar veriyorsun. Bir terör örgütüyle mücadele için bir başka terör örgütüyle iş tutulmaz. Bunu bileceğiz.”

“Türkiye’de en önemli gündem maddelerinden biri mülteci sorunu, Tahran zirvesinde de siz bu konuyu ele aldınız. Türkiye’nin güvenli bölge oluşturması ve oradaki yerleşik mültecilerin güvenliğinin sağlanması konusunda ciddi projeleri var. Olası bir beşinci operasyon sonrasında artık Suriyeliler evlerine ne şekilde dönecek? Bu nasıl gerçekleşecek?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi böyle bir operasyonun içeriği noktasında bir konuya girmeyi, yani bu akşamın konusu olarak görmek istemem. Ancak biliyorsunuz biz şu anda Suriye’nin kuzeyinde hedef olarak ilk etapta 250 bin briket ev yapmayı planlıyoruz ve bunları biz AFAD’ımızla beraber yapıyoruz. Çünkü o çadırlarda, o ilkel çadırlarda o insanların yaşaması hakikaten ne insani ne İslami değildir. Ancak dedik ki ‘Biz bu şekilde briket evler yapalım. Bu briket evlerin altyapısını da gayet iyi bir şekilde yapalım’ ve sağ olsun AFAD’ın koordinesinde STK’larımızla bunlara katılmak suretiyle şu ana kadar yani 100 bine yakın konutu bitirdik ve bunlar devam ediyor” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir çalışma yapacaklarını belirterek, artık tek kat değil, zemin artı bir kat şeklinde projelerin hazırlandığını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belki zemin artı iki de olabilir. Yani bunları da yapmak suretiyle buralara bizdeki mültecilerden geri dönüşleri ama kendi istekleriyle ve arzularıyla bu dönüşleri arttıralım diyoruz. Bunu başarabilirsek bu sayı 1 milyonu bulur” dedi.

“Uluslararası toplumdan hiç destek geliyor mu bu projeye?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu ana kadar yok ama onlara sorarsan var” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT’in son dönemde Irak, Suriye ve firari FETÖ’cülere yönelik operasyonları anımsatılarak, “Önümüzdeki günlerde MİT’in başarılı operasyonlarına dair yeni isimler var mı, buradan paylaşabileceğiniz isimler var mı?” sorusu üzerine, “Şimdi ben bu isimleri burada açıklarsam bu isimleri istihbarat koyduğu yerde bulabilir mi? İşte bu bir gece ansızın dediğimiz konu bu. Zaten onun için de istihbarat kendine has gizlilik içerisinde bunların takibini yapıyor ve o nokta atışlarla da bulduğu yerde bunların işini bitiriyor. Bundan sonraki süreçte de bu başarılı operasyonlarını aynı şekilde istihbarat örgütümüz devam ettirecek” ifadesini kullandı.

“ZORLU KÜRESEL KOŞULLARA KARŞI ÜLKEMİZİN DİRENCİNİ ARTIRMAYI HEDEFLİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomiye ilişkin bir soruyu cevaplarken, Kovid-19 salgınının, Ukrayna’daki savaşın, tarihin en yüksek seviyelerine ulaşan enerji, emtia fiyatlarının ve tedarik zincirinden kaynaklı sorunların küresel alanda enflasyonist bir ortam oluşturduğunu belirtti. Bunların tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin de enflasyon görünümünü olumsuz etkilediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 78-79, bu seviyelere ulaştı. Hayat pahalılığının yükünü azaltmak ve Türk lirası cinsinden enstrümanlara güveni artırmak amacıyla gerekli tüm adımları da gecikmeksizin atıyoruz. Bu bizim çıkış yollarımızdan en önemlisi, bir tanesi. Bu kapsamda Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve ekonomi yönetimimizle birlikte çalışıyor, tüm ihtiyaçları ve politika adımlarını değerlendirerek ilerliyoruz. Hedef odaklı devreye aldığımız eşgüdüm içerisinde hızlı bir şekilde hayata geçirdiğimiz bu adımlarla zorlu küresel koşullara karşı ülkemizin direncini artırmayı hedefliyoruz” sözlerini sarf etti.

