Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nde basın toplantısı düzenledi Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nde basın toplantısı düzenledi için yorumlar kapalı 75527

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi sonrası düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Suriye’nin kuzeyinde ülkemizin ve bölgemizin güvenliğine tehdit oluşturan hiçbir yapıya izin vermeyeceğiz. Fırat’ın batısını olduğu gibi doğusunu da bölücü terör örgütünün zulmünden ve işgalinden çok yakın bir zamanda kurtaracağız. Biz bu tür konularda müttefiklerimizden çifte standart değil samimiyet bekliyoruz” dedi.

Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te iki gün boyunca devam eden, 19 liderin katıldığı G20 Liderler Zirvesi sona erdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı “Fırsatları elde etme: Altyapı, Enerji ve Sürdürülebilir Gıda Geleceği” temalı son oturum ve çalışma yemeğinin ardından G20 Liderler Bildirgesi imzalandı. Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin yaptığı G20- 2019 sunumu sonrasında zirveye ev sahipliği yapan Arjantin Cumhurbaşkanı Mauricio Macri tarafından kapanış konuşması gerçekleştirildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyerek zirve gündemiyle, diğer gündem maddeleri ile ilgili açıklamalarda bulundu ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Buenos Aires’te 13’üncüsü düzenlenen zirvede G20 ülkeleri olarak kapsamlı bir gündemle bir araya geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek ekonomik alanda, gerekse küresel ekonomiyi doğrudan ilgilendiren diğer başlıklarla karşı karşıya bulunduğumuz riskleri ve tehditleri bertaraf edebilmek için neler yapacağımızı istişare ettik. Daha güçlü sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı bir küresel büyüme için G-20 ülkelerinin kısa ve orta vadeli politikalarını özetleyen Buenos Aires Eylem Planını kabul ettik” dedi.

“ÇALIŞANLARI TEKNOLOJİNİN GETİRDİĞİ YENİ DÜZENE NASIL ADAPTE EDECEĞİMİZİ MÜTALAA ETTİK”

Altyapı yatırımlarının artırılması konusunun, bu yıl Arjantin dönem başkanlığının öncelikleri arasında olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ana konuşmacı olarak katıldığı bu oturumda Türkiye’nin altyapı yatırımlarındaki tecrübelerini ve İstanbul Havalimanı başta olmak üzere son dönemde hayata geçirilen projeleri, diğer liderlerle paylaşma imkânı bulduklarını aktardı. Önümüzdeki sene Japonya’nın dönem başkanlığı süresince kaliteli altyapı yatırımlarının sayısının artırılması konusunda mutabakata vardıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarına şöyle devam etti: “Dijital ekonominin vergilendirilmesi alanında ülkelere özgü faktörleri ve ülkelerin düzenleme hakkına saygıyı dikkate alan bir çözüm geliştirilmesi gerektiğini de vurguladık. Çalışma hayatının geleceği konusunda ise, çalışanları teknolojinin getirdiği yeni düzene nasıl adapte edeceğimizi mütalaa ettik. Bu çerçevede G20 Antalya Zirvesi’nde belirlediğimiz gençlik hedefini gerçekleştirmeye yönelik uygulamaları güçlendireceğimizi dile getirdik. Ayrıca, çocuk işçiliği, zorla çalıştırılma, insan kaçakçılığı ve modern kölelik gibi konularda daha etkin faaliyette bulunacağımızı taahhütte ettik.”

“EĞİTİM KONUSU G20 TARİHİNDE İLK KEZ ARJANTİN DÖNEM BAŞKANLIĞINDA GÜNDEME GETİRİLDİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan eğitim konusunun G20 tarihinde ilk kez Arjantin Dönem Başkanlığında ele alınıp gündeme getirildiğine dikkat çekerek “Bizler de Türkiye olarak kız çocuklarının eğitiminin önemine dikkat çektik. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık alanındaki sürdürülebilir kalkınma hedeflerine verdiğimiz siyasi desteği bir kez daha vurguladık. Sürdürülebilir gıda geleceği G20 Arjantin dönem başkanlığını bu seneki önceliklerinden bir diğeriydi. Bu oturumda konuşmacı olarak ülkemizin yurt içinde ve yurt dışında örnek gösterildiği girişimlere ilişkin bilgiler paylaştım” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan iklim konusunun G20’nin özel önem verdiği başlıklar arasında olduğuna işaret ederek şöyle devam etti: “G20 üyeleri arasında en düşük emisyonlara sahip ülkelerden biri olarak bu alanda gerekli katkıyı yaptık, yapıyoruz. Paris Anlaşması kapsamında bize verilen taahhütlerin yerine getirilmesini beklediğimizi burada bir kez daha ifade ettik. Özellikle sorunun asıl müsebbibi olan gelişmiş ülkelerin elini taşın altına daha fazla koyması, daha fazla mesuliyet üstlenmesi gerektiğinin altını çizdik.”

“TANAP VE TÜRKAKIM GİBİ PROJELERLE AVRUPA’NIN ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNE KATKI YAPIYORUZ”

Enerji konusunun Türkiye için öneme haiz bir diğer konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak bir taraftan ekonomik büyümemize bağlı olarak artan enerji ihtiyacımızı karşılarken, diğer taraftan TANAP ve TürkAkım gibi projelerle Avrupa’nın enerji arz güvenliğine de katkı yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde Hazar enerji kaynaklarının ülkemiz üzerinden Batı ülkelerine taşınması için çaba göstermeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

“KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN HAKLARININ EMRİVAKİLERLE GASP EDİLMESİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Konuşmasında “Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının asli sahiplerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının emrivakilerle gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye hem kendi hukukunu hem de Kıbrıs Türkünün hak ve menfaatlerini korumakta kararlıdır. Son dönemde Doğu Akdeniz’de varlığımız tahkim etmemiz, bu noktadaki tavizsiz tavrımızın bir yansımasıdır. Rum Kesimi, Kıbrıs Türkü’nün asli haklarını görmezden gelen mütecaviz politikalarını devam ettirdikçe biz de gerekli önlemleri almayı sürdüreceğiz” dedi.

