Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize, tarihinin en büyük kalkınma hamlesini ve demokrasi atılımlarını yaşattık” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize, tarihinin en büyük kalkınma hamlesini ve demokrasi atılımlarını yaşattık” için yorumlar kapalı 211252

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Ülkemize, tarihinin en büyük kalkınma hamlesini ve demokrasi atılımlarını yaşattık. Yatırıma, istihdama, üretime öncelik vererek, Türkiye’yi geliştirdik, güçlendirdik” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin vasıtasıyla ekranları başında bizleri takip eden her bir vatandaşıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

“TÜRKİYE HEDEFLERİNE DOĞRU EMİN ADIMLARLA İLERLİYOR”

Sözlerimin hemen başında Kocaeli Derince Limanı mevkiinde Toprak Mahsulleri Ofisi silosunda meydana gelen patlamada yaralanan kardeşlerimize Allah’tan acil şifalar diliyorum. Kocaelili vatandaşlarıma bu vesileyle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Küresel ekonomide ve bölgemizde yaşanan çeşitli sıkıntılara rağmen, Türkiye hedeflerine doğru emin adımlarla ilerliyor.

Önümüze çıkan engellere aldırmadan, zorluklar karşısında pes etmeden ülkemiz için eser ve hizmet üretmeyi sürdürüyoruz. 21 yılı iktidarda olmak üzere 40 yılı aşan siyasi hayatımızda mensubu olmaktan iftihar ettiğimiz milletimize hizmetten başka hiçbir gaye gütmedik. İki günü birbirine eşit olan ziyandadır inancıyla hep daha fazla çalıştık, daha fazla koşturduk. Menzile kilitlenmiş ok misali gözümüzü ufuktan bir an olsun ayırmadık. İçinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun zaman bizden yanadır, zaman Türkiye’den ve Türk milletinden yanadır diyerek yolumuza devam ediyoruz.

Ülkemizin önünde açılan tarihî fırsat penceresini değerlendirmekte kararlıyız. Türkiye, asırlar sonra ilk defa küresel sistemin en üst ligine yükselme imkânı elde etmiştir. Cumhuriyetimizin ikinci asrının dünyada Türkiye yüzyılı olmasının önünde hiçbir mani görmüyoruz. Hükûmet olarak bu kutlu yürüyüşe liderlik edecek iradeye, vizyona, tecrübeye, hazırlığa, enerjiye sahibiz. Millet olarak bu hayali gerçeğe dönüştürecek güce, kapasiteye, imkâna, inanca da sahibiz. Devlet olarak bu hedefi gerçekleştirecek altyapıya ve potansiyele fazlasıyla sahibiz, yeter ki birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarılalım.

“GEZİ OLAYLARINDAN 15 TEMMUZ İHANETİNE KADAR NİCE SALDIRIYI AKAMETE UĞRATTIK”

Geçmişteki tüm kayıplarımızın gerisinde tefrika, tüm kazançlarımızın altında birlik, beraberlik olduğunun bilincindeyiz. Nitekim ülke ve millet olarak ne zaman atağa kalksak, hemen millî birliğimize, toprak bütünlüğümüze, bin yıllık kardeşliğimize kastedildiğini görüyoruz. Son 10 yıldır aynı oyununun, aynı kirli tuzakların sayısız örneğini hep beraber yaşadık. Gezi olaylarından 15 Temmuz ihanetine kadar nice saldırıyı akamete uğrattık. Hamdolsun, milletimiz geçmişten çıkardığı dersler sayesinde adım adım Türkiye yüzyılının temellerini atmış, duvarlarını yükseltmiş, çatısını çatmıştır. Her ne kadar birileri aynı senaryoları farklı kılıflarla sürekli ve ısrarlı bir şekilde yeniden sahnelemeye çalışsa da artık kimse bu oyuna gelmiyor.

Bunun son örneklerinden biri, ülkemizin en önemli elektrik üretim tesislerinden olan Kemerköy termik santralinin yeni kömür üretim sahasıyla ilgili çalışmaları engellenme gayretleridir. Güney Ege’de kullanılan elektriğin neredeyse 3’te 2’sini üreten bu santral, ülkemiz ekonomisine yıllık 1 milyar dolar civarında katkı sağlıyor. Özelleştirme sonrası verimi yüzde 50’den fazla artan termik santral, ülkemiz için önemli bir millî değer konumundadır. Santralin mevcut kömür kaynağı tükenme noktasına geldiği için yeni kömür havzalarıyla üretime devam etmesi gerekiyordu.