Kur Korumalı Mevduat sistemine vatandaşların ilgisinin yüksek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplamda 1,8 milyon hesap açıldı. Bu sayı önemli bir güven ve teveccühe işaret ediyor. Yani siz eğer güven ve istikrarı ciddi manada koruyabilirseniz halkınızın bu noktadaki güven ve istikrar ikilisi sağlam, yerindeyse bir defa bu ülkeyi kimse yıkamaz. Şimdi Türk lirası cinsi tasarrufların yaygınlığını artırmak için Kur Korumalı Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesapları enstrümanını desteklemeye biz devam ediyoruz. Ayrıca tasarruflarını Türk lirasında değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza alternatifler sunmak amacıyla bir de gelire endeksli senetlerin ihracını gerçekleştirdik. Gerçek kişilere yönelik tasarladığımız ürüne gelen talep de tabana yayıldı ve beklentimizin üzerine ulaşmış vaziyette. Neticede 83 bin 816 bireysel yatırımcı, toplamda 6,6 milyar liralık talep gösterdi. Yapmış olduğumuz bu düzenlemelerin enflasyon üzerindeki etkilerini de yakından takip ediyoruz. Düzenlemelerimiz fiyat artışlarının hızını da yavaşlattı. Son haftalarda petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün ulaştırma grubunu doğrudan, diğer grupları ise dolaylı olarak olumlu etkilemesini de bekliyoruz. Bunun sonbahara doğru da bu şekilde gideceğine inanıyorum. Tabii yıllık enflasyonda düşüşü önümüzdeki şubat ve mart ayı itibarıyla belirgin bir şekilde görmeye başlarız.”

“Meydanların ilgisi, yani ‘Seçmen midesiyle düşünür ve hani tencerenin etkilemeyeceği iktidar yoktur’ denir. Bu zorluğa rağmen herhalde aldığınız tedbirlerin sahadaki karşılığını mı görüyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Az önce işte ifade ettiğiniz gibi Kayseri’de resmî rakam o gün 70 bin civarındaydı. Şimdi orada 70 bin kişinin Kayseri’de o sıcağa rağmen o meydana gelmiş olması bir şeyi gösteriyor. Nedir? Ha diyor ki ‘Çıkış yolu burası’ ve onunla da kalmıyor tabii bir de şu var, yani vatandaşın ben araçları ile olsun piyasadaki alışveriş noktasındaki hareketliliğine bakıyorum gayet iyi bir konumda. Mesela benim söyleyeceğim en önemli hususlardan bir tanesi maliyet enflasyonu, maliyet enflasyonu konusunda da biz şu anda bana göre işi yönetiyoruz. Şu anda bizim son yaptığımız zamlarla vatandaşın cebine giren para da ne oldu? Ciddi bir artış oldu ve bu tabii yılsonu itibarıyla tekrar gözden geçireceğimiz bir süreçtir. Şimdi bu hafta sonu mesela ben Ordu’ya gidiyorum. Ordu’da da orada şimdi herkesin beklentisi ‘Acaba fındık fiyatları ne olacak’. Açıklayacağız tabii, işimiz o. Zaten yani çayın olduğu yerde onu açıklıyoruz, buğdayın olduğu yerde buğdayı açıklıyoruz. Şimdi fındığın olduğu bölgeler Trabzon, Ordu, Samsun, Sakarya, Düzce, vesaire onların da artık şu anda mevsimi geldi. Yani alavere dalaverecilere falan işi bırakmadan biz bu açıklamayı yapacağız. Bu açıklamayı yaparken ben Bay Kemal’in ağzına bakıp bir de ortağı hanımefendinin ağzına bakıp da biz rakam açıklayamayız, bizim sırtımızda küfe var. Dolayısıyla bu küfenin gereği neyse biz bu açıklamayı yaparız ama bu açıklamayı yaparken de bütün fındık müstahsilini asla enflasyona filan biz ezdirmeyiz.”