Enerji konusundaki değerlendirmelerine devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün dünya genelinde yaklaşık bir milyar insanın hayatını elektrikten mahrum bir şekilde devam ettirmek zorunda kaldığına dikkat çekerek, “Köleliğin bitişinden 150 yıl, sömürgeciliğin bitişinden 60 yıl sonra resmen olmasa bile fiilen bu iki hastalıklı düşünce de mevcudiyetini sürdürüyor. Kazan-kazan esasına dayanmayan, hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine inanıyoruz” diye konuştu.

“TÜRKİYE, DÜNYADA EN ÇOK MÜLTECİYİ BARINDIRAN ÜLKE”

Buenos Aires Zirvesi’nde de yedi milyarı aşkın insanın tamamının refah, barış ve huzurunun yolunun adaletten geçtiğini ifade ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Bu süreçte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısında ihtiyaç duyulan değişiklikler yanında kalkınma yardımlarının önemine işaret ettik. Bilhassa mülteciler meselesinde güvenlik ve korku eksenli yaklaşım yerine, insanı, hayatı ve insani değerleri merkeze alan bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurguladık.”

Konuşmasının devamında mülteciler konusunda değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriyelilerin yanında çeşitli yerlerden gelen dört milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yaptığını vurguladı. Dünyada en çok mülteciyi barındıran ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sığınmacılar için bugüne kadar ülkenin kendi kaynaklarından yaklaşık 33 milyar dolar harcadıklarını bildirdi. “İşte böyle bir ülke olarak mültecileri toplama kamplarına hapsederek bir yere varılmayacağına inanıyoruz” ifadeleriyle sözlerine devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan  “Biz insanları mülteci kamplarına göndermedik. Onlara konteyner kentler kurduk, onlara çadır kentler kurduk ve onları ülkemizin değişik yerlerinde kiralama sistemleriyle kiracı olarak da olsa oturuyorlar. Hiç kimse sadece sınırlarını kapatmakla, polisiye tedbirlerle açlıktan, kıtlıktan, çatışmalardan kaçıp gelen insanları dikenli tel örgülere mahkûm etmekle mülteci sorununa çare bulamaz. Mülteci düşmanlığını körükleyerek meseleyi çözdüklerini zannedenler er ya da geç hatalarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacaklardır” dedi.

“G20 ÜLKELERİNİN MÜLTECİ MESELESİNE DAHA FAZLA AĞIRLIK VERMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM”

İçinde bulunulan dönemin, sorumluluktan kaçma değil sorumlulukları yerine getirme dönemi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan,  OECD verilerine göre, 2017 yılında Türkiye’nin yaklaşık 8,2 milyar resmî kalkınma yardımı yaptığını açıkladı. Millî gelire oranla dünyada en fazla yardım yapan ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Üzülerek belirtmek isterim ki bu süreçte birkaç yakın dostumuz dışında hiçbir ülkeden doğru düzgün bir yardım almadık. Hatta Avrupa Birliği tarafından Suriyeli mülteciler için söz verilen 3+3 milyar avroluk kaynağın kullanımında bile çok güçlü güçlükler yaşadık, yaşıyoruz. Şu ana kadar ülkemize uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla –millî bütçemize değil, bunu da özellikle ayırt edelim- yaklaşık iki milyar avro gibi bir rakam ulaşmış durumda. O da millî bütçemize değil uluslararası kuruluşlara. Önümüzdeki dönemde G20 ülkelerinin mülteci meselesine daha fazla ağırlık vermesi gerektiğine inanıyorum.”

“DÜNYA TİCARETİ, GÜNDEN GÜNE DAHA KAOTİK BİR ŞEKLE BÜRÜNMEKTEDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılki G20 Zirvesi’nin, küresel ekonomide iş birliğinden ziyade ticaret savaşlarının konuşulduğu bir dönemde icra edildiğini söyleyerek,  “Hâlen içinden geçtiğimiz bu süreçte Dünya Ticaret Örgütü’nün kural ve prensipleri çok ciddi şekilde erozyona uğratıldı. Dünya ticareti, günden güne kuralları belli, öngörülebilir bir yapı olmaktan çıkmakta ve daha kaotik bir şekle bürünmektedir. ‘Ben yaptım oldu’ böyle bir mantıkla sadece ticaretimize değil uzun bir sürecin kazanımı olan kurumlara da zarar vermektedir” dedi.

Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye’nin, Dünya Ticaret Örgütü’nün değişen şartlara göre yenilenmesini savunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “Küresel ticaretin değişen dinamikleri şüphesiz Dünya Ticaret Örgütü’nün de yapısında bazı düzenlemeler yapılmasını gerekli kılıyor. Ancak bu yıkıcı, bozucu ve kaosa sebebiyet veren tek taraflı adımlar yerine, sağduyu ile yürütülmesi gereken bir süreçtir” açıklamasında bulundu.

