“Refah kaybı yaşayan dar ve orta gelirli vatandaşlarımıza yönelik destekleyici çalışmaları artırarak devam ettireceğiz” “Refah kaybı yaşayan dar ve orta gelirli vatandaşlarımıza yönelik destekleyici çalışmaları artırarak devam ettireceğiz” için yorumlar kapalı 99206

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Refah kaybı yaşayan dar ve orta gelir grubuna mensup vatandaşlarımıza yönelik destekleyici çalışmaları artırarak devam ettireceğiz. Asgari ücretten, emekli ve memur maaşlarını yükseltmeye, sosyal yardım programlarını yeni bir anlayışla ele alarak hakkaniyet ilkesine dayalı olarak tabanını genişletmeye kadar pek çok tedbiri adım adım hayata geçireceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Son Kabine Toplantımızdan bugüne her anımızı ülkemiz ve milletimiz için eser ve hizmetlerle dolu bir şekilde geçirdik. Ülkemizi dünyada gururla temsil eden yurt dışı müteahhitlerimizle 24 Ağustos’ta bir araya gelerek başarı ödüllerini takdim ettik.

“ZAFERİN 100. YILINI DAHA ANLAMLI HÂLE GETİRDİK”

Anadolu’daki sarsılmaz kalemiz Ahlat’ı tarihî önemine ve ecdadın mirasına yakışır bir şekilde yeniden ihya ediyoruz. Bu amaçla 25 Ağustos’ta Ahlat’ta çeşitli programlara katıldık. Malazgirt Zaferi’nin 951. yıldönümünü Sultan Alparslan ve ordusunun Cuma namazı kıldığı yerde 26 Ağustos günü bir kez daha coşkuyla kutladık.

Daha sonraki günlerde millî mücadelemizin dönüm noktasını teşkil eden Büyük Taarruz’un başladığı ve zafere ulaştığı Kütahya, Afyonkarahisar’da vatandaşlarımızla kucaklaştık. Büyük Taarruz’un 100. yılı vesilesiyle Ordularımızın Başkomutanı Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve millî mücadele kahramanlarımızı bizzat yerinde yâd ettik. Bununla kalmadık, Kütahya ve Afyonkarahisar şehirlerimize kazandırdığımız eser ve hizmetlerin toplu açılışını yaparak zaferin 100. yılını daha anlamlı hâle getirdik.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Ankara’da bir dizi program gerçekleştirdik. Devlet Mezarlığı’nda, 30 Ağustos tebrikatında ve akşam düzenlenen konserde diğer davetlilerin yanı sıra millî mücadele kahramanlarımızın yakınlarıyla da bir araya geldik. Cumhurbaşkanlığı Külliyemizdeki 30 Ağustos konserinin büyük zaferin 100. yılının şanına yakışır bir program olduğuna inanıyorum.

Aynı gün Millî Savunma Üniversitemizin Kara Harp Okulundaki diploma ve sancak devir teslim törenlerinde ordumuzun saflarına yeni katılan teğmenlerimizin heyecanına da ortak olduk. Ertesi gün, yani 31 Ağustos’ta da İstanbul’da Deniz ve Hava Harp Okullarımızın diploma ve sancak devir teslim törenlerine iştirak ettik.

“YUNANİSTAN, NE SİYASİ, NE EKONOMİ, NE ASKERÎ BAKIMDAN BİZİM DENGİMİZ OLMADIĞI İÇİN MUHATABIMIZ DA DEĞİLDİR”

Bu vesileyle bir kez daha son dönemde ülkemize yönelik tacizlerini ve terbiyesizliklerini artıran Yunanistan’la ilgili olarak şu hatırlatmayı yapmak istiyorum: Yunanistan, ne siyasi, ne ekonomik ne askerî bakımdan bizim dengimiz olmadığı için muhatabımız da değildir.

Her yıl olduğu gibi 1 Eylül’de adli yıl açılış törenimizi gerçekleştirdik. Adli yıl açılış töreninde geçmişten bugüne adalet arayışımızı, bu doğrultuda gerçekleştirdiğimiz çalışmaları, ayrıca gelecekte hayata geçirmeyi planladığımız yenilikleri yargı mensuplarımızla paylaştık.

Geçtiğimiz cumartesi günü Samsun’da beşincisi düzenlenen TEKNOFEST’in Karadeniz ayağında gençlerimizle bir araya geldik. Artık sınırlarımızı aşıp bir dünya markası hâline dönüşen TEKNOFEST’te gençlerimizin bilgisine, kabiliyetine, çalışkanlığına, azmine her şahit oluşumuzda geleceğimize güvenimiz de artıyor.

Yarın Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı kapsayan bir Balkan gezisine çıkıyoruz. Son dönemde gerginliklerin arttığı bu coğrafyada barışın, huzurun, kalkınmanın, hakkaniyetin temsilcisi Türkiye olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeyi sürdürüyoruz.

Önümüzdeki hafta Özbekistan’da Şangay Beşlisi’nin toplantısına iştirak ederek ülkemizin hak ve menfaatlerini Orta ve Doğu Asya coğrafyalarında geliştirmenin yollarını arayacağız.

Bir sonraki hafta da Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna katılarak, hem dünya ve bölge gündemine dair görüşlerimizi dile getirecek, hem de çok sayıda toplantı ve görüşme yapacağız.

Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada artan gücü, etkisi ve sorumlulukları, bize ufkumuzu sürekli genişletmemiz, ilişkilerimizi çeşitlendirmemiz, fırsatları değerlendirmemiz gerektiğini söylüyor. Bunun için hem ülke içinde siyasetten ekonomiye, her alanda hedeflerimize sıkı sarılmamız, hem de küresel gelişmeleri kendi lehimize yönlendirmemiz gerekiyor.

“TÜRKİYE GÜÇLÜ OLMAK, GÜCÜNÜ SÜREKLİ ARTIRMAK MECBURİYETİNDEDİR”

Gece-gündüz demeden, böylesine yoğun programlarla koşturmamızın tek sebebi; Türkiye ve Türk milleti olarak işte bu tarihî fırsatı en üst düzeyde kullanabilmektir. Her fırsatta altını çizerek tekrar ettiğimiz gibi, Türkiye güçlü olmak, gücünü sürekli artırmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde ülkemizi çevremizde sayısız örneğini gördüğümüz felaketlerin içine sürüklemek isteyenlere fırsat vermiş oluruz. Siyasetçisinden sokaktaki vatandaşına kadar kendini bu ülkenin bir ferdi olarak gören herkesin de bu anlayışla hareket etmesini bekliyoruz.

Aziz milletim; geçtiğimiz hafta açıklanan 2022 ikinci çeyrek büyüme rakamları, Türk ekonomisinin yükselişine devam ettiğini göstermiştir. Hiç şüphesiz bu kendi-kendine ortaya çıkan bir başarı değildir. Bu tablo; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyüme esasına dayanan Türkiye Ekonomi Programımıza uygun şekilde yolumuza devam ettiğimizin işaretidir.

Salgın döneminde herkes içine kapanırken biz üretim çarklarının dönmeye devam etmesini, istihdamın korunmasını, ihracatın artırılmasını hedef alan bir yaklaşımla hareket etmiştik. Her ne kadar o dönemde birileri bizi bu politikamızdan dolayı eleştirmiş olsa da, geldiğimiz noktada ne kadar doğru bir karar verdiğimizi onlar dahi inkâr edemiyor. Gelişmiş ülkelerin ekonomi politikalarını klasik modelleri bir kenara bırakarak bizimkine benzer bir anlayışla değiştirilmeye başlamaları da programımızın isabetini teyit eden bir diğer gelişmedir.