“SON 21 YILDA TÜRKİYE, 6 MİLYAR 572 MİLYON FİDANI TOPRAKLA BULUŞTURDUK”

Bilindiği gibi, kömür santralleri bilhassa Rusya-Ukrayna savaşının ardından başlayan krizle birlikte Avrupa ülkelerinin tekrar en önemli enerji kaynağı hâline geldi. Almanya ve Fransa başta olmak üzere hiçbir yerde elektrik üretimi için kömür üretimi artışı sorun teşkil etmezken, ülkemizde yürütülen kampanyaları ağaç sevgisi ve çevre hassasiyetiyle izah edemeyeceğimiz bir gerçektir. Kendilerine destek vermeye giden muhalefet temsilcilerine bile en ağır hakaretleri etmekten çekinmeyen eylemci profili, amacın üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğunu ortaya koymaktadır. Kömür çıkartılacak alanda kesilecek ağaçların katbekat fazlası üzeri kapatılan sahalara ve diğer alanlara dikilerek ülkemizin orman varlığı artışına katkı sağladığı ilgili kurumlar tarafından defalarca açıklanmıştır. Son 21 yılda Türkiye, toplamda 6 milyar 572 milyon fidanı toprakla buluşturarak bu alanda kırılması zor bir rekora imza atmıştır. 2023 sonu için hedefimiz, 30 milyon fidan daha dikerek bu rakamı 7 milyara yükseltmektir.

Tek gayesi ülkenin ve milletin kalkınmasına, büyümesine, gelişmesine takoz koymak olanların tüm bu hakikatlerle ilgilenmediğini çok iyi biliyoruz. Biz, çevreci görünümlü marjinallere aldırmıyor, sadece işimize bakıyoruz. Ülkemizin kalkınma kervanını yürütmeye odaklanırken, maşaları ve sahiplerini ise kendi kinleriyle baş başa bırakıyoruz.

Buradan Ana Muhalefet Partisinin başına sesleniyorum; Muğla Belediyesi onların yönetiminde, onların yönetiminde Muğla Belediyesi varken buradan soruyorum, acaba bugüne kadar ne kadar zeytin ağacı diktiniz, zeytin fidanı diktiniz veya bunun dışında kızılağaç diktiniz, ne kadar ağaç diktiniz, çıkın bir de bunların rakamını açıklayın. Bir tane ağaç diktik diyemezler. Ama biz AK Parti iktidarı olarak geldiğimizden bu yana milyonlar değil milyarları aşan ağaç dikimleri yaptık, zeytin ağaçlarını, fidanlarını diktik.

Yurt içindeki mankurtlar ve yurt dışındaki azılı düşmanlarımız tarafından ülkemiz aleyhinde yürütülen yalan ve iftira kampanyalarının gerisindeki sinsi strateji her gün biraz daha çöküyor. Buna rağmen aynı karanlık stratejinin tezahürü taktiklerin bitip tükenmeyeceği anlaşılıyor. Muhalefet görünümlü operasyon aygıtlarının medyada, sosyal medyada, kendilerini rahat hissettikleri kimi kamusal alanlarda sergiledikleri provokatif söz ve davranışların çoğu bu gayeye matuftur.

“MUHALEFET CENAHI SANDIKTA TECELLİ EDEN İRADEYİ HÂLEN KABULLENMİYOR”

Değerli dostlar; özellikle buradan bir kez daha sesleniyorum, başaramadınız, başaramayacaksınız. Geçici veya dönemsel sıkıntıların yol açtığı parçalı bulutlu havalara güvenerek fitne yelkenlerini şişirmek isteyenler, her zaman olduğu gibi yine hüsrana uğrayacaklardır. Hiçbir emek sarf etmeden, hiçbir çözüm üretmeden, hiçbir program ortaya koymadan sadece insanlarımızın dertleri ve umutlarını istismar ederek hayallere dalanlar, kâbusla uyanmaya mahkûmdur.