“BİR TERÖR ÖRGÜTÜ ELİYLE DİĞERİNİN YOK EDİLEMEYECEĞİ GEÇMİŞTEKİ ACI TECRÜBELERLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak mülteciler ve terörizm başlıklarının üzerinde önemle durdukları konular olduğunu belirterek küresel güvenlikle doğrudan bağlantılı olarak gördükleri bu konuların G20’nin gündeminde daha fazla yer tutmaya başlamasının sevindirici olduğunu ifade etti. “Ancak üzülerek belirtmek isterim ki, bu konuda terör örgütleri arasında ayrım yapan tehlikeli bir anlayışla karşı karşıyayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye olarak biz bu çifte standarda hem ülkemiz içinde gerçekleşen terör eylemlerinde hem de komşumuz Suriye’de bizzat şahit oluyoruz. Türkiye içinde eylem yapan, sivilleri öldüren, teröre bulaşan militanlar siyasi sığınmacı adı altında Batı ülkelerinde ellerini kollarını sallayarak gezebiliyor, hatta haraç toplayabiliyor. 15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bulunup 251 insanımızın kanına giren FETÖ’cular kendilerine sunduğumuz dosyalar dolusu delile, belgeye rağmen kimi ülkeler tarafından korunuyor. 2 bin 193 vatandaşımız o gece yaralanmıştır. Onlar da yine aynı şekilde herkes tarafından biliniyor, ama buna rağmen korumacılık devam ediyor. Müttefiklerimiz tarafından DEAŞ’la mücadele bahanesiyle PKK’lı teröristlerin binlerce tırlık silah ve mühimmatla desteklendiğine her gün bizzat şahit oluyoruz. Böyle ikircikli bir tavrın terörü yok etmek yerine terör örgütlerine cesaret vereceği açıktır. Bir terör örgütü eliyle diğerinin yok edilemeyeceği geçmişteki acı tecrübelerle ortaya çıkmıştır.”

“SURİYE’DE DEAŞ’A TARİHİNİN EN AĞIR DARBELERİNİ İNDİRDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında Türkiye’nin, DEAŞ’la mücadeleden, yabancı terörist savaşçıların geçişlerinin engellenmesine kadar geride bırakılan süre zarfında çok ciddi çaba yürüttüğünü vurguladı. DEAŞ ve benzeri terör örgütleriyle irtibatından şüphelenilen 70 bin kişiye Türkiye’ye giriş yasağı koyulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili şunları kaydetti: “Suriye’deki terör örgütleriyle irtibatı tespit edilen 7 bin kişiyi sınır dışı ettik. Fırat Kalkanı Harekâtıyla 3 binin üzerinde DEAŞ’lı, Zeytin Dalı Harekâtıyla da 4 bin 500 civarında PYD’li teröristi etkisiz hâle getirdik. Şehitler verme pahasına Suriye’de DEAŞ’a tarihinin en ağır darbelerini indirdik. Önümüzdeki süreçte de bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Suriye’nin kuzeyinde ülkemizin ve bölgemizin güvenliğine tehdit oluşturan hiçbir yapıya izin vermeyeceğiz. Fırat’ın batısını olduğu gibi doğusunu da bölücü terör örgütünün zulmünden ve işgalinden çok yakın bir zamanda kurtaracağız. Biz bu tür konularda müttefiklerimizden çifte standart değil samimiyet bekliyoruz.”

“YEMEN KRİZİNE ACİLEN ÇÖZÜM BULUNMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında Yemen’de yaşanan insani kriz ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Dört yıla yakın bir süredir derinleşerek devam eden Yemen krizine acilen çözüm bulunması gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın bu konuda çok sessiz kaldığına dikkat çekti. “Bu ülkede yaşanan insani kriz sadece Müslümanların değil insanlığın tamamının yüreğini burkacak boyuta ulaşmıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların, yıkıntıların altından çıkartılan masum bedenlerin sorumluluğu bu meseleye karşı duyarsız kalan uluslararası toplumun tamamına aittir. Yeteri kadar petrol zenginliği olmadığı için dönülüp bakılmayan bir coğrafyanın mazlumları olan Yemen halkının acıları en kısa sürede dindirilmelidir. Yemen’in bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve birliği mutlaka korunmalıdır. Bu temelde varılacak kapsayıcı bir siyasi çözüm, kalıcı barış ve istikrar için tek yol olarak görünüyor. Müzakere sürecini canlandırmak için Birleşmiş Milletler çerçevesinde sürdürülen çabaları destekliyoruz. Bu çerçevede iki yılı aşkın süredir bir araya gelmeyen tarafların İsveç’te toplanmalarıyla başlayan sürecin Yemen’e en kısa sürede barışı getirmesini umut ediyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.