3600 EK GÖSTERGE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ek gösterge ve asgari ücrete ara zam konularına ilişkin gelen soru üzerine, şöyle konuştu: “Bu konular üzerinde özellikle Vedat Bey çalışmaları sürdürüyor ve bu çalışmalarda da biliyorsunuz belli bir takvim var. Yani bu takvime göre de bu çalışmalar ekiplerimiz tarafından yürütülüyor. Ek gösterge konusu biliyorsunuz yıllardır gündemde olan bir konuydu. Son düzenleme 1994 yılında yapılmış, bu tarihten sonra münferit düzenlemeler yapılsa da değişen şartlara göre tüm sistemin yeniden ele alındığı bir düzenleme ne yazık ki yapılmamış. Dört özellikli meslek grubunun ek göstergelerinin 3600 ek göstergeye hak kazanması için bu sene başında biz çalışmalara başladık. Tüm gösterge sistemini yeniden gözden geçirip düzenledik. Bu kapsamda öncelikle birinci dereceye gelmiş olmak kaydıyla tüm öğretmenlerimizin 2 yıl ve üzeri yükseköğrenim mezunu polislerimizin alan sınırlaması olmaksızın, 2 yıl ve üzeri yükseköğrenim mezunu tüm sağlık çalışanlarımızın ve din görevlilerimizin ek göstergeleri ne oldu? 3600’e yükseltildi. Bunların yanında avukatlar, il müdürleri, bekçiler, uzman jandarmalar ve erbaşlar gibi 3000 ek göstergeli tüm meslek gruplarının da 3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanmaları sağlandı.

Ayrıca il müdür yardımcıları, ilçe müdürleri, şube müdürleri, gelir uzmanları ve mali hizmetler uzmanları gibi kariyer uzmanlar ve denetmenlerin de 2200 olan ek göstergeleri 3600 ek göstergeye çıkarıldı. Bunlar bizim bu dönem içerisinde halkımızın ve memurumuzun bütün sıkıntılarını gidermeye yönelik attığımız adımlardır. Tabii bir de ek gösterge sisteminde bugüne kadar 28 sene boyunca genellikle hep küçük dokunuşlar yapılmıştı. Bu sistemi sosyal diyalog anlayışı çerçevesinde ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda revize ettik ve Yüce Meclisin takdirine sunarak hayata geçirdik. Bunun yanında ocak ayında tarihi bir adım atarak asgari ücretten vergi alınmaması yönünde düzenleme yaptık ve asgari ücrete yüzde 50 oranında zam yapılmasını sağladık. Bu kapsamda ve çalışanlarımızın her zaman yanında olduğumuzu bununla bir kez daha ispatlamış olduk.”

“Muhalefetin, ‘Önce biz dedik, önce biz gündeme getirdik, hükûmet yaptı’ şeklinde propaganda yürüttüğünün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bunu sürdürdüğü”nün aktarılmasının ardından, “Muhalefet dedikten sonra mı bu fikirler gündeme geldi, yoksa daha öncesinden bunun çalışmaları yapılmış mıydı? Özellikle bu kredi bağlamında” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde üniversite öğrencilerinin aldığı bursun “45 liracık” olduğunu söyledi.

Öğrencilerden o dönemde üniversite harcı da alındığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversite harçlarını Bay Kemal mi söyledi de kaldırdık veya yanındaki ortağı mı söyledi de kaldırdık? Harcı da biz kaldırdık” dedi.