Son iki aydır yaşadığımız her gün karşılaştığımız her olay milletimizin verilmiş sadakası olduğunu ortaya koyuyor. Seçimlerin üzerinden 72 gün geçmesine rağmen muhalefet cenahı sandıkta tecelli eden iradeyi hâlen kabullenmiyor. İşte görüyorsunuz her gün bir aday daha çıkıyor bir aday daha çıkıyor, ya bitmeyecek sizin adaylarınız, siz aday çıkarmaya devam edin, bu millet kimi nereye oturtacağını gayet iyi biliyor. Kavganın, skandalın, kapalı kapılar ardında ittifak ortaklarından bile habersiz yapılan kirli pazarlıkların ardı arkası hiç kesilmiyor.

Vergi uzmanı oldukları için, matematiği çok iyi bildikleri için 38-39 tane milletvekilliğini görüyorsunuz işte o yavrucuklara veriyorlar, dağıtıyorlar, ondan sonra da ‘eyvah, yalnız kaldık’ diyorlar. Halil İbrahim Sofrası diyerek aylarca millete pazarladıkları masada seçimden beri çeşitli ayak oyunlarıyla birbirlerini yemekle meşguller.

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK TALİHSİZLİĞİ, MAALESEF İŞ BİLMEZ BİR MUHALEFET ZİHNİYETİNE SAHİP OLMASIDIR”

Türkiye’nin en büyük talihsizliği, maalesef iş bilmez, vizyonsuz, ufuksuz ve basiret yoksunu bir muhalefet zihniyetine sahip olmasıdır. Biz, bugünkü sorunları çözecek, yarınlarımızı daha güçlü hâle getirecek programlar, projeler, çalışmalar peşinde koşarken, kendi bireysel hırsları için adeta birbirlerini gırtlaklayanların bencilliği asla unutulmayacaktır.

Cumhurbaşkanıyla, kabinesiyle, siyasi ve bürokratik kadrolarıyla ülkenin hizmetinde bir ekip olarak tarihe bir kez daha hep beraber yazdığımız yeni başarı destanlarıyla geçeceğiz. İnşallah ileride bu günleri Türkiye yüzyılına giden yolda aştığımız nice tümsekten biri olarak hatırlayacağız. Bunca yıldır nasıl verdiğimiz her sözü tuttuysak, bu sözümüzün gereğini yerine getireceğimizden de kimsenin şüphesi olmasın.

“YAŞANAN SIKINTILARI, DİLLENDİRİLEN SERZENİŞLERİ ÇOK YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ”

Aziz milletim; bunları söylerken elbette tüm dünya ile birlikte olumsuz etkilerine bizim de maruz kaldığımız ekonomik zorlukları göz ardı etmiyoruz. Sokakta, pazarda, çarşıda ve hayatın diğer alanlarında yaşanan sıkıntıları, dillendirilen serzenişleri, gönüllerde serpilen beklentileri çok yakından takip ediyoruz. Biz, başkaları gibi şikâyetleri karşısında millete parmak sallayanlardan, insanlara ayar verenlerden, bireylere hakaret edenlerden asla olmadık, inşallah hiçbir zaman da böyle olmayacağız. Hep söylediğimiz gibi, milletimizin taltifinin de, tenkidinin de başımızın üzerinde yeri vardır.

Bizim görevimiz, milletimizin sesine kulak tıkamak değildir, görevimiz insanımızın eleştirdiği hususları en aza indirip onun övgüsüne mazhar olacak eser ve hizmetlerin sayısını çoğaltmaktır. Bunun için hep Türkiye’nin muazzam potansiyelini doğru ve etkin politikalarla hayata geçirmenin yollarını aradık.

Son 21 yılda bu hassasiyetimizden asla taviz vermedik. Ülkemize tarihinin en büyük kalkınma hamlesini ve demokrasi atılımlarını yaşattık. Yatırıma, istihdama, üretime öncelik vererek Türkiye’yi geliştirdik, güçlendirdik. Artık her yıl ortalama yüzde 5,5 büyüterek millî gelirini 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirdiğimiz, ihracatını 35 milyar dolardan 254 milyar dolara, istihdamını 19 milyon kişiden 32 milyon kişiye çıkardığımız bir Türkiye var.