“EN YÜKSEK BÜYÜME KAYDEDEN İKİNCİ ÜLKE KONUMUNDAYIZ”

Bizim mandacı iktisatçılar dediğimiz kesim bile artık eski görüşlerinde ısrar edemiyor, sürekli bardağın boş tarafını göstererek de olsa farklı şeyler söylemeye çalışıyor. Büyüme rakamlarımızı işte bu fotoğraf içinde değerlendirmek gerekiyor. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,5 olan büyüme oranımız, ikinci çeyrekte yüzde 7,6 olarak gerçekleşmiştir. İkinci çeyrekteki büyüme oranımızla hem OECD, hem de G-20 içinde en yüksek büyüme kaydeden ikinci ülke konumundayız. Üstelik bu büyümeyi iç talep yanında dış talepteki güçlü artış da desteklemiştir.

Dengeli büyümemizin içindeki makine-teçhizat yatırımı harcamalarının ortalamanın neredeyse 2 katı seviyesinde bir yere sahip olması, gelecekte daha ileri seviyelere ulaşma umudumuzu güçlendiriyor. Elbette bu büyüme oranına, etrafımızda yaşanan güvenlik krizlerine, insani trajedilere, ülkemize yönelik pek çok haksız saldırıya rağmen ulaştığımızı da unutmamalıyız.

Kış mevsiminin yaklaşmasıyla Avrupa merkezli olarak başlayan, ancak küresel etkilere sahip enerji krizinin derinleşme kaygısı Türkiye’nin üretim ve ihracat potansiyelini daha da önemli hâle getiriyor. Artık 251 milyar dolarlık bir ihracat seviyesine ulaşan ekonomimizin, küresel mal ticaretinden aldığı pay da yüzde 1’in üzerine çıkmıştır.

“TURİZMDE HEDEFLERİN ÜZERİNDE BİR GERÇEKLEŞMEYE DOĞRU GİDİYORUZ”

Turizmde de hamdolsun hedeflerin üzerinde bir gerçekleşmeye doğru gidiyoruz. Sadece güney bölgelerimizde değil ülkemizin her yerinde, otellerde, uçaklarda, turizm tesislerinde boş yer bulmanın neredeyse imkânsız olduğu bir sezon geçiriyoruz.

İthalatımızdaki artışın ve dolayısıyla cari denge hedefimizdeki bozulmanın sebebi ise, enerji ve emtia fiyatlarındaki öngörülemez yükselişlerdir. Nitekim yılın ilk 6 ayındaki cari işlemler dengemiz, enerji hariç bakıldığında 8,1 milyar dolar fazla vermektedir. Buna rağmen enerji dâhil cari fazla vermek için çalışmalarımızı artan bir hızla sürdürüyoruz. Güvenlik krizleri başta olmak üzere küresel dengeleri bozan gelişmelerin normalleşmeye başlamasıyla bu sorunun da üstesinden geleceğimize inanıyorum.

Yine bu çerçevede ülkemizin enerji ihtiyacının yerli, millî, sürdürülebilir kaynaklardan teminine yönelik çok sayıda projeyi hayata geçiriyoruz. Yeni programımızı istihdam merkezli oluşturduğumuzu her fırsatta vurguluyoruz. Son 2 yılda istihdamda net 5 milyon kişilik artışla, toplam istihdamın tarihimizin en yüksek rakamı olan 31 milyon sınırına dayanmış olması bu alandaki hedeflerimize de ulaştığımız ispatıdır.

Merkez Bankası rezervlerinden millî gelir hesaplarına kadar her alanda benzer olumlu gelişmeleri görmek mümkündür. Vatandaşlarımıza yaptığımız kendi paramız Türk Lirasına güvenme ve sahip çıkma çağrımız hamdolsun çok önemli bir karşılık bulmuştur. Kur korumalı mevduat hesaplarına geçişe gösterilen ilgi sayesinde bir ara 239 milyar dolar seviyesine kadar ulaşan vatandaşlarımızın yabancı para hesap tutarları geçtiğimiz ay sonu 212 milyar dolara kadar gerilemiştir. Borsamızın sürekli rekorlar kırması da sermaye piyasalarındaki güvenin ifadesidir.

Tüm bu fotoğraf içinde enflasyon hâlâ en ciddi sorunumuz olmayı sürdürüyor. Dünyanın her ülkesi kendi ekonomik gerçekliğine göre son 40-50 yılda eşi benzeri görülmemiş enflasyon tehditleriyle mücadele ediyor. Özellikle gelişmiş ülkeler aldıkları tüm önlemelere rağmen henüz enflasyon sorununa çözüm bulabilmiş değiller.

“YILBAŞINDAN SONRA ÜLKEMİZDEKİ ENFLASYONUN HIZLI BİR ŞEKİLDE İNİŞİNE ŞAHİTLİK EDECEĞİZ”

Türkiye olarak inşallah yılbaşından sonra ülkemizdeki enflasyonun hızlı bir şekilde inişine şahitlik edeceğiz. Önce 40’lı, ardından 30’lu, yılsonuna doğru 20’li rakamlardaki enflasyonla ülkemizi bu tehdidin gölgesinden de çıkarmayı planlıyoruz. Bu süreçte refah kaybı yaşayan dar ve orta gelir grubuna mensup vatandaşlarımıza yönelik destekleyici çalışmaları artırarak devam ettireceğiz. Asgari ücretten, emekli ve memur maaşlarını yükseltmeye, sosyal yardım programlarını yeni bir anlayışla ele alarak hakkaniyet ilkesine dayalı olarak tabanını genişletmeye kadar pek çok tedbiri adım adım hayata geçireceğiz.

Dünkü Resmî Gazete’de yayınlanan Orta Vadeli Program, enflasyonun düşürülmesi başta olmak üzere bu mücadelenin yol haritasıdır.

Aziz milletim; Cumhurbaşkanlığının koordinasyonunda tüm bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın katılımıyla hazırlanan Orta Vadeli Program, 2023 ve 2025 yılları arasındaki çalışmalarımızın rehberi olacaktır. Program döneminde ülkemizin kalkınma potansiyelini ve istihdamı artıran yüksek katma değerli üretime öncelik veren, ihracat temelli sürdürülebilir büyümeyi hedef alan bir strateji uygulayacağız. Bu dönemde hizmet gelirlerindeki zaten yaşanmakta olan artışın düzenli şekilde sürmesini bekliyoruz.

İhracatımızı ülke ve ürün çeşitliliğiyle desteklemeyi sürdüreceğiz. İthalatı dengelemek için enerji dâhil her alanda ülkemizin imkânlarını harekete geçirecek projelere öncelik vereceğiz.

Hem finansal istikrarı, hem fiyat istikrarını program dönemi sonunda hedeflediğimiz seviyeye getirmek istiyoruz. İstihdamı daha da geliştirmek, gençlerimiz ve kadınlarımız başta olmak üzere çalışmak isteyen istinasız herkese imkân sağlamak için aktif iş gücü politikalarını güçlendireceğiz.

Elbette bu süreçte de geçmişten bugüne olduğu gibi bütçe disiplininden taviz vermeyeceğiz. Maliye politikalarımızı kamu açıklarını azaltma ve bütçe dengelerini güçlendirme yönünde sürekli tahkim edeceğiz.

İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında çevre, sosyal ve ekonomik dönüşüm politikalarıyla yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesi de Orta Vadeli Programın önemli unsurları arasındadır.