Bursun 45 liradan 850 lira gibi bir noktaya geldiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, verilen kredinin ise üçayağının bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Kredi eğer alıyorsan, aldığın bu krediyi senin anında ödemen diye bir şey yok. Sigortalı bir işi bulacaksın, sigortalı işi bulduktan sonra da iki yıl gibi bir süre içerisinde de bunu ödeyeceksin. Burada faiz var mı? Hayır, faiz filan yok. Başbakanlığım döneminde de açıkladığım bir şeydir, faiz filan yok. Şimdi söyledikleri, yok bilmem buna enflasyon… Hayır, kesinlikle; ne faiz ne enflasyon sadece anapara. Biz öğrencilerimizi kesinlikle muhalefetin bu saçma sapan yaklaşımlarına ezdirmeyiz.”

YAP-İŞLET-DEVRET PROJELERİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yap-işlet-devret projeleri kapsamında inşa edilen yatırımlara ilişkin bir soru üzerine, muhalefetin bu projelere karşı yaklaşımının her zaman, bunların yapılması istikametinde değil, yapılmaması istikametinde olduğunu söyledi.

Muhalefetin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yapılmaması için denizden motorlarla Anadolukavağı’na, Rumelikavağı’na gelerek, gösteriler yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz kararlıydık, bu yapılacak ve yaptık. Şu anda yoğun bir şekilde trafiği var. Anadolu-Avrupa yakasında otomobiller, tırlar burada yoğun bir şekilde çalışıyor. Aslında bu da bir şeyi gösteriyor. Hani ‘ekonomik olarak battık’ diyenler var ya, onlara cevap, oralardan geçen otomobillerdir, oralardan geçen otobüsler, tırlardır. Onlar bir şeyi gösteriyor. Demek ki bu ülke, öyle batmış filan değildir, öyle fakir, garip gureba değil. Herkesin altında maşallah arabası da var, iftihar ediyoruz. Tırlarla Anadolu’dan Avrupa’ya her türlü gıda vesaire bunların nakli yapılıyor, otobüslerle taşımacılık aynı şekilde devam ediyor. Bütün bunlar devam ederken nasıl dersiniz battık?”

Osmangazi Köprüsü’nün önemine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce İzmit Körfezi’ni dolaşıyorduk ve bunu zaman noktasında nereye indirdi malum… Feribotla geçmek 45 ila 60 dakika sürüyordu. Şimdi artık bekleme süresi beş dakika. Beş dakikada geçiyorsun. Böyle bir noktaya geldik. Osmangazi Köprüsü’nü 4 Temmuz’da 43 bin 301 araç kullandı. Bu da tabii bu işin ne kadar önemli olduğunu, ne kadar verimli olduğunu düşünün” şeklinde konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yap-işlet-devret modelini daha öğrenemediğini, “Bize hükûmet bunu bir anlatsın, yap-işlet-devret nedir?” dediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bay Kemal, yap-işlet-devret; devletin cebinden para çıkmadan yüklenici firmaların veya talip olanların buraya gelip yapıp, kaç seneye anlaşıyorsun 15 sene; 15 sene burayı işletir her yıl belirli bir araç ya da insan sayısına göre ücreti vardır, buna göre burayı kullanır. Eğer devlet bir ödeme yapması gerekiyorsa, o farkı kapatma açısından ödemeyi yapar ve böylece de orada yüklenici olan firma buradan rahatlıkla yap-işlet-devrette huzurlu bir şekilde devam eder, ondan sonra da belki ikinciye, üçüncüye talip olurlar.

Aynı şekilde 18 Mart Çanakkale Köprüsü de 2,5 milyar avroya yapıldı. Güney Kore finansmanını sağladı ve Türk firmasıyla beraber ortaklaşa burayı yaptılar. Şimdi dünyada en uzun açıklığa sahip böyle bir köprü… Biz eskiden ne çileler çekerdik orada? Lapseki’den Gelibolu’ya geçmek için orada bazen gece boyu arabalı vapur beklerdik. Ama şimdi öyle bir şey yok. İşte şimdi altı dakikada karşıdan karşıya geçiyorsun. Bir de tabii bu köprü, şimdi bizim için hakikaten adeta boynumuzda güzel bir altın kolye. Şu anda orayı kullananlar bize dua ediyorlar. Biz de bundan mutluyuz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfa-Adıyaman arasındaki Nissibi Köprüsü’nün önemini de dile getirerek, “Biz olmasak Şanlıurfa-Adıyaman arasında böyle bir köprünün hayali bile söz konusu değildi ama bunu biz yaptık” dedi.