Bütün bunları 66 milyondan 86 milyona çıkan nüfusa rağmen gerçekleştirdik. Daha vesayetten teröre, darbeden siyasi, sosyal ve ekonomik tuzaklara kadar karşılaştığımız nice badireleri saymıyorum bile.

“TERÖRDEN ASAYİŞE HER ALANDA GÜVENLİĞİ TESİS ETTİK”

Üstelik bu dönemde sadece önceki yılların birikimi olan temel kalkınma ve demokrasi eksiklerini gidermekle de kalmadık. Yeni gelen 20 milyon ilave nüfusla birlikte vatandaşlarımızın tamamına eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, tarımdan sanayiye, konuttan çevreye her alanda refahlarını yükseltecek bir altyapı kurduk.

Okul öncesinden üniversiteye her aşamada eğitimi tüm evlatlarımız için erişilebilir kıldık. Sağlıkta dünyada eşi benzeri olmayan bir hizmet sistemi oluşturduk. Terörden asayişe her alanda güvenliği tesis ettik.

Adaleti hem vesayetin, hem FETÖ gibi terör örgütlerinin tasallutundan kurtarıp Türk milleti adına çalışan bir kurum hâline getirdik.

Ulaşımda şehirlerimizi bölünmüş yollar, otoyollar, demir yolu ağlarıyla birbirine bağlarken, araç başına düşen kişi sayısını 14’ten 6’ya indirerek bu yolların verimli bir şekilde kullanılabilmesini sağladık.

“ÜLKE GENELİNDE 6,5 MİLYON KONUTU DAHA DÖNÜŞTÜRMEYİ HEDEFLİYORUZ”

Yaklaşık 11 milyon yeni konut inşa edilmesini sağlayarak hem vatandaşlarımızı ev sahibi hem de depreme hazırlık yaptık. Hepimizi yasa boğan 6 Şubat depremlerinin izlerini silmek için 680 bin yeni konut inşa etmek üzere kolları sıvarken, ülke genelinde depreme hazırlık amacıyla 6,5 milyon konutu daha dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bunun 1,5 milyonunu İstanbul’da ve en kısa sürede yapmamız ise ertelenemez bir mecburiyet hâlini almıştır. Deprem bölgesinin yeniden imarını hızlandıracak yerinde dönüşüm projemiz milletimiz tarafından memnuniyetle karşılanmıştır, kısa sürede projemize yapılan başvuru 160 bini aşmıştır. İnşallah 15 Ağustos tarihine kadar çadırlarda ve tesislerde kalan afetzedelerimizin tamamını konteynerlere taşımış olacağız.

Enerjiden tarım ve sanayiye her alanda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerin örneklerini saatlerce saymak mümkündür. Bütün bunları iktidarlarımız döneminde ürettiğimiz 15 trilyon dolarlık millî gelirin 3,7 milyar dolarını yatırıma ayırarak gerçekleştirdik.

Sadece bunlarla da kalmadık, bugün çok tartışılan enflasyon konusunda en büyük başarı bizim dönemimize aittir.

“YÜKSELEN ENFLASYONU YENİDEN TEK HANELİ RAKAMLARA İNDİRECEĞİZ”

Mesela son 21 yılın enflasyon ortalaması yüzde 15’in altındadır. Bu ortalama rakamın 1970’lerde yüzde 34, 1980’lerde yüzde 44, 1990’larda yüzde 74 seviyelerinde olduğunu unutmamalıyız. Yani biz Türkiye’nin sadece güncel değil, çok eskilerden beri gelen kronik bir sorunuyla mücadele ediyoruz.

Bu mücadelede enflasyonu yüzde 6’lara kadar düşüren de yine biz olduk. İç ve dış pek çok arzi meselenin üst üste gelmesiyle yükselen enflasyonu Allah’ın izniyle yeniden tek haneli rakamlara yine biz indireceğiz.

Dikkat edilirse, bu süreçte asla ödün vermediğimiz iki husus vardır; bunlardan biri istihdamdır, diğeri büyümedir. Girdiğimiz tüm imtihanların üstesinden bu iki lokomotifin istimini asla kesmememiz sayesinde geldiğimize inanıyoruz. Türkiye Yüzyılı’nı da işte bu anlayış üzerinde inşa ediyoruz.

Aziz milletim; bugün sizlerle hasbihal etmek istiyorum. Buradan işçisinden memuruna, emeklisinden esnafına ve çiftçisine kadar sabit ve dar gelirli her bir vatandaşımıza sesleniyorum. Sanayicisinden KOBİ’sine, ihracatçısından teknoloji geliştiren girişimcisine kadar ülkesinin kalkınması için emek veren herkese sesleniyorum. Öğrencisinden ev hanıma bu milletin omurgasını oluşturan tüm kardeşlerime sesleniyorum. İnsanlar gibi devletlerin de hayatlarında dalgalanmalar, inişler-çıkışlar, darlıklar-bolluklar olabilir. Hem içeride ardı ardına yaşadığımız badirelerin, hem bölgesel ve küresel krizlerin, hem de kendi sosyal bünyemize has birtakım sorunların yol açtığı sıkıntıların hepsi de gelip geçicidir. Türkiye’nin gücü de, imkânları da, potansiyeli de geçmişle mukayese edilemeyecek derecede büyüktür. Ayaklarımızın altındaki çakıl taşlarının bizim dikkatimizi önümüzdeki deryadan uzaklaştırmasına izin vermemeliyiz. Bu kritik dönem de hep birlikte yapmamız gereken şey, ülkenin milli çıkarlarını, milletin ortak menfaatlerini, evlatlarımızın geleceğini küçük beklenti ve endişelerin önüne koymaktır. Emin olun, bunu başardığımızda önümüzde kimse duramaz.

Deprem yaralarını sarmak için 104 milyar dolara mı ihtiyacımız var? Şayet bu dediğim şekilde hareket edersek kısa sürede hem o şehirleri ayağa kaldırır, hem de o parayı yeniden millî ekonomimize kazandırırız.

“ESKİSİNDEN ÇOK DAHA YÜKSEK ALIM GÜCÜNE KAVUŞMUŞ OLURUZ”

Deprem tehdidi altındaki şehirlerimizi yeniden inşa etmemiz mi gerekiyor? Şayet omuz omuza verir yükü paylaşırsak bu sorundan da kurtuluruz.

Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin refah kayıplarını gidermek için ilave kaynağa mı ihtiyacımız var? Şayet ortak geleceğimize birlikte sahip çıkarsak umduğunuzdan bile daha kısa sürede tüm bu sabit gelirli vatandaşlarımızı eskisinden çok daha yüksek alım gücüne kavuşmuş oluruz.

Kurumlarımızın çalışmalarında, şehirlerimizin altyapılarında sistemin işleyişinde hâlâ eksikler mi var? Şayet tıpkı iki elin parmakları gibi kenetlenirsek hayal ettiğimizden daha erken bir vakitte hepsini de tamamladığımızı görürüz.

Milletimiz, bu başarı hikâyesini sadece son 1 asırda bile defalarca yazdı; Çanakkale’de yazdı, Kût’ül-Amâre’de yazdı, Millî Mücadelede yazdı, Demokrat Parti’yi iktidara getirerek yazdı, her darbenin ardından millî iradeye sahip çıkarak yazdı, Kıbrıs’taki soydaşlarını zulme terk etmeyerek yazdı, istiklaline kasteden terör örgütlerinin başını ezerek yazdı, Gabar’da yazdı, Tendürek’te yazdı, Bestler Deresi’nde yazdı ve bütün bu destanları yazarken terör örgütlerinin inlerinde işini bitirdi. Son 21 yılda verdiğimiz her mücadelede yanımızda yer alarak yazdı. Şimdi de milletimiz bu başarı hikâyesini, ülkemizin siyasi kazanımlarını ekonomik hedeflerimizle taçlandıracağımız kritik bir dönemde yine bizi destekleyerek yazıyor.

Şair ne diyor: “Gün doğar, gün batar / Burası Anadolu’dur /Zaman yorulur, gönül yorulmaz.”