“KAŞIKÇI CİNAYETİNİ AYDINLATMAK İÇİN TÜM İMKÂNLARIMIZI SEFERBER ETTİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısında Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bu cinayet konusunda ortaya konan tavrın, pek çok ülke bakımından önemli bir sınama olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu meselede en başından beri hukukun, ahlakın ve vicdanın gerektirdiği yerde durduğunu söyledi. “Hadiseden haberdar olduğumuz andan itibaren Kaşıkçı cinayetini aydınlatmak için tüm imkânlarımızı seferber ettik” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suudi Yönetimi tarafından önce inkâr edilen, ardından çarpıtılmaya çalışılan ve nihayetinde kabullenilen bu cinayet, Türkiye’nin kararlı tavrı sayesinde açığa çıkmıştır. Biz bu olayı asla siyasi bir mesele olarak görmedik, görmeyeceğiz. Bizim için bu olay alçakça bir cinayettir ve öyle de kalacaktır. Adli ve idari makamlarımızın Suudi Arabistan’dan cinayet soruşturması konusunda gerekli desteği göremediğini üzüntüyle belirtmek isterim.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayeti ile ilgili değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Veliaht Prensin, ‘suç sabit olmadıkça kimseyi suçlayamayız’ yaklaşımını kabullenmek mümkün değildir. Zira 15 kişinin Suudi Arabistan’dan iki uçakla İstanbul’a gelmesi ve İstanbul’da daha önce kendi ifadeleriyle planlı bir operasyon olduğunu söylemelerine rağmen, akabinde bundan da kendilerinin vazgeçtiklerini görüyoruz. Hatta bu öyle bir durum arz ediyor ki, bizzat Dışişleri Bakanları bu konuyla ilgili olarak daha önce bunu inkâr ederken ve yine yetkililerin Cemal Kaşıkçı’nın Başkonsolosluktan çıkıp gittiğini söylemelerine rağmen… Cemal Kaşıkçı Başkonsolosluktan çıkıp gidiyor, dışarıda kim var? Nişanlısı var, nişanlısını zaten içeri almadılar. Ve Cemal Kaşıkçı Konsolosluk binasını terk ettiği zaman nişanlısının yanına niye gelmesin, onu niye alıp da öyle oradan ayrılmasın? Bütün bunlar hep kendilerinin tezatlarıdır, kendi yalanları olarak ortaya çıkmıştır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cemal Kaşıkçı’nın yedi buçuk dakika içerisinde boğularak öldürüldüğünün belgeleri ve ifadelerinin kendilerinde olduğunu, bunları da dünyayla paylaştıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Bizden kimler istediyse biz bu belgeleri kendileriyle paylaştık. Türkiye burada açık ve net bu bilgileri, belgeleri Amerika başta olmak üzere Suudi Arabistan’a, İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransız yetkililere, kim istediyse hepsine verdik. Ve şu andan itibaren de yine biz her an buna hazırız. Çünkü bu sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Hatta biz, suçun işlendiği yerin İstanbul olması sebebiyle bu suçluları bize vermelerini istedik. Suudi yetkililer hâlâ bunu bize vermiyor, veremiyor. ‘Şimdi biz yargılıyoruz’ diyorlar. İçeride 22 kişinin şu anda tutuklu olduğunu ve bunların içerisinde idamla yargılanacak olanların olduğunu söylüyorlar. Ve Veliaht Prens, ben Başsavcımı size gönderebilir miyim dediğinde buyurun gönderin dedim. Ve Başsavcı geldi, İstanbul’da Başsavcımla görüşmelerini yaptılar. Ancak Suudi Arabistan’dan gelen Başsavcı ne yazık ki kendi bilgi, belgelerini benim Başsavcımla İstanbul’da görüşmedi, paylaşmadı, ona vermedi. Sadece bizden istediler. Bizim Başsavcımız elimizdeki bilgi-belgeleri de ayrıca kendilerine verdi.”

“CİNAYETİN TÜM YÖNLERİYLE ORTAYA ÇIKARILMASININ SUUDİ ARABİSTAN’IN ÇIKARINA OLACAĞINA İNANIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin Suudi Arabistan Kralı ile iki kez görüştüğünü, bu bilgileri onunla da paylaştığını bildirerek. “Şimdi süreci takip ediyoruz. Ama dediğim gibi bu, hele hele siz değerli basın mensupları için çok daha önemli, sadece Türkiye’nin meselesi değil tüm dünyanın meselesidir. Biz şu ana kadar Suudi Arabistan makamlarından cesedin akıbeti, yerel iş birlikçiler ifadesini kullanan Dışişleri Bakanına, ona da sorduk; kimdir bu yerel iş birlikçi, bunu bize açıklayacaksınız. Bu yerel iş birlikçinin kimliği ve istihbarat görevlilerinden emirleri kimden aldığına dair sorularımızın cevabını alamadık. Adli soruşturmayı yürüten Başsavcılığımızın Suudi Arabistan’da tutuklu bulunan cinayet zanlılarına erişimi ne yazık ki bulunamıyor. Bu kişilerin Türkiye’de yargılanmasının uluslararası toplumda oluşabilecek soru işaretlerinin ortadan kaldırılması hususunda faydalı olacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayetine dair, “Bu vahşi cinayetin emrini vereninden uygulayanına kadar tüm sorumluları ortaya çıkartılmadan ne İslam dünyasının ne de dünya kamuoyunun tatmin olması mümkün değildir” ifadelerini kullanarak “Bizim Suudi Arabistan Devletini ve Kraliyet ailesini yıpratmak veya zarar vermek gibi bir niyetimiz asla yoktur. Cinayetin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması ve sorumluların tamamının yargılanmalarının Suudi Arabistan’ın da çıkarına olacağına inanıyoruz” değerlendirmelerini yaptı.

“G20 SADECE ÜYE ÜLKELER İÇİN DEĞİL, TÜM DÜNYA İÇİN ÖNEMLİ BİR PLATFORM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’nin sadece üye ülkeler için değil tüm dünya için önemli bir platform olduğunu vurgulayarak bu yapının itibarını ve gücünü artırmasının insanlığın ortak paydası olarak gördüklerini söyledi. Dünya ekonomisinin ve nüfusunun çok büyük bir bölümünü temsil eden böyle bir yapının sonuçsuz tartışmalarla yıpratılmasının, kısır gündemlere mahkûm edilmesinin doğru olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut yapısıyla dahi üye ve katılımcı ülkeler arasında yakın istişare ve iş birliği zemini oluşturan, küresel düzeyde etkinliğe sahip G20’nin daha güçlü hâle getirilmesi gerektiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Japonya Osaka Zirvesinden başlayarak G-20’nin kapsayıcılığını ve somut sonuçlar alma kapasitesini geliştirecek formüller geliştirilmesini teklif ediyoruz. Siyasetten ticarete, terörden kadın ve gençlik meselelerine kadar dünya barışının, huzurun, refahın artmasına katkıda bulunacak bir G-20 idealine ulaşmak için hep birlikte çalışmalıyız. Türkiye, G-20’nin etkinliğinin artırılması için daimi sekreteryaya ev sahipliği yapmak dâhil üzerine düşen tüm görevleri yerine getirmeye hazırdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın açıklamasının ardından yerli ve yabancı gazetecilerin sorularını cevapladı.

“AMERİKA İLE TÜRKİYE İLİŞKİSİ STRATEJİK ORTAKLIĞA DAYALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ile zirve programı çerçevesinde gerçekleştirilen görüşmede nelerin konuşulduğuna yönelik sorusuna cevaben Amerika ile Türkiye ilişkilerinin bir stratejik ortaklığa dayalı olduğu belirtti.  İki stratejik ortak olarak öncelikle Kuzey Suriye’de Fırat’ın doğusu, Münbiç ve bu çevrede Fırat Kalkanı Harekâtı gibi konularla ilgili süreci, bunun yanında İdlib’i değerlendirme imkânı bulduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda asıl olan konunun Münbiç olduğunu dile getirdi.  Münbiç’i görüşmede ele aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD-YPG terör örgütlerine yönelik Türkiye’nin yaklaşımını Amerikan tarafıyla paylaşarak Münbiç’i bu terör örgütlerinden temizlemede birlikte nasıl hareket edilebileceğini konuştuklarını ifade etti.  Daha önce iki ülkenin dışişleri bakanlarının görüşerek bir yol haritası belirlediklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun üzerinden aylar geçtiğini, bunu tekrar canlandırmak için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD’ye bir ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konudaki mutabakatın şu anda canlılığını koruduğunu temenni ettiğini de sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede Halkbank ve FETÖ konularının da gündeme geldiği belirterek Halkbank konusunda “Şu anda bizim de elimizdeki bilgiler neyse kendilerine tekrar bu bilgileri, belgeleri verdik ve bankamızın yetkilileri de şu anda zaten Amerika’da bulunuyorlar ve orada süreci takip ediyorlar” açıklamasını yaptı. FETÖ lideriyle ilgili olarak da görüştüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben umudumu yitirmek istemiyorum, umutluyum. Temenni ederim ki bu konuda da FETÖ terör örgütüne yönelik olumlu adımları atarız” dedi.

“İDLİB HALKI PEYDERPEY ÜLKESİNE DÖNÜYOR”

Bir gazetecinin İdlib konusunda Türkiye’nin yürüttüğü başarılı stratejinin dünyaya nasıl bir mesaj verdiği ve Suriye genelinde benzer bir başarının beklenip beklenemeyeceği sorusuna yönelik olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “İdlib, nüfusu itibariyle çok büyük bir yerleşim merkezi ve bu sorun eğer çözülmemiş olsaydı yüzbinlerce insan nereye yüklenecekti? Yine Hatay tarafından ülkemize yüklenecekti ve yeni bir mülteci akınıyla karşı karşıya kalacaktık. Ve Rusya’yla burada sağladığımız mutabakat, bu Soçi Mutabakatı, İstanbul Zirvesi ki orada da bildiğiniz gibi Rusya, Almanya, Fransa dörtlü bir zirveyi İstanbul’da gerçekleştirdik, ama ana başlığımız yine İdlib’di. Ve orada da İdlib’le ilgili yaptığımız görüşmeler, bunun neticesinde attığımız kararlı adımlarla İdlib’deki bazı sıkıntılara rağmen, çünkü hâlâ bir terör sıkıntısı orada esiyor, bunlarla mücadeleyi birlikte yürütüyoruz. Ama Rusya’yla buradaki dayanışmamız, bizim burada terör örgütlerine yönelik, Rusya’nın rejime yönelik attığı kararlı adımlarla şu anda burada duruma bir hâkimiyet olarak sahibiz ve bu hâkimiyetin devamı oradaki halkın da rahatlıkla evlerine dönme imkânını sağlamıştır ve şu anda İdlib halkı peyderpey ülkesine dönüyor, topraklarına dönüyor. Ve biz de bunu gördükçe tabii kendimizi başarılı addediyoruz. Ve bu süreci Rusya’yla da kararlı bir şekilde sürdürmeye niyetliyiz.”

Bir gazetecinin Rusya ile vizelerin kaldırılması ve yerel para birimleri ile ticaret konusundaki sorusuna cevaben Cumhurbaşkanı Erdoğan,  vizelerin kısmi olarak kaldırılması kararının Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in verildiğinin, kendilerinin tamamının kaldırılmasını talep ettiklerini belirtti. Rusya ve Türkiye arasındaki iyi ilişkilerin tır taşımacılığı, turizm ve savunma sanayiinde atılan adımlarla geliştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile belirlenen ticaret hacminin de çok ileri seviyede olduğunu ifade etti.

“SOYKIRIM İDDİALARI KONUSUNDA TARTIŞMANIN TARİHÇİLERE BIRAKILMASI GEREKİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir basın mensubunun sorusu üzerine Ermenistan ile ilişkiler konusunda açıklamalarda bulundu. Kimsenin Türkiye’nin Ermenilere soykırım uyguladığını söyleyemeyeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda Türkiye’de 100 bin Ermeni bulunduğunu, bunların 30 bininin Türkiye vatandaşı olduğunu, geri kalanının ise Ermenistan’dan kaçarak Türkiye’ye gelenlerden oluştuğunu belirtti.  Soykırım iddiaları konusunda tartışmanın tarihçilere bırakılması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim tarihimizde böyle bir uygulama yok, bunu da çok açık, net söyleriz ve her türlü tartışmaya da gireriz” dedi.

RUSYA VE UKRAYNA ARASINDAKİ GERİLİM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimin Putin görüşmesinde ne şekilde yer aldığını, Türkiye’nin arabuluculuğunun söz konusu olup olmadığını sorması üzerine, şunları kaydetti: “Bu konuda Sayın Putin’i dinledim, daha önce buraya yola çıkarken Poroşenko’yla görüşmelerim oldu. Tabii bu görüşmeler esnasında da gelinen bir nokta var, o da; şu anda dört ülke Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya dörtlü olarak bir zirve aralarında yapacaklar ve temenni ederim ki bu zirveyle birlikte burada yeni bir süreç başlamış olur ve bu daha ileri, daha olumsuz bir şekle dönüşmez.”

CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bir soruya cevaben mevzunun zirvede gündeme gelmediğini, sadece Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun bir yorumu olduğunu, kendisinin ise görüştüğü liderlerle konuyu gündeme getirdiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı görüşmelerde liderlere konuyu büyük oranda açma fırsatı bulduğunu yineleyerek, “Biz zaten istihbarat teşkilatımızla bunu bütün dünyaya duyurduk, duyuruyoruz. Bu konuyla ilgili özellikle Amerikan basını, Batı basını olsun, onlar da takip ediyorlar ve bizim de istihbarat teşkilatı başkanlığımız ne tür talepleri olursa cevapları veriyor, gereken bilgileri de onlara aktarıyor” değerlendirmesinde bulundu.

“Veliaht Prens’in, Kaşıkçı’nın ölümünden bahsedildiğinde inanılmaz şekilde cevap verdiğini söyleyerek ne demek istediniz?” sorusu üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Suç sabit olmadıktan sonra kalkıp da Suudi Arabistan’ı suçlamak olmaz. anlamında bir ifade kullandı. Bu dediğinin hukuk dilinde bir geçerliliği var ama biz zaten âdeta bu suçun sabit olduğuna dair delilleri söylerken kendi yetkililerinin kullandığı ifadeler var. Planlı bir operasyon olduğunu kendi yetkilileri söyledi, söylüyor. Bunun üzerine de zaten başsavcılarını İstanbul’a gönderme arzusunu Veliaht Prens bana söyledi, gelebilir dedim. Geldiler, başsavcımla görüştüler. Başsavcım, onlara gerekli bilgi, doküman verirken onlar herhangi bir bilgi, dokümanı başsavcımıza vermediler. Bu şekilde bir süreç işledi, işliyor. Bir de önemli olan şu, 22 kişi tutuklu, beşinin idamla yargılandığını söylüyorlar. Biz de neticeyi göreceğiz. Bundan sonraki süreçte de elimize devamlı gelen, gelecek ne bilgi, belge varsa bunları paylaşmaya hazır olduğumuzu kendilerine de söyledik. Dünyaya da söylüyoruz.”

Previous ArticleNext Article

“Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor” için yorumlar kapalı 238981

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere gideceği Amerika Birleşik Devletleri’ne hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamleler takdirle karşılanıyor. Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme hedefimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin 78. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere New York’a doğru yola çıkacaklarını belirterek, BM üyesi tüm ülkelerin temsil edildiği Genel Kurul görüşmelerine 150’den fazla ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katılımının beklendiğini söyledi.

Her yıl olduğu gibi bu sene de ABD’de son derece yoğun bir temas ve toplantı trafiğinin olacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Genel Kurul genel görüşmelerinin “Güvenin yeniden tesisi ve küresel dayanışmanın yeniden canlandırılması” temasıyla yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul görüşmelerinin ilk günü olan 19 Eylül Salı günü kendisinin de BM Genel Kurulu’na hitap edeceğini dile getirerek, konuşmasında kalkınmadan insani yardımlara, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından küresel dayanışmanın yeniden tesisine kadar attıkları adımlara değineceğini kaydetti.

Bu vesileyle uluslararası gündemdeki temel meselelere ilişkin görüşlerini de paylaşacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca mevcut küresel sınamalar karşısında Türkiye’nin oynadığı kritik rolü vurgulayacağız. Bir süredir her platformda dillendirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitimizin daha fazla kabul görmesinden memnuniyet duyuyoruz. Son olarak BM Genel Sekreteri Sayın Guterres bu konuda çok net bir tavır ortaya koydu. Sayın Genel Sekreter’in ‘2. Dünya Savaşı sonrası kurulan yapıların bugünün dünyasını yansıtmadığı’ tespitine biz de katılıyoruz. Bunu görüşmemizde kendisine de bizzat ifade edeceğim. Genel Kurul marjında BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra çok sayıda ülkeden mevkidaşlarımla görüşmeler gerçekleştireceğim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde ABD’de yaşayan vatandaşlar ve soydaş topluluklarla bir araya geleceğini belirterek, ayrıca düşünce kuruluşu temsilcileriyle de istişarelerinin olacağını anlattı.

ABD iş dünyasının seçkin üyeleri ile görüşerek Türkiye’deki yatırımlarını artırmaları noktasında atılabilecek adımları ele alacaklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin demokratik olgunluk içinde tamamlanmasının iş çevrelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisini artırdığını görüyoruz. Gerek kabinemize gerek ekonomideki kurmay kadromuza gerekse kısa süre önce açıkladığımız Orta Vadeli Program’a uluslararası yatırımcılar büyük güven duyuyor. Sadece son 3 ayda rezervlerimizde 22 milyar dolarlık artış oldu. Bugün itibarıyla Merkez Bankamızın toplam brüt rezervleri 120 milyar doları geçmiş bulunuyor. Dünya Bankasının geçen hafta yaptığı açıklama, ülkemize duyulan güvenin bir başka örneğidir. İnşallah buna yakında yenileri eklenecektir. “

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde barış ve istikrarın tesisi amacıyla yürüttüğü diplomatik hamlelerin takdirle karşılandığını dile getirerek, “Ülkemize karşı oluşan bu müspet havayı, yatırım, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedeflerimize katkı yapacak bir şekilde değerlendirmek istiyoruz” dedi.

“KÜRESEL SİSTEMDE TAŞLARIN YERİNDEN OYNADIĞI BU DÖNEMİ ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ ADINA FIRSATA ÇEVİRMEKTE KARARLIYIZ”

Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirmek için içeride ve dışarıda her türlü çabayı gösterdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel sistemde taşların yerinden oynadığı bu dönemi ülkemiz ve milletimiz adına fırsata çevirmekte kararlıyız. Bu süreçte kavgadan, tartışmadan ve Bizans’ı çırak çıkartacak taht oyunlarından başlarını kaldıramayanları ise kendi hâllerine bırakacağız. Varsın onlar didişmeye, birbirlerine laf yetiştirmeye devam etsinler. Varsın onlar koltuklarını korumak için daha düne kadar savundukları tüm ilkeleri ayaklar altına alsın. Biz bunları asla önemsemiyoruz. Biz son 21 yıldır olduğu gibi yine sadece işimize bakıyoruz. Tüm vaktimizi ve enerjimizi milletimize hizmet için sarf ediyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirecekleri ziyaretler ve görüşmelerin ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDECEĞİZ”

Karabağ’da tansiyonun yeniden yükseldiği ve Azerbaycan ile Ermenistan liderleriyle görüştüğü hatırlatılarak, Ermenistan’ın tutumunu nasıl bulduğu ve kendisi öncülüğünde üçlü bir toplantı söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda tabii bizim öncülüğümüzde üçlü bir görüşme teklifimizi kendilerine ilettik ama bu konuda üçlüden öte biz dörtlü bir teklifte bulunduk. Yani değişik, buralarla ilgisi, alakası olmayan liderlerle değil, ‘Gelin şu anda işin içinde olan Sayın Putin, Sayın Aliyev, şahsım ve Paşinyan hep birlikte dörtlü olarak böyle bir toplantıyı yapalım. Adımı da ona göre atalım’ diye böyle bir teklifte bulunduk. Henüz bize olumlu-olumsuz bir dönüş olmadı ve konuyla ilgili Sayın Aliyev’le de daha da görüşeceğiz, olgunlaştıracağız ve gelişmeleri yakından takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’de ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirildiği, burada İsveç’in NATO üyeliğinin de gündeme geldiği anımsatılarak, İsveç’te terör örgütü üyelerinin gösterilerinin devam etmesiyle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, “Bu konuda özellikle Batı, ikide bir ‘İsveç, İsveç, İsveç’ diyor, biz de diyoruz ki ‘Bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken ‘evet’ veya ‘hayır’ dememiz mümkün değil. Öncelikle, İsveç’in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şu anda İsveç üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu? Bize ikide bir şunu söylüyorlar. İşte ‘Yasa hazırladılar.’ Yasayı hazırlamak yetmez, yasayı uygulamak gerekir. Şu anda İsveç ister anayasa ister yasa değişikliği, ne yaparsa yapsın ama kalkıp da teröristleri İsveç polisinin koruması altında gösteriye sevk ediyorlarsa bu ne demektir? Bunlar görevini yerine getirmiyor demektir ve yine terör eylemleri Stockholm caddelerinde devam ediyor demektir. O zaman bize verilen sözler tutulmuyor. Bize verilen sözler tutulmadığı zaman, benim parlamentom bu konuda nasıl bir tavır takınır, bunu herkes takdir etsin. Yani F-16’larla ilgili ne deniyor? ‘Temsilciler Meclisi karar vermeden bu olmaz.’ Tamam da şimdi orada Temsilciler Meclisi varsa benim de parlamentom var. Parlamentonun nasıl bir karar vereceğini ben kestirip atamam. Sevk etmekse, biz böyle bir talebi parlamentomuza sevk ederiz ama parlamentomuzdan nasıl bir karar çıkar, o parlamentomuzun takdirindedir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 raporunda yer alan Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili ifadeler hakkındaki değerlendirilmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli arkadaşlar benim değerlendirmemi çok açık net öğrenmek istiyorsanız, Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” “Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” için yorumlar kapalı 256462

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Bugünün 12 Eylül olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bundan tam 43 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine girdiğini söyledi.

Ülkenin darbe gününe nasıl geldiğinin ayrı bir hikâye, ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama darbe gününden itibaren; yüzbinlerce insanın gözaltına alındığı, binlerce kişinin idamla yargılandığı, ‘bir sağdan, bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, velhasıl, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o meşum günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa” diye konuştu.

İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerin vebalinin, darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra, idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu örnek bile, yargılamasından infazına tüm safhalarıyla, yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. Tabii 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.”

Yapılan değişikliklerin her birinin önem taşıdığını ancak her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğunun da bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla, yaklaşık 10 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattıklarını anımsattı.

“YENİ ANAYASA MESELESİ GÜNDEMİMİZİN İLK SIRALARINDA YER ALMAYI SÜRDÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin, tabiri caizse ‘yan çizmeleri’ sebebiyle akim kaldı” dedi.

Buna rağmen ülkeyi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedeflerinden vazgeçmediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz, yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle maalesef hayata geçemedi. Yine de milletimize verdiğimiz sözün takipçisi olmayı sürdürdük. Milletimizi, hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık” diye konuştu.

Geçen yıl önce, anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı bir dizi çalıştay düzenlediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve millete takdim edecekleri kendi anayasa metinlerini hazırladıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Maalesef bu süreçte, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı; sürekli lafını etmesine, her fırsatta istismarını yapmasına rağmen, iş somut adım atmaya geldiğinde, hemen dümeni başka tarafa kırıp, ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar. Gerçi, onlara da hak vermemek elde değil. Parti içinde ayrı kavga, ittifak ortakları arasında ayrı kavga. Yurt içine ayrı selam, yurt dışına ayrı selam. Herkes kendi kişisel hesaplarının ve kavgalarının içine bu kadar gömülmüşken, yeni anayasa gibi vakit, emek ve birikim gerektiren bir konuyla kim, niye uğraşsın ki. Ama bizim milletimize karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor. İletişim Başkanlığımız ile Hukuk Politikaları Kurulumuzun düzenlediği bu sempozyumu da yeni anayasa kararlılığımızın bir ifadesi olarak görüyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri ve katılımcıları tebrik ediyorum. Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız.”

“TÜRKİYE, ÇOK DAHA İYİ BİR ANAYASAYI ZİYADESİYLE HAK EDİYOR”

Dünyada, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen ülke sayısı kadar anayasa olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ülkenin kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşadığını kaydetti.

Türkiye’nin anayasa geçmişinin de 200 yılı bulduğunu, Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübeleri olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız, maalesef, darbe yönetimleri tarafından şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur” dedi.

Anayasanın, darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olmasının, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, coğrafyasında bin yıllık hâkimiyete, ilk asrına ulaşan Cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke, çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor” ifadesini kullandı.

“GEÇMİŞ BİRİKİMLERİ GELECEĞİN HEDEFLERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Anayasaların değişmez metinler olmadığını, bunun iyi bilinmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mesela Amerikan anayasası 236 yılda 27 kez değişmiş olmasına rağmen, ülkenin ihtiyaçlarını hâlâ karşılayabilmektedir. İngiltere gibi anayasa devleti niteliği taşıyıp da yazılı anayasası olmayan ülkeler de mevcuttur. Bir de kâğıt üzerinde çok iyi metinlere sahip anayasaları olup da demokrasiden ve hukuk devletinden çok uzak uygulamaların hüküm sürdüğü ülkeler de söz konusudur. Bizim medeniyet tarihimiz anayasa tecrübesi bakımından çok ama çok zengindir. Mesela, dünyanın en eski yazılı anayasalarından biri, hicretin hemen ardından yapılan 47 maddelik Medine Sözleşmesi diye anılan metindir. Milattan öncesine kadar uzanan ve bugünkü anayasa kavramına karşılık gelebilecek Hammurabi Kanunları gibi metinler de coğrafyamızın mirası içindedir. Modern anayasalar için ise İngiltere’deki Magna Carta’dan başlayıp Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne kadar uzanan bir dizi referansa işaret edilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki anayasa girişimleri 1808 tarihli Sened-i İttifak’la başlatılır ve 1876 tarihli Kanun-i Esasi’yle gerçek anlamda vücut bulur. Millî Mücadele’nin meşru zeminini oluşturan anayasa 1921 yılında, yani savaşın en şiddetli günlerinde hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Tek başına bile, milletimizin ve ülkeyi yönetenlerin hukuki meşruiyet konusundaki hassasiyetini bu anayasa göstermeye yeterlidir. Ardından gelen 1924, 1960 ve 1982 anayasalarının her birinin, kendi dönemlerine ilişkin ayrı hikâyeleri vardır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp, gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır” diye konuştu.

Teknolojinin, iklimin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde, Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirebilmek için sadece altyapımızı güçlendirmek, vizyonumuzu genişletmek yetmiyor. Tüm bunlara uygun, geçmiş birikimleri geleceğin hedefleriyle bütünleştiren yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi, darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa metninin sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip, Türkiye’yi bir masal diyarı hâline getirmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ancak milletin ortak değerlerini, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerini, siyasi aktörlerin uzlaşmasını velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır. Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar, bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Hülasaten önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa metinlerinin kısa veya uzun olmasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Her sistem, onu işletecek kişilerin anlayışına ve tarzına göre somut uygulamalara dönüşür. Bize düşen sistemi, mümkün olan en sağlam, en gerçekçi, en sürdürülebilir şekilde kurmaktır” dedi.

“MEVCUT ANAYASAMIZ, MUASIR MEDENİYETLER YOLCULUĞUNDA ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAK YERİNE SÜREKLİ PAÇASINDAN AŞAĞI ÇEKMEKTEDİR”

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk pratiğinin kısa metinlerin bürokratik oligarşinin istismarına uğrayabileceğini, uzun metinlerin de siyasi ve sosyal dönüşümün önünü tıkayabileceğini söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bize lazım olan, lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletimizin dünyaya ve hayata bakışına, ülkemizin birikimine ve hedeflerine uygun bir anayasa metnidir. Eskiler buna ne der? ‘Efradını cami, ağyarını mani’. Dünya ve ülke şartlarına göre metni ne kadar değişirse değişsin, işte bu anlayışın hep devam etmesini sağlayan bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz. Onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz, bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz buna hazırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum, ‘Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’ sözüne uygun şekilde en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim ama bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok.”

Geçirdiği onca değişiklikle âdeta “yamalı bohçaya” dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmenin siyaset ve ülke için artık taşınması zor bir yüke dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut anayasamız, muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paçasından aşağı çekmektedir. Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin, 12 Eylül anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz” diye konuştu.

Darbe direktifi olarak değil, gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkeye kazandırana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Her işimiz gibi yeni anayasa çalışmalarında da düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibi olacaktır. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz. Sempozyumumuzda tüm bu hususların enine boyuna konuşulacağı, tartışılacağı, siyasetin ve toplumun önüne yeni anayasa için aydınlık ufuklar açılacağı kanaatindeyim. Burada serdedilen her görüşü, her tenkidi, her teklifi samimiyetle değerlendirip, çalışmalarımıza derç edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemizin iki asırlık yönetim sistemi arayışının zirvesi olarak gördüğüm, ilk dönemini bitirip ikinci dönemine girdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni de bu kapsayıcı muhasebenin bir parçası kabul ediyorum.”

“BU ZOR GÜNLERİNDE TÜM İMKÂNLARIMIZLA KARDEŞLERİMİZİN YANINDAYIZ”

Sözlerinin sonunda Libya’daki sel felaketine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel ve su baskınlarında hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Sahadan alınan bilgilerin büyük bir doğal afetin yaşandığını gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kayıplarla birlikte vefat sayılarının maalesef daha da artacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanındayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece sel felaketinin yaşandığı Libya’nın değil aynı zamanda depremden etkilenen Fas’ın da yanında olduklarını belirterek, “AFAD Başkanlığımızı arama-kurtarma personelinden diğer ihtiyaçlara gerekli yardımları süratle ulaştırma noktasında talimatlandırdık. İlk etapta üç kargo uçağımız yardımlarla beraber Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır. İnşallah bundan sonra da kendilerine gereken desteği vereceğiz. Buradan bir kez daha tüm Libyalı kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

seers cmp badge