İzmir-İstanbul Otoyolu’nun yapılmasıyla İstanbul’dan İzmir’e 3 saat 15 dakikada ulaşılabildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün o köprülerin yapılmasının yanında bir de tünellerin inşa edildiğini vurguladı.

Marmaray, Avrasya Tüneli gibi projelere de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlar medeni olmanın, kalkınmanın ve dünya standartlarında olmanın ötesinde onu aşan bir yapının güzellikleridir” dedi.

“Israrlı bir şekilde garantiler ve beş firma üzerine algı yürütüyor muhalefet, özellikle CHP. O noktada bir cevabınız olur mu?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onunla uğraşmaya gerek yok. Biz işimize bakacağız” ifadesini kullandı.

CHP’li büyükşehir belediyelerinde su parasının artırılarak işi çözmeye gayret edildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Şu anda bu büyükşehirlere devlet olarak bizim vermiş olduğumuz para, bu sene ciddi manada bir artış kaydetti. Tabii bizim vergi gelirlerimiz artınca onlara da yapmış olduğumuz ödemeler bu denli artmış oldu. Nitekim bugün İzmir’de, bizim arkadaşlar büyükşehir belediye başkanlarımız; İstanbul’dan Meclis Başkanvekili, aynı zamanda Esenler Belediye Başkanımız Tevfik Bey, bunları rakamlarla açıkladı. Ne diyeceksin? ‘Yok, bilmem para vermiyorlar, yok şu gelmiyor, bu gelmiyor…’ Buyur işte, bunlar kayıtlı yapılan ödemeler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne verilen para, Ankara’ya verilen para. Bu kadar açık net. 1’e 5 artmış durumda. Bunların hepsinin şu anda bütün kaydı var. Buradan bunlar verildi. Ama işte bizim talihsizliğimiz böyle bir muhalefete sahip olmak. Dürüst bir muhalefet yok. Dürüst olsalar çok daha fazla mesai alır, çok daha fazla mesafe alır, böyle bir yolculuğu gerçekleştiririz ama bu yok.”

YERLİ OTOMOBİL TOGG

Yerli otomobil TOGG’un ne zaman yollarda görüleceği ve fiyatının ne olacağı sorularına karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onları bana hemen sorarsan bu doğru olmaz. TOGG’un üretim süreci devam ediyor. İnşallah yani hedefimiz bu yıl içerisinde çıkartıp ondan sonra da keyfini beraberce tatmak” ifadesini kullandı.

Bursa Gemlik’te yer alacak fabrika inşaatı çalışmalarının Temmuz 2020’de başladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu andaki durumda boya tesisi, gövde tesisiyle, 1,6 kilometrelik test pistinin tamamlandığını bildirdi.

Fabrikadaki montaj tesisinin yüzde 98’inin tamamlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gemlik’te 250 robot parçalı denemelerin ardından deneme üretimi için hazır hale gelmeye başladı. Avrupa’nın en temiz boyahane tesisinde kimyasal dolum aşamasına geçildi. Montaj tesisinde ise ekipman kurulumu tamamlanarak devreye alma çalışmaları da bu arada başladı. Tesisler bu yılın son çeyreğinde seri üretime hazır hale gelecek. Tesislerin seri üretime hazır hale gelmesiyle ilk seri üretim araçlar, bu yılın son çeyreğinde inşallah banttan inecek” diye konuştu.