Evet, zaman yorulsa da bizim ülkemize ve milletimize olan hizmet aşkımızın yandığı gönlümüz asla yorulmaz. Bizim ülkemize kazandıracak çok eserimiz, milletimize yapacak çok hizmetimiz var. Bunu bir hamaset olarak değil tüm kalbimizle inandığımız bir hakikat olarak ifade ediyoruz. Daha kendine, başında bulunduğu yapıya, her seferinde umutlarını gömdüğü kesimlere bir hayrı dokunmayanların bu gönül sedasını, bu hizmet aşkını, bu adanmışlık duygusunu anlaması mümkün değildir. Bunların kulakları Batılı efendilerinin fısıltıları dışında her söze, gözleri ikbal hırsı dışında her şeye kapalıdır. İşte bu sebeple biz hep sözümüzü milletimize söylüyor, derdimizi insanımıza döküyoruz. Milletimizle birlikte yaşadığımız ve yazdığımız her başarı hikâyesinden sonra olduğu gibi, Bismillah diyerek çıktığımız her yeni yolculuk öncesi de bu muhasebeyi yapmayı boynumuzun borcu olarak görüyoruz.

“TÜRKİYE YÜZYILI’NIN BASAMAKLARINI BERABERCE ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Her bir vatandaşımıza bugüne kadar gösterdiği sabrı, vefası, fedakârlığı için şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. İnşallah bu tarihî dönemeci de başarıyla tamamladıktan sonra Türkiye Yüzyılı’nın basamaklarını beraberce çıkmaya devam edeceğiz.

Aziz milletim; Türkiye’nin hedeflerinin ve potansiyelinin büyüklüğünden bahsederken bunları demagoji olsun diye söylemiyoruz. Katıldığımız programlarda ve ziyaret ettiğimiz illerimizde ülkemizin gerçeklerine bizzat şahit oluyoruz. Siyaseti Ankara’da koltuk kavgası vermek olarak görenler bunu anlamasa da, savunmadan turizme, tarımdan enerjiye, güvenlikten adalete kadar her alanda Türkiye destan yazmaktadır. Geride bıraktığımız 2 haftalık süreçte iştirak ettiğimiz etkinliklerde bu hakikati tekrar görme fırsatı bulduk.

Son kabine toplantımızın ertesi günü, eğitimlerini başarıyla tamamlayan toplam 1102 adli yargı hakimi ve Cumhuriyet savcısı ile idari yargı hakiminin kura heyecanına ortak olduk. Kura töreninde hem ülkemizin adalet hizmetlerinde aldığı mesafeyi bir kez daha hatırladık, hem de önümüzdeki döneme dair hedeflerimizi kamuoyuna ilan ettik.

“TÜRK DEMOKRASİSİNİ SİVİL VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASAYLA BULUŞTURMAK İSTİYORUZ”

Meclisimizin açılmasıyla birlikte başta başörtüsü ve ailenin korunması düzenlemesi olmak üzere milletimize verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz. Cumhuriyetimizin 100. yılında Türk demokrasisini darbe anayasasından kurtararak sivil ve özgürlükçü bir anayasayla buluşturmak istiyoruz. Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarımızla istişare içinde bununla ilgili hamlemizi önümüzdeki dönemde yapacağız.

Aynı gün Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Ankara’da misafir ettik. Filistin davasına ve Filistin halkının mücadelesine verdiğimiz güçlü desteği bu vesileyle bir kez daha yeniledik. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin ülkemizin ev sahipliğinde bir araya gelmesi bu ziyarete farklı bir boyut katmıştır. Filistinli kardeşlerimizin aralarındaki ihtilafları gidererek güç birliği yapmasından duyacağımız memnuniyeti her iki dostumuza açıkça ifade ettim.

Ertesi gün, polis meslek yüksekokullarından mezun olan 497’si kadın, 1592’si erkek, toplam 2089 polis memurumuzun yemin töreni için Gölbaşı’ndaydık.

Emniyet Teşkilatımızın tüm kademelerinde 17-25 Aralık girişimlerinden itibaren almaya başladığımız, 15 Temmuz ihaneti sonrasında hız verdiğimiz tedbirlerin de ne kadar isabetli olduğunu bu törende bir kez daha gördük.

İster yargı, ister güvenlik, isterse mülki idare olsun, FETÖ’cü unsurlardan arındırdığımız her kurumumuzun hizmet standardı yükseliyor. Devletimiz 40 yıl boyunca kılcallarına kadar sızan FETÖ virüsünden temizlendikçe, vatandaşına karşı sorumluluklarını daha iyi yerine getiriyor. FETÖ ve diğer terör örgütleriyle mücadelemizi kararlılıkla sürdürerek inşallah bu kazanımı çok daha ileriye taşıyacağız. Gardımızı düşürmeden, rehavete kapılmadan, yaşadığımız acıları unutmadan mücadeleyi sürdürmek, şehitlerimize karşı vefa borcumuzdur. Bugüne kadar şehitlerimizin ruhunu muazzep edecek hiçbir şey yapmadık, inşallah bundan sonra da şehitlerimizin emanetlerine leke bulaştırmayacağız.