“MİLLÎ GELİRİMİZİ 1 TRİLYON DOLARIN ÜZERİNE ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ”

Program sonunda millî gelirimizi 1 trilyon doların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Esasen son 8-9 yıldır yaşadığımız saldırılar ve bunların kur-faiz-enflasyon şer üçgeninde yürüyen ekonomik ayakları olmasaydı, bugün millî gelirimizi 1,5 trilyon doların üzerine çıkışını konuşacaktık. Her şeye rağmen satın alma paritesi itibarıyla ülkemizin dünya millî gelir sıralamasında 11’inciliğe yükselmesini de önemli bir başarı olarak görüyoruz. Önce satın alma paritesinde, arkasından toplam millî gelir sıralamasında dünyada ilk 10’a gireceğimizin özellikle çok uzak olmadığına yürekten inandığımı söylemek isterim.

Sanayicilerimiz kendilerini küresel değişimlere adapte etme konusunda oldukça gayretliler; biz de doğru teşvik politikalarıyla bu çabayı destekliyoruz. Yeni girişimlerimizin önünü açmak, cesaretlerini artırmak için de pek çok farklı program uyguluyoruz.

Türkiye Kalkınma Fonunu katma değerli yerli ve yenilikçi üretim yapan girişimcilerimiz için daha etkin şekilde kullanacağız. Hiç şüphesiz bu girişimler arasında enerji arz güvenliğimize katkıda bulunacak projeleri daha güçlü şekilde destekleyeceğiz.

Teknoloji odaklı sanayi hamlesi programıyla da yükselen küresel teknolojileri ve ürünleri geliştiren projeleri özel olarak teşvik edeceğiz. Afetlere hazır, enerji verimliliği yüksek, kültürel değerlerimizi koruyan, yatay mimariyi esas alan kentsel dönüşüm çalışmaları da programımızın öncelikleri arasındadır.

Pek çok detayı bulunan Orta Vadeli Programa göre, tüm kurumlarımız kendi bütçe hazırlıklarını başlatmışlardır. Meclisimizin de takdiriyle yürürlüğe girecek 2023 bütçemizi ülkemizin hedeflerine doğru atmış olduğumuz yeni ve önemli adımların zemini kılmak istiyoruz. Ne seçim sürecinin, ne de başka herhangi bir iç veya dış gelişmenin 85 milyonun geleceği bakımından kritik öneme sahip bu program ve bütçe dengelerini bozmasına rıza göstermeyeceğiz. Orta Vadeli Programın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Programın hazırlanmasında ve bütçe çalışmalarında emeği geçen Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan Hazine ve Maliye Bakanımıza, Bütçe ve Strateji Başkanımızdan bakanlıklarımıza kadar herkesi tebrik ediyorum.

“TÜM MAZLUMLARIN VE MAĞDURLARIN UMUDU OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”

Aziz milletim; Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun mağdur ve mazlum duruma düşmüş herkesle dayanışma içinde olmayı, medeniyetinin ve tarihinin üzerine yüklediği bir sorumluluk olarak görmektedir. Bu anlayışla ilgili resmî kuruluşlarımız ve sivil toplum yapılarımızla millî gelirine kıyasla dünyanın en çok insani kalkınma yardımı yapan ülkesi hâline geldik. Paylaşmanın bereketine inanan bir millet vasfıyla tüm mazlumların ve mağdurların umudu olmayı sürdüreceğiz.

Pakistan’da yaşanan sel felaketi karşısında da aynı tavrı gösteriyoruz. Bununla birlikte Pakistan, Türk Devleti ve milleti için dünyadaki ülkelerden bir ülke olmanın çok ötesinde anlama sahiptir. Asırlar öncesinde aynı devlet köklerine sahip olduğumuz bu coğrafya halkı, her dönemde kardeşlik hukukumuza sahip çıkmış, vefasını göstermiştir. Millî mücadelede bize en büyük desteği o zamanlar Hindistan Müslümanları içinde yer alan Pakistanlı kardeşlerimizin verdiğini asla unutmadık, unutmayacağız. Cumhuriyet tarihi boyunca da başımız her sıkıştığında Pakistan halkını ve devletini yanımızda bulduk.

Geçtiğimiz günlerde Pakistan’da etkili olan ve ülkenin önemli bir kısmını sular altına bırakan sel felaketi sonrası ortaya çıkan görüntüler, 85 milyon olarak hepimizin yüreğini dağlamıştır. Muson yağmurlarının etkisi ve küresel ısınma sebebiyle yüksek dağlardaki buzulların erimesiyle ülke topraklarının 3’te ikisi sel suları altında kalmıştır.

“PAKİSTAN HALKINA BAŞSAĞLIĞI DİLEKLERİMİZİ İLETİYORUZ”

Bugüne kadar 1100 kişinin ölümüne, 325 bin evin yıkılmasına, 733 bin evin hasar görmesine, 800 bin hektar ekili arazinin çamura gömülmesine, 735 bin besi hayvanının telefine yol açan bu felaket sebebiyle, Pakistan halkına başsağlığı dileklerimizi ve üzüntülerimizi iletiyoruz.

Sağlıktan gıdaya, altyapıdan iskâna kadar pek çok soruna yol açan bu durum karşısında, Türkiye ve Türk milleti olarak kayıtsız kalamazdık, kalmadık. İçişleri ile Çevre ve Şehircilik bakanlarımız bizzat bölgeye giderek felaketi ve yapılması gereken çalışmaları bizzat yerinde gördü ve incelediler. AFAD Başkanlığımızın koordinasyonunda 16 sivil toplum kuruluşumuzun desteğiyle 50 bin çadır, 100 bin gıda ve temizlik kolisi bölgeye gönderilmek üzere hazırlandı.

Bugün itibariyle 11 uçak ve 2 iyilik treni bölgeye hareket etti, 3. trende yarın yola çıkıyor. Ayrıca, mahallinden temin edilen temel ihtiyaç malzemeleri de afet zedelere dağıtılmaya başlandı. Oluşturulan hava köprüsü ve iyilik trenleri ile Pakistanlı kardeşlerimizin yaralarını sarana kadar elimizdeki imkânları kendileriyle paylaşmayı sürdüreceğiz. Hedefimiz, yarısı valiliklerimiz, yarısı sivil toplum kuruluşlarımız tarafından temin edilecek toplam 500 bin gıda kolisini her hafta iki tren kaldırarak 14 seferde Pakistan’a ulaştırmaktır.

Hayırseverlerimizi Pakistanlı afetzede kardeşlerimiz için AFAD ve sivil toplum kuruluşlarımız tarafından yürütülen yardım kampanyasına destek vermeye davet ediyorum. Bir kez daha Pakistanlı kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

“GENEL SAĞLIK SİGORTASI SİSTEMİMİZİN DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOKTUR”

Aziz milletim; Türkiye’nin son 20 yılında gerçekleştirdiği kalkınma devriminin en iftihar verici sonuçlarından biri de sağlıkta yaşanmıştır. Vatandaşlarımızın hemen tamamını kapsayan genel sağlık sigortası sistemimizin dünyada eşi benzeri yoktur. Ülkemiz en ücra köşelerine kadar yayılan tam teşekküllü hastanelerimiz ve herkesin erişimine açık teşhis, tedavi, ilaç temini mekanizmalarımızla vatandaşlarımıza en yaygın ve kaliteli sağlık hizmetini sunuyoruz.

Şehir hastanelerimiz salgın döneminde önemi daha iyi anlaşılan ve bu sistemi bir adım daha öteye taşıyan benzersiz bir yeniliktir. Son dönem de sağlık çalışanlarımızın, özellikle de doktorlarımızın özlük haklarıyla ilgili tartışmalar sağlıktaki bu güzel tabloyu gölgelemeye başlamıştı. Bunun üzerine, 14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlık çalışanlarımıza tüm sorunlarını çözme sözü verdik.

Sağlık çalışanlarımızın sabit ek ödemelerini merkezi yönetim bütçesini alarak bu konuda yaşanan karmaşayı ve memnuniyetsizliği ortadan kaldırdık. Mahsuplaşmanın uygulamada ortadan kalkmasıyla, hizmet veren her sağlık çalışanı ek ödeme alma imkânına kavuşmuştur. Aile hekimlerimizin özlük haklarında da benzer bir düzenlemeye gittik.

Emeklilerine de yansıyacak şekilde özlük haklarında yaptığımız iyileştirmelerin sağlık çalışanlarımız tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandığını görmekten mutluluk duyuyoruz. Şimdi aynı düzenlemeyi üniversite hastanelerimizde görev yapan sağlık çalışanlarımıza da teşmil ediyoruz. Böylece Sağlık Bakanlığı ile üniversite hastanelerinde çalışanlar, doktorlarımız arasında ortaya çıkan farkı kapatmış oluyoruz.

Sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması için hayata geçirdiğimiz beyaz reformun meyvelerini 6 bin hekimimizin kamuya dönmek için müracaatıyla almaya başladık. Amacımız, 85 milyonun tamamına en iyi sağlık hizmetlerini vermek ve bunu yapan sağlık çalışanlarımızın huzur içinde görevlerini yerine getirmelerini temin etmektir.

Bugün kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz bir başka müjdemiz de icra takibine düşmüş dosyası bulunan vatandaşlarımızla ilgilidir.

Bilindiği gibi, Hükûmet olarak bir yandan ülkemizin ihtiyacı olan altyapı ve üstyapı yatırımlarını yaparken, diğer yandan refahı artırmak ve artan refahı adil dağıtmak için de çalışıyoruz. Milletimizin can ve mal emniyeti, huzuru, refahı, barış ve güven içinde yaşaması, her vakit olduğu gibi bugün de birinci önceliğimizdir. Bu anlayışa, işçilerimizin, emeklilerimizin, memurlarımızın ücretlerinde önemli iyileştirmeler yaptık. Buğday, arpa, çay, fındık, üzüm başta olmak üzere çiftçilerimizin alın tellerinin mahsulü olan tüm ürünlere hakları olan fiyatları vererek çiftçilerimizi memnun eden adımları attık.

İCRA TAKİBİNDEKİ 2 BİN LİRA VE ALTINDAKİ BORÇLARIN TASFİYESİ

Bugün aldığımız yeni bir kararla da vatandaşlarımızın bir kısmının icra takibine uğramasına yol açan 2000 lira ve altındaki borçlarını tasfiye ediyoruz. Buna göre, 15 Ağustos 2022 tarihinden önce icra takibi başlatılmış 2000 lira ve altındaki alacakların gider gösterilerek vergiden düşürülebilmesini ve böylece tasfiyesini sağlıyoruz. Varlık yönetim şirketlerine devredilmiş alacaklar da buna dahildir.

Böylece, icra takibine konu yaklaşık 10 milyon dosya ve yaklaşık 5,5 milyon vatandaşımız icra takibinden kurtulmuş olacaktır. Hükûmet olarak aldığımız bu kararın yasal düzenleme boyutunu ekim ayında Meclisin açılmasıyla birlikte Cumhur İttifakı’nın meclis grupları hemen atacaktır.

Aldığımız kararın bu düzenlemeden yararlanacak her bir vatandaşımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Bir müjdemiz de önümüzdeki hafta başlayacak 2022-2023 eğitim-öğretim yılıyla ilgili hazırlıklarını yürüten ihtiyaç sahibi ailelerimize olacaktır. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza, bu ailelerimize daha güçlü destek vermek amacıyla ilave kaynak aktarımı yaptık. İhtiyaç sahibi ailelerimizin eğitim-öğretim yılı desteği için ilçelerindeki vakıflara başvurmaları gerekiyor.

“DOĞAL GAZ TÜKETİM DESTEĞİ PROGRAMINI BU YIL DA SÜRDÜRECEĞİZ”

Geçtiğimiz kış başlattığımız doğal gaz tüketim desteği programını bu yıl da sürdüreceğiz. Bu destekten yararlanmak isteyen ev sahibi veya kiracı fark etmeksizin tüm vatandaşlarımız 5 Eylül’den itibaren elektronik devlet üzerinden başvurularını yapabilirler.

Kronik hastaların veya yaşam destek cihazlarına bağlı kişilerin bulunduğu hanelere doğal gaz desteği yüzde 5 fazlasıyla yapılacaktır.

Türkiye, aile destek programını geçtiğimiz aylarda uygulamaya alarak sosyal koruma kalkanımızın kapsamını genişletmiştik. Şartları tutmadığı için diğer yardımlardan yararlanamayan ve belirli bir gelir seviyesinin altında olan 831 bin vatandaşımıza Temmuz ayında 427 milyon lira destek sağlamıştık. Mevcut ve yeni hak sahibi 1,6 milyon kişinin 1 milyar lirayı bulan Ağustos ayı ödemelerini 7 Eylül’de gerçekleştiriyoruz.

Tüm bu sosyal desteklerin de vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”

Previous ArticleNext Article

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız” için yorumlar kapalı 244670

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’nda yaptığı konuşmada, “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” vesilesiyle bu programda olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile ekibine ve programa katkı veren herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ve tüm dünya kadınlarının ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, 8 Mart’ın barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya vesile olmasını diliyorum. Bu anlamlı gün münasebetiyle Filistin ve Gazze’nin yüreği yaralı kadınları başta olmak üzere gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki onurlu ve kahraman kadınlara en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Buradan dünyanın tüm emekçi kadınlarını, mazlum kadınlarını, mağdur kadınlarını yürekten selamlıyorum. Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan ülkemizin tüm yiğit kadınlarını rahmetle yâd ediyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin her biri birer metanet abidesi olan anne ve babalarına, geride boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi mahzun bıraktıkları eşlerine ve öksüzlerine Mevla’dan sabırlar dilediğini ifade etti.

Ülkedeki 81 vilayetin tamamında 922 ilçenin her birinde anne, eş, kardeş ve evlat olarak hayata anlam katan kadınlara özellikle şükranlarını sunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine 8 Mart vesilesiyle vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için ömürlerini harcayan, elleri öpülesi annelerimize özellikle teşekkürlerimi ifade ediyorum. Kendi merhum anneciğim başta olmak üzere vefat eden annelerin hepsine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Son olarak eşimin ve sevgili kızlarımın da 8 Mart Kadınlar Günü’nü gönülden tebrik ediyor, bu anlamlı günün tüm kadınlar için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

“YILIN KALAN 364 GÜNÜ DE KADINLARIN GÜNÜDÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 gün sonra seçimin gerçekleştirileceğini, sandıklara gidileceğini, belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini gördüklerini belirtti.

Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş biri olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanan tüm kadın belediye başkan adaylarını, meclis üyesi adaylarını, muhtar adaylarını selamlıyor, kendilerine şimdiden başarılar diliyorum. Tabii burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar, yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Bizim nazarımızda, 8 Mart’ı diğer günlerden ayıran yegâne husus, hayatı paylaştığımız kadınlara olan minnettarlığımızı, şu an olduğu gibi çeşitli programlarla ifade etmemize vesile olmasıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart’ı aracı kılarak, devletin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçirdiklerini, nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit ederlerse onu gidermeye çalıştıklarını söyledi.

Kendilerini bugüne kadar asla sloganlara hapsetmediklerini, kadın politikalarında her zaman en idealin, en iyinin, ülke, millet ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinden koştuklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınlarla buluşmalarında şiddetin önlenmesinden kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede yeni projeler, programlar, stratejik belgeleri açıkladıklarını belirtti.

“AMACIMIZ SIRASIYLA KADINI, AİLEYİ VE ÜLKEMİZİ GÜÇLENDİRMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını vurgulayarak, destek mekanizmalarıyla reform paketleriyle yenilikçi uygulamalarla kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ettiklerini dile getirdi.

Bunun en son örneğinin, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2024-2028 yılları arasını kapsayan Strateji Belgemiz, 5 ana sütun üzerinde yükselmektedir. Aile Bakanı’mızın şahsında 5 temel amaç, 20 strateji, 83 faaliyetten oluşan bu belgenin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kamu kurumlarımızın yanı sıra özel sektörümüzün, iş dünyamızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın da belgenin layıkıyla hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapacaklarına inanıyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk asrını tamamlayıp Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ikinci asrına yelken açtıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını ‘Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim; biliyorsunuz bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Yeryüzüne indirilen ilk insanlar olan Hazreti Adem aleyhissalatü vesselam ve Hazreti Havva validemiz aynı zamanda ilk ailedir. Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile başlayan aile kurumu tarih boyunca insanı insan yapan değerlerin yaşatılmasına, yeni nesillere aktarılmasına imkan sağlamıştır.”

“GÜÇLÜ AİLE SADECE MİLLET VE DEVLET OLARAK BEKAMIZIN DEĞİL, AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZİN DE GARANTİSİDİR”

Ailenin, bireyleri ayakta tuttuğunu, toplumu yozlaşmalara karşı koruduğunu, iyi, güzel ve doğru olanın yaşayarak öğretilmesini temin ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile kavramıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Şurası tartışmasız bir gerçektir ki aile ne kadar güçlüyse bireyler ve toplum da o derece güçlü, muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı, aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan, güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil, aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en önemli şartı ise hiç şüphesiz güçlü kadındır. Hâl böyleyken aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesimin eskiden beri olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Bunlar, modernleşme ve Batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı âdeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki Bakanlığımızın adında yer alan ‘aile’ kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır. Ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız, ‘Kadın haklarını savunuyoruz’ derler. Fakat 28 Şubatvari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarının gasbedilmesine aleni destek verirler. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı olan ‘cinsiyetsizleştirme politikaları’na karşı tek bir cümle kurmazlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması, ev kadınlarını hor, hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmazlar. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, ayrımcılığı, haksız uygulamaları asla gündeme getirmezler. Yani, söz konusu gerçekten kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar ya yasakçılığın ya da çifte standardın yanında saf tutarlar” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK KENDİ DURUŞUMUZU SERGİLİYOR, MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA YÜRÜTÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bahsettiği ikircikli tablonun sadece Türkiye için değil, dünyadaki pek çok kuruluş için de geçerli olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Soruyorum sizlere, dünyada ‘kadın hakları’ diye ortalığı ayağa kaldıranların, 7 Ekim’den beri Filistin’de katledilen, çoğu kadın ve çocuk 32 bini aşkın masum için seslerini yükselttiklerini sizler hiç duydunuz mu? İnsanlığın geri kalanına sürekli hak hukuk dersi verenlerin İsrail’in soykırım politikaları karşısında harekete geçtiğini hiç gördünüz mü? Ülkelere basın özgürlüğü karnesi düzenleyenlerin İsrail’in katlettiği 100’ü aşkın gazeteciyle ilgili tepkilerine şahit oldunuz mu? Son raporunda Türkiye’yi eleştiren Avrupa Konseyi’nden ve diğer Avrupa Birliği (AB) kurumlarından bugüne kadar İsrail’e gizli açık destek dışında bir beyan işittiniz mi?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki, Suriye’den Filistin’e kadar hemen burunlarının dibindeki bölgelerde on binlerce kadın ve çocuğun vahşice katledilmesine tepkisiz kalanları diğer konularda biz nasıl ciddiye alacağız? Filistin halkının soykırıma uğramasına ses çıkarmayanların, bu katliamları görmezden gelenlerin tutarlı, etkili ve tarafsız olabilmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Suriye’deki, Filistin’deki, Arakan’daki, Türkistan’daki ve diğer İslam beldelerindeki hak ihlalleri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmayanların başkalarıyla ilgili beyanları lafügüzaf hükmündedir” diye ekledi.

Türkiye olarak diplomatik girişimlerle yardımlarla kamuoyu oluşturma çabalarıyla kendi duruşlarını sergilediklerini, mücadelelerini kararlılıkla yürüttüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz onlar gibi riyakâr değiliz. İnşallah hiçbir zaman da olmayacağız” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’Yİ TARİHİNİN EN AYDINLIK, EN ÖZGÜRLÜKÇÜ HER AÇIDAN EN GÜÇLÜ GÜNLERİNE BİRLİKTE KAVUŞTURDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim inancımız cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Millet olarak tarihimiz, kadınların başarıları ve fedakârlıklarıyla örülmüştür Nene Hatun’dan Nezahat Onbaşı’ya, Şerife Bacı’dan Kara Fatma’ya kadar nice kadın kahramanlarımızın mücadelesini biz nasıl unutabiliriz? Bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke Yalçın öğretmenin ve daha nice kahramanımızın fedakârlıklarını nasıl yok sayabiliriz? 15 Temmuz gecesi ellerinde bayraklarla tanklara ve darbeci hainlere meydan okuyan kadınların cesaretlerini biz nasıl görmezden geliriz? Son 21 yılda yazılan başarı destanından kadınların emeğini, alın terini, katkısını, çabasını nasıl inkâr edebiliriz?” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet ekonomiden eğitime, güvenlikten tarıma, demokrasiden hak ve özgürlüklere varıncaya kadar her alanda ortada göz kamaştıran bir başarı varsa burada en az erkekler kadar kadınların da katkısı ve emeğinin olduğunu vurguladı.

Önlerine çıkartılan engellerden, hayatlarına kast etmeye varan saldırıların üstesinden hep kadınların desteğiyle geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yürek yüreğe, omuz omuza verdik. Türkiye’yi tarihinin en aydınlık, en özgürlükçü her açıdan en güçlü günlerine birlikte kavuşturduk. Her kim, kadın hakları konusunda eski Türkiye’den övgüyle bahsediyorsa biliniz ki sizlerin mücadelesine kara çalıyor demektir. Çünkü hiçbir şey kolay olmadı, kolay elde edilmedi. 28 Şubat’ın karanlığından çıkmak öyle zahmetsiz, çilesiz olmadı. Sizler bugünkü haklarınızı üniversite kapılarında gözyaşı dökerek, sırf kıyafetinizden dolayı işinizden ayrılmak zorunda kalarak baskıya uğrasanız bile hukuk ve demokrasi içinde hareket ederek, gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi darbecilere cesaretle meydan okuyarak yani hep mücadele ile elde ettiniz. Ne olursa olsun, yılmadınız. Geri adım atmadınız. Böylece siyasetten akademiye, bürokrasiden iş dünyasına, spordan sanata farklı alanlarda özgürce var oldunuz, başarıdan başarıya koştunuz. Biz de sizlerin bu asil ve zorlu mücadelenize sahip çıktık. Elimizdeki tüm imkânlarla sizlere destek olduk.”

“PEK ÇOK ALANDA TARİHÎ NİTELİKTE ADIMLAR ATTIK”

Kadının statüsünün güçlendirilmesi, kadınların önündeki engellerin kaldırılması, kadınlara iş, eğitim, temsil ve diğer alanlarda destek verilmesi hususlarında neler yapıldığını en iyi kadınların bildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başörtüsüne özgürlük başta olmak üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı hâline getirdik. ŞÖNİM, kadın konuk evi, KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamaları hayata geçirdik. Aile içi şiddeti şikâyete tabii olmaktan çıkardık. Daha pek çok alanda tarihî nitelikte adımlar attık. Bu çabalarımız neticesinde de en az bir eğitim düzeyini tamamlama oranı kadınlarda yüzde 70’lerden yüzde 90’lar seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karar alma mekanizmalarında kadın temsil oranı 4-5 kat arttı. İstihdamdaki kadın sayısı 6 milyondan 10,5 milyona çıktı. Covid-19 salgını döneminde eşim Emine Erdoğan’ın liderliğinde başlatılan destek paketiyle, kadın girişimcilerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Bu kapsamda Halk Bankamız aracılığıyla son 3 yılda 220 bin kadın girişimcimize 60 milyar lira finansal destekte bulunduk. Daha bunun gibi burada saymaya kalksak nice reformu, hayal dahi edilemeyen atılımları son 21 yılda sizlerle beraber hayata geçirdik.”

“SİYASİ HAYATIMIZIN HİÇBİR SAFHASINDA KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK”

Bu süreçlerde bir sürü asılsız ithamla, iftira ile saldırıyla da karşılaştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları her adımın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlar arasındaki ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef alındı. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu, geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık” diye konuştu.

Hem belediye başkanlığı hem de 21 yıllık iktidarlıkları döneminde bu tavırlarının aksine tek bir örnek gösterilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de aynı çevrelerin raf ömrü dolmuş söylemlerle kadınları tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Nefes alamayacaksınız, şu gelecek, bu olacak diyerek tamamı yalan, tamamı hezeyan ürünü ifadelerle güya kadınları kendilerine oy vermeye ikna edebileceklerini sanıyorlar. Aynı korku siyasetine 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de başvurmuşlar ama milletin ve kadınların feraseti karşısında hezimete uğramışlardır. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırıda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların 31 Mart’ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inandığını ifade ederek, 31 Mart’ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerde kadınlardan yine güçlü destek beklediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle layık görülen kadınları kutlayarak Türkiye’ye güç veren kadınlara teşekkürlerini iletti.

“Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” “Ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” için yorumlar kapalı 120790

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya mitinginde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz; Gezi olaylarından beri süren, 15 Temmuz’la daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Hamdolsun, önümüze hangi badire çıkarsa çıksın, ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık” dedi.

Kütahya mitinginde vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya’nın, Anadolu’nun beylerbeyi olduğunu belirterek, kentin bugün de millî iradeye olan bağlılığıyla Türkiye’nin beylerbeyliğini hak ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen mayıs ayındaki seçim sonuçları için Kütahyalılara teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençler, Cumhur İttifakı’na milletvekilliğinde verdiğiniz yüzde 68 ve Cumhurbaşkanlığında şahsıma verdiğiniz yüzde 70 oranındaki destek için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Şimdi 31 Mart’ta da aynı oyları vermeye hazır mıyız? Maşallah barekallah. Rabbim tüm Kütahyalı kardeşlerimden razı olsun. Mevla şu muhabbetimizi, şu dayanışmamızı daim eylesin. Şimdi de sizlerden Türkiye Yüzyılı belediyeciliği için, gerçek belediyecilik için destek istiyoruz. Hanımlar, bu konuda en çok size güveniyorum. Her zaman ne diyorum, kale içeriden fethedilir. Yani kaleyi sizler düşüreceksiniz. Şayet hanımlar çok iyi çalışırsa bu iş olur. Biz, kadının iradesinin üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk tanımıyoruz. Öyleyse buradan, bu meydandan gerçek belediyecilik için söz veriyor musunuz? Gençler, hanımları duyuyorsunuz değil mi? Sizin de onlardan aşağı kalmamanız lazım.”

“ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİNE, İSTİKRARINA GÖZ DİKENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da 31 Mart seçimleri için adayları Cumhur İttifakı olarak ortak göstermediklerini hatırlatarak, “Eser ve hizmet siyasetinde yarışmak için ayrı adaylarla seçime girdik. Hayırda yarış olarak gördüğümüz bu centilmence rekabetin şehrimiz için en güzel şekilde neticelenmesini diliyorum” dedi.

Hangi partiye mensup olursa olsun Türkiye’nin her bireyinin, her Kütahyalının gönüllerinde ayrı bir yerinin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Seçimler gelir geçer ama muhabbet baki kalır. Şu hasbilik gök kubbedeki bir hoş seda misali hep devam eder. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Ülkemizin güvenliğine, istikrarına, kazanımlarına, hedeflerine göz dikenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Bu millet, tarihine, kültürüne, inancına saldırarak sırtını terör örgütlerine dayayanlara, onlara en güzel dersi sandıklarda verdi. Şimdi beraber yol yürüyerek, hükûmette ve belediyede iktidar hülyalarına kapılanları rüyalarından uyandırmaya var mıyız? Bunu yapacağınıza ben inanıyorum.”

“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU ETRAFINDA KENETLENİP YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emniyetten aldığı rakamlara göre mitinge 35 bin kişinin katıldığını aktararak, “Tabii sandıklara da bunun yansıması lazım. Kütahya’da hamdolsun böyle bir sıkıntımız inşallah yok” diye konuştu.

Şehirlerin bir kısmında yapılan kirli ittifakları takip ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Kiminde listeler geç veriliyor. Aday isimleri sabahtan akşama sürekli değişiyor. Milletimiz de engin ferasetiyle kapalı kapılar ardında çevrilen dolapları, yapılan pazarlıkları, sahnelenen alicengiz oyunlarını çok iyi görüyor. Bugüne kadar olduğu gibi 31 Mart’ta da milletimizle omuz omuza verip, meydanı kirli ittifakların karanlık hesaplarına bırakmayacağız. Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında kenetlenip yolumuza devam edeceğiz. Ben hanımlara güveniyorum. Bu yolculukta Kütahya’nın da desteğini yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum.”

“Şimdi buradan, Millî Mücadele zaferinin ilk işaret fişeğinin atıldığı Kütahya’dan öyle bir ses verin ki, duymayan kalmasın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için hazır mıyız? 31 Mart’ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için kararlı mıyız? 31 Mart’ta gerçek belediyeciliği tercih ediyor muyuz? Bunun için seçim gününe kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Kütahya’yla birlikte Türkiye haritasının tamamını Cumhur İttifakı’nın renkleriyle boyamaya var mıyız?” dedi.

Türkiye’nin Gezi olaylarından beri süren 15 Temmuz’da daha da keskinleşen, 2018’den itibaren iyice alenileşen, bölgesel ve küresel krizlerle daha da derinleşen sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüze hangi badire çıkarsa çıksın ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasından çıkarmadan hedeflerine doğru ilerletmeyi başardık. Bu arada ciddi bedeller de ödedik, ödüyoruz. Millî birliğimize yönelik saldırıları bertaraf ederken yeri geldi darbecilere karşı canımız pahasına direndik yeri geldi sınırlarımıza dayanan teröristlerle boğuştuk. Cudi Dağı’nda onları mağaralara gömdük. Tendürek’te, Bestler Deresi’nde, Gabar’da gömdük ve Türkiye’de kendilerine yer bulamadılar” diye konuştu.

Hayat pahalılığıyla da mücadele edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerin bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ne kadar emekli maaşlarını bizden önceki dönemlerle kıyas edilemeyecek seviyelere çıkarmış olsak da gönlümüz vatandaşlarımızın hayatlarını daha iyi şartlarda sürdürmesini istiyor” ifadesini kullandı.

“HARCADIĞIMIZ HER KURUŞU, DEVLETİ VE MİLLETİYLE BİRLİKTE ÇALIŞIP KAZANMAK MECBURİYETİNDEYİZ”

Ekonominin diğer boyutlarının ötesinde hesap kitap işi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin gelirleri ve giderleri arasındaki denge tutturulamazsa tıpkı 1970’lerde ve 1990’lardaki gibi siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıların pençesine düşülmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Türkiye’nin kimi ülkelerin sahip olduğu gibi karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz harcadığımız her kuruşu, devleti ve milletiyle birlikte çalışıp kazanmak mecburiyetindeyiz. Mesela yaklaşık 11 trilyon lira giderle bağladığımız 2024 bütçemizi ele alalım. Bunun 1 trilyon liradan fazlasını deprem harcamalarına ayırdık. Devletin tüm çalışanları için yaklaşık 3 trilyon lira personel gideri var. Yatırımlar için 1,6 trilyon liraya yakın bir kaynak kullanılacak. Emekli maaşları için ayrılan miktar yaklaşık 3 trilyon liraya yakın, eğitim için 1,6 trilyon lira, sağlık için 1,6 trilyon lira, sosyal yardımlar için 500 milyar lira, mahallî idareler için 860 milyar lira tahsis edildi. Diğer kalemleri söylemiyorum bile.

En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz.

Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor. Eğitime, sağlığa, tek kuruş harcamadan her birinin tüm bütçesini buraya aktarsak ucu ucuna ya kurtarıyor ya kurtarmıyor. Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Burada konuştuğumuz emeklilerimizin mevcut maaşlarının maliyeti değil yapılması istenen ilave artışların tutarıdır.”

“YAPTIĞIMIZ HER İŞİN HESABINI 85 MİLYONUN TAMAMINA VERMEKLE MÜKELLEFİZ”

Seyyanen artışların emekli maaşları arasında yol açtığı adaletsizliğin farkında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırtında yumurta küfesi taşımayanların istedikleri gibi atıp tutabileceğini, sorumluluk makamında olmayanların her aklına eseni söyleyebildiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama milletin ülkeyi ve devleti yönetme görevini verdiği bizim için böyle bir durum asla söz konusu değil. Biz yaptığımız her işin hesabını 85 milyonun tamamına vermekle mükellefiz. Biz attığımız her adımı en ince detayına kadar hesaplamak zorundayız.” dedi.

Küresel ekonomik krizin dünyanın her yerinde çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere büyük kitlelerin refah kaybına uğramasına yol açtığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de kendi şartları çerçevesinde bu dalgadan etkilendiğini söyledi.

Tüm bunların üstüne geçen sene “asrın felaketi” olan çok büyük bir deprem yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece 6 Şubat depremlerinin ekonomiye maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna rağmen hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik dengeleri yeniden yerli yerine oturtmak için güçlü bir program uyguluyoruz. Bu yılsonundan itibaren programın olumlu sonuçlarını görmeye başlayacağız. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyüttükçe ortaya çıkan kazançtan her kesimden insanımız gibi emeklilerimiz de istifade edecek. Siz oturdukları yerden atıp tutanlara bakmayın. Onlar sadece istismar ve bozgunculuk peşinde koşuyor. Onların ne ülke ne millet ne de emeklilerimiz umurlarında. Bu ülkenin ve bu milletin asırlık meselelerini nasıl biz çözdüysek bugünkü sıkıntıların üstesinden gelecek olan da yine biziz. Milletimizden sabır ve metanet istiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 21 yılının önceki dönemlerinden çok iyi olduğunu, yarınların da bugünden daha iyi olacağını belirtti.

İnsanları, karamsarlık bataklığına sürüklemek isteyenlerin tek derdinin buradan bir kaos çıkartıp ülkeyi kendilerine mecbur etmek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi partilerini öyle yönetiyor olabilirler ama bu millet kendi geleceği konusunda onların sinsi oyunlarına eyvallah etmez. Ne diyor üstat? ‘Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ Allah’ın izniyle bu tekerleği tümsekte bırakmayarak Türkiye Yüzyılı bayrağını, kör dünyanın tepesine biz dikeceğiz” diye konuştu.

KÜTAHYA’YA 101 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE YATIRIM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en büyük ispatının şehirlere yaptıkları yatırımlar olduğunu ifade etti.

Bu kapsamda son 21 yılda Kütahya’ya 101 milyar liranın üzerinde yatırım yaptıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimde 2 bin 900 yeni derslik inşa ettiklerini, şehre ikinci devlet üniversitesi olarak Kütahya Sağlık Üniversitesi’ni kurduklarını dile getirdi.

Gençlik ve sporda yükseköğrenim yurt yatak kapasitesini 12 bin 493’e çıkardıklarına, 61 spor tesisi inşa ettiklerine, Kütahya’ya kendine yakışacak bir stadyum kazandırmak için çalışmalara başladıklarına değinen Erdoğan, sosyal yardımlarda Kütahyalı ihtiyaç sahiplerine 2,6 milyar lira tutarında kaynak aktardıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta 320 yataklı Evliya Çelebi Devlet Hastanesi başta olmak üzere toplamda 1050 yataklı 11 hastaneyle birlikte 43 sağlık tesisi inşa ettiklerini aktardı.

Toplam 610 yataklı Kütahya Şehir Hastanesinin inşasında sona geldiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teknik testlerini de tamamladıktan sonra hastaneyi vatandaşın hizmetine sunacaklarını bildirdi.

Şehrin ihtiyacına göre önümüzdeki dönemde 800 yataklı bir eğitim araştırma hastanesini de gündeme alabileceklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca, Domaniç Entegre İlçe Hastanemizin inşası başta olmak üzere beş sağlık tesisinin yapımına devam ediyoruz. Kütahya’da TOKİ kanalıyla 12 bin 802 konutun yapımını tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. 1521 konutun yapımı sürüyor. Kütahya’da 9,2 milyon metrekare alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüyoruz. Şehrimizdeki altı millet bahçesi projesinden üçünü tamamlayıp hizmete sunduk, diğerleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ulaştırmada, Kütahya’da 24 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğunu 359 kilometreye çıkardık. Abide-Simav yolunun ilk 15 kilometrelik kısmını tamamladık, kalanıyla ilgili hazırlıklara devam ediyoruz. Abide-Pazarlar ve Emet-Simav yolları ile Germiyan ve Zafertepe kavşaklarını bu sene bitiriyoruz.”

DOĞAL GAZ YATIRIMLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çavdarhisar-Abide, Dursunbey-Tavşanlı, Hisarcık-Gediz yollarını önümüzdeki sene tamamlayacaklarını, şehrin hem Eskişehir, Afyonkarahisar çıkışlarında trafiği rahatlatacak hem de organize sanayi bölgeleri arasındaki ulaşımı kolaylaştıracak bir yol projesini hayata geçireceklerini söyledi.

Ayrıca mevcut projenin yerine şehrin daha yakınından geçecek bir çevre yolu projesi üzerinde de çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kütahya il sınırları içindeki bütün demir yollarını yeniledik. Eskişehir-Kütahya-Balıkesir hattını elektrikli, sinyalli hâle getirip modernize ettik. Eskişehir-Antalya Hızlı Tren Hattı hayata geçtiğinde inşallah duraklarından biri de Kütahya olacak. Kütahya’ya 21 baraj ve sekiz gölet inşa ettik. Beş baraj ile bir gölet daha inşa ediyoruz. Son 21 yılda inşa ettiğimiz sulama projeleriyle Kütahya’da, 168 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Yapımı devam eden 21 sulama tesisimiz ile toplam 204 bin dekar araziyi daha sulamaya açacağız. İnşa ettiğimiz 118 adet taşkın koruma tesisiyle, Kütahya şehir merkezi ile 144 yerleşim yeri ve 11 bin dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk. Sekiz adet dere ıslahının inşası sürüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahyalı çiftçilere yaklaşık 16 milyar lira tutarında tarımsal hibe desteği verdiklerini ifade etti.

Kütahya’da altı yeni organize sanayi bölgesi, bir teknopark, dokuz araştırma geliştirme merkezi kurduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Biraz sonra açılışını yapacağımız seramik fabrikasıyla Kütahya’nın bu alandaki marka değerini küresel ölçekte güçlendiriyoruz. İstihdamı desteklemek için Kütahya’daki işverenlere toplam 3 milyar lirayı aşan prim teşviki verdik. Enerjide, Kütahya, Çavdarhisar, Çitgöl, Demirci, Emet, Gediz, Hisarcık, Kuruçay, Simav ve Tavşanlı’ya doğal gazı getirdik. Bu yıl içinde Eskigediz ve Seyitömer’e, 2026 yılında ise Altıntaş ve Domaniç’e doğal gaz arzı sağlamayı hedefliyoruz. Hedefimiz, en kısa sürede Kütahya’da doğal gaz olmayan ilçe ve belde kalmayacaktır.”

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, NG KÜTAHYA SERAMİK 100. YIL FABRİKALARI AÇILIŞ TÖRENİ’NE KATILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki programı kapsamında, NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Nafi Güral’ın kurduğu Kütahya Seramik’in üretim yolculuğundaki 35 yılını geride bıraktığını, 8 fabrikaya ve 54 milyon metrekare üretim kapasitesine ulaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’da üretilen bu seramiklerin 81 vilayetin yanı sıra 5 kıtada 79 ülkeye ihraç edildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açılan her yeni fabrika ihracatımızda yeni bir ivme, cari açığımızın kapanmasına katkı demektir. Bugün yatırım bedeli 140 milyon avro, kapalı alanı 126 bin metrekare olan iki yeni fabrikayı daha hizmete açıyoruz. NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın ülkemize, şehrimize, grubumuza, çalışanlarımıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin İtalya ve İspanya gibi bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinde bile olmayan gelişmiş teknolojilere sahip üretim imkânına kavuştuğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde seramik üretiminin yanı sıra turizmde de önemli yatırımları olan grubun, istihdam kapasitesinin 5 bin 750 kişiye çıkmasını da takdirle karşıladığını kaydetti.

Dijital dönüşümü fabrikalarında en üst seviyelerde uygulayan grubun su, ham madde ve ambalaj atıklarının geri kazandırılması konusunda da ileri seviyeye ulaştığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrika çatılarına kurulan ve tamamı üretimde kullanılan 25 megavat gücündeki güneş enerjisi santrallerinin, yenilenebilir enerji alanında da örnek bir yaklaşıma işaret ettiğini söyledi.

“ÜLKEMİZİ DÜNYANIN ÖNDE GELEN TEDARİKÇİLERİ ARASINA ÇIKARTACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümek mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Sadece kâğıt üzerinde ekonomik görünümü iyileştirmek adına yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyümeden asla taviz veremeyiz. Makro dengelerle ilgili sorunlarımızı sanayide, teknolojide, ticarette, tarımda, turizmde ve diğer alanlarda büyümeyi sürdürerek çözeceğiz. Dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkelerine baktığımızda onların da istihdam ve üretim merkezli bir ekonomik işleyişi hayata geçirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Bir dönem terk ettikleri üretim, bugün gelişmiş ülkelerin en kritik yumuşak karnı hâline gelmiştir. Türkiye’yi böyle bir duruma asla düşürmeyeceğiz. Savunma sanayinden seramik sektörüne kadar her alanda tasarımıyla, üretimiyle, ihracatıyla ülkemizi dünyanın önde gelen tedarikçileri arasına çıkartacağız.”

Kütahya’nın giderek büyüyen seramik üretimi kapasitesini sadece toprağa ve kimyaya dayalı bir sektörün gelişmesi olarak görmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kütahya’daki bu ivmenin ülkenin Türkiye Yüzyılı’na hazırlanışının işareti olduğunu belirtti.

“MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ HER SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK, ÇABALADIK”

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp iktidarlarına kadar devam eden dönemlerdeki siyasi ve ekonomik gecikmeler yaşanmasaydı Türkiye’nin bugün çok daha farklı bir yerde olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin sorumluluk verdiği kişiler olarak bize düşen kaçan fırsatlara bakıp hayıflanmak değil, hem eskinin kayıplarını telafi etmek hem geleceğin hedeflerini inşa etmektir. Bundan 13 sene önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda birileri kendi akıllarınca bizimle dalga geçmiş, projelerimizi küçümsemişti. Yaşadığımız onca badireye rağmen 2023 hedeflerinin önemli bir kısmını hayata geçirmiş birisi olarak karşınızdayım” diye konuştu.

Şimdi de Türk milletine “Türkiye Yüzyılı” sözlerinin olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vizyonu sağlam toplumsal yapı, istikrarlı ve güçlü ekonomi, adalet ve özgürlük, Türkiye eksenli küresel dönüşüm, huzurlu ve güvenli gelecek başlıkları altında tadat ederek millete sunduklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri gibi söz verip de sonra kulağının üzerine yatanlardan olmadıklarını belirterek, şunları paylaştı: “Milletimize verdiğimiz her sözün takipçisi olduk, her sözü yerine getirmek için var gücümüzle çalıştık, çabaladık. Eksiklerimiz elbette olmuştur ama ülkemize ve milletimize sağladığımız kazanımların büyüklüğünü kimse inkâr edemez. Artık bundan sonra milletimize karşı sorumluluğumuz Türkiye Yüzyılı bayrağını zirveye çıkarmaktır. Allah’ın izniyle Türkiye Yüzyılı’nın inşasını da tamamladıktan sonra emaneti gençlere teslim edip köşemize çekileceğiz. Bu duygularla bir kez daha fabrikaların hayırlı ve bereketli olmasını diliyoruz. Tekrarını, tekrarını bekliyoruz.”

NG Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Kütahya Porselen Sanat Evi tarafından üretilen ve ortasında ayet yazılı el sanatı porselen tabak hediye etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler kurdeleyi keserek NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları’nın açılışını yaptı ve fotoğraf çektirdi.

seers cmp badge