Türkiye’de, otomobilin bataryasının üretiminin yapılacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Motor gücü 160 kilovatı geçmeyen ve ÖTV matrahı 700 bin lirayı aşmayan elektrikli otomobiller için daha önce yüzde 60 olarak uygulanan elektrikli araçların Özel Tüketim Vergisi’ni yüzde 10’lara kadar düşürdük” dedi.

2023 SEÇİMLERİ

“2023 seçimlerinin Türkiye için önemi nedir?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti olarak öncelikle girdikleri her seçimi bir öncekinden önemli gördüklerini söyledi.

Rehavetin olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2023 seçimlerini bu zamana kadar girip galip çıktığımız tüm seçimlerden daha önemli görüyoruz. Biz millete hizmet için tabii rakip olmayınca kendimizle yarışıyoruz. Bu seçimi de bir dönüm noktası olarak görüyoruz, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasının devamı için bunu bir dönüm noktası olarak telakki ediyoruz. Seçimlerin kazası, telafisi olmaz. Sen ben değil, bütün bir ülke kaybeder. AK Parti’nin kazanması, Türkiye’nin kazanması demektir. Son 20 yılda 100 yılın işini 20 yıla sığdırdık ve kazanan işte az önce örneklerini verdiğim Türkiye oldu, vatandaşımız oldu” diye konuştu.

Göreve geldiklerinde 26 havalimanının olduğunu, şimdi ise bu sayının 58’e çıktığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani Türkiye’de havalimanımızın olmadığı yer kalmadı. Yani bu sayı 58’e filan çıkınca bu ne demektir? Yani gittiğiniz her ilde havalimanından evinize yarım saatte, bilemedin 45 dakikada gidebilirsin demektir. Şimdi işte en son biliyorsunuz Rize-Artvin Havalimanı’nı açtık denizin üzerinde. Bu, hem Artvin’in işini kolaylaştırdı hem Rize’nin işi daha kolay hale geldi. Bundan önce Rize nereyi kullanıyordu? Trabzon’u kullanıyordu. Şimdi tabii muhteşem bir havalimanı yapıldı. Çok modern bir havalimanı yapıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanlarında personel ve pilotaj sıkıntılarının yaşandığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi tabii pilot yetiştiriyor Türk Hava Yolları süratle. İnşallah bu pilotların yetişmesiyle birlikte bir taraftan da uçak kiralama veya satın alma noktasında bazı adımlar atılacak ama şu anda bizim en çok sevindiğimiz yani denizin üzerinde dünyada beş tane havalimanı var. Bunun birisi Ordu-Giresun, birisi de Rize-Artvin Havalimanı. Ve bütün bunların ötesinde biz göreve geldiğimizde yani Binali Bey, Ulaştırma Bakanı olduğu zaman 6 bin 100 kilometre kara yolu vardı ama şu anda 28 bin kilometre bölünmüş kara yolumuz var. Bunların içinde tabii otobanlar, otoyollar var, vesaire böyle bir konuma geldik.”

Eğitim sisteminde 76 üniversiteden 208 üniversiteye çıkıldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “81 vilayetin tamamında üniversite var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Sağlıkta şu anda 19 vilayetimizde biliyorsunuz şehir hastanelerimiz var. Bu şehir hastanelerimiz bizim olmamış olsaydı şu anda biz Kovid-19 olayını bu kadar rahat atlatamazdık. Şimdi inşallah yeni şehir hastanelerimiz de açılıyor. Bir tanesi inşallah Ankara’da açılıyor. Bir iki ay içerisinde inşallah açılışı yapılacak” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, altılı masanın 2023 seçimleri için adayının henüz belirlenmediğine ilişkin soru üzerine şöyle konuştu: “Biz şu anda Cumhur İttifakı olarak kendimizden sorumluyuz. Yani bizim partilerimiz arasında herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Adayımız belli, hazır. Ve adayımız şu anda çalışmalarını arazide Cumhur İttifakı’yla beraber yürütüyor. Yani ‘Aşkınan koşan yorulmaz’ dedik. ‘Durmak yok yola devam.’ dedik. 2023 seçimlerinde 20 yılı aşan bir tecrübeyle milletimizin karşısına çıkıyoruz. Şimdi ‘millet, zillet’ ne derseniz deyin adına, bu ittifak ne yapar, kimi çıkarır bu, bizi pek ilgilendirmiyor. Biz kendimizden sorumluyuz. Şimdi masanın altında ayrı, masanın üstünde ayrı hesaplar dönüyor. Böyle bir masadan memleket hayrına bir şey beklemek mümkün değil. Kaldı ki zaten ismi üzerinde durulacak kim var bilemiyorum.”