“TÜRK SAVUNMA SEKTÖRÜNÜN ULAŞTIĞI GURUR VERİCİ SEVİYEYİ GÖRME FIRSATI BULDUK”

Türkiye’nin yıldızının parladığı alanların başında savunma sanayi gelmektedir. Bu sene 16. düzenlenen Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı IDEF’23’te Türk savunma sektörünün ulaştığı gurur verici seviyeyi görme fırsatı bulduk. Yerli-yabancı, toplam 1461 firmanın temsil edildiği fuar boyunca imzalanan sözleşmelerin proje hacmi 56,5 milyar liradır. İmzalanan anlaşma sayısı itibariyle IDEF’23, kendi rekorunu kırmıştır. Son derece başarılı geçen IDEF’23’ün de katkısıyla inşallah sene sonunda 6 milyar dolarlık savunma ihracatı hedefimizi yakalayacağımıza inanıyorum.

28 Temmuz Cuma, Muharrem ayının 10. günü olması hasebiyle aynı zamanda Aşure Günüydü. İslam tarihinde pek çok önemli hadise ve mucizenin vuku bulduğu Aşure Günü, Kerbela faciasından dolayı yüreklerimizin yandığı bir hüzün günüdür. Pendik’teki Ali Baba Sultan Cemevi’ni ziyaret ederek Muharrem orucunu ehlibeyt sevdalısı canlarımızla birlikte açtık. Alevi-Sünni, Kürt-Türk diyerek aramıza nifak tohumları ekmeye çalışanlara Allah’ın izniyle fırsat vermeyeceğimizi böylece bir kez daha gösterdik.

Bölgesel gelişmeler bağlamında kritik bir dönemde yaptığımız Yüksek Askerî Şûra Toplantımız ordumuzun gücüne güç katmıştır. Şûrada aldığımız kararların ülkemiz, milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türkiye’ye fedakârca hizmet etmiş tüm komutalarımıza teşekkür ediyor, yeni görev tevdi ettiklerimize Mevla’dan muvaffakiyetler niyaz ediyorum.

“İHRACATIMIZ TEMMUZ’DA YÜZDE 8,4 ARTIŞLA 20 MİLYAR 93 MİLYON DOLAR OLDU”

Aziz milletim; geçen hafta açıklanan iki önemli veri ülkemizin doğru yolda olduğunu teyit eder niteliktedir. Temmuz ayı ihracat rakamları bu alanda yakaladığımız ivmenin hamdolsun artarak sürdüğünü gösteriyor. İhracatımız Temmuz’da yüzde 8,4 artışla 20 milyar 93 milyon dolar oldu. Bu rakamla tarihimizin en yüksek Temmuz ayı ihracat değerine ulaştık. 2023’ün ilk 7 ayındaki ihracatımız ise, 143 milyar 435 milyon dolara yükseldi. Temmuz ayı itibariyle son 12 aylık ihracatımız yüzde 2,1 artış ile 253 milyar 380 milyon doları buldu.

Bir diğer sevindirici gelişme; orta yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatının imalat içindeki payının artmasıdır. 2022 yılında yüzde 37 olan bu oran, yılın ilk 7 ayında yüzde 41’e çıkmıştır. Türkiye için çalışan, üreten, istihdam oluşturan, Türk ürünlerini dünyanın dört bir tarafına ulaştıran ihracatçılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum.

“TURİZM SEKTÖRÜMÜZDEN DE MÜJDELİ HABERLER ALIYORUZ”

İhracat gibi turizm sektörümüzden de gerçekten müjdeli haberler alıyoruz. Bu yılın ilk 6 ayında Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde 17,5 artışla 22 milyon 945 bin olarak gerçekleşti. Aynı dönemde turizm gelirimiz ise, yüzde 27 artışla 21,7 milyar dolara ulaştı. Gecelik ortalama harcama ise 67 dolardan yaklaşık 100 dolara yükseldi. Temmuz ayının da turizmcilerimiz açısından güzel geçtiğinizi görüyoruz. Biliyorsunuz turizmde 2023 hedefimizi 60 milyon ziyaretçi, 56 milyar dolar gelir olarak belirlemiştik. 6 ay önce yaşadığımız deprem felaketine ve seçim sürecine rağmen hedefimizi koruyoruz. İnşallah yılsonunda hedefimizi tutturacağımıza inanıyorum.

İhracat ve turizmle birlikte sporda da ülkemizin başarı grafiği giderek yükseliyor. Sporcularımız sadece 2023 senesi içinde katıldıkları müsabakalarda toplam 3883 madalya kazanarak yüzümüzü ağarttı. Filenin Efelerinin başarısından sonra, genç haltercilerimiz geçen hafta düzenlenen Avrupa Şampiyonasında kürsüyü kimseye bırakmadı. Dün ise millet olarak hepimizin göğsünü kabartan bir başka zafere tanıklık ettik; Mete Gazoz, Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak bizlere gerçekten büyük bir gurur yaşattı. Bu önemli başarı, ata sporumuz okçulukta geldiği yer itibariyle gerçekten her türlü takdire şayandır. Farklı branşlarda İstiklal Marşı’mızı tüm dünyaya dinleten genç yeteneklerimizin hepsini buradan şahsım, milletim adına tekrar tebrik ediyor, her birinin tek tek alınlarından öpüyorum.

2024 Paris Olimpiyat Oyunları, Türk sporunun yüzyılın başarısını sergileyeceği bir inşallah arena olarak tarihe geçecektir. Kazandığımız her bir madalyayı bu zaferin bir müjdesi olarak görüyorum.

İstikbalimizin teminatı olan gençlerimize yatırım yapmayı, onları başta spor, turizm ve eğitim olmak üzere her alanda desteklemeyi sürdüreceğiz. Seçim beyannamemizde gençlerimize verdiğimiz tüm sözlerin arkasındayız, inşallah bunları adım-adım hayata geçireceğiz.

Bugünkü toplantımızda geniş bir yelpazede gündemimizdeki konuları ele aldık. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Hükûmetimiz için bir yol haritası mahiyetinde olan Orta Vadeli Programla ilgili tafsilatlı bilgi sundu. Orta Vadeli Programımız iş dünyamızla başta olmak üzere sendikalarla, odalarımız ve sivil toplum temsilcileriyle yakın diyalog hâlinde hazırlıyoruz. Eylül ayında kamuoyuyla paylaşacağımız Orta Vadeli Programın 85 milyonun tamamına rehberlik edeceğine inanıyoruz.

Bugüne kadar rızkını topraktan kazanan tüm vatandaşlarımızın yanında olduk, yanında olmayı sürdürüyoruz. Yaz döneminde açıkladığımız çeşitli alım fiyatları üreticilerimiz tarafından memnuniyetle karşılandı. Bugünkü toplantımızda 16 ilimizde yaklaşık 500 bin çiftçimizin geçim kaynağı olan fındık alım fiyatlarını değerlendirdik. Fındığın ihracatımıza yıllık katkısı 2 milyar doları buluyor. Geçen sene rekoltemiz hamdolsun oldukça iyi geldi. Bu sene 725 bin tonluk bir rekolte bekliyoruz.

FINDIK ALIM FİYATLARI

Fındık piyasasında fiyat istikrarını sağlamak ve üreticilerimizi korumak üzere Toprak Mahsulleri Ofisi’ni yeniden görevlendirdik. Ofisimizin uygulayacağı alım fiyatları yüzde 50 sağlam iç fındık esasına göre şu şekildedir:

Giresun kalite için kilogram başına 84 lira, Levant kalite için kilogram başına 82 lira 50 kuruş olarak belirlenmiştir. Ayrıca, alımlarda her bir randıman için kilogram başına ilave 1 lira 65 kuruştan başlamak üzere prim verilecektir. Tarım ve Orman Bakanlığımız üreticilerimize ayrıca kilogram başına yaklaşık 2 lira 70 kuruş destekleme ödemesi yapacaktır. Yaklaşan yeni fındık hasat sezonu ile kabuklu fındık alım fiyatlarının üreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu düşüncelerle toplantımızın ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge

Send this to a friend