İyi ki varsınız | Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 TV, 360 ve tv4 ortak yayınına katıldı İyi ki varsınız | Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 TV, 360 ve tv4 ortak yayınına katıldı için yorumlar kapalı 234324

24 TV, 360 ve tv4 ortak yayınına konuk olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen canlı yayında, Türkiye ve dünya gündemine dair gelişmeleri değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 TV, 360 ve tv4 ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını cevapladı.

Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin “Yaraların sarılmasında hangi aşamadayız, son durumu paylaşır mısınız?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem nedeniyle 50 bini aşkın vatandaşın hayatını kaybettiğini, yaralılar olduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vefatlara malum bizim dinimizde şehadet var. Şehadet makamında sevgililer sevgilisi Peygamber’imizin şefaati var” ifadesini kullandı.

Attıkları adımlar ve verdikleri sözler olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, süratle enkazların kaldırılacağını söylediklerini ve bunu büyük oranda başardıklarını kaydetti.

“KÖY EVLERİNİN BİR KISMINI BAYRAMA YETİŞTİRMENİN GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bakanların, valilerin, belediye başkanlarının, tüm kamu kurumlarının 11 ilde çok yoğun çalışma içinde olduklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “7/24 diyebilirim, böyle bir çalışma. Enkazlar kaldırılıyor. Ortalama diyebilirim yüzde 50’nin üzerinde enkazlar kaldırıldı ve bu enkazların kaldırılmasıyla birlikte zemin etütleri bir taraftan yapılıyor ve bu zemin etütlerinin yapıldığı yerlerin ötesinde yeni bir adım atıldı. Bakanımın da verdiği söze dayanarak söylüyorum, bu köy evleri dediğimiz evlerin bir kısmını inşallah bayrama yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz. Tabii bu köy evlerinin özelliği tek kat, tek kat olmanın dışında bazı yerlerde tek katın altında ahırı ki buradan yani sütünü, peynirini, vesairesini yapsın, kendine verilen hayvanlarla küçükbaş, büyükbaş, bunlarla geçimini temin etsin diye böyle bir adım atıldı ve bunlar süratle devam ediyor.”

Bunun dışında da “Bana bir yıl müsaade edin” dediği kalıcı konutlar olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıkları planlamaya göre ilk etapta çadırlarla bütün depremzedelere ulaştıklarını, ikinci etapta gerek Katar’dan gelen konteynerler gerek Türkiye’de inşa edilenlerle konteyner kentler kurduklarını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bununla da yetinmediklerini, prefabrik konutlar yaptıklarını dile getirdi. Özellikle İslahiye, Nurdağı gibi alanlarda kuaföründen, alışveriş yapılan yerlerine kadar tüm ihtiyaçların görüldüğü âdeta yeni şehirler oluşturulduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, buralarda prefabrik konutları inşa eden müteahhit firmaları kutladı.

İslahiye ve Nurdağı’nı tekrar ziyaret ettiğini ve buradaki çalışmaları görünce Allah’a hamdettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm imkânları seferber ettiklerini söyledi.

“HAYATI SÜRATLE NORMALLEŞTİRMEK İÇİN İNSANLARIMIZIN TEMEL İHTİYAÇLARINI EKSİKSİZ ŞEKİLDE KARŞILAMAMIZ GEREKİYOR”

Bölgeye NATO’nun gönderdiği çadırların çok çok farklılık arz ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar hakikaten alışılmış çadırlardan değil. İçindeki bütün klimatik sistemlere varıncaya kadar var” dedi.

Bunlardan 400-420 bin kişilik talep ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in gönderdiği çadırların da benzer sistemde olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Onlarla da görüşmeleri sürdürüyoruz. İnşallah bundan sonraki dönemde, seçimden sonra özellikle gerek Kızılay gerek AFAD bunların bu modellerini, projelerini alıp bunları inşallah ülkemizde üretelim istiyorum. Nasıl ki prefabriklerde başardık, konteynerlerde nasıl başardıysak, çadır sisteminde de inşallah buna girelim istiyorum. Çünkü hayatı süratle normalleştirmek için insanlarımızın temel ihtiyaçlarını eksiksiz şekilde karşılamamız gerekiyor. Bunların içerisinde barınma önemli yer teşkil ediyor, beslenme önemli yer teşkil ediyor.”

“DEPREMZEDELERİMİZİ YURTLARIMIZDA MİSAFİR EDELİM İSTEDİK”

Attıkları en önemli adımlardan birinin de kabul edenleri komşu illerde, Ankara, İstanbul gibi illerdeki Gençlik ve Spor Bakanlığı yurtlarında misafir etmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu yurtlarımızda da rahatlıkla yeme, içme, beslenme, banyo vesaire her şeyimiz çok lüks çünkü. Bizim yurtlar gerçekten böyle. Onun için de ne yaptık, bir ara karar aldık, bu ara kararla da dedik ki on-line sisteme geçelim ve on-line sisteme geçmek suretiyle de yurtlarımızı şöyle ferahlatalım, boşaltalım ve depremzedelerimizi bu yurtlarımızda misafir edelim istedik ve şimdi gittiğim iftarlarda, bu yurtlarda yaptığımız iftarlarda bakıyorum depremzedelerimiz bazılarının tabii gözleri yaşlı ama diyorlar ki ‘Biz yine memleketimize gidelim. Kahramanmaraş’a gidelim, Hatay’ımıza gidelim.’ Bazı şikâyetleri de yok değil, var. Nedir o? Kiralar. Oralarda çok yüksek olduğundan şikâyet ediyorlar. Biz de diyoruz ki bunların üzerine üzerine gideceğiz, bu yüksek kira uygulamasını yapanlara da bunun hesabını yargı vasıtasıyla soracağız diyoruz. Ve şu an itibarıyla bu yurtlarda kalanlar yurtlardaki durumdan çok çok memnunlar ve ‘devletimiz bizi açıkta bırakmadı’ diyorlar.”

Depremlerin ardından evlerinin hasarlı çıkması durumunda ev bulamayacağı endişesiyle hasar tespiti yaptırmayanlar olduğu hatırlatılarak, buna ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, yetkinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakanlığımız diyor ki ‘Bu binaya girilmez.’ Ben de vatandaşıma diyorum ki ‘Bakanlığım böyle dediyse sakın buralara girmeyin.’ Hatta ‘Eşyalarımı alacağım.’ Sakın, çünkü burası şu anda az veya orta hasarlı, buraya girilmez. Allah göstermesin çöktü, bunun hesabını nasıl veririz? Veremeyiz” ifadelerini kullandı.

Hasarlı konutlarda kalan eşyalar için hak sahiplerine yenisini taahhüt ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim için şu anda önemli olan can. Bu konuyla ilgili olarak da hangi ili istersen o ildeki yurtlarımız sizler için misafirhanedir ve bu yurtlarımız gayet lüks, kalite, yeme, içme gibi her şey var. Giyecek vesaire evinde kalanlara, her şeyini temin ederiz. Yeter ki bizi bu noktada bir düşünce riskine sokmayın” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Kentsel dönüşümle ilgili de vatandaşlara söz verdiklerini ve bu sözü yerine getirdiklerinde onları tekrar yerlerine alacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ama bizi ne olur böyle bir riskin içine atmayın. Daha önce de anlattım. Özellikle de kendi oturduğum bölgede, Üsküdar’da bir cuma namazı çıkışında vatandaşlar toplandı. Vatandaşlara dedim ki ‘Sizden bir ricam var, gelin bu kentsel dönüşümde bize yardımcı olun, evlerinizi boşaltın, kiraya çıkın. Kiranızı biz ödeyelim. Bu binaları biz bir an önce yıkalım ve yerine çok daha güzel binalar yapmak suretiyle sizi bu binalara yerleştirelim.’ Kabul edenler de oldu etmeyenlerde. Kabul edenlerin binalarını yıktık, yaptık. Hatta Çamlıca Camii’nin hemen alt kesimindeki bölgede Küplüce, Ferah Mahallesinde başladık. Geçenlerde önümü kestiler, dediler ki ‘Başkanım biz yanlış yaptık, evimizin yıkılmasına fırsat vermedik ama şimdi gördük ki buralar bambaşka oldu. Ne olur bizimkileri de yıkın.’ Çünkü fiyatlar bire beş, bire on arttı. Dedim, ‘Talimatı vereceğim ama tekrar yanlış yapmayalım.’ ‘Yok, bu işin önüne geçeceğiz ve size her türlü bu konuda desteği vereceğiz söz.’ dediler. Şimdi baktım ki vinçler gelmiş, işe başlamışlar.”

Küplüce ve Ferah Mahallesi ile Çamlıca’nın alt taraflarında yoğun inşaat çalışmaları olduğunu, yeni ve farklı bir semt meydana geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devlet-millet kaynaşması olduktan sonra buralarda kentsel dönüşüm anlamında farklı bir dönüşüm yapılıyor. Hani muhalefet CHP olsun, diğer yandaşları olsun, onlar da buna ‘rantsal dönüşüm’ diyorlar. Doğru, biz yapıyoruz, yaptıktan sonra benim vatandaşım buradan rant elde edecekse buyursun etsin. Devlet olarak bu sosyal menfaate de ‘eyvallah’ deriz” diye konuştu.

“20-25 KAT, BU TÜR BİNALARA ARTIK FIRSAT VEREMEYİZ”

İstanbul’da eski konutlardan dolayı belli semtlerde kiraların ve ev fiyatlarının düşmeye başladığı, yeni yerleşim yerlerinde de yapılacak konutlara “TOKİ standardı” getirilmesinin mümkün olup olmadığı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Bu o bölgelerdeki belediyelerin birinci derecede sorumluluğu ama şimdi buna, Allah nasip eder de şu seçimi hayırlısıyla bir atlatalım, bundan sonraki dönemde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızla yeni yasal düzenlemeler yaparak yerel yönetimlerle merkezi yönetimin bir görev dağılımına gitmesi şart. Çünkü bu görev dağılımına gitmedikten sonra yerel yönetimlerde bakıyorsunuz farklı yaklaşımlar meydana geliyor. Bir de bu mimar ve mühendisler odasıyla ilgili atacağımız adım vardı. Çünkü bunlardaki, ellerindeki yetkiler maalesef birçok yerde olumsuz şekilde kullanılıyor. Ona da fırsat vermeyi istemiyoruz, istiyoruz ki belediye ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı burada yük paylaşımı yapsın ve bu tür yanlışlıklara fırsat vermesin.”

TOKİ inşaatlarında zemin etüt çalışmalarının dikkat çeken özellik olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Özellikle bu zemin etüt çalışmaları bitmeden hiçbir proje başlayamaz. Öyle şeyler var ki, belediye sulak zeminlerde inşaata müsaade ediyor. Olmaz böyle bir şey. İşte Hatay’a baktığımız zaman bunu görüyoruz. Meşhur Amik Ovası’nın yumuşak zemini, sulak zemini fay hattıyla bütünleşiyorsa işte oralarda bütün evler yıkıldı. Ama şimdi burada, özellikle birinci derecede sağlam zeminler, fay hattına uzaklık ve uygun kat yüksekliğiyle birlikte her zaman söylüyorum, zemin artı 3, bilemedin 4, bilemedin 5 ama öyle dikey mimariyle, yani böyle 20-25 kat, bu tür binalara artık fırsat veremeyiz, vermemeliyiz, olmamalı. Eğer bunu başarabilirsek inanıyorum ki biz hem hafif malzemelerle birlikte bu inşaatlarda, yani TOKİ projelerinde uyguladığımızı uygular ve çok daha rahat bir şekilde hem hızla netice almak hem de bu hafif malzemelerle birlikte bu inşaatlarımızı bitirmek bizi çok daha rahatlatacaktır.”

“BENİM HALKIM BUNLARA ÇOK DEĞER VERİR”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seccadeye ayakkabı ile basmasına ilişkin görüntülerin sorulduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan, seccadenin üzerine ayakkabıyla basılıp basılmayacağı konusunun bilgi, ilim, irfan, hikmet işi ve adap meselesi olduğunu belirtti.

“Farkında olmuş olmamış, bu bizi çok da ilgilendirmiyor, o kendi edebi, adabıdır. Bana göre çok da önem vermem ama benim halkım bunlara çok önem verir, çok değer verir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kültürde ve medeniyette seccadenin bir halı parçası, başörtüsünün de bir bez parçası olmadığını, bir değer olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kalkıp da eğer başörtüsüne ‘bir bez parçası’ diye yaklaşırsan… Bunu diyen kim? Bay bay Kemal. Bizim değerler silsilesi içerisinde başörtüsünün yeri bir değer ifadesiyle, bir kutsalımızdır, mahremiyetin ifadesidir. Bu mahremiyetin ifadesini sen kalkıp da ‘bir bez parçası’ diye kullanamazsın. Aynı şekilde buna bu şekilde diyen Kur’an-ı Kerim için de ‘kâğıt parçası’ der. Bunlar bunu der mi, der. Çünkü yaklaşım tarzları bu. Aynı şekilde yine cami bir taş ve tuğla parçası, ekmek hamur parçası değildir. Her şeyin ötesinde bizim için bunların ayrı ayrı anlamının, değerinin olmasına baktığımız zaman en önemli değer burada nedir? İnsandır.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, “Cennet, kadınların ayakları altındadır” dediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun hadisi bile yanlış söylediğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunları sana kim öğrettiyse doğru öğren. Bu hadisin aslı, ‘Cennet, annelerin ayakları altındadır.’ Burada böyle bir fark var” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, “Hakk geldi, batıl zail oldu” ayetini eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın sözü olarak aktarmasına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu, Erbakan Hocamıza ait bir söz değil, bu bir ayet. Ayet mi, hadis mi, bunları da sana kim akıl hocalığı yapıyorsa yanlış yapmışlar, bunu da bilmiyorlar. Bunların hepsini yerli yerine oturtmak gerekiyor. Eğer yerli yerine oturtmazsa Erbakan Hocamıza da saygısızlık yapmış olursun, ayete de saygısızlık yapmış olursun. Bunlar tabii büyük önem arz ediyor. Onun için manevi değerlere hassasiyeti olmayanın seccadede de gözü olmaz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şair Necip Fazıl Kısakürek’in “Yalnız seccademin yönünde şefkat/Beni kimsecikler okşamaz madem/Öp beni alnımdan, sen öp seccadem.” dizelerini aktararak, “Bu, özellikle Zindandan Mehmed’e Mektup’un içerisindeki o mısralardı. Bizi tabii en çok duygulandıran mısralardı. Bunun için diyorum ki, vatandaşlarım bu fotoğrafları iyice belleğine kazısın. Bu, CHP zihniyetinin ne olduğunu gayet net ortaya koyan bir fotoğraf. İnanıyorum ki bu fotoğrafların yayınlanmasından sonra seccadenin de kıymeti artmaya başlayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

“ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA ÜZÜLÜYORUZ”

“Sadece PKK’nın değil, FETÖ’nün de hedefindesiniz öteden beri. Ama şimdi seçim sathına girdiğimiz andan beri örneklerini de gördük, PKK’lı hanım, ‘demokratik güç birliği’ diyerek Millet İttifakı’nın desteklenmesi gerektiğini söyledi. Bu yönde pek çok mesaj var. Sizce ne umuyorlar, ne bekliyorlar? Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kadar cesurca bu ifadeleri kullananların beklediklerinin, seçimi kazandıktan sonra yargıda kendilerine göre reformlar yapmak olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Diyorlar ki, ‘Biz, öyle bir güçle geleceğiz ki bu Anayasa’yı da rahatlıkla değiştirebilecek bir güce sahip olacağız ve Anayasa’yı da değiştirebilecek bir güce sahip olacağımıza göre biz daha önce Öcalan’la ilgili verilmiş olan kararları da bir kenara koyarız, öbür tarafta Edirne’dekinin aldığı cezayı da bir kenara koyarız ve bunun dışında ne kadar terörist varsa bu teröristlerin de hepsini rahatlıkla cezaevlerinden çıkartır ve ondan sonra da size verdiğimiz o yalan yanlış sözleri de yerine getirmiş oluruz.”

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır’da attığı adımla 51 vatandaşın ölümüne neden olmasının şu anda Kürt vatandaşların gözünden kaçtığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Orada öldürülenler Kürt’tü ve onların içerisinde Yasin Börü yavrumuz Kürt’tü ve bunları sürükleyerek öldürdüler. Daha sonra da ne oldu? Selo içeri girdi. Aldığı ceza ortada. Şu anda tabii bir tutuklu sürecini belki yaşıyor, o ayrı mesele. Ama nereden bakarsan bak, yaklaşık beş yıla mahkûm oldu. Ama ne kadar cesurane, bay bay Kemal, ‘Bunları çıkartacağız’ diyor. ‘Ne yaptı?’ diyor. Daha ne yapacak? Bu ülkenin yargısı onunla ilgili böyle bir cezayı verdi. Apo ile ilgili verilmiş olan ceza var, bu cezaları biz vermedik, yargı verdi. Bizim öyle bir yetkimiz de yok zaten. Verilmiş olan bu cezaya rağmen Sayın Kılıçdaroğlu nasıl, hangi cesaretle bunları konuşabiliyor? Sen nasıl olur da bir yargı devletinde bu şekilde konuşabilirsin? Bütün bunlar ortadayken şimdi bizim kalkıp bu tartışmaları yapmamıza aslında hiç gerek var mıydı? Yoktu. Ama işte şimdi yargıyı hiçe sayıp, verilmiş olan buradaki cezalarla ilgili bunları konuşuyor. 14 Mayıs’ta bunlar tabii beklediklerini bulamayacaklar.”

14 Mayıs’ta gerçek yargı olarak milletin son sözü söyleyeceğini, gerekli kararı vereceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ondan sonraki süreçte de inşallah adalet tecelli ederek yolumuza devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bugüne kadar herhangi bir CHP yöneticisinin çıkıp da PKK’yı, YPG’yi, HDP’yi eleştirdiğini gördünüz mü? Hayır. Ya da bunların bölücü emelleri ve insanımızın arasına düşmanlık sokmaya çalışan zehirli dili konusunda eleştirdiklerini gördünüz mü? Hayır. HDP’liler çıkıp bunlara ağır hakaretler ettiklerinde, ‘Bu koltuklarda bizim sayemizde oturuyorsunuz’ diyerek aşağıladıklarında bunlara karşı herhangi bir seslerinin çıktığını duydunuz mu? Hayır. Aynı durum FETÖ için de geçerli. Niye? Çünkü bunların hepsinin de ipi aynen… Hadi FETÖ ile PKK’nın aynı projenin farklı yüzleri olduğunu biliyoruz. CHP’nin de bir süredir yaşadığı dönüşümle bu projeye gönüllü yazıldığını da anlıyoruz. Peki, o masanın etrafında oturan diğerleri, nasıl böyle bir tabloyu içlerine sindirebiliyor, işte onu anlamakta zorlanıyorum. Daha doğrusu ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz. Dolayısıyla sorunuzun cevabı da zaten açıkça ortada. Bay bay Kemal’in HDP’den alacağı destek karşılığında yapacağı iş, bu ülkeyi ve milleti terör örgütünün ve onun siyasi uzantılarının ajandasının rotasına sokmaktır. Partisine gidip ziyaret edemedi bay bay Kemal. Nereye gitti? Meclis’teki odalarında ziyaret etti ve burada kapalı kapılar arkasında ne konuşulduğu çok önemli.”

“MİLLETİM NE PKK’NIN PEŞİNE DÜŞENLERE NE SAPKIN AKIMLARIN HAMİLİĞİNE SOYUNANLARA BU ÜLKEYİ EMANET ETMEZ”

“Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş cezaevinden sağa sola tehditler savuruyor. En son tehdidi de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a yönelikti. Bu tehdit dilini nasıl yorumlarsınız?” şeklindeki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demirtaş, aslında hüküm giymesi gerekenden, daha henüz hükmü almadı. Sadece şu anda tutuklu olarak, buna ağır tutuklu diyebiliriz, işte 4 yıl 8 ay gibi bir süreci yaşıyor. Asıl hüküm giydiğinde, o zaman bunları konuşamayacaklar” cevabını verdi.

Şu anda bu sürecin çalıştığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O, çalıştığı anda, Yasin’imizle alakalı o hükmü giydiğinde, bunlar, bu kadar rahat hareket edemeyecekler. Şu anda bunun da ayrıca takipçisiyiz” ifadelerini kullandı.

“Dağdakiler ne yapıyor? Açıklamalar yapıyor. Dağdakiler bu açıklamaları hangi rehavet içerisinde yapıyorlar? Bu da düşündürücü” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dağdaki teröristlerin beyanlarıyla, toplumun farklı bir şekilde bilgilendirilerek yanlış istikamete yönlendirildiğine dikkati çekti.

“PKK’lıların beklentilerinin anlatıldığı videoya, CHP’den bir tepki gelmediğini gördük. Benzer bir durum İYİ Parti için de geçerli. Bir de CHP ve HDP’nin LGBT politikası var. Saadet Partisinin de buna yönelik bir tepkisi yok. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Böyle bir vaziyet, yönetime nasıl yansır?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şeyden önce burada bu işin artık politik izahı söz konusu değil. Çünkü bunun akılla, mantıkla hiçbir izahı yok. Ve yedili masayı bu noktada tarif etmekte zorlanıyoruz” cevabını verdi.

“Başında biz, buranın yedinci ortağı masanın altında gizleniyor diyorduk. Birileri de anlamakta zorlanıyordu. Nitekim sonunda masanın altında bunu buldular. Nerede? Parlamentonun içinde” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şimdi ‘milliyetçiyim’ diyenler, PKK ile HDP, özellikle bununla birlikte anılıyorlar ve rahatsız da olmuyorlar. ‘Muhafazakarım’ diyenler, sapkın akımlarla anılıyor, sesleri çıkmıyor. Resmen teröristi, sapığı bir olmuş, parmaklarının ucunda oynattıkları bir masada devleti, milleti dinamitlemeye çalışıyorlar. Geçmişte bir arada bulunduğumuz kişileri bu tablo içinde görmek, bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Bunların, o zamanlar ‘pazara kadar değil, mezara kadar’ gibi ifadeleri vardır. Bunun için de diğerleri gibi, Saadet Partisine gönül veren vatandaşlarımı da parti yöneticilerinden ayrı değerlendiriyorum. Ve nasıl rahatsızlıklar çektiklerini yakından biliyorum. Milletim ne PKK’nın peşine düşenlere ne sapkın akımların hamiliğine soyunanlara bu ülkeyi emanet etmez.”

“ANAYASA DÜZENLEMESİ İÇERİSİNDE AİLEYİ ÖN PLANA ÇIKARDIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceliklerinin aile kurumu, kadınların ve erkeklerin onurunu, çocukların geleceğini korumak olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada ben, rahmetle anacağım, özellikle Oğuzhan Bey’in sağlığında kendisiyle yaptığım görüşmelerde, paylaştığımız birçok şey vardı ki açık net konuşayım, yani şu sapkın akımlar dediğimiz, yani bu LGBT falan bunlara Oğuzhan Bey’in asla gözünü yumması mümkün değildi. Fakat şu andaki sayın genel başkanın bunlarla beraber aynı masanın etrafında oturuyor olmasını, hiçbir şeyle izah etmek mümkün değil. Burada ne CHP’nin bu konudan rahatsızlığı var ne HDP’nin bu konudan rahatsızlığı var ne İP’in bundan rahatsızlığı var, öbür tarafta ne Gelecek’in ne DEVA’nın, hiçbirisinin bunlardan rahatsızlığı yok. Rahatsızlıkları olsa, çıkar konuşurlar. Böyle bir şeyi ifade ettikleri maalesef söz konusu değil. Biz, şu anda bizim millî, yerli, dinî değerlerimiz ve özellikle de kutsalımız aile yapımız bu noktada bunlara müsaade etmez. Bizim aile yapımızda LGBT’ye yer olabilir mi, böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Ama hiçbirisinin sesi çıkmıyor. CHP’nin bu konu ile ilgili herhangi bir açıklamasını duydunuz mu? Öbür tarafta Saadet’in, HDP’nin, İP’in bunlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Yok. Çünkü bu konuda dertleri yok”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “LGBT konusunda hatta ne yaptık biz, Anayasa düzenlemesi içerisinde aileyi ön plana çıkardık. Bizim, Allah nasip ederse şu seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz en önemli maddelerden bir tanesi aile olacaktır. Çünkü biz, aile değerlerimizi sağlama çıkarmadıktan sonra her an aile yapımız tehdit altındadır. Biz, aile yapımızı asla tehdit altında bırakamayız. Nasıl terörle kararlı bir mücadele yürütüyorsak, sapkın akımların toplumumuza dayatılması ile de aynı şekilde mücadele edeceğiz ve bundan taviz veremeyiz” dedi.

“GELDİĞİMİZDE YÜZDE 20 YERLİ OLAN SAVUNMA SANAYİİMİZİ, ŞU ANDA YÜZDE 80’E ÇIKARDIK”

“Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, eski Cumhurbaşkanlarından Ahmet Necdet Sezer’i ziyaret etti. Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanıyken Refah Partisinin kapatılmasına öncülük eden, rahmetli Erbakan’ın siyasi yasak almasının altında imzası olan bir isim. Saadet Partisi ‘Biz, Millî Görüş’ün devamıyız, Erbakan Hoca’nın siyasi mirasını devam ettiriyoruz.’ Bu çelişkiye ve Saadet Partisinin sessizliğine ne dersiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Açık, net bir şey söyleyeyim, benim milletim de bazı gerçekleri bilsin. Temel Bey’in nerede durduğunu, ne olduğunu herkes tam manasıyla bilmeyebilir. Erdoğan’ın da nerede durduğunu tam manasıyla bilmeyebilir. Tek başına tüm bunlar bile Saadet Partisi yöneticilerinin nerelere savrulduğunun birer resmidir. Şu anda Saadet Partisi içinde ciddi sıkıntılar var, huzurlu, rahat değiller. Temel Bey’in, Saadet Partisinin geçmişine yönelik olarak, Saadet Partisinin içinde görev almadan önce ben Tayyip Erdoğan olarak, geçmişteki Millî Selamet Partisi, Refah Partisi, bundan sonraki dönemler dahil, gençlik kollarından tutunuz, il teşkilatlarına ve partinin merkez karar yönetim kurullarına varıncaya kadar, buralarda görev almış birisiyim, buralardan geliyorum. O zaman Temel Bey bu işin içinde yoktu bile. O, belediye başkanlığı görevlerine başladı vesaire. Hatta daha ileri gideceğim, meşhur Madımak olayları ile alakalı bu masanın etrafındakiler onun idamını istemiyorlar mıydı? İstiyorlardı. Peki, şimdi idamını isteyenler, acaba ne için bunların sesi çıkmıyor? Ne için bunlar bu kadar sessiz? Biz, aynı yerimizdeyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o zamanki ilkeler ve merhum Erbakan’ın hedeflerine dikkati çekerek “Önce ahlak ve maneviyat bir numaraydı. Oradan tutunuz, ağır sanayi hamlesine varıncaya kadar… Hocamız bunları gerçekleştiremedi. Ama ağır sanayi hamlesi ile ilgili bunu gerçekleştirmek bize nasip oldu. Savunma sanayisine yönelik emelleri vardı, gerçekleştiremedi. Ama biz, geldiğimizde yüzde 20 yerli olan savunma sanayiimizi, şu anda yüzde 80’e çıkardık. Bunu başardık” dedi.

Erbakan’ın tank üretmekten bahsettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Altay Tankını 2-3 hafta içerisinde devreye alıp, Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edeceklerini söyledi.

İHA’ların, SİHA’ların, Akıncı’nın, hepsinden öte Kızılelma’nın çok büyük önem arz ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların dünyada dikkat çektiğini kaydetti.

“TÜRKİYE’DE ZATEN GÜÇLÜ BİR PARLAMENTO VE GÜÇLÜ BİR DEMOKRASİ VAR”

“Hani neredesiniz? Bak, bu adımları attık. Bütün bu partinin yöneticileri, söylemleri ve tercihleriyle rahmetli Erbakan Hocamızın aziz hatırasını çiğniyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hocamızın manevi mirası tek bir partinin çatısı altına sığdırılamayacak kadar aslında büyüktür. Halbuki ortada çok açık bir gerçek var, HDP’nin de katılımıyla yedili hâle gelen masanın adayı bay bay Kemal, hedefine ulaşmak için kime ne demesi gerekiyorsa söylüyor, kime ne taahhütte bulunması gerekirse bulunuyor. Bir gün terör örgütünün partisini ziyaret edip ‘özerklik’ edebiyatı yapıyor, ertesi gün milliyetçi rolüne bürünüyor. Bir gün muhafazakâr takılıyor, sonraki gün sapkınların temsilciliğine talip oluyor. Ve bunlar aynı zamanda Hocamızın bu noktadaki, yani mahkûmiyetiyle ilgili bazı adımların atılmasında da aktif rol oynadılar. Şimdi nereden nereye geldi. Ben inanıyorum, aklıselim sahibi benim milletim, bu terör örgütünün beslemelerine inşallah 14 Mayıs’ta gereken cevabı verecek. Ve milletimiz rahat, huzur içinde bir nefesi de alacaktır diye düşünüyorum.”

Millet İttifakı’nı oluşturan parti genel başkanlarının milletvekili olmak için başvuru yapmadıklarına ilişkin soruyu cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şimdi masanın aldığı tek ortak karar parlamenter sisteme, yani eskiye dönmek. Gelişmeler gösterdi ki bu da suya yazılmış, yani gerisinde ciddi bir irade ve altyapı olmayan, öylesine söylenmiş bir karar. Aslında yedili masanın her şeyi yalan dolan. Hanımefendi bir ara ‘başbakan olacağım’ diye ortada gezinip durdu. Ne oldu? Şimdi niye vazgeçti? Şimdi başbakan olamıyor, hiç olmazsa başkan yardımcısı olmaya aday oldu. Güçlendirilmiş parlamenter sistem deyip milleti kandırdılar. Hiçbiri parlamento için aday değil. Türkiye’de zaten güçlü bir parlamento ve güçlü bir demokrasi var. Bunların dertleri ülkeyi gerçekten daha iyi bir yönetim sistemine kavuşturmak ise hiç olmadı. Siyasetçilik oynarken kendilerine makam, bakanlık dağıtıyorlar. O kadar. Bu oyunu oynarken herhalde bakanlık sayısı az geldi. ‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem diye bir şey uyduralım, bakanlık sayısını da bu arada arttıralım’ dediler. Sonra dönüp dolaşıp mevcut sistemin cumhurbaşkanı yardımcılığını artık 7 mi olur, 17 mi olur, 77 mi olur, bilemiyoruz. Oralara kadar çıkarma noktasına geldiler.”

“BİZ DEVLET ADAMIYIZ”

CHP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı yardımcılığına yönelik açıklamalarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: ” ‘Cumhurbaşkanı isterse bu sayı 5 olur, 15 olur, 150 olur, bin 500 olur’ bunu hatırlayın. Kendisi kullandı bu ifadeleri. Hâlbuki benim bir cumhurbaşkanı yardımcılığıma bile tahammül edememişti. Ben bugüne kadar, bir cumhurbaşkanı yardımcısıyla geldim. Bu belki 2 olur, 3 olur. Ama hiçbir zaman senin gibi böyle kurusıkı atmayız biz. Çünkü biz devlet adamıyız. Devlet yönetiyoruz. Devleti yönetirken de bu işin tepesi, tabanı nereye varır, nereye gider, bunları iyi biliriz. Elhamdülillah belediye başkanlığından tut, başbakanlığa, cumhurbaşkanlığına varıncaya kadar biz sınavlardan geçtik, imtihanlar verdik. Sadece ülkemizin sınırları içinde kalmadık. Tüm dünyada hamdolsun kabul gördük. Söz verdikleri cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı bizim kabinemizin yarısını zaten buldu. Arkadaşlar hatırlayın ben bu görevi aldığım zaman cumhurbaşkanlığını söylemiyorum. Başbakanlığı aldığım zaman bizim kabinedeki sayı, bizden öncekine söylüyorum, devraldığımız 35’ti. Arkadaşlara dedim ki ‘bu 35 sayısı fazla.’ Şu andaki bu masanın etrafında olanlardan o zaman yanımda olanlar vardı. Onlar da bunu çok iyi bilirler. Dedik ki, ‘arkadaşlar bu fazla, biz bu sayıyı düşürelim.’ O zaman bu sayıyı biz 15’e kadar düşürdük. Bununla beraber, bunun nasıl yapılacağını, yönetileceğini gösterdik. Şimdi de 17-18 tane benim kabinemde bakanım var. Yürütüyoruz. Gayet de güzel yürütüyoruz. Herhangi bir sıkıntı yok. Daha ilk adımları bunların böyle olduğuna göre Allah göstermesin ellerine fırsat geçerse neler yapabileceklerini varın siz düşünün.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz siyasetçi olarak neden milletvekilliğine talip olmadıklarını düşünüyorsunuz? Neden cumhurbaşkanlığı yardımcılığını istiyorlar da milletvekilliğine talip değiller. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine şu cevabı verdi: “Cumhurbaşkanı yardımcılığı olduğu zaman bunları yanlarına çekmeleri daha kolay. Milletvekilliği olduğu zaman milletvekilinin bir cumhurbaşkanı yardımcısı kadar inisiyatifi yok. Onun durumu farklı. Ama bir cumhurbaşkanının durumu farklı, imkânlar farklı. Bütün bunları değerlendirerek, ‘ben bunların nasıl aldatırım, nasıl bunları kendi torbamın içine sokarım’ dertleri bu. Böyle yaparsa ulufe dağıtıyor bu. Bu dağıttığı ulufeyle de ne yapıyor? Şu anda kendi adaylığını güya güçlendirecek. Yalnız bu hafta sonuna kadar neler olur bilemem onu söyleyeyim. Her şey olabilir.”

“ADAY ADAYLIĞI İÇİN ŞU ANA KADAR 6 BİNİN ÜZERİNDE BAŞVURU ALDIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabinede yer alan bakanların 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde aday olmalarına yönelik soru üzerine, “Hafta sonuna kadar bunları zaten kesinleştireceğiz. Kesinleştirdikten sonra da bunların açıklamalarını da inşallah büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içinde şöyle güzel bir törenle arkadaşlarımızın yerlerini, konumlarını, hatta listeyi malum vereceğiz. Bu liste de zaten Yüksek Seçim Kurulu’na verildikten sonra kim nerede hepsi ortaya çıkmış olacak. Kabinedeki arkadaşlarımızla ilgili çalışmalarımızı hâlâ devam ettiriyoruz. Onları da netleştirdikten sonra açıklarsak daha isabetli olabilir. Çünkü her an her şey değişebiliyor” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Şubat’taki depremler sonrasında AK Parti’nin seçim kampanyasını değiştirerek, müziksiz bir kampanya izlemesine yönelik soru üzerine şunları kaydetti: “Partimize teveccühün yine çok yüksek olduğu bir aday adaylığı süreci yaşandı. Aday adaylığı için şu ana kadar 6 binin üzerinde bir başvuru aldık. Ayrıca bakanlarımız gibi başvuruya gerek olmaksızın değerlendireceğimiz isimler var. Kadrolarımızda yer alması bizlere güç katacak birçok isim üzerinde de ayrıca çalışıyoruz. Sürpriz isimlerimiz de mutlaka olacak, var. Yazar, çizer, entelektüel, bütün bu kesimlerden isimler var. Ondan sonra parti kurullarımızdaki çalışmalar sonuçlanıp listemizi Yüksek Seçim Kurulu’na verdiğimizde bu isimler kamuoyuyla zaten paylaşılacak. Sadece milletvekili adaylarımızı değil, önümüzdeki dönemin kabinesini ve üst yönetimini de şimdiden çalışmaya başladık. Bunların hepsini de vakti geldiğinde sizler vasıtasıyla milletimizin bilgisine sunacağız.”

Seçimlerin sahaya yansımasının nasıl olduğu sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşlarla meydanlarda bir araya gelmenin mutluluk verici olduğunu söyledi.

“ÖNCELİĞİMİZ ELBETTE YİNE DEPREM BÖLGESİ”

Bir araya geldiği vatandaşların gözlerindeki heyecanı gördüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Depremzede vatandaşlarımızın kayıpları ve acılarına olan saygımız sebebiyle seçip mitinglerine başlamakta acele etmiyoruz. Seçim mitingleriyle ilgili programı bayram sonrasına planladık. Ramazan boyunca temel atma, açılış ve iftar programlarıyla vatandaşlarımızla bir araya geleceğiz. Önceliğimiz elbette yine deprem bölgesi” ifadelerini kullandı.

Meydanların dilinin bambaşka olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul Bağcılar’da yaptığımız törende milletimizin teveccühünü, coşkusunu, muhabbetini gördük. Aldığım resmî rakamlar 60 binin üzerindeydi. Siyasi hayatımda öğrendiğim bir şey varsa o da meydanların dilinin yalan söylemeyeceğidir. Milletimden aldığım hissiyatla söylüyorum ki 14 Mayıs Cumhur İttifakı’nın zaferiyle sonuçlanacaktır. Birileri küresel sistemin en önemli operasyon aygıtı hâline dönüşen sosyal medyada oluşturulan havaya bakarak başka hayaller kuruyor olabilir ama bizim gördüğümüz ve hissettiğimiz tablo budur” diye konuştu.

Kamuoyu araştırmaları ve anketlere ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, anketlerin de tıpkı sosyal medya mecraları gibi algı operasyonlarının aracı olarak kullanılabildiğine dikkati çekti.

Bunların içerisinde doğru teknikle ve doğru şekilde yapılmış anketlerin eğilimleri belirlemede önemli ipuçları verdiğini bildiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Siyasi hayatımız boyunca da bu yöntemi kullandık. Buna karşılık medyada dolaşıma sokulan rakamların, tabloların anketle ilgisi olmadığını herkes çok iyi bilsin. Şayet iş bu tür masa başı anketlere kalsa 21 yılda yapılan 15 seçimin hepsini de CHP kazanırdı. Ama sandıkta kazanan hep biz olduk. İşini hakkıyla yapan anket şirketlerinin çalışmalarını ise yakından takip ediyoruz. Bize gelen raporlara göre hem Cumhurbaşkanlığında hem Cumhur İttifak olarak Mecliste açık ara öndeyiz. Tabii bu durum bizi rehavete sürüklemiyor, tam tersi farkı açmak için daha çok çalışıyoruz.”

“FİLİSTİNLİLERİN İNANÇ VE YAŞAM ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİK MÜDAHALE VE TEHDİTLER KESİNLİKLE SON BULMALIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuya ilişkin soru üzerine İsrail güçlerinin Mescid-i Aksa’ya saldırılarını lanetledi.

Ramazan ayında yapılan saldırının kabul edilemeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bunu Dışişleri Bakanlığı tarafıyla da telin ettik, lanetledik. Ben de konuşmalarımda aynı şekilde lanetliyorum. Hiçbir güvenlik kaygısı böylesi insanlık dışı bir müdahalenin gerekçesi olamaz. Mescid-i Aksa’nın tarihi statüsüne ve maneviyatına, Filistinlilerin inanç ve yaşam özgürlüğüne yönelik müdahale ve tehditler kesinlikle son bulmalıdır. İsrail gerginliği tırmandıracak, tansiyonu artıracak adımlardan kesinlikle vazgeçmelidir. Bizim özellikle sinagoglara yönelik böyle bir saldırımız var mı? Musevilerin mabetlerine yönelik bir saldırımız var mı? Çünkü onların kutsalı olarak görüyoruz. Her hâl ve şartta Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almaya, kutsallarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bunu da İsrail’in böyle bilmesi gerek.”

“20 NİSAN’DA KARADENİZ GAZIMIZ DEVREYE GİRECEK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerjide yeni bir müjde olacak mı?” sorusu üzerine şunları söyledi: “20 Nisan’da Karadeniz gazımız devreye girecek. Karadeniz gazının ateşini 20 Nisan’da Filyos’ta yakacağız, sonra da Türkiye yerli gazını kullanmaya başlayacak. Uzun yıllardır ilmek ilmek işlediğimiz enerji bağımsızlığımızın ateşi o gün Karadeniz’den başlayarak dalga dalga tüm yurda yayılacak. Karadeniz gazı başta olmak üzere Türkiye’nin bütün büyük projeleri konusunda muhalefet ya ‘istemezük’çü bir tavır takındı ya da ‘Yapamazsınız’ dediler. Muhalefetin ‘Yapamazsınız, yapsanız da açamazsınız’ dediği ne varsa hepsini hayata geçirdik. Böyle kısır bir vizyona, böyle dar bir düşünce yapısına sahip muhalefetin bu ülkede eser siyaseti üretmesi beklenemez.”

Karadeniz gazının uzun yıllara dayanan planlama ve stratejiyle hayata geçirileceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önce arama gemilerimizi aldık, ardından sondaj gemilerimizi getirdik, daha sonra bu gemilerde çalışacak insan kaynağımızı yetiştirdik. Tüm bunların ardından yerli ve millî bir enerji politikasıyla Karadeniz’de 710 milyar metreküplük gazı bulduk. Burada duracak değiliz, aramaya, sondaj yapmaya devam edeceğiz. Daha gidecek yolumuz var. Türkiye’ye sınıf atlatacak yeni yatırımlarımız, projelerimiz var” değerlendirmesinde bulundu.

Sismik araştırma ve sondajla ilgili gemilerin alındığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eskiden bu tür imkânlar yoktu ama şimdi bizim hem sismik araştırma gemilerimiz var hem sondaj gemilerimiz var” dedi.

“BÜYÜMEDE, İSTİHDAMDA, İHRACATTA VE TURİZMDE TARİHÎ REKORLARA İMZA ATIYORUZ”

Türkiye Ekonomi Modeli’ne ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm dünyanın, klasik ekonomi politikalarının, karşılaşılan sorunlara çözüm getiremediğini yaşayarak öğrendiğini belirtti.

Bu gerçeği çok önceden görerek kendilerine yeni bir yol çizdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her yeni küresel kriz, çok büyük eleştirileri göğüsleyerek hayata geçirdiğimiz Türkiye Ekonomi Modeli’nin doğruluğunu teyit ediyor. Bu sayede riskleri başarıyla bertaraf ettiğimiz gibi büyümede, istihdamda, ihracatta ve turizmde tarihî rekorlara imza atıyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonominin geçen yıl yüzde 5,6 büyüdüğünü hatırlatarak, “Bu oranla G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olduk. Ekonomimiz son 10 çeyrektir kesintisiz büyüyor. Makine ve teçhizat yatırımlarımız son 13 çeyrek boyunca aralıksız büyümesine devam ediyor. Sanayi ve turizm gibi döviz getirici sektörlerimiz, Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar güçlendi” ifadelerini kullandı.

“MART AYI İTİBARIYLA YILLIK YAKLAŞIK 256 MİLYAR DOLAR İHRACAT GERÇEKLEŞTİRDİK”

İhracatın da Cumhuriyet tarihinin rekor seviyelerine çıktığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Mart ayı itibarıyla yıllık yaklaşık 256 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. Rekorlar kırdığımız bir diğer alan elbette turizm sektörü oldu. Geçen yılı 51,4 milyon ziyaretçi ve 46,3 milyar dolar turizm geliriyle yani sektörün altın yılı olan 2019’un üzerinde bir performansla bitirdik. Enflasyondaki düşüşün insanlarımızın günlük hayatına daha belirgin şekilde yansımasını sağlamak için de gereken adımları atıyoruz. Önümüzdeki dönem ekonomi politikalarımızı daha da güçlendirmek için şimdiden ciddi hazırlıklar yürütüyoruz. Uzun yıllar ekonomi yönetimimizde yer alan Mehmet Şimşek kardeşimizin koordinasyonunda bir ekip, bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor. Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığımızda, Merkez Bankamızda, diğer birimlerimizde yürütülen çalışmalar var. İnşallah seçimden sonra bunların hepsini bir araya getirip ekonomi politikamızı daha güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.”

TOGG

Eşi Emine Erdoğan’a ait “Anadolu” renkli Togg otomobilini kullandığı görüntülerin ekranlara getirilmesinin ardından, sürüş deneyimi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu aracın kullanımındaki konfor, bugüne kadar pek şahit olmadığım ki buna şu andaki makam otomobilim de dâhil. Gerçekten çok çok konforu yüksek. Yani virajlardan tutunuz da yoldaki gidişler, tabii elektrikli oluşu filan, onlar da işi daha da huzurlu, rahat hale getiriyor. Yoğun şekilde de ülke genelinde istasyonlar kurulmaya devam ediyor. Eşim zaten bu araçtan çok çok memnun kaldı. O da çok huzurlu, rahat. Ayrıca tabii bizim diğer makam otomobili, o da gerçekten güzel, huzurlu. Ülkemize hayırlı olsun” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e de Togg otomobil gönderildiğini hatırlatarak, “İlham Bey de memnuniyetini ifade etti, ‘Çok çok güzel bir araç’ dedi. İnşallah Türkiye Yüzyılı’nı, teknolojisini sivil sanayi alanında Togg ile başlattık. İnşallah hız kesmeden daha büyük yatırımlarla, hizmet ve eserlerle yolumuza devam edeceğiz. Tabii direksiyona geçince bambaşka hisler, duygular yaşadık” ifadelerini kullandı.

Togg otomobili için kısa sürede 177 bin sipariş aldıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu büyük devletin, bu aziz milletin, yerli ve millî bir otomobil markasının olmamasının üzüntüsünü bugüne kadar hep yaşadık ve sorumluluktu. Rahmetli hoca, Devrim otomobilinin üretimini yapmıştı, biz de ‘devrin otomobili’nin üretimini gerçekleştirdik. Şu anda ‘devrin otomobili’ Togg, sürat, konfor, güvenlik ne ararsanız var” dedi.

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” için yorumlar kapalı 244668

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’nda yaptığı konuşmada, “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” vesilesiyle bu programda olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile ekibine ve programa katkı veren herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ve tüm dünya kadınlarının ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, 8 Mart’ın barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya vesile olmasını diliyorum. Bu anlamlı gün münasebetiyle Filistin ve Gazze’nin yüreği yaralı kadınları başta olmak üzere gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki onurlu ve kahraman kadınlara en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Buradan dünyanın tüm emekçi kadınlarını, mazlum kadınlarını, mağdur kadınlarını yürekten selamlıyorum. Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan ülkemizin tüm yiğit kadınlarını rahmetle yâd ediyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin her biri birer metanet abidesi olan anne ve babalarına, geride boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi mahzun bıraktıkları eşlerine ve öksüzlerine Mevla’dan sabırlar dilediğini ifade etti.

Ülkedeki 81 vilayetin tamamında 922 ilçenin her birinde anne, eş, kardeş ve evlat olarak hayata anlam katan kadınlara özellikle şükranlarını sunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine 8 Mart vesilesiyle vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için ömürlerini harcayan, elleri öpülesi annelerimize özellikle teşekkürlerimi ifade ediyorum. Kendi merhum anneciğim başta olmak üzere vefat eden annelerin hepsine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Son olarak eşimin ve sevgili kızlarımın da 8 Mart Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyor, bu anlamlı günün tüm kadınlar için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

“YILIN KALAN 364 GÜNÜ DE KADINLARIN GÜNÜDÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 gün sonra seçimin gerçekleştirileceğini, sandıklara gidileceğini, belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini gördüklerini belirtti.

Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş biri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanan tüm kadın belediye başkan adaylarını, meclis üyesi adaylarını, muhtar adaylarını selamlıyor, kendilerine şimdiden başarılar diliyorum. Tabii burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar, yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Bizim nazarımızda, 8 Mart’ı diğer günlerden ayıran yegâne husus, hayatı paylaştığımız kadınlara olan minnettarlığımızı, şu an olduğu gibi çeşitli programlarla ifade etmemize vesile olmasıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart’ı aracı kılarak, devletin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçirdiklerini, nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit ederlerse onu gidermeye çalıştıklarını söyledi.

Kendilerini bugüne kadar asla sloganlara hapsetmediklerini, kadın politikalarında her zaman en idealin, en iyinin, ülke, millet ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinden koştuklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınlarla buluşmalarında şiddetin önlenmesinden kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede yeni projeler, programlar, stratejik belgeleri açıkladıklarını belirtti.

“AMACIMIZ SIRASIYLA KADINI, AİLEYİ VE ÜLKEMİZİ GÜÇLENDİRMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını vurgulayarak, destek mekanizmalarıyla reform paketleriyle yenilikçi uygulamalarla kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ettiklerini dile getirdi.

Bunun en son örneğinin, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2024-2028 yılları arasını kapsayan Strateji Belgemiz, 5 ana sütun üzerinde yükselmektedir. Aile Bakanı’mızın şahsında 5 temel amaç, 20 strateji, 83 faaliyetten oluşan bu belgenin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kamu kurumlarımızın yanı sıra özel sektörümüzün, iş dünyamızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın da belgenin layıkıyla hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapacaklarına inanıyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk asrını tamamlayıp Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ikinci asrına yelken açtıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim; biliyorsunuz bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Yeryüzüne indirilen ilk insanlar olan Hazreti Adem aleyhissalatü vesselam ve Hazreti Havva validemiz aynı zamanda ilk ailedir. Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile başlayan aile kurumu tarih boyunca insanı insan yapan değerlerin yaşatılmasına, yeni nesillere aktarılmasına imkan sağlamıştır.”

“GÜÇLÜ AİLE SADECE MİLLET VE DEVLET OLARAK BEKAMIZIN DEĞİL, AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZİN DE GARANTİSİDİR”

Ailenin, bireyleri ayakta tuttuğunu, toplumu yozlaşmalara karşı koruduğunu, iyi, güzel ve doğru olanın yaşayarak öğretilmesini temin ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile kavramıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Şurası tartışmasız bir gerçektir ki aile ne kadar güçlüyse bireyler ve toplum da o derece güçlü, muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı, aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan, güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil, aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en önemli şartı ise hiç şüphesiz güçlü kadındır. Hâl böyleyken aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesimin eskiden beri olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Bunlar, modernleşme ve Batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı âdeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki Bakanlığımızın adında yer alan ‘aile’ kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır. Ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız, ‘Kadın haklarını savunuyoruz’ derler. Fakat 28 Şubatvari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarının gasbedilmesine aleni destek verirler. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı olan ‘cinsiyetsizleştirme politikaları’na karşı tek bir cümle kurmazlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması, ev kadınlarını hor, hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmazlar. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, ayrımcılığı, haksız uygulamaları asla gündeme getirmezler. Yani, söz konusu gerçekten kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar ya yasakçılığın ya da çifte standardın yanında saf tutarlar” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK KENDİ DURUŞUMUZU SERGİLİYOR, MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA YÜRÜTÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bahsettiği ikircikli tablonun sadece Türkiye için değil, dünyadaki pek çok kuruluş için de geçerli olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Soruyorum sizlere, dünyada ‘kadın hakları’ diye ortalığı ayağa kaldıranların, 7 Ekim’den beri Filistin’de katledilen, çoğu kadın ve çocuk 32 bini aşkın masum için seslerini yükselttiklerini sizler hiç duydunuz mu? İnsanlığın geri kalanına sürekli hak hukuk dersi verenlerin İsrail’in soykırım politikaları karşısında harekete geçtiğini hiç gördünüz mü? Ülkelere basın özgürlüğü karnesi düzenleyenlerin İsrail’in katlettiği 100’ü aşkın gazeteciyle ilgili tepkilerine şahit oldunuz mu? Son raporunda Türkiye’yi eleştiren Avrupa Konseyi’nden ve diğer Avrupa Birliği (AB) kurumlarından bugüne kadar İsrail’e gizli açık destek dışında bir beyan işittiniz mi?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki, Suriye’den Filistin’e kadar hemen burunlarının dibindeki bölgelerde on binlerce kadın ve çocuğun vahşice katledilmesine tepkisiz kalanları diğer konularda biz nasıl ciddiye alacağız? Filistin halkının soykırıma uğramasına ses çıkarmayanların, bu katliamları görmezden gelenlerin tutarlı, etkili ve tarafsız olabilmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Suriye’deki, Filistin’deki, Arakan’daki, Türkistan’daki ve diğer İslam beldelerindeki hak ihlalleri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmayanların başkalarıyla ilgili beyanları lafügüzaf hükmündedir” diye ekledi.

Türkiye olarak diplomatik girişimlerle yardımlarla kamuoyu oluşturma çabalarıyla kendi duruşlarını sergilediklerini, mücadelelerini kararlılıkla yürüttüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz onlar gibi riyakâr değiliz. İnşallah hiçbir zaman da olmayacağız” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’Yİ TARİHİNİN EN AYDINLIK, EN ÖZGÜRLÜKÇÜ HER AÇIDAN EN GÜÇLÜ GÜNLERİNE BİRLİKTE KAVUŞTURDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim inancımız cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Millet olarak tarihimiz, kadınların başarıları ve fedakârlıklarıyla örülmüştür Nene Hatun’dan Nezahat Onbaşı’ya, Şerife Bacı’dan Kara Fatma’ya kadar nice kadın kahramanlarımızın mücadelesini biz nasıl unutabiliriz? Bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke Yalçın öğretmenin ve daha nice kahramanımızın fedakârlıklarını nasıl yok sayabiliriz? 15 Temmuz gecesi ellerinde bayraklarla tanklara ve darbeci hainlere meydan okuyan kadınların cesaretlerini biz nasıl görmezden geliriz? Son 21 yılda yazılan başarı destanından kadınların emeğini, alın terini, katkısını, çabasını nasıl inkâr edebiliriz?” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet ekonomiden eğitime, güvenlikten tarıma, demokrasiden hak ve özgürlüklere varıncaya kadar her alanda ortada göz kamaştıran bir başarı varsa burada en az erkekler kadar kadınların da katkısı ve emeğinin olduğunu vurguladı.

Önlerine çıkartılan engellerden, hayatlarına kast etmeye varan saldırıların üstesinden hep kadınların desteğiyle geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yürek yüreğe, omuz omuza verdik. Türkiye’yi tarihinin en aydınlık, en özgürlükçü her açıdan en güçlü günlerine birlikte kavuşturduk. Her kim, kadın hakları konusunda eski Türkiye’den övgüyle bahsediyorsa biliniz ki sizlerin mücadelesine kara çalıyor demektir. Çünkü hiçbir şey kolay olmadı, kolay elde edilmedi. 28 Şubat’ın karanlığından çıkmak öyle zahmetsiz, çilesiz olmadı. Sizler bugünkü haklarınızı üniversite kapılarında gözyaşı dökerek, sırf kıyafetinizden dolayı işinizden ayrılmak zorunda kalarak baskıya uğrasanız bile hukuk ve demokrasi içinde hareket ederek, gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi darbecilere cesaretle meydan okuyarak yani hep mücadele ile elde ettiniz. Ne olursa olsun, yılmadınız. Geri adım atmadınız. Böylece siyasetten akademiye, bürokrasiden iş dünyasına, spordan sanata farklı alanlarda özgürce var oldunuz, başarıdan başarıya koştunuz. Biz de sizlerin bu asil ve zorlu mücadelenize sahip çıktık. Elimizdeki tüm imkânlarla sizlere destek olduk.”

“PEK ÇOK ALANDA TARİHÎ NİTELİKTE ADIMLAR ATTIK”

Kadının statüsünün güçlendirilmesi, kadınların önündeki engellerin kaldırılması, kadınlara iş, eğitim, temsil ve diğer alanlarda destek verilmesi hususlarında neler yapıldığını en iyi kadınların bildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başörtüsüne özgürlük başta olmak üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı hâline getirdik. ŞÖNİM, kadın konuk evi, KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamaları hayata geçirdik. Aile içi şiddeti şikâyete tabii olmaktan çıkardık. Daha pek çok alanda tarihî nitelikte adımlar attık. Bu çabalarımız neticesinde de en az bir eğitim düzeyini tamamlama oranı kadınlarda yüzde 70’lerden yüzde 90’lar seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karar alma mekanizmalarında kadın temsil oranı 4-5 kat arttı. İstihdamdaki kadın sayısı 6 milyondan 10,5 milyona çıktı. Covid-19 salgını döneminde eşim Emine Erdoğan’ın liderliğinde başlatılan destek paketiyle, kadın girişimcilerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Bu kapsamda Halk Bankamız aracılığıyla son 3 yılda 220 bin kadın girişimcimize 60 milyar lira finansal destekte bulunduk. Daha bunun gibi burada saymaya kalksak nice reformu, hayal dahi edilemeyen atılımları son 21 yılda sizlerle beraber hayata geçirdik.”

“SİYASİ HAYATIMIZIN HİÇBİR SAFHASINDA KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK”

Bu süreçlerde bir sürü asılsız ithamla, iftira ile saldırıyla da karşılaştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları her adımın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlar arasındaki ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef alındı. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu, geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık” diye konuştu.

Hem belediye başkanlığı hem de 21 yıllık iktidarlıkları döneminde bu tavırlarının aksine tek bir örnek gösterilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de aynı çevrelerin raf ömrü dolmuş söylemlerle kadınları tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Nefes alamayacaksınız, şu gelecek, bu olacak diyerek tamamı yalan, tamamı hezeyan ürünü ifadelerle güya kadınları kendilerine oy vermeye ikna edebileceklerini sanıyorlar. Aynı korku siyasetine 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de başvurmuşlar ama milletin ve kadınların feraseti karşısında hezimete uğramışlardır. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırıda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların 31 Mart’ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inandığını ifade ederek, 31 Mart’ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerde kadınlardan yine güçlü destek beklediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle layık görülen kadınları kutlayarak Türkiye’ye güç veren kadınlara teşekkürlerini iletti.

“Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” “Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” için yorumlar kapalı 120788

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya mitinginde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz; Gezi olaylarından beri süren, 15 Temmuz’la daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Hamdolsun, önümüze hangi badire çıkarsa çıksın, ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” dedi.

Kütahya mitinginde vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya’nın, Anadolu’nun beylerbeyi olduğunu belirterek, kentin bugün de millî iradeye olan bağlılığıyla Türkiye’nin beylerbeyliğini hak ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen mayıs ayındaki seçim sonuçları için Kütahyalılara teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençler, Cumhur İttifakı’na milletvekilliğinde verdiğiniz yüzde 68 ve Cumhurbaşkanlığında şahsıma verdiğiniz yüzde 70 oranındaki destek için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Şimdi 31 Mart’ta da aynı oyları vermeye hazır mıyız? Maşallah barekallah. Rabbim tüm Kütahyalı kardeşlerimden razı olsun. Mevla şu muhabbetimizi, şu dayanışmamızı daim eylesin. Şimdi de sizlerden Türkiye Yüzyılı belediyeciliği için, gerçek belediyecilik için destek istiyoruz. Hanımlar, bu konuda en çok size güveniyorum. Her zaman ne diyorum, kale içeriden fethedilir. Yani kaleyi sizler düşüreceksiniz. Şayet hanımlar çok iyi çalışırsa bu iş olur. Biz, kadının iradesinin üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk tanımıyoruz. Öyleyse buradan, bu meydandan gerçek belediyecilik için söz veriyor musunuz? Gençler, hanımları duyuyorsunuz değil mi? Sizin de onlardan aşağı kalmamanız lazım.”

“ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİNE, İSTİKRARINA GÖZ DİKENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da 31 Mart seçimleri için adayları Cumhur İttifakı olarak ortak göstermediklerini hatırlatarak, “Eser ve hizmet siyasetinde yarışmak için ayrı adaylarla seçime girdik. Hayırda yarış olarak gördüğümüz bu centilmence rekabetin şehrimiz için en güzel şekilde neticelenmesini diliyorum” dedi.

Hangi partiye mensup olursa olsun Türkiye’nin her bireyinin, her Kütahyalının gönüllerinde ayrı bir yerinin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Seçimler gelir geçer ama muhabbet baki kalır. Şu hasbilik gök kubbedeki bir hoş seda misali hep devam eder. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Ülkemizin güvenliğine, istikrarına, kazanımlarına, hedeflerine göz dikenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Bu millet, tarihine, kültürüne, inancına saldırarak sırtını terör örgütlerine dayayanlara, onlara en güzel dersi sandıklarda verdi. Şimdi beraber yol yürüyerek, hükûmette ve belediyede iktidar hülyalarına kapılanları rüyalarından uyandırmaya var mıyız? Bunu yapacağınıza ben inanıyorum.”

“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU ETRAFINDA KENETLENİP YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emniyetten aldığı rakamlara göre mitinge 35 bin kişinin katıldığını aktararak, “Tabii sandıklara da bunun yansıması lazım. Kütahya’da hamdolsun böyle bir sıkıntımız inşallah yok” diye konuştu.

Şehirlerin bir kısmında yapılan kirli ittifakları takip ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Kiminde listeler geç veriliyor. Aday isimleri sabahtan akşama sürekli değişiyor. Milletimiz de engin ferasetiyle kapalı kapılar ardında çevrilen dolapları, yapılan pazarlıkları, sahnelenen alicengiz oyunlarını çok iyi görüyor. Bugüne kadar olduğu gibi 31 Mart’ta da milletimizle omuz omuza verip, meydanı kirli ittifakların karanlık hesaplarına bırakmayacağız. Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında kenetlenip yolumuza devam edeceğiz. Ben hanımlara güveniyorum. Bu yolculukta Kütahya’nın da desteğini yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum.”

“Şimdi buradan, Millî Mücadele zaferinin ilk işaret fişeğinin atıldığı Kütahya’dan öyle bir ses verin ki, duymayan kalmasın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için hazır mıyız? 31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için kararlı mıyız? 31 Mart’ta gerçek belediyeciliği tercih ediyor muyuz? Bunun için seçim gününe kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Kütahya’yla birlikte Türkiye haritasının tamamını Cumhur İttifakı’nın renkleriyle boyamaya var mıyız?” dedi.

Türkiye’nin Gezi olaylarından beri süren 15 Temmuz’da daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen, bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüze hangi badire çıkarsa çıksın ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık. Bu arada ciddi bedeller de ödedik, ödüyoruz. Millî birliğimize yönelik saldırıları bertaraf ederken yeri geldi darbecilere karşı canımız pahasına direndik yeri geldi sınırlarımıza dayanan teröristlerle boğuştuk. Cudi Dağı’nda onları mağaralara gömdük. Tendürek’te, Bestler Deresi’nde, Gabar’da gömdük ve Türkiye’de kendilerine yer bulamadılar” diye konuştu.

Hayat pahalılığıyla da mücadele edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerin bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ne kadar emekli maaşlarını bizden önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek seviyelere çıkarmış olsak da gönlümüz vatandaşlarımızın hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmesini istiyor” ifadesini kullandı.

“HARCADIĞIMIZ HER KURUŞU, DEVLETİ VE MİLLETİYLE BİRLİKTE ÇALIŞIP KAZANMAK MECBURİYETİNDEYİZ”

Ekonominin diğer boyutlarının ötesinde hesap kitap işi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin gelirleri ve giderleri arasındaki denge tutturulamazsa tıpkı 1970’lerde ve 1990’lardaki gibi siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların pençesine düşülmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Türkiye’nin kimi ülkelerin sahip olduğu gibi karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz harcadığımız her kuruşu, devleti ve milletiyle birlikte çalışıp kazanmak mecburiyetindeyiz. Mesela yaklaşık 11 trilyon lira giderle bağladığımız 2024 bütçemizi ele alalım. Bunun 1 trilyon liradan fazlasını deprem harcamalarına ayırdık. Devletin tüm çalışanları için yaklaşık 3 trilyon lira personel gideri var. Yatırımlar için 1,6 trilyon liraya yakın bir kaynak kullanılacak. Emekli maaşları için ayrılan miktar yaklaşık 3 trilyon liraya yakın, eğitim için 1,6 trilyon lira, sağlık için 1,6 trilyon lira, sosyal yardımlar için 500 milyar lira, mahallî idareler için 860 milyar lira tahsis edildi. Diğer kalemleri söylemiyorum bile.

En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz.

Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor. Eğitime, sağlığa, tek kuruş harcamadan her birinin tüm bütçesini buraya aktarsak ucu ucuna ya kurtarıyor ya kurtarmıyor. Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Burada konuştuğumuz emeklilerimizin mevcut maaşlarının maliyeti değil yapılması istenen ilave artışların tutarıdır.”

“YAPTIĞIMIZ HER İŞİN HESABINI 85 MİLYONUN TAMAMINA VERMEKLE MÜKELLEFİZ”

Seyyanen artışların emekli maaşları arasında yol açtığı adaletsizliğin farkında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırtında yumurta küfesi taşımayanların istedikleri gibi atıp tutabileceğini, sorumluluk makamında olmayanların her aklına eseni söyleyebildiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama milletin ülkeyi ve devleti yönetme görevini verdiği bizim için böyle bir durum asla söz konusu değil. Biz yaptığımız her işin hesabını 85 milyonun tamamına vermekle mükellefiz. Biz attığımız her adımı en ince detayına kadar hesaplamak zorundayız.” dedi.

Küresel ekonomik krizin dünyanın her yerinde çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere büyük kitlelerin refah kaybına uğramasına yol açtığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de kendi şartları çerçevesinde bu dalgadan etkilendiğini söyledi.

Tüm bunların üstüne geçen sene “asrın felaketi” olan çok büyük bir deprem yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece 6 Şubat depremlerinin ekonomiye maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna rağmen hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik dengeleri yeniden yerli yerine oturtmak için güçlü bir program uyguluyoruz. Bu yılsonundan itibaren programın olumlu sonuçlarını görmeye başlayacağız. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyüttükçe ortaya çıkan kazançtan her kesimden insanımız gibi emeklilerimiz de istifade edecek. Siz oturdukları yerden atıp tutanlara bakmayın. Onlar sadece istismar ve bozgunculuk peşinde koşuyor. Onların ne ülke ne millet ne de emeklilerimiz umurlarında. Bu ülkenin ve bu milletin asırlık meselelerini nasıl biz çözdüysek bugünkü sıkıntıların üstesinden gelecek olan da yine biziz. Milletimizden sabır ve metanet istiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 21 yılının önceki dönemlerinden çok iyi olduğunu, yarınların da bugünden daha iyi olacağını belirtti.

İnsanları, karamsarlık bataklığına sürüklemek isteyenlerin tek derdinin buradan bir kaos çıkartıp ülkeyi kendilerine mecbur etmek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi partilerini öyle yönetiyor olabilirler ama bu millet kendi geleceği konusunda onların sinsi oyunlarına eyvallah etmez. Ne diyor üstat? ‘Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ Allah’ın izniyle bu tekerleği tümsekte bırakmayarak Türkiye Yüzyılı bayrağını, kör dünyanın tepesine biz dikeceğiz” diye konuştu.

KÜTAHYA’YA 101 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE YATIRIM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en büyük ispatının şehirlere yaptıkları yatırımlar olduğunu ifade etti.

Bu kapsamda son 21 yılda Kütahya’ya 101 milyar liranın üzerinde yatırım yaptıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimde 2 bin 900 yeni derslik inşa ettiklerini, şehre ikinci devlet üniversitesi olarak Kütahya Sağlık Üniversitesi’ni kurduklarını dile getirdi.

Gençlik ve sporda yükseköğrenim yurt yatak kapasitesini 12 bin 493’e çıkardıklarına, 61 spor tesisi inşa ettiklerine, Kütahya’ya kendine yakışacak bir stadyum kazandırmak için çalışmalara başladıklarına değinen Erdoğan, sosyal yardımlarda Kütahyalı ihtiyaç sahiplerine 2,6 milyar lira tutarında kaynak aktardıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta 320 yataklı Evliya Çelebi Devlet Hastanesi başta olmak üzere toplamda 1050 yataklı 11 hastaneyle birlikte 43 sağlık tesisi inşa ettiklerini aktardı.

Toplam 610 yataklı Kütahya Şehir Hastanesinin inşasında sona geldiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teknik testlerini de tamamladıktan sonra hastaneyi vatandaşın hizmetine sunacaklarını bildirdi.

Şehrin ihtiyacına göre önümüzdeki dönemde 800 yataklı bir eğitim araştırma hastanesini de gündeme alabileceklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca, Domaniç Entegre İlçe Hastanemizin inşası başta olmak üzere beş sağlık tesisinin yapımına devam ediyoruz. Kütahya’da TOKİ kanalıyla 12 bin 802 konutun yapımını tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. 1521 konutun yapımı sürüyor. Kütahya’da 9,2 milyon metrekare alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüyoruz. Şehrimizdeki altı millet bahçesi projesinden üçünü tamamlayıp hizmete sunduk, diğerleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ulaştırmada, Kütahya’da 24 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğunu 359 kilometreye çıkardık. Abide-Simav yolunun ilk 15 kilometrelik kısmını tamamladık, kalanıyla ilgili hazırlıklara devam ediyoruz. Abide-Pazarlar ve Emet-Simav yolları ile Germiyan ve Zafertepe kavşaklarını bu sene bitiriyoruz.”

DOĞAL GAZ YATIRIMLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çavdarhisar-Abide, Dursunbey-Tavşanlı, Hisarcık-Gediz yollarını önümüzdeki sene tamamlayacaklarını, şehrin hem Eskişehir, Afyonkarahisar çıkışlarında trafiği rahatlatacak hem de organize sanayi bölgeleri arasındaki ulaşımı kolaylaştıracak bir yol projesini hayata geçireceklerini söyledi.

Ayrıca mevcut projenin yerine şehrin daha yakınından geçecek bir çevre yolu projesi üzerinde de çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kütahya il sınırları içindeki bütün demir yollarını yeniledik. Eskişehir-Kütahya-Balıkesir hattını elektrikli, sinyalli hâle getirip modernize ettik. Eskişehir-Antalya Hızlı Tren Hattı hayata geçtiğinde inşallah duraklarından biri de Kütahya olacak. Kütahya’ya 21 baraj ve sekiz gölet inşa ettik. Beş baraj ile bir gölet daha inşa ediyoruz. Son 21 yılda inşa ettiğimiz sulama projeleriyle Kütahya’da, 168 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Yapımı devam eden 21 sulama tesisimiz ile toplam 204 bin dekar araziyi daha sulamaya açacağız. İnşa ettiğimiz 118 adet taşkın koruma tesisiyle, Kütahya şehir merkezi ile 144 yerleşim yeri ve 11 bin dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk. Sekiz adet dere ıslahının inşası sürüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahyalı çiftçilere yaklaşık 16 milyar lira tutarında tarımsal hibe desteği verdiklerini ifade etti.

Kütahya’da altı yeni organize sanayi bölgesi, bir teknopark, dokuz araştırma geliştirme merkezi kurduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biraz sonra açılışını yapacağımız seramik fabrikasıyla Kütahya’nın bu alandaki marka değerini küresel ölçekte güçlendiriyoruz. İstihdamı desteklemek için Kütahya’daki işverenlere toplam 3 milyar lirayı aşan prim teşviki verdik. Enerjide, Kütahya, Çavdarhisar, Çitgöl, Demirci, Emet, Gediz, Hisarcık, Kuruçay, Simav ve Tavşanlı’ya doğal gazı getirdik. Bu yıl içinde Eskigediz ve Seyitömer’e, 2026 yılında ise Altıntaş ve Domaniç’e doğal gaz arzı sağlamayı hedefliyoruz. Hedefimiz, en kısa sürede Kütahya’da doğal gaz olmayan ilçe ve belde kalmayacaktır.”

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, NG KÜTAHYA SERAMİK 100. YIL FABRİKALARI AÇILIŞ TÖRENİ’NE KATILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki programı kapsamında, NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Nafi Güral’ın kurduğu Kütahya Seramik’in üretim yolculuğundaki 35 yılını geride bıraktığını, 8 fabrikaya ve 54 milyon metrekare üretim kapasitesine ulaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da üretilen bu seramiklerin 81 vilayetin yanı sıra 5 kıtada 79 ülkeye ihraç edildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açılan her yeni fabrika ihracatımızda yeni bir ivme, cari açığımızın kapanmasına katkı demektir. Bugün yatırım bedeli 140 milyon avro, kapalı alanı 126 bin metrekare olan iki yeni fabrikayı daha hizmete açıyoruz. NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın ülkemize, şehrimize, grubumuza, çalışanlarımıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin İtalya ve İspanya gibi bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinde bile olmayan gelişmiş teknolojilere sahip üretim imkânına kavuştuğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde seramik üretiminin yanı sıra turizmde de önemli yatırımları olan grubun, istihdam kapasitesinin 5 bin 750 kişiye çıkmasını da takdirle karşıladığını kaydetti.

Dijital dönüşümü fabrikalarında en üst seviyelerde uygulayan grubun su, ham madde ve ambalaj atıklarının geri kazandırılması konusunda da ileri seviyeye ulaştığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrika çatılarına kurulan ve tamamı üretimde kullanılan 25 megavat gücündeki güneş enerjisi santrallerinin, yenilenebilir enerji alanında da örnek bir yaklaşıma işaret ettiğini söyledi.

“ÜLKEMİZİ DÜNYANIN ÖNDE GELEN TEDARİKÇİLERİ ARASINA ÇIKARTACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümek mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Sadece kâğıt üzerinde ekonomik görünümü iyileştirmek adına yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyümeden asla taviz veremeyiz. Makro dengelerle ilgili sorunlarımızı sanayide, teknolojide, ticarette, tarımda, turizmde ve diğer alanlarda büyümeyi sürdürerek çözeceğiz. Dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkelerine baktığımızda onların da istihdam ve üretim merkezli bir ekonomik işleyişi hayata geçirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Bir dönem terk ettikleri üretim, bugün gelişmiş ülkelerin en kritik yumuşak karnı hâline gelmiştir. Türkiye’yi böyle bir duruma asla düşürmeyeceğiz. Savunma sanayinden seramik sektörüne kadar her alanda tasarımıyla, üretimiyle, ihracatıyla ülkemizi dünyanın önde gelen tedarikçileri arasına çıkartacağız.”

Kütahya’nın giderek büyüyen seramik üretimi kapasitesini sadece toprağa ve kimyaya dayalı bir sektörün gelişmesi olarak görmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki bu ivmenin ülkenin Türkiye Yüzyılı’na hazırlanışının işareti olduğunu belirtti.

“MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ HER SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK, ÇABALADIK”

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp iktidarlarına kadar devam eden dönemlerdeki siyasi ve ekonomik gecikmeler yaşanmasaydı Türkiye’nin bugün çok daha farklı bir yerde olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin sorumluluk verdiği kişiler olarak bize düşen kaçan fırsatlara bakıp hayıflanmak değil, hem eskinin kayıplarını telafi etmek hem geleceğin hedeflerini inşa etmektir. Bundan 13 sene önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda birileri kendi akıllarınca bizimle dalga geçmiş, projelerimizi küçümsemişti. Yaşadığımız onca badireye rağmen 2023 hedeflerinin önemli bir kısmını hayata geçirmiş birisi olarak karşınızdayım” diye konuştu.

Şimdi de Türk milletine “Türkiye Yüzyılı” sözlerinin olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vizyonu sağlam toplumsal yapı, istikrarlı ve güçlü ekonomi, adalet ve özgürlük, Türkiye eksenli küresel dönüşüm, huzurlu ve güvenli gelecek başlıkları altında tadat ederek millete sunduklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri gibi söz verip de sonra kulağının üzerine yatanlardan olmadıklarını belirterek, şunları paylaştı: “Milletimize verdiğimiz her sözün takipçisi olduk, her sözü yerine getirmek için var gücümüzle çalıştık, çabaladık. Eksiklerimiz elbette olmuştur ama ülkemize ve milletimize sağladığımız kazanımların büyüklüğünü kimse inkâr edemez. Artık bundan sonra milletimize karşı sorumluluğumuz Türkiye Yüzyılı bayrağını zirveye çıkarmaktır. Allah’ın izniyle Türkiye Yüzyılı’nın inşasını da tamamladıktan sonra emaneti gençlere teslim edip köşemize çekileceğiz. Bu duygularla bir kez daha fabrikaların hayırlı ve bereketli olmasını diliyoruz. Tekrarını, tekrarını bekliyoruz.”

NG Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Kütahya Porselen Sanat Evi tarafından üretilen ve ortasında ayet yazılı el sanatı porselen tabak hediye etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler kurdeleyi keserek NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın açılışını yaptı ve fotoğraf çektirdi.

seers cmp badge