“Cumhurbaşkanlığı adaylığında Kemal Kılıçdaroğlu’nu rakip olarak ister misiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar bizi enterese etmez. Kemal Bey, biliyorsunuz İstanbul’a belediye başkan adayı olmuştu, Kâğıthane’nin yolunu şaşırdı ‘Kâğıttepe’ dedi. Ankara’da da orada nüfus kâğıdını kaybetmişti, bir şeyler oldu, oyunu kullanmadı. Ne demek istediğimi anlayın. Onun için hayırlı işler uzatılmaz. Bu masadan hayırlı bir şey çıkacak olsa da bu kadar uzatırlar mıydı? Onu da bilmiyorum. Masadakilerin işi gücü yalan, dolan, fitne, bölücülük. Ortak noktaları siyasetçilik oynamaktan zevk almaları, kolay oynatılabilen kukla olmaları ve terör örgütlerinin savunucuları olmaları. Hepsi de terör örgütlerini savunuyor. Şu anda ortaklıklarını açıklamadıkları partinin de terör örgütüyle ilişkileri ortada” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefete ilişkin, “Bir tarafta Saadet Partisi var, hani Millî Görüş’e bir şekilde sahip çıkıyor. Bir tarafta bir dönem sizinle yol yürüyen ve önemli makamlara gelmiş isimler var. Ayrı partiler kurdular. Şöyle geriye dönüp bakınca onlar için ya da bu süreç için bir tanımınız ya da bir değerlendirmeniz oluyor mu?” şeklindeki soruya şu cevabı verdi: “Yani o tür bir değerlendirmeye girmeyi zait addederim çünkü onu onların düşünmesi lazım. Onların nasıl bir ihanetin içinde olduklarını kendilerinin düşünmeleri lazım. Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse hepsini de onlara bir irade o makamları verdi ama onlar bunun kadri kıymetini ne yazık ki bilemedi. Öbür tarafta diğeri hakeza o da aynı. Şu anda masanın etrafında dönüp dolaşıp bir şeyler yapmaya gayret ediyorlar. Dolayısıyla biz milletimizin ferasetine inanıyoruz. Benim milletim feraset sahibidir, kimin ne olduğunu net görür.”

Gençlerle ilgili bir soru üzerine, 30 olan seçilme yaşını önce 25’e, sonra da 18’e indirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece 18 yaşında gençlerin parlamentoda söz sahibi olduklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şu anda benim partimin bu şekilde gençleri var. Bu gençler şu anda parlamentoda görev yapıyorlar, bu noktaya geldiler. Tabii bu, onların heyecanını artırdığı gibi benim heyecanım da artırıyor. Şimdi böyle genç yaşta bu arkadaşlarımızın parlamentoya girmeleri ayrı bir dinamizm kazandırıyor. Onun için de bizim bundan sonraki süreyle 2053, 2071, bunlar Türkiye’nin siyasetinin çok daha dinamik olmasını inşallah getirmiş olacak. Onların o dinamizmi bizi de dinamik kılıyor. Şu an itibarıyla gittiğim her yerde gençlerden aldığım bu dinamik yapı beni de farklı kılıyor.”